Karşılıklı oturdukları masada Nehirin bakışları yine o güzel maviliği buldu. Onu boğaz manzaralı bir restauranta getirmişlerdi. Öyle güzeldi ki gördükleri " Tıpkı annemin anlattığı gibi " demişti sürekli kendi kendine. Bütün gün gezmişlerdi ve çeşit çeşit yer görmüştü. Her yerde gereğinden fazla oyalandığı için erkekler sürekli söylensede o hiç birini kafasına takmamıştı. Zaten Cihangir bütün gün yine ona soğuk durmuştu. Ama Çağla ve Fatih onun soğukluğunu kapatmışlardı.
" Ben çok acıktım ya. "
" Sabırsızlanma kalkarız birazdan "
" Evde yemeyelim abi. Lütfen "
" Annem bekler Çağla "
" Ama abi bu gün olsun aç kalmayayım . Lütfen lütfen lütfen "
Nehir , iki kardeşin konuşmasından pek bir şey anlamayarak bakarken Cihangirin gözlerinde kardeşine karşı bir bakış yakaladı. Tıpkı irfan abisinin kendisine baktığı gibi bir sevgiydi bu.
" Tamam. Ama anneme ben söylemem "
İki kardeşte Fatihe baktığında oğlan gözlerini devirerek telefonu eline aldı. İzin isteyerek masadan kalktığında Nehir anlamayarak Çağlaya baktı.
" Neden evde aç kalıyorsun anlamadım "
" Diyetteyim maalesef. "
Nehir şaşkınlıkla zaten incecik olan kıza döndü.
" Diyete ihtiyacın olduğunu düşünmüyorum. Hatta bence acilen bir kaç kilo almalısın. Sağlık için yani. "
" Değil mi ? Bende istemiyorum diyet falan. "
" O zaman neden diyet yapıyorsun ? Bırak gitsin "
" Olmaz . Annem izin vermez "
Nehir yine bir şaşkınlıkla kıza bakakaldığında Çağla iç çekerek lavaboya gitmek için ayaklandı. Masada Cihangir ile yalnız kaldıklarını fark eden Nehir sıkıntı ile başını tekrar manzaraya çevirdi. Ne olursa olsun onun yanında kendini rahat hissetmiyordu.
" Nehir "
Nehir bir nefes daha alarak Cihangire döndüğünde adamın direk ona baktığını gördü. Az önce Çağlaya olan bakışlarından eser yoktu. Şu an Nehir herhangi bir insandı onun gözünde.
" Dün yemekte ileri gittim. Kusura bakma "
Nehir hiç bir şey demeden sadece başını salladığında masaya gelen Fatih ile bakışları birbirinden ayrıldı.
" Tamamdır. Siparişleri verelim "
Cihangir onu onaylayarak ayağa kalkarken " Siz verin. Ben bi Çağlaya bakacağım. Lavabo diye gitti gelemedi. " diyerek uzaklaşırken Fatih yanında oturan güzele döndü. O ise sadece denizi izliyordu.
" Aksanın nasıl bu kadar düzgün ?"
Kendisine olduğunu anladığı soru ile başını çeviren Nehir adamın ona yakınlığı ile bir an irkildi. Fatih ondan tarafa dönmüş ve biraz eğilmişti. Onun irkildiğini fark edince ise gülümseyerek kendini biraz geri çekti. Bu çekilme tamamen kızın kendisinin etkisinden kurtulması içindi. Yoksa kızın kokusundan fazla hoşlandığından değildi. Sonuçta bu tehlikeli olurdu.
" Türkiye de büyümesem de annem babam Türk. Evde Türkçe konuşuluyordu . Tabi burda aksanım için ekstra dikkat ediyorum. Ne kadar Türk de olsam orada konuşulan dile daha hakimim "
Fatih kızın sözlerine başını sallayıp " Sıkma kendini. Kendin gibi ol " diye öğüt verdikten sonra masaya gelebilen ikiliye baktı. Çağla ve Cihangir yerlerine yerleştikten sonra yemek siparişlerini verdiler ve Çağlanın mutluluktan kısılan gözlerini gülerek izlediler. Üçü de bu güzel kıza acıyordu doğrusu .
&&
Yorgun argın geldikleri evde hepsi odalarına çekilip dinlenirken Nehir telefonunu çıkarıp İrfan abisini aradı onunla yaptığı konuşmadan sonra ise kendini direk yatağa atıp gözlerini kapattı.
Gözlerini açtığında etrafın karanlığından bir an hiç bir şey göremedi. Gözlerinin alışmasını bekledikten sonra yavaşça ayaklandı. Üzerinde yatmadan önce giydiği eşofman vardı ve onlarla uyumuştu. Telefonunu bulup saate baktı. Gece yarısını çoktan geçmişti. Uykusunu da almıştı. Kendi evi değildi ki çıkıp dolaşsındı. Ama daha fazla bu odada da duramayacaktı. Yanına sadece telefonunu alıp yavaşça dışarı çıktı. Evin içi sessizdi. Herkes yatmış olmalıydı. O da sessizce kendini bahçeye attı. Temiz havada oturmak ona iyi gelebilirdi. Buraya geldiğinden beri gözüne kestirdiği ama gitmeye vakti olmadığı çardağa doğru gidip oturdu. Cebindeki kulaklığını çıkarıp kulağına yerleştirdi ve müzik açtı. İşte şimdi rahatlamıştı.
Henüz oturalı yarım saat olmuştu ki görüş açısına giren Fatih ile oturduğu yerde dikleşti. Oğlan onu görünce yönünü değiştirip hızlı adımlarla yanına geldi ve hızla Nehirin tam dibine oturdu. Kızın kulağındaki kulaklığın birini çekip kendi kulağına taktı.
" Ne dinliyorsun ?"
Nehir daha ağzını açmadan " Aha. Bu şarkıyı severim " diye devam eden adama şaşkınca baktı. Adam cidden çok rahattı. Fazla rahat. Hatta oturduğu yerde biraz kayarak kollarını göğsünde kavuşturdu ve bacaklarını hafif yana açtı. Bu şekilde zaten ona değen vücudu yetmiyormuş gibi bacakları da temas etmiş oldu. Nehir ondan etkilendiği gerçeği ile yutkunarak önüne döndüğünde bilmediği şey aynı etkiyi Fatihinde hissettiğiydi. Öyle ki gözlerini kapatarak kendini sakinleştirmeye kulağına dolan müziğe vermeye çalıştı. Yoksa yanındaki kıza dönüp dudağına yapışmasına az kalmıştı.
Sessiz geçen bir kaç dakikanın ardından Nehir dayanamayıp sessizliği böldü.
" Onlarla çok yakınsın. "
Bu bir soru değil tespitti. Ve gerçekti. Oğlanda başını sallayarak bunu kabul etti.
" Öyle. Sana anlatmıştım. "
" Benim yerimde gibisin. "
Fatih bu sözden ne anlaması gerektiğini bilemeyerek kıza döndüğünde burnuna dolan koku ile gözlerini çok kısa kapatıp açtı. Çok yakınlardı. Gereğinden fazla.
" Nasıl yani ?"
" Bilmem. Onlarla aynı kana sahip olan benim. Ama kardeş gördükleri sensin. "
Fatih kaşlarını çatarak başını biraz geri çekti. Yoksa kızın etkisinden algıları iyice kapanacaktı.
" Sen onları kardeşin olarak görüyor musun ?"
Nehir derin bir nefes alarak başını iki yana salladı.
" Hayır. Çağla belki. Çok sıcak kanlı. Ama Cihangir. O kesinlikle buz gibi. "
" Sen onları kabul etmezken onların seni kabul etmesini nasıl bekliyorsun ki ?"
Fatihin sözleri canını sıkınca rahatsızca yerinde kıpırdandı. Bu adam onun kafasını karıştırıyordu. Fatih te bunun farkındaydı ve gülümseyerek ayağa kalkıp kıza elini uzattı.
" Gel sana kahve yapayım. Kuru kuru muhabbet gitmiyor. "
Nehir biraz düşünse de terddütü kısa sürdü. Sonuçta gideceği yer yan evdi. Çok da uzak sayılmazdı. Uzatılan eli tuttup kalktığında Fatih memnun bir şekilde onu çardaktan çıkarıp yürümeye başladı. Evine girdiklerinde ise neredeyse diğer evle aynı dizaynda olan eve şaşkınlıkla baktı. Eşyalar haricinde mimari aynıydı.
Fatih kızı bırakıp mutfağa girdiğinde Nehirde onu takip etti. Oğlan hemen ısıtıcıyı çalıştırmış kahveleri çıkarıyordu. Nehir de tezgahın yanına gelip sırtını dönerek yaslandı. İkisi de ayakta suyun ısınmasını beklerken Nehir aklındaki soruyu sordu.
" Yalnız yaşıyordun değil mi ?"
" Evet. Ama çoğu zaman Cihangir burda kalır. Bazen de Çağla. Yalnız olduğumu çok hissetmiyorum "
" Anladım "
"Peki sen ?"
" Ben. Ailemin yanından üniversitede ayrıldım. Kendi evime çıktım. O günden sonra da geri dönmedim. Her ne kadar orada yaşasakta annem de İrfan abi de Türk kanı var ve eve giriş çıkış saatlerim sıkıntı olmaya başlamıştı. Açıkçası üniversite kurtarıcım olmuştu. "
Bu sözler Fatihin kaşlarını çatmasına sebep oldu.
" Eve çok mu geç gelirsin ki ?"
" Hıhım. Bazen gece gelirim bazen hiç gelmem. Dışarda sabahlayıp işe gittiğim çok oldu. "
İyice canı sıkılan Fatih kaynayan suyu görünce fincanları doldurmaya başladı. Bu kızın gece hayatının olması hiç hoşuna gitmemişti. Üstelik orada çok rahat bir hayatı ve fırsatı vardı. Bir an düşünmeden edemedi. Acaba erkeklerle arası nasıldı. Bu kadar rahat büyüdüğüne göre mutlaka ilişkileri olmuştu. Bu düşüncelerin gittiği yerde hiç iyi değildi. Derin bir nefes alması ile Nehirin dikkatini çekti.
" Ne oldu ?"
" Hiç. Kahveni alabilirsin. "
Nehir teşekkür ederek kahvesinden bir yudum alarak oğlana baktı. Bir şey olmuş gibiydi.
"Bir şey olmadığına emin misin ? Canın sıkıldı gibi ?"
" Erkeklerle aran nasıl ?"
Nehir birden gelen soru ile şaşkınca oğlana bakakaldı. Nerden çıkmıştı şimdi bu soru .
" O ne demek ?"
" Bayağı. Erkeklerle aran nasıl ? Sevgilin var mı mesela ? Gece hayatın olduğuna göre mutlaka -"
" Orda dur bakalım. Sakın devam etme. Bu sözlerin Cihangirin bana sarf ettiği sözlerden ne farkı var ?"
Kızın ani çıkışı ile kendine kızan Fatih derin bir nefes aldı. Kız haklıydı. Neden böyle saçmaladığını bilmiyordu.
" Haklısın. Affedersin. Ben sadece -"
" Erkek arkadaşım yok. Zannettiğin gibi rahat ilişkilerimde yok. Senin tabirin ile yaşadığım gece hayatım da sadece kız arkadaşlarım ile . Onlarda annemi kaybetmem ile bitti. Onun acısını atamamışken kendimi eğlencelere atacak değildim. "
Fatih duydukları ile hem rahatlayıp hemde utanınca kıza bir adım yaklaştı. Ayıp etmişti gerçekten. Ama bütün suç az önce farkettiği şeydeydi. Kıskançlıkta. Yanına yaklaşır yaklaşmaz yine o kokuyu alınca gözleri kızın yüzünde dolandı. Nehir gerçekten çok güzel bir kızdı. Elindeki kahveyi bırakarak tüm dikkatini ona verdi. Onu daha fazla öpmeden duramayacaktı. Kulağına doğru eğilip " Özür dilerim. " diye mıraldandığında kızın titrediğini fark etti ve bu durumdan umarsızca keyif aldı. Nehir de ona karşı boş değildi bunu anlayabiliyordu. Kızdan uzaklaşmadan burnunu yanağına sürterek hedefine doğru ilerledi. O küçük kırmızı dudaklara. Nehirin nefesini tuttuğunu görüyordu ve kızın onu itmemesinden cesaret alarak elinin birini kızın yanağına çıkardı ve tam dudağının üzerine geldi. Sadece bir saniye gözlerine bakıp isteyip istemediğine baktığında kızın mayışan gözlerinden iznini çoktan aldığını fark etti. Gülümseyerek arada kalan küçük boşuluğu kapatmak üzereydi ki sessizliği yaran " Fatih " sözü ile kızdan hızla uzaklaştı.
Nehir beklediği öpücük yerine birden gelen soğuk hava ile karşılaşınca ne olduğunu anlamadan olduğu yerde dikilmeye devam etti. Gözleri Fatihi bulduğunda ise adamın ona resmen " Toparla kendini " diyen bakışları ile karşılaşınca hemen boğazını temizleyerek elindeki bardağa daha sıkı tutundu. Onun dikleşmesi ile mutfak kapısından " Nerdesin oğlum sen " diyerek Cihangir girdi. Ama girer girmez adımlarını durdurup Nehire odaklanınca yüzünde oluşan buzdan maske saniyeler içinde yüzeye çıktı.
Fatih onun ifadesini görünce arkadaşına doğru adım attı.
" Nehir ile kahve içiyorduk. O da uyuyamamış. Sana da yapayım "
Cihangir " Yok . Biz bize olacağımızı sanıyordum." dediğinde açık açık Nehiri istemediğini belli edince kız sinirle elindeki kupayı yerine bıraktı.
" . Sıkıntı yok. Ben giderim. Uykum geldi zaten "
Fatihin bir şey demesine fırsat vermeden mutfaktan çıktığında bir kaç saniye içinde dış kapının çarpan sesi duyuldu.
" Kovsaydın direk kardeşim kızı. Daha kibar olurdun. "
Cihangir omzunu silkerek salona geçerken Fatihte peşinden geldi.
" Ne işi vardı onun burda ?"
" Seni çağırmaya geldiğimde gördüm. Tek başına oturuyordu bahçede. "
" Sende arkadaşlık edeyim mi dedin ? "
"Evet. Senin yapmadığını yapayım dedim. "
Cihangir hiç bir şey demeden sigara paketini çıkardığında Fatih kısa bir an arkadaşına küfretti. Çok güzel bir anı bozmuştu şerefsiz .
&&&
Buraya geleli bir hafta olmuştu ve Nehir Çağlaya çok alışmıştı. Evine döndüğünde onu çok özleyeceğini artık biliyordu. Bir haftadır her gün dışarı çıkmışlar ve sürekli gezmişlerdi. Cihangir ise pazar günü çıktıkları gezmedeki özürünün ardından ilk günlü buz haline geri dönmüştü. Onu gördüğünde ' Günaydın ', 'İyi akşamlar ' haricinde bir diyalogları olmamıştı. Fatih ile ise nasıl olduklarını Nehir de bilmiyordu. Kahvaltılar ve akşam yemekleri dışında bir araya gelememişlerdi. Her zaman yanlarında ya Çağla oluyordu ya da Cihangir. O gece neredeyse öpüşecek oldukları gerçeği yüzünden adamın yüzüne de tam olarak bakamıyordu. Ama ne zaman kafasını çevirse adamın ona olan yoğun bakışları yüzünden onun da o geceyi düşündüğünü anlayabiliyordu.
Bilal Beyle ise işler düşündüğünden daha iyiydi. En azından adam sürekli Nehirle sohbet etmeye çalışıyor onunla iletişim kurmak için çabalıyordu. Ama bu çabaları Nehir her seferinde geri çeviriyordu. Gülseren hanımın tutumu ise aynıydı. Soğuk, ilgisiz ve istenmediğini belli eden bakışlar. Nehir onu zaten takmıyordu. Belki de kadın kendince haklıydı.
" Günaydın "
Cihangir de sofraya oturduğunda herkes tamamlanmıştı. Bilal Beyin sözü ile hepsi kahvaltıya başladığında yine ortama bir sessizlik hakim oldu. Bilal Bey " Bu gün neler yapacaksınız bakalım " diye ortaya konuştuğunda Çağla hemen lafa atladı.
" Bu gün ablamı kapalı çarşıya götüreceğim baba. Ordan hediyeler bakacak. "
Gülseren hanım sinirle solusada kimse ona dönüp bakmadı. Kızının o kadının kızı ile ilgilenmesi yeterince sinirini bozuyordu ve Bilalin kesin talimatı yüzünden buna engel de olamıyordu.
" Ah çok güzel fikir. Ama orası çok kalabalık olur. Fatih sende kızlarla git oğlum. "
Bilal amcasının sözüne karşılık dudakları kıvrılan Fatih hemen başını salladı. Günlerdir Nehirle yalnız kalmaya çalışıyordu ve bu ayağına gelen fırsatı kaçırmaya niyeti yoktu. Ama çağla vardı ve onunla uğraşacak birine daha ihtiyacı vardı.
" Valla olur Bilal amca ama ben bu iki güzelle tek başıma başa çıkamam "
Bilal oğlanın dediklerini mantıklı bulup " Cihangir de gelir sizinle o zaman. " dediğinde Cihangir hızla babasına baktı.
" Baba olmaz. Benim bu gün dünya kadar işim var. "
" Bir gün gitmezsen şirket batmaz oğlum. Öncelik her zaman ailenin olmalı. "
Cihangir kötü bir şey söylememek için dudaklarını sımsıkı birbirine bastırırken Fatih onun bu haline gülerek karşısına baktı. Ortada dönen muhabbet kızların pek ilgisini çekmiyor gibiydi. Ne olduğunu anlamak için dikkatlice onlara bakerken Nehirin kısa bir an Gülseren hanımı kontrol ettiğini ve tabağındakileri hızla Çağlanın tabağına koyduğunu gördü. Çağla da hiç bir şey olmamış gibi tabağına konan yeni yiyecekleri hızla yiyordu. Yan tarafına baktığında onların bu yardımlaşmasını Cihangirinde fark ettiğini gördü. Arkadaşının bakışlarından ne düşündüğünü anlamamıştı çünkü Cihangir kaşlarını çatarak tabağına eğilmişti. Bilal Bey ayağa kalkarak " Size Afiyet olsun . Benim şirkete uğramam gerek. " diyerek sofradan uzaklaşırken Fatih tam ayaklanacaktı ki duyduğu ses ile yerinde kaldı.
" Çağla "
Gülseren hanımın sert sesi ile yerinde irkilen Çağla yutkunarak annesine döndüğünde Nehir çok sakin bir şekilde kahvaltısına devam etti.
" Efendim anne "
" Sen son günlerde kilo mu aldın ?"
" Ha-hayır "
" Yanakların dolmaya başladı sanki. Diyetin dışına çıkmadın değil mi ?"
" Hayır anne. "
Gülseren hanım araştıran gözlerle Çağlaya bakarken Nehir dudaklarını ısırarak kendini sıktı. Karışmak istemiyordu bu duruma.
" Belli ki işe yaramıyor bu diyet. İki katına çıkaralım. Bundan sonra tamamen akşam yemeğini kaldır. "
Çağla şokla öylece kalırken Nehir daha fazla dayanamayarak " Bu biraz fazla değil değil mi Gülseren hanım ? " diyerek araya girdi. Onun konuşması ile Gülseren hanım hışımla elindeki çatal bıçağı masaya çarptı.
" Anlamadım ?"
" Biliyorum beni ilgilendirmez ama Çağla bu ağır diyet için fazla küçük değil mi ?"
Gülseren hanım birden elini masaya vurduğunda dört insan da oturduğu yerde sıçradı. Cihangir şaşkınlıkla annesine bakıyordu. Tamam kardeşine karşı fazla katı kurallar uyguluyordu ama bu yaptığı da kızı tamamen aç bırakmaktı. İlk duyduğu an kendisi de buna itiraz edecekti ancak Nehir lafa karışınca sessiz kalıp konuşmayı dinlemeye başladı.
" Kendi ağzınla söyledin. Seni ilgilendirmez . Sen bu aileye ait değilsin. "
Gülseren hanımın zehir gibi sözleri Nehiri delip geçse de sessiz kalmak yerine başını dikleştirdi.
" İstediğiniz kadar inkar edin. İstediğim kadar inkar edeyim. Bu damarlarda Bilal Beyin kanı akıyor Gülseren hanım. Çağla benim öz kardeşim. Ona uyguladığınız şey psikolojik şiddettir. Çağla gereğinden zayıf zaten. "
" Ben kızımın iyiliğini kendim düşünürüm. Sen kendi sorunların ile ilgilen. Bu yaşına gelmişsin ama belliki hâlâ yalnızsın. Güzellik zordur. Bunun için acıya katlanmak gerekir. "
" Yanlış düşünüyorsunuz. Ayrıca Çağla 17 yaşında bir çocuk. "
" Yeter. Benim kızım evlilik çağına gelmiş bir genç kız. Evimde kalıyor olabilirsin ama burda söz hakkın yok. Çeneni kapat artık. "
Nehir başı dik bir şekilde ayağa kalkarak masadan uzaklaşırken hemen arkasından göz yaşları içinde Çağla da kalktı.
" Tıpkı annesi gibi hadsiz sürtü-"
" Anne !"
Gülseren hanımın sözü Cihangirin kızgın sesi ile kesildiğinde kadın şaşkınlıkla ona baktı.
" Bu gün yaptığın gerçekten de fazlaydı. Çağla henüz bir çocuk ve üstüne çok gidiyorsun "
" Saçmalama Cihangir. Ben onun yaşındayken babanla evliydim. Çağla da kendini hazırlamalı. Sen abisisin senin gözünde kardeşin tabiki küçük ama Fatih sen söyle oğlum. Çağla sence de güzel bir genç kız değil mi ?"
Fatih kendine yöneltilen soru ile bir an ne diyeceğini bilemedi. Zaten cevap vermesine de fırsat kalmadan cihangir ayağa kalktı.
" Yürü Fatih. Madem işe gitmiyoruz şu takımlardan kurtulalım bir an önce de çıkalım . "
İki arkadaş masadan uzaklaşırken tek başına kalan Gülseren sinirle ayağa kalktı. Eline geçen bardağı yere fırlatıp mutfağa doğru ilerledi.
&&&