5

2528 Words
Bu sefer anlaşmış ve tek araba ile gidiyorlardı. Cihangir arabayı kullanıyor yanında da Fatih oturuyordu. İki kız ise arkada oturuyordu. Kahvaltıda olan olaydan sonra Çağla ağlayarak Nehirin odasına gitmişti. Kız annesinin yaptığından çok ablasının sonunda ona kardeşim demesine ağlamıştı. Buna bu kadar sevineceğini asla tahmin etmezdi. Nehir ise orada söylediklerinin farkında bile değildi. Çağla arkasından gelipte kollarında ağladığında tek yaptığı sıkıca sarılmak ve saçlarını okşamaktı. " Geldik " Fatihin sesi ile düşüncelerden çıkan kız arabadan inerek çantasını sırtına taktı. Çağla son anda ona bir sırt çantası vermişti ve onu dikkatli olması için sıkı sıkı tembihlemişti. Burası her ne kadar tarihi ve turistik bir yer olsa da hırsızlık olayı da çok fazla oluyordu. Hep beraber kapalı çarşının kapısından girdiklerinde Nehir ağzı açık bir şekilde etrafı incelemeye başladı. Burası gerçekten çok değişikti. Cihangir kardeşini kolunun altına almış ilerlerken Fatih de Nehiri takip ediyordu. Burası bu gün ayrı bir kalabalıktı sanki. " Bunlar da çok güzel değil mi ?" Fatih kızın gösterdiği kumaşlara bakarken onu onaylayarak başını salladı. Onun tek derdi bir an önce Nehir ile konuşabilmekti. " Abla şunlara baksana " Çağlanın sesi ile o tarafa yönelen Nehir çeşit çeşit takıların olduğu tezgaha baktı. İçlerinden bir kaç tanesini alıp direk ödeme yaparken Çağla başka bir tezgaha uçmuştu bile. Cihangir de onun peşinden gidip kardeşine göz kulak olurken fırsatını yakalayan Fatih anında Nehirin dibinde soluğu aldı. Açık bıraktığı saçlarının eğildiği tezgaha doğru döküldüğünü gören Fatih ona doğru iyice yaklaştı. " Pazarlık sünnettir derler. Her şeyi öyle alırsan burdan kazıklanmadan çıkamazsın. " Nehir duydukları ile şaşkınca yan tarafa döndüğünde yine çok yakın olduklarını fark etti. Boğazını temizleyerek doğrulduğunda Fatih de sırıtarak doğruldu. " Ben pazarlık yapmasını bilmem ki . " Nehirin safça konuşması ile Fatih bir an şaşırsada kendi kendine gülerek kızın elini tuttu. " Gel bakalım " İki saate yakın gezdikleri çarşıda hepsinin elleri kolları poşetlerle dolmuştu. Çoğunluğu Nehire ait olsa bile Çağla da en az onun kadar alış veriş yapmıştı. Kalabalık içinde arka arkaya çıkışa doğru ilerlemeye çalışırken Cihangir öndeki kardeşine yetişip söylenmeye başladı. " Bu kadar şey alacak ne vardı kızım. Eksiğimiz mi vardı sanki ? " " Ya abi ya öyle deme. Valla bende anlamadım neden aldım ama ablamla bir şeyler yapmak çok iyi hissettiriyor. " Cihangir kız kardeşindeki değişimlerin farkında olarak başını salladı. Ne kadar inkar etse de Nehir Çağlaya iyi gelmişti. Üstelik geldiğinden beri hiç bir kaba davranışını yada beklediği gibi kibirli tavırlar görmedi. Başlarda ailesinin parası için buraya geldiğini düşünse de kızın onlardan zengin olduğunu öğrenince bu tezi de son bulmuştu. Aslında bir haftadır kızı sevmemek için bütün her şeyi düşünse de bir türlü eline bir neden geçmemişti. Çağla zaten baştan beri Nehiri merakla beklemiş ve sanki Nehir hep hayatlarındaymış gibi onu kabullenmişti. Birde Fatih vardı tabi. Üçü birbirini kardeş gibi görse de o dangoz herif Nehir geldiği ilk günden beri kıza farklı bir ilgiyle bakıyordu ve onu çok iyi tanıyan Cihangir arkadaşının kardeşine tutulmak üzere olduğunu çok iyi biliyordu. Bir an kendi düşünceleri ile sarsılan Cihangir büyük bir yutkunma ihtiyacı hissetti. Nehir için kardeş kelimesini kullanmıştı. " Onunla yani Nehir ile neler yapıyorsun ?" Çağla kendine olduğunu anladığı soru ile gülümseyerek baktı. Ablasını çok sevmişti ve abisinin de onu kabullenmesini çok istiyordu. " Her gün dışarı çıkıyoruz. Annem tabi çok kızıyor ama ablam her seferin babamın yanında benim için izin istiyor ve annem ağzını açamıyor. " Çağla kıkırdayarak sözlerine devam ederken kısa bir an gözü arkaya kayan Cihangir , Fatihin ellerinde poşetlerle onları dinlediğini gördü. Onlara sırıtarak bakan arkadaşına gözlerini devirerek onun hemen arkasında kalan ve elindeki poşetlerle boğuşup telefonunda bir şeyler yapmaya çalışan kıza baktı. Sonrasında ise hemen önüne döndü. " Buraya neden geldiğini sana anlattı mı ?" " Annesinin vasiyetiymiş. " Çağlanın üzgün çıkan sesi ile yutkunan Cihangir bir an kendi annesinin gittiğini düşündü. İçinin ürperdiğini ve büyük bir boşluk hissinin yayıldığını fark etti. Kafasını iki yana sallayarak bu korkunç düşünceden kurtuldu . Annesi ne kadar katı görüşlü ve soğuk bir mizaca sahip olsada annesiydi işte. Onları sevdiğini ve bunu farklı şekillerde gösterdiğini biliyordu. Ve Nehirin böyle bir şey yaşamış olmasına da üzülmüştü. " Onu seviyorsun ?" Nehiri kastederek sorduğu soruya tahmin ettiği cevabı aldı. " Hı hım. Alınma abi ama insanın onun anlayan ve özel şeylerini paylaşabileceği bir ablası olması çok farklı bir şeymiş " " Bak sen. Yıllardır sana yetememişiz de haberimiz yokmuş. " " Yaa öyle demek istemedim abi biliyorsun. Hem -" Çağla arkasını dönerek sustuğunda ne olduğunu anlamak için o da arkasına baktı. " Ablam nerede ? " Onun sözü ile Fatih de ışık hızı ile kafasını çevirdiğinde Nehiri göremedi ve endişe ile Cihangire baktı. Onun gözlerinde de aynı endişeyi görünce küfür ederek varmış oldukları çıkıştan hemen içeri geri döndüler. Üçüde kalabalık içinde Hem Nehiri arıyor hemde ismini sesleniyorlardı. Ancak kalabalık ve ortamda olan gürültüden seslerini ancak yine kendileri duyabiliyordu. Çağla korku ile " Kayboldu. Ne yapacak şimdi. Buraları hiç bilmiyor ki . Korkarsa tek başına " diye söylenirken Cihangir tek kolu ile kardeşini tuttu. " Sakin ol. Nehirin ne kadar güçlü bir kız olduğunu sende biliyorsun. Şimdi buluruz onu. " Fatih kalbi ağzında atarak hızlı hızlı kapalı çarşının sokaklarını arşınlarken gördüğü dükkanlara Nehiri tarif ediyordu. Kendi kendine etmediği küfür kalmamıştı. Kendini tam önümde konuşan ikiliye o kadar kaptırmıştı ki kızın arkasında olmadığını fark etmemişti. " Beynimi sikeyim . " Gözleri dört açmış koşturan adımlarla kalabalığa çarpa çarpa ilerlerken tam arkasından gelen Cihangiri fark etti. " Buldun mu ?" " Hayır. Çağla nerde ?" " Arabaya gönderdim. " İki arkadaş korku ile genç kıza bakınırken Cihangir bir an durakladı. İlerideki bir tezgahın önünde güvenlik görevlisi olduğunu anladığı adamla konuşan Nehiri görünce hızla oraya doğru ilerledi. Yaklaştıkça kızın sesini duyabiliyordu. " Çok teşekkür ederim. Çıkışa kadar eşlik etseniz yeterli. Kardeşlerim de beni arıyordur zaten ." " Nehir " Nehir çıkışa doğru yürürken çalan telefonu yüzünden yavaşlamış ve tam önünde giderken birden gözden kaybolan Fatih ve diğerleri ile bir an ne yapacağını şaşırmıştı. Her tarağı birbirine benzeyen çarşı da kendi başına çıkışı ararken iyice kaybolduğunu fark edince ise hemen bir güvenlik görevlisi aramaya geçti. Bulduğunda ise adama derdini anlatırken duyduğu ses ile arkasını döndü. Cihangir hızla olan doğru geliyordu. Onu görmenin verdiği rahatlık ile derin bir nefes verecekken kollarından tutulup bir göğse hapsedilince şaşkınca kaldı. Cihangir ona sarılıyordu. Başının dayalı olduğu yerde kulağına gelen ve çok hızlı atan kalbin sesi ile daha da şaşırdı. Cihangir korkmuş muydu? Adam ondan ayrılıp iki avucu ile yanaklarından tutup gözlerine baktığında Nehir hala yaşadığı şaşkınlığı üzerinden atamamıştı. " İyi misin abicim ? Bir şey oldu mu ?" " Ha - hayır " Nehir geldiğinden beri ilk defa kekeleyerek konuşunca Cihangir ne yaptığının farkına anca varabildi. Onun için endişelenmişti. Korkmuştu. Üstelik az önce ona abicim demişti. Ellerini kendine çekerken boğazını temizledi ve o anda yanından hızla geçen Fatih yüzünden bir adım yana kaymak zorunda kaldı. " Nehir. İyi misin güzelim ? Nerdesin Allah aşkına sen ? " Nehir ikinci defa kucaklandığında bu sefer farklı bir şaşkınlık yaşadı . Bu ise tamamen Fatih ile alakalı bir durumdu. Çünkü Fatih onu sardığı süre boyunca Nehir nefes almayı unutmuş, heyecanlanan kalbine söz geçirememişti. Fatih ondan ayrıldığında ise Nehir kendine gelmiş ve arkasındaki güvenliğe teşekkür ederek onu göndermişti. Konuşurken ağzından çıkan aksanı ise onun ne kadar gergin yada heyecanlı olduğunu gösteriyordu. Cihangir düşüncelerinde kendi gösterdiği tepkinin hesaplaşmasını yaparken Fatih duyduğu aksanın çekici olduğunu düşünüyordu. && Akşam üzeri eve geldiklerinde herkes hızlı bir şekilde içeri girdi. Fatih üzerini değiştirmek için kendi evine yöneldiğinde ise Nehir kısa bir an ona bakıp önüne döndü. Adamın ona sarılırken hissettiklerini hala aklında bir yere oturtamamıştı. Hepsi üzerlerini değiştirip akşam yemeğine oturduklarında Gülseren hanım sofraya oturan Çağlaya bakıp tam ağzını açacaktı Cihangirin bakışlarını görünce şaşırarak sustu. Oğlu çok nadiren kendisine öyle bakardı çünkü. Sessizlik içinde yenen yemekten sonra bahçede içilecek olan kahveleri beklerken Nehir bakışlarını hepsinin üzerinde tek tek gezdirmeye başladı. Gülseren Hanım Bilal Bey ile bir şeyler konuşuyordu ve yüzünde gerçekten sevgi dolu bir ifade vardı. Cihangir ve Çağla ise birbirlerine sarılmış şakalaşıyorlardı. Fatihe döndüğünde ise oğlanın kesintisiz bir şekilde ona baktığını gördü. Yutkunmadan edemeyen Nehir oğlanın koyu gözlerinden bakışlarını ayırmak için kendini zorladığında Fatihin ayaklandığını son anda gördü. " Gençler kahveleri bende içelim hadi. " Gülseren hanım tam itiraz etmek için ağzını açacaktı ki Çağlanın hızla ayağa kalkıp Fatihin kolunun altına sığınıp gülümsediğini görünce memnuniyetle susmayı tercih etti. O ikisini takip eden Cihangir de ayağa kalktığında Nehir tereddüt ile yerinde oturmaya devam edince ise Fatih kaşlarını çatarak " Hadi Nehir " diye seslenince bunu bekliyormuş gibi hemen ayağa kalktı. Üçünü takip ederken ne zamandan beri istemediği ve zorla yanına geldiği bu ailenin onu kabul edip etmeyeceğini düşünmeye başladığını ise merak etti. Buraya gelirken ki hali ile şimdiki hali arasında bir şeyler değişmişti. Duyguları değişmişti. Bir an bundan korkmak istedi ama korkmadı. Evin kapısından girerken ise bütün düşüncelerini geride bıraktı. Çağla hemen televizyon karşısına kurulduğunda Cihangirde kendini kardeşinin yanına attı. Fatih mutfağa kahve yapmaya giderken Nehir bir an nereye oturacağını bilemedi ama daha sonra kendini diğer koltuğa attı. " Film açalım mı ?" Cihangir kardeşini onaylayıp televizyona doğru ilerlerken Fatih elinde tepsi ile geldi ve herkese kahvesini verip Nehirin yanına oturdu. Çağlanın gözü bir an ikiliye kayıp sanki bir şeyler anlamış gibi sırıttığında Nehir ona kaş göz işareti yaparak önüne dönmesini söyledi. Ardan geçen iki saatin sonunda televizyonda görünen yazılar ile birlikte Nehir olduğu yerde gerinirken Çağlanın çoktan abisinin kucağında uyuduğunu gördü. Cihangir alışık olduğu belli yan dönerek kardeşini kucakladığı gibi evin içinde kaybolurken onların burada kalacağını anladı. Kendiside eve gitmek için ayaklanacağı sırada Fatihin " Sende burda kal. " sözü ile ikileme düştü ancak oğlanın gözlerinde gördüğü umut ile başını olumlu anlamda sallar. Sonuçta Cihangir ve Çağla da burda kalıyordu , onunda burda kalması normal karşılanabilirdi. &&& Nehir gözlerini araladığında henüz daha bir saattir uyuduğunu anlayınca tekrar uyumak istedi ama boğazındaki kuruluk yüzünden oflayarak ayağa kalktı. Üzerinde Çağlanın burda kaldığı zaman giydiği eşofmanlardan biri vardı. Kimseyi uyandırmamak için sessizce mutfağa geçtiği sırada kulağına gelen tıkırtı ile yüzünü buruşturdu. Uyumayan biri vardı . Hızlıca suyunu içip salona geçtiğinde koltukta oturan Fatihi görünce ise hiç sorgulamadan yanına yürüdü. " Uyumadın mı ?" Nehirin sesini duyan Fatih bir an irkilsede kendini çabuk toparladı ve ona bakarak koltukta yan kaydı. Bu yanıma gel demekti ve Nehir bunu anlayarak çabucak kendisine açılan yere oturdu. " Uyku tutmadı. Sen ?" " Susadım. " Bütün muhabbet bu kadar olunca ortama yine sessizlik çöktü. Bundan rahatsız olan Nehir ise boğazını temizleyerek muhabbet açmak amaçlı konuştu. " Hep burda kalırlar mı ?" " Cihangirler mi ? Evet . Yani annemler varken bu kadar sık olmazdı ama onlar gidince daha sık kalmaya başladılar. Sanırım beni yalnız bırakmamak için. " Nehir anladığını belirterek başını aşağı yukarı salladığında bu sefer de kendisi sessizliğe gömüldü. Fatihi çok iyi anlayabiliyordu çünkü o da annesini yeni kaybetmişti. Üstelik onun acısı daha tazeydi ve annesini çok özlüyordu. " Alışıyorsun. " Nehir Fatihe baktığında oğlanın yan dönmüş bir şekilde direkt kendisini izlediğini gördü. " Ne ?" " Acıları hiç bir zaman geçmiyor ama zamanla alışıyorsun. Önce inkar ediyorsun sonra kabulleniş başlıyor . Acı çekiyorsun , hiç geçmese de hafifliyor. Güya koca adamsındır ama ailenin yeri başka işte. Acıları da başka oluyor. " Fatih bütün direncine rağmen gözünden bir damla kaçırdığında derin bir nefes aldı ama bakışlarını Nehirden çekmedi. Onun yanında bütün benliği ile durmak istedi. Gerçek Fatihi görsün istedi. 28 ine gelmiş küçük bir oğlan çocuğunu. Nehir ise bunu anlamış gibi hiç bir şey demeden kalbinde hissettiği bütün acı ile ona baktı. Zaten dolu olan gözleri Fatihin çenesine doğru yuvarlanan yaşı gördüğünde ona eşlik etmek ister gibi serbest kaldı ve bir kaç damla gözlerinden firar etti. İkisi de sessiz bir şekilde birbirlerine bakıp gözyaşlarına serbestlik tanırken kim önce davradı kim karşısındakini kendine çekti anlamadı ama sonunda o dudaklar ortada buluştu ve birbirlerine kapandı. Fatih elini kızın beline koyup kendine çekerken dudaklarını bastırdığı dudaklardan aldığı tuzlu tat ile ona daha da sarıldı. Nehir ise zaten bu anı beklediğini anlayıp kendisini çeken adama doğru sokulurken elinin birini oğlanın ensesine diğerini ise saçlarına doladı. Bu öpücükte hem tutku vardı hem de sığınma. O an hem koca insandılar hemde küçücük çocuk. Birbirlerinin tadında kaybolurken ne yarını düşündüler ne de Nehirin gitmesine kalan sayılı günleri. Önemli olan o anda birlikte olmalarıydı. && Çağla Nehir ile beraber bahçedeki kamelyada otururlarken Nehir saatine bakıp ofladı. Onun durumunu fark eden Çağla ise sırıtarak " Gelirler birazdan. " dedi. " Ne? Kim ? " " Beklediğin kişi " " Ben kimseyi beklemiyorum " " Sen öyle diyorsan. " Çağla kıkırdayarak telefonunu eline alırken Nehir gözlerini devirerek kapıya doğru baktı. Tabiki Fatihi bekliyordu. Bir hafta önce onunla yaşadığı öpüşmeden sonra aralarında adı konuşmamış bir ilişki başlamıştı. O akşamın sabahına aynı yatakta uyanmışlardı ama aralarında hiç bir şey geçmemişti. Sadece sabaha kadar birbirlerine sarılıp uyumuşlardı. Uyanmaları ise Çağlanın odaya girip onları gördüğünde sırıtarak uyanmalarını söylemesi ile olmuştu. Cihangir görmedende odadan çıkmışlardı. Sonrasında ise de Fatihin onu her gördüğünde yüzüne aşık aşık bakmaları ve yalnız kaldıkları her an da onu sıkıştırıp öpmeleri ile geçmişti. İşin kötüsü Nehir bu ilgiye ve sıcak bakışlara alışmıştı. Oturup doğru düzgün konuşmamış ,birbirlerine ilanı aşk etmemişlerdi. Ve gün geçtikçe de Nehirin gitme zamanı geliyordu. Hiç biri onun tam olarak ne zaman gideceğini bilmiyordu ama Nehir buraya gelirken kendine tanıdığı zamanın dolmaya başladığının farkındaydı. Gitmek isteyip istemediğini kendisi de bilmiyordu ancak bu isteğe bağlı bir şey de değildi. Evi oradaydı bir kere. İşi oradaydı. Babası gördüğü adam oradaydı. Annesinin mezarı oradaydı. Arkadaşları oradaydı. Hayatı oradaydı. Burada ise. Ne vardı. Çağla vardı mesela. Onu ilk günden beri çok seven kardeşi. Cihangir vardı sonra. Kaybolduğu gün bir abi gibi sarılıp sonrasında yine aynı mesafede duran abisi. Ve Fatih. Gün geçtikçe ona ve gösterdiğe sevgiye alıştığı adam. Nehir kafasını iki yana salladı ve kendine gelmeye çalıştı. Hâlâ bir kaç günü vardı bu zamanları güzel geçirmek istiyordu. " Geldiler " Çağlanın sesi ile Nehir hızla başını çevirdiğinde bahçeden giren Cihangiri gördü. Biraz daha boynunu uzattığında ise Fatihi kendi evine girerken gördü. Üzerini değiştirip gelecek olmalıydı. Çağlayla beraber biraz oyalanıp masaya geçtiklerinde diğerleri de çoktan yerini almışlardı. En sona kalan Fatih ise koşarak yanlarına geldiğinde önce Çağlayı saçlarından öpmüş sonra da kendini Nehirin yanına atmıştı. Bir elini masanın altından Nehirin bacağına koyduğunda ise Nehir gülümseyerek onun elini itti. Daha bir haftadır çıktıkları gerçekti ama aralarında bir kaç dokunuş yaşanmıştı. Bilal Bey Nehirin yüzündeki gülümseme ile mutlu olarak derin bir nefes aldı. Burada olduğu süre boyunca kendisi ile pek konuşmasa da Bilal Bey kızının çatısı altında olmasından memnundu. Kendisine hâlâ baba dememiş ve Bilal Bey diye hitap ediyor oluşu da kalbinde açtığı hayal kırıklığına sebep olsada ona hiç bir şekilde kızmıyordu. Bu o güzel gözlü kadere yaptıklarının cezasıydı belki de. Gülseren Hanım günlerdir olduğu gibi yine asık suratla oturuyordu. Nehiri hiç bir zaman benimsememişti ve asla da benimsemeyecekti. Kızının ve Fatihin hatta ona karşı olan oğlunun bile o kıza karşı duyguları yumuşamaya başlamıştı ve Gülseren hanım bundan hiç memnun değildi. " Nehir ? " Masadakiler ilk defa onunla muhatap olan Gülseren hanıma şaşkınlıkla bakarken Nehir de aynı şaşkınlık ile cevap verdi. " Efendim " " Ne zaman dönüyorsun ?" " Anne yaa " Çağlanın anında gelen itirazı Bilal Beyin " Gülseren !" diyen sert uyarısı kadını hiç korkutmadı ve kıza dik dik bakmaya devam etti. Nehir ise bıkkın bir nefes verip önüne döndü ve gayet doğal bir ses ile " İki gün sonra " diye cevap verdiğinde ise masaya düşen sessizliği fark edemedi. &&
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD