Sessizlik uzadığında sonunda bir terslik olduğunu anlayan Nehir başını kaldırdığında ilk gördüğü kişi ağladı ağlayacak gibi duran Çağla oldu. Kız kendisine öyle bir bakıyordu ki Nehir bir an onu ağlattığı için kendine çok kızdı. Daha sonra Çağlanın yanındaki Cihangire baktığında onun sadece çatık kaşlar ile yemeğini yemeğe devam ettiğini gördü. Bilal Beye döndüğünde onunda büyük bir hüzün ile kendisini izlediğini gördü. Gözleri Gülseren Hanıma kaydığında ise onun büyük bir mutluluk ile gülümsediğini gördü. Masada tek sevinen kişi de oydu zaten. Nehir derin bir nefes ile cesaret toplamaya çalıştı. Çünkü Fatihin tepkisini tahmin edemiyordu. Göz ucuyla ona baktığında durum tamda tahmin ettiği gibiydi. Fatih put gibi kalmıştı. Elindeki kaşığı öyle sert tutuyordu ki parmakları bembeyaz kesilmişti. Nehir derin bir nefes aldı. Bu akşam onu kesinlikle zor saatler bekliyordu.
" Erken değil mi kızım. Biraz daha kalsaydın ? "
" Maalesef Bilal Bey. Çok bile kaldım. Biliyorsunuz benimde bir işim var . "
" Biliyorum tabi. Yine de biraz daha kalmanı isterdim. "
" Üzgünüm ama babamı orda daha fazla yalnız bırakamam. "
Bu yemekte söylenen son söz olmuştu. Çağla ağlamamak için bütün yemek boyunca kendini sıkmıştı. Cihangir ise yüzü sert bir şekilde yemek yemeği sürdürmüştü. Düşüncelere daldığı çok belliydi. Bilal Bey ise bambaşka bir hayal kırıklığı içindeydi. Fatih. O tam bir taş kesilmişti. Yemeği nasıl yediğini bilmiyordu. Duydukları kalbine taş oturtmuştu resmen. Ve sonunda yemek bittiğinde Çağla koşarak Fatihin evine geçince Cihangir de arkasından iç çekerek kalktı ve kardeşinin peşinden gitti. Bilal Bey üzüntü ile içeri geçtiğinde Gülseren hanım gülümseyerek " Afiyet olsun " dedikten sonra o da eve girdi. Masada yalnız kalan Nehir ve Fatih sessiz bir şekilde oturmaya devam ettiğinde Nehir sonunda dayanamayarak " Fatih " dediği anda oğlan sanki bunu bekliyormuş gibi hızla ayağa kalktı.
" Gel "
Başka bir şey demeden evinin yolunu tutarken Nehirde sessizce onu takip etti. Eve girdiklerinde salonda oturmuş ağlayan Çağlayı ve onu kucaklayıp teselli eden Cihangiri gördüler.
" Önce ailenle hesaplaş. "
Kafası ile iki kardeşi işaret eden Fatih susup bir köşeye oturduğunda Nehir derin bir nefes alarak onlara yaklaştı.
" Çağla. "
Çağla burnunu çekerek ablasına döndüğünde küskün bakışları onu buldu.
" Ablacım. "
" Gitmesen olmaz mı ?"
" Ablacım benim bütün hayatım orda. "
" Artık burdada bir hayatın var. Ben varım. Abim var. Fatih abi var. "
Nehir derin bir nefes daha alıp kardeşine bakarken kız burnunu havaya dikip " Bizi hiç mi sevmedin ?" diye sorunca Nehir gözlerini büyüterek ona baktı.
" Tabiki sevdim. "
" O zaman gitme. Burda yaşa. "
" Canım benim. Bu öyle kolay değil. Ben orda büyüdüm. Çocukluğum orda. Hayallerim orda. Evim orda ,arkadaşlarım ,işim , babam . Öyle kolayca bırakamam. "
Çağla anlayışla başını sallasa da ona çok alışmıştı ve gitmesini istemediği için çocukça davrandığını biliyordu.
Abisini bırakıp Nehirin boynuna sarıldığında kız onu sımsıkı sardı. Cihangir birbirine sarılan iki kardeşe bakarken onun gideceğini duyduğu andan beri içine çöken hüzne anlam veremedi. İlk günkü gibi ondan nefret etmiyor hatta sıcak karşılıyordu ama hâlâ aralarında yakınlaşmalarını engelleyen bir engel var gibiydi.
Sonunda Cihangir sakinleşen çağlayı alıp götürdüğünde yalnız kalan Nehir ve Fatih bir süre sessizce oturdu. Sonunda dayanamayan ise yine Nehir oldu.
" Bir şey demeyecek misin ?"
" Düşüncelerimin önemi var mı ki ?"
" Fatih yapma lütfen. "
Nehir sitemli sesi ile Fatihin yanına iliştiğinde adam soğuk bakışlarını ona çevirdi. Gerçekten kırgın bakıyordu.
" Ne yapmayayım Nehir ? Sevgilimin 2 gün sonra gideceğini az önce öğrendim. "
Nehir adamın ağzından duyduğu sevgilim sözü ile küçük bir yutkunma ihtiyacı hissetti. Aralarında bir ilişki vardı evet ama Nehir buna isim vermemişti. Anlaşılan o ki Fatih onun gibi düşünmüyordu. İyi ki de düşünmüyordu.
" Fatih. Eninde sonunda gidecektim. Defalarca söylediğim gibi. Benim hayatım orda . "
Fatih yerinde doğrularak öne doğru eğildi ve dirseklerini dizine dayadı.
" Biliyorum. "
" O zaman bana biraz anlayış göster. "
Oğlan başını aşağı yukarı sallayıp çenesini kıza doğru çevirdi. Yüzündeki endişeli ifade ile ona bakıyordu.
" Çağla ne olacak peki ? Cihangir ?"
" Çağla ile iletişimimi kesmeyeceğim tabiki. Cihangir için bir şey söyleyemem. Benimle görüşmek isterse hayır demem. İstemezse bende görüşmem. "
" Peki biz. Biz ne olacağız ?"
Fatihin acı ile sorduğu soruya bir an cevap veremeyen Nehir oğlanın gözlerinde gördüğü duygu yükü ile afalladı. Fatih ona gerçekten çok şey bakıyor. Şey. Aşık .
" Fatih ,biz -"
" Biz ?"
Nehir hissettiği duyguların altında ezildiğini hissettiğinde gözlerini kapatıp açtı. Geri dönmek istiyordu ama Fatihi bir daha görememe düşüncesi ilk defa canını sıktı. Oğlana tahmin ettiğinden daha fazla tutulmuştu. Yaşadığı ayma ile yüzü kasılarak konuşmaya çalıştı.
" Bir sürü uzak mesafe ilişkisi yaşayan var. Bizde bunu başarabiliriz. "
" Nasıl olacak o ?"
" Her gün konuşuruz. Yazışırız. Görüntülü konuşuruz. Ne bileyim buluruz yollarını. "
Fatih sinirle gülerek geriye yaslandı ve Nehir ile yüz yüze geldi.
" Konuşuruz , yazışırız demek. Peki birbirimizi özlediğimizde ne olacak ? Telefona mı sarılacağım. Kamerayı mı öpeceğim. Bilgisayara mı sarılıp yatayım a..... "
Fatih sinirle ayağa kalktığında Nehir gözlerini açarak ona baktı. Fatih ise ellerini saçlarından geçirip tekrar ona döndü.
" Evlenmek istediğimizde ne yapacağız. Sen ordaki herşeyi bırakıp buraya gelecek misin ? Yoksa ben mi işimi , evimi bırakıp sana geleceğim. Ya da dur. Uzak mesafe evliliğimi yaparız ?"
Fatih bağırarak konuştuktan sonra soluk soluğa sustuktan sonra Nehir şokla oturduğu yerde ona bakakaldı.
" Fatih "
Ağzından başka kelime çıkmayınca oğlan başını iki yana sallayarak evden çıktığında Nehir hâlâ oturduğu yerde duruyordu. Bütün bu tartışmanın içimde aklının takıldığı en önemli nokta oğlanın ağzından çıkan Evlilik sözleriydi. Ve bu sanki az önce kavga eden onlar değilmiş gibi sırıtmasına neden olmuştu.
&&&
Saat gece yarısına geçtiğinde Nehir beklemekten sıkılarak Fatihin odasına doğru yürüdü. Oğlan evden çıkıp gideli neredeyse dört saat olmuştu. Gitmeden önce söylediği şeyler saatlerdir kafasında dönüp duruyordu. Kısa sürede başlayan ilişkileri için bu kadar geleceğe dair düşünceler kurmamıştı daha önce ancak Fatih öyle değildi. Dışarıdan görünüşü çapkın bir erkek gibi olsada Çağladan öğrendiği kadarı ile şimdiye kadar bir elin parmaklarını geçmeyecek sayıda ilişkileri olmuştu ve hepsi de seviyeli ve düzenli ilişkilerdi. Nehir ile de güzel düşüncelere sahip olduğu belli, ağzına evliliği alacak kadar ona değer veriyordu. Nehir aklına gelen evlilik kelimesi ile yine sırıttı ve üzerindeki kıyafetleri çıkararak Fatihin dolabına yürüdü. İlk defa bir erkeğin kıyafetini giyecekti ve bu onu heyecanlandırdı. Üzerine büyük gelen eşofmanları geçirip yatağa yattığında kendi duygularını gözden geçirmeye başladı. Buraya zorla gelmiş ve hiç bir bağ kurmadan gideceğine kendi kendine söz vermişti. Ama düşündüğü gibi de olmamıştı. Çağlayı çok sevmişti. Hatta ona soğuk olan Cihangir bile artık o kadar uzak gelmiyordu ona. Bilal Bey hâlâ Bilal Beydi. Onu sevebileceğini düşünmüyordu. Gülseren hanım ise o bu listede yer bile almıyordu. Bir de hiç düşünmediği aşk vardı. Zor da olsa kabullenmek zorunda kaldı. Gidene kadar oyalanırım dediği oğlana aşık olmuştu işte. Oflayarak gözlerini kapattı. İşler iyice çıkmaza giriyordu.
Fatih biraz daha sakinleşerek eve girdiğinde kapalı olan ışıklardan Nehirin gittiğini anladı. Saatlerdir düşünmekten kafası patlayacak gibiydi ama hiç bir çözüm bulamamıştı. Üstelik baştan beri ilgi duyduğu ve gün geçtikçe tutulduğu kızın onu kendisi kadar ciddiye almadığını görmek canını çok sıkmıştı. Üzerindekini çıkarıp odaya girdiğinde yatağındaki kabartı ile olduğu yerde durdu. Nehir gitmemişti. Onun yatağında onu bekliyordu. Bütün üzüntüsüne inat dudağında oluşan gülümseme ile ona yaklaştı. Düzenli aldığı nefeslerden uyuduğunu görebiliyordu. Kenarda duran kıyafetleri görünce bir an heyecanlandı ama örtünün üzerindeki kolundan gördüğü kıyafet kendisine aitti. Saçma dülüncelerine kızarak yavaşça kızın yanına sokuldu ve kolunu belinden geçirerek onu kendine çekti. Mis gibi kokusu burnun dolduğunda gözlerini kapattı. İşte bundan bahsediyordu. Onu özlediği zaman bu sarılmayı nasıl yapacaktı. Ondan kilometrelerce uzakta olan sevdiğini görmek istediğinde ne olacaktı. Canı sıkılarak iyice Nehire sarıldı. Bir çaresini bulmalıydı.
&&
Sabah olduğunda telefon sesine uyanan fatih gözlerini açıp telefonunu arandı. Hala sıkı sıkı sarıldığı kız uyuyordu. Sonunda telefonu bulup kulağına götürdüğünde Cihangirin sesini duydu. Kahvaltıya çağırıyordu.
" Bu gün beni idare et. İşe gelmeyeceğim. Nehir de yanımda. Konuşacağız. "
Cihangir kısa bir an sessiz kalınca Fatih gözlerini tamamen açıp telefonunu kapanıp kapanmadığını kontrol etti. Hayır kapanmamıştı. Sonra adamın kız kardeşi ile beraber olduğunu ona söylediğini fark edince yüzünü buruşturarak kendine kızdı.
" Son günü biraz gezelim dedim . "
" Tamam "
Ve telefon kapandığında " Günaydın " diyen sesi duyunca göğsünde yatan kızın açılmaya zorlanan bakışlarını gördü.
" Günaydın "
Nehir kendini geri çekip başını yastığa koyduğunda Fatih onu izlemeye devam etti. Onun kahve saçlarının yastığa dağılışı, uyanmaya zorlanan gözlerinin açılıp kapanışı , kızın her şeyi Fatihe güzel geliyordu. Yattığı yerde doğrulup kıza eğildiğinde Nehir ne olduğunu anlamadan onu öpmeye başladı. Hemen aldığı karşılık ile vücudunu tamamen kıza doğru çevirdi ve belini tutarak kızın üzerinde yarı uzanır vaziyette durdu. Amacı sadece küçük bir günaydın öpücüğü almaktı ama işler tahmin ettiği gibi gitmedi ve aldığı haz karşısında kendini geri çekemedi. Kızında istekli hali karşısında tamamen kendini onun üzerinde buldu. Nefes almak için ayrılan dudakları boş durmayarak Nehirin yüzünde gezindikten sonra boynuna doğru yol aldı. Fatihin elleri kızın üzerindeki kendi tişörtünü buldu ve yukarı sıyırarak başından geçirip çıkardı. İşin sonunun nereye gideceğinin farkında olan Fatih ne kadar zorlasa da dudaklarını kızın vücudundan çekemediğini fark etti. Nehir ise ilk defa yaşadığı bu yoğun duygunun esiri olduğunu fark etse de oğlana karşılık vermekten kendini alamadı. İkisi de durducu hamleyi karşısından bekledi ama o hamle gelmedi ve Nehirin altındaki eşofmanda yerdeki yerini aldı. Fatihin elleri kızın parmaklarına geçip başının üzerinde iki yandan sabitlendiğinde dudakları tekrar birbirine kavuştu. Nehir kadınlığına baskı yapan sertlikle ağzından bir inleme kaçırınca oğlanın da boğazından bir ses çıktı. Nehir duyduğu sesin bir hırlamaya benzediğini düşünürken dudakları birden boş kaldı ve gözlerini açtı. Ellerini de bırakan Fatih onun üzerinde doğrulmuş kararmış gözlerle onu izliyordu. Kızın şişmiş dudakları , kızarmış yüzü ve şehvetten bayıklaşmış gözleri ile altında yatıyor oluşu onu son noktaya getirdi. Önünde sergilenen ve sütyenin içine saklanan göğüslere bir an önce kavuşmalıydı. Hatta acele etmeliydi. Yoksa bu şevkle kızın içine girmeden patlayacaktı. Hızla tekrar kızın üzerine uzandığında elleri sütyenin kopçasını buldu. Tam çıkaracaktı ki sonunda aklını biraz olsun toparlayabilen Nehir " Fatih " dediğinde oğlanın elleri durdu ancak yüzünde kasılan bir ifade oluştu. İşte tahmin ettiği durdurucu hamle gelmişti. Başını kızın boynuna gömerek derin nefesler almaya çalıştı.
" Nehir "
Kısık ve boğuk bir şekilde kızın adını söylediğinde oğlanın tüm ağırlığını üzerinde hisseden Nehir yutkunarak konuşmaya çalıştı.
" Ben , daha önce hiç -"
Zaman geçtikçe aklı iyice başına gelen Nehir son hızla utanırken sözlerini tamamlayamadı ama zaten Fatih onun ne demek istediğini anlamıştı. Hafif bir şekilde gülümseyerek başını gömdüğü yerden çıkardı ve uzun bir nefes vererek kızın gözlerine baktı . Dün geceki konuşmalarının aksine bugün bu gözlerde kendisindeki gibi bir sevgi görüyordu. Bir şeyler değişmiş gibiydi. Kafasını eğip kızın alnından öptüğünde Nehir gözlerini kapattı. Fatih geri çekildiğinde ise çabucak açıp ona baktı.
" Sen burdaki banyoya gir. Sonra da dışarda kahvaltı yapalım. Bu gününü bana ayır. "
Nehir memnuniyetle onu onaylarken Fatih zorlanarak kızın üzerinden kalktı. Yataktaki kıza hiç bakmadan kendini odadan dışarı attı. Yoksa kararını değiştirip tekrar o yatağa geri girebilirdi.
&&&
Fatihin dediği gibi bütün günü birlikte geçirmişler ve çok da eğlenmişlerdi. Beraber kahvaltı yapmışlar Çağla ile gitmedikleri bir kaç yere daha gitmişlerdi. İki haftadır burada olmasına rağmen hâlâ görmediği bir sürü yer vardı. Akşam beraber eve geldiklerinde Çağla daha bahçede karşıladı onları.
" Nerde kaldınız ya ?"
" Geldik işte prenses. "
Fatih gülümseyerek Çağlayı kolunun altına alırken Nehir onlara gülerek baktı.
" Annem bu gün çok sinirliydi. Evde terör estirdi resmen. Odamdan çıkmadım bütün gün korkumdan. "
" Neden sinirliydi ki ?"
" Valla bilmiyorum "
Çağla dudaklarını büzerek omzunu silkerken ikili birbirine baktı sessizce. Nedense bu sinirin Nehir ile ilgili olduğunu düşünüyorlardı.
Sessiz bir şekilde yenen yemekler ile gergin geçen akşamdan sonra Fatihin evinde aldılar soluğu. Dört genç ellerinde kahve içerlerken Cihangir her zamanki gibi Çağlayı kolunun altına almış oturuyordu. Fatih de aynısını Nehire yapmak istese de Cihangirin bakışları bunu engellemişti. Gelmesini istemeyen, geldiğinde de ona soğuk davranan adam nedense kız gideceği zaman ona yakın davranmaya başlamıştı. Ama bu yakınlığı sadece dışarıdaki kişilere gösteriyordu. Nehir bunun farkında bile değildi.
" Yarın son gün mü şimdi ?"
" İstanbulda evet. Ama yine geleceğim biliyorsun. Ayrıca sende parise geleceksin. "
Çağla büyük bir mutlulukla abisine baktığında Cihangir onu onaylar gibi başını sallayınca " Oley bee " diyerek ellerini çırptı.
" Deli ya "
Fatih ve Nehir onun haline gülerken Cihangir sadece gözlerini devirdi.
" Abla ?"
Nehir Çağlaya bakıp göz kırptığında kız heyecanla " Bu akşam beraber uyuyalım mı ?" diye sordu. Nehirin yanında oturan Fatihin akşam için hayalleri böylece suya düşerken onun düşüncelerinden habersiz olan Nehir kardeşinin isteğini kabul etti.
&&&
Ertesi gün kahvaltıdan sonra işe giden erkeklerin ardından Çağla ve Nehir kendini dışarı attı. Bütün gün boyunca gezip eğlendiler ve en sonunda eve döndüler. Kimse görmeden Çağla odasına çıktığında korku ve heyecanla akşam yemeğini beklemeye başladı. Nehir geldiğinden beri annesinin koyduğu kuralların epeyi dışına çıkmıştı ama onlar ufak tefek şeylerdi ve annesi fark etmemişti. Ancak bu gün yaptığı şey kesinlikle annesini delirtecekti. Yinede ablasının sözlerinden cesaret alarak yapmıştı ve pişman değildi.
İki saat sonra hafif esen rüzgarla birlikte herkes bahçedeki masada yerini aldı. Sadece Çağla eksikti ve o da birazdan gelecekti. Gülseren hanım ise o akşam çok mutluydu. Çünkü o yemek Nehirin oradaki son akşam yemeğiydi. Sonunda onun gideceği gerçeği ile mutlu olan kadın gözlerini bahçeye çıkan kızına çevirdiğinde oturduğu yerde şokla kaldı. Kızının yıllardır özenle uzattığı bakımlar yaptırdığı uzun saçları şu anda kısacıktı. Çağla yutkunarak masaya geldiğinde onu fark eden Cihangir gülümseyerek " Prensesim. Çok güzel olmuşsun " dedi. Abisinin sözleri ile rahatlayan Çağla tam abisine teşekkür edecekken Gülseren hanım hızla ayağa kalktı. Öyle hızlıydı ki oturduğu sandalye kalkışı ile geriye düşmüştü.
" Bu - bu rezillik , bu , Sen ne yaptığını sanıyorsun ?"
Gülseren hanımın çığlığı andıran sesi ile Çağla olduğu yerde titrerken Bilal Bey kaşlarını çatarak karısına baktı.
" Gülseren sakin ol. "
" Bunu nasıl yaptın ? Ne kadar çirkin olduğunun farkında mısın sen ? "
" Anne. Lütfen. Bakımı çok zordu biliyorsun . Yorulmuştum artık. Bakamıyordum. "
Çağlanın ağlamaklı sesi ile Cihangir araya girdi.
" Anne abartma istersen. Kızın kendi kararı. Bu kadar da karışma. "
Gülseren hanım önce oğluna sonrada sessiz bir şekilde oturan Nehire baktı. Her şey onun yüzünden olmuştu. Şimdiye kadar ona karşı gelmeyen çocukları sözünü dinlememeye başlamıştı. Hele ki asla sözünden çıkmayan Çağla kesinlikle o kızdan güç alarak annesine karşı geliyordu.
" Senin yüzünden. "
Nehir sanki kendisine söylendiğini anlamış gibi başını kadına çevirdi. Ateş saçan gözleri ona nefretle bakıyordu.
" Anlamadım Gülseren hanım ?"
" Hepsi senin yüzünden. Buraya geldiğinden beri ailemizi bozdun. Kızımın aklına girdin. Ama ben senin amacını biliyorum. Aynı faişe annen gibi bizi yıkmak is-"
" Gülseren Yeter. "
Bilal Bey bağırarak konuşsa da Gülseren Hanım onu hiç dinlemeden yerinden kalkıp Nehire yaklaştı . Onun bu hareketi ile Nehir de yerinden kalkıp ayakta durduğunda birden herkes oturduğu yerden ayaklandı.
" Sözlerinize dikkat edin Gülseren Hanım. Annem hakkında konuşamazsınız. "
" Yalan mı ? Annen geldi kocamın koynuna girdi. Sonra sen geldin , kızımın nişanlısının koynuna girdin. Orospuluk sizin kanınızda var. "
Gülseren hanımın sözleri ile herkes şaşkınlıkla birbirine baktı. Bilal Bey sinirle " Gülseren dedim. Nehire hakaret edemezsin. Laflarına dikkat et artık. " diye bağırdı.
"Anneee "
Cihangir kaşlarını çatarak annesini uyarırken Fatih de Nehire söylenen sözlerden rahatsız bir şekilde " Ayıp oluyor Gülseren Teyze " diye konuştu.
Ama Nehir kadının hakaretinden çok nişan kelimesine takılmıştı.
" Ne nişanı ?"
Aklına takılanı da dile getirdiğinde Gülseren hanım kızın tam karşısında durup " Çağla ve Fatih. " dedi. " İkisi evlenecekler. Ama sen geldin damadımı ayarttın. Fark etmedim mi sanıyorsun ?" diye konuşunca bu sefer hepsi birden şoka uğradı. Nehir yüzünde dehşetle Fatihe döndüğünde aynı dehşet ifadesi ile Fatih başını iki yana salladı.
" Yemin ederim öyle bir şey yok. Çağla benim kardeşim gibi " dedi.
Bilal Bey duydukları ile kalbini tutarken Cihangir artık dayanamayarak elini masaya vurdu.
" Anne sen ne saçmalıyorsun. Ne nişanı ne evliliği ?"
" Ben boşuna mı uğraştım bunca yıldır. Çağlayı güzelleştirmek için boşuna mı uğraştım. Yanı başımızda Fatih varken başkası ile mi evlendireceğim kızımı. "
" Gülseren Yeter artık. Sus. "
Bilal Beyin cılız sesini kimse duymadı.
Herkes hiç akıllarına gelmeyen şeyler yüzünden şoktan şoka uğramıştı.
" Keşke bize de bir sorsaydınız Gülseren Teyze. Ben Çağlayı nasıl kardeşim gibi görüyorsam o da beni cihangirden ayırmadan abisi gibi görüyor. Bunca yıldır kıza güzellik uğruna yaptığın işkencenin bunun yüzünden olduğunu bilseydim daha önce sizinle konuşurdum. "
Gülseren hanım Fatihin sözleri ile kıpkırmızı olduğunda Sofradaki herkes bu olanlara anlam veremedi.
Çağla köşeye çekilmiş annesinin sözleri yüzünden utançla ağlarken Nehir bütün bu olanlara sinirle başını iki yana salladı. Annesine hakaret edilmiş , kendisine hakaret edilmiş , Fatih ile ilişkileri çirkin bir şekilde dile getirilmişti. Çağlanın haline de üzülerek ona doğru bir adım atmıştı ki Gülseren hanım hızla ona doğru atıldı.
" Dokunma kızıma "
Nehirin kolunu demir gibi tuttuğu anda bir sürü şey aynı anda oldu. Bilal Bey kalbinin sancısına dayanamayıp olduğu yere çöktüğünde Çağla hızla babasına koştu. İkiliyi fark etmeyen Cihangir ve Fatih ise aynı anda hareket edip Nehirin yanına geldi. Cihangir annesinin elini Nehirin kolundan kurtarıp önüne geçerken Fatih kızı kendine çekip sarıldı.
" Cihangir ne yapıyorsun sen ?"
" Kardeşimi koruyorum. "
" Ben her şeyi Çağlanın iyiliği için yapıyorum zaten. Onu korumana gerek yok. "
" Onu değil. Nehiri koruyorum. "
Gülseren hanım şaşkınlıkla oğluna bakakaldığında ikisinin arkasında kalan Nehir de duydukları ile titrediğini hissetti. Cihangir sonunda tam anlamı ile onu kabullenmişti. Kardeşim demişti.
" Sen ne saçmalıyorsun Cihangir . O kız senin kardeşin falan değil "
" Anne. Nehir benim kardeşim. Kabul etsende etmesende. Şimdiye kadar Çağlayı senin saçma hayallerin uğruna kurduğun baskıdan koruyamadım. Ama Nehir gözümü açtı. Bundan sonra ikisine de dokunmayacaksın. "
" Abii. Babam "
Çağlanın ağlamaklı sesi hepsinin ilgisini çektiğinde yerde oturan Bilal Beyi ve başında ağlayan Çağlayı gördüler.
&&
3 Ay Sonra
Baş ağrısı ve yorgunluk ile elindeki kalemi bırakan Nehir uzun bir nefes vererek sırtını oturduğu koltuğa yasladı. Başı gerçekten çok ağrıyordu ve bu sadece stresten dolayı değildi. Kolundaki saate baktığında çıkış saatine geldiğini gördü. Telefonunu çıkarıp son üç aydır yaptığı gibi Fatihi aradı. Kulağına gelen sinyal sesini kaşlarını çatarak dinledi. Fatihin telefonu kapalıydı. Her akşam ve sabah mutlaka telefonda konuşurlar, gün içinde de ara ara mesajlaşırlardı. Ama bu gün farklı bir şey vardı. Çünkü Fatih sabah onu aramayınca Nehir aramıştı ve ona ulaşamamıştı. Gün içinde de attığı mesajların hiç biri gitmemişti. Şimdi de telefonu hâlâ kapalıydı. Aklına kötü bir şey getirmemek için uğraşırken telefonuna gelen mesaj ile heyecanla kafasını eğdi. Ama mesaj İrfan abisindendi. Direkt onun evine gelmesini istiyordu. Yeni ortakları ile akşam yemeği yiyeceklerdi. Düşünceler içinde masasından kalktı ve çantasını alıp ofisinden çıktı. Arabasına binip İrfan abisinin evine doğru yola çıkarken birden Türkiye deki son akşamını hatırladı. Gülseren hanımın çıkardığı olaylar yüzünden kalp krizi geçiren Bilal Beyi apar topar hastaneye götürmüşlerdi. Herkes çok fazla korkmuştu ve bütün geceyi hastanede geçirmişlerdi. Gülseren Hanım kocasının halini görünce ise bütün yaptıklarını unutup Bilal Bey için dört dönmüştü. Gerçekten kocasını seviyordu. Çağla ağlamaktan helak olmuş, Cihangir ve Fatih ise aileyi ayakta tutabilmek için güçlü durmaya çalışmıştı. Nehir ise. O hiç bir şey hissetmemişti. Ne bir hüzün ne bir acı. Bu duygusuzluğu yüzünden kendi kendine utansa da elinden bir şey gelmiyordu. Bilal Bey onun için herhangi biriydi. Ama yine de Nehir de o geceyi hastanede geçirmişti. Çağla , Cihangir ve Fatih için. Ertesi sabah olduğunda ise Nehir eşyalarını toplamak için eve dönmek zorunda kalınca hepsi ile hastanede vedalaşmak zorunda kalmıştı. Çünkü iki kardeşi de babaları için çok endişeliydi ve onlardan kendisini yolcu etmelerini beklemiyordu. Çağla o gün babasının kendisine gelmesi ile sevinirken Nehirin gidecek olması ile yine ağlamaya başlamıştı. Nehire sarılıp yarım saat boyunca ağlayınca Nehir de sonunda dayanamamış ve bir kaç damlanın kaçmasını engelleyememişti. Sonunda Çağladan ayrıldığında kendini toparlayıp Cihangire döndüğünde ise bir an ne yapacağını şaşırmıştı. Elini mi uzatsa yoksa uzaktan hoşçakal mı dese diye düşünürken Cihangir ona yaklaşıp tıpkı çağlaya yaptığı gibi sarılmıştı. O gün Nehir aslında onun sevgisini nasıl da istediğini fark etmişti. Kulağına fısıldayan " Güle güle git kardeşim. " sözüne karşılık o da daha önce kullanmadığı kelimeyi kullanmış ve onun gibi fısıldayarak " Hoşçakal abi. " demişti. Cihangir ondan ayrıldığında gözlerindeki parlaklıktan onunda bu sözü beklediğini anlamıştı. Gülseren hanım zaten onu her zaman ki gibi yok saymış ve Nehir hasta yatağında yatan Bilal Bey ile uzaktan vedalaşarak odadan çıkmıştı. Fatih tabiki onu yalnız bırakmamış Nehirin ısrarına rağmen eve onunla gitmişti.
Beraber toplanıp hava alanına gittikleri zaman Nehir içinde buruk bir ifade ile ona döndüğünde Fatih onu kendine çekip sımsıkı sarılmış ve nefessiz kalana kadar öpmüştü. Nehir kendini ağlayacak gibi hissedince sonunda ona veda ederek valizini almış ve dış hatlar girişine doğru ilerlerken tam kapıda dönüp ona bakmıştı. İlk karşılaşmalarında olduğu gibi Fatih ciddi bir ifade ile ona bakıyordu. İlk gün ki gibi bakışlarında hayranlık vardı. Ama bu sefer ona bir yabancı gibi değil aşık gibi bakıyordu.
Nehir bütün düşüncelerinden kurtulup arabayı park ettiğinde tekrar telefonu çıkardı ve Fatihi aradı. Yine kapalıydı.
" Allah Allah ya "
Nehir söylenerek eve giderken kaşları çatık aklına kötü şeyler getirmemeye çalışıyordu. Kapıya geldiğinde parmağını okutup içeri girdi.
Ayakkabasının tok sesini dinleyerek salona ilerlerken kulağına gelen gülüşmeler ile birden durdu. Bu sesleri tanıyordu. Hızlı adımlar ile salona girdiğinde tahmin ettiği kişileri görünce şokla kapıda kaldı. Çağla , Cihangir ve Fatih, İrfan abisinin karşısında oturmuş muhabbet ediyorlardı. Onun şokla duran yüzünü ilk fark eden Çağla oldu ve oturduğu yerden fırlayarak " Abla " diye bağırdı. Koşarak kızın kucağına atlarken diğerleri de ayağa kalktı be yanına yaklaştı.
Nehir kucağında ona sarılan kıza karşılık verirken gözleri önce Fatihi buldu. Öyle çok özlemişti ki Çağlanın ondan ayrılıp yerine Cihangirin geldiğini sıkı kollar tarafından sarılınca fark etti.
" Şoka girdi kız. "
Çağlanın sesine gülerek gözlerini Cihangire çevirdiğinde oğlan kardeşinin saçlarından öperek ondan ayrıldı.
" Siz , nasıl ?"
Nehir konuşamayıp sustuğunda Fatih daha fazla dayanamayıp hızla ona sarıldı. Nehir de çabucak kollarını ona doladığında burnunda tüten kokuya kendini bıraktı. Gözleri kendiliğinden kapandığında kulağında duyduğu fısıltı ile gülümsedi.
" Seni çok özledim "
" Bende "
İkisi ayrıldığında Nehir sevinçten ağlayacağını hissetti ve çabucak İrfan abisine döndü.
" Hadi gelin oturalım. Yoksa bu kız ağlayacak. Ağlarsa susturamayız . "
" Yaaa "
Nehir İrfan abisine sitemle bakarken hep beraber eski yerlerine oturdular. Tek fark Fatihin yanında bu sefer Nehirin oturuyor olmasıydı.
" Ne zaman geldiniz ?"
" Bu sabah bindik uçağa, uzun sürüyor biliyorsun . "
" O yüzden sabahtan beri telefonun kapalıydı . "
Nehir Fatihe hitaben konuşunca oğlan başını salladı.
" İnince de açmadım. Süpriz olsun istedim. "
" Çok kötüsün. Aklıma bin tane şey geldi . "
Hepsi tebessüm ile ona bakarken Nehir İrfan abisine döndü.
" Sende çok kötüsün abi. Yeni ortaklarla yemek yiyeceğiz diye beni kandırdın. İş birlikçisin . "
" Aşk olsun kızım. Ben sana yalan söyler miyim ?"
" Nasıl yani ?"
" Cihangir ve Fatih ile geçen ay iletişime geçtik. Daha doğrusu onlar benimle iletişime geçti. Şirketlerimizi birleştirme fikrini önerdiler. Bir aydır bununla ilgili çalışmalar yapıyoruz. "
" Nasıl ya ? Bu gerçek mi ? Ortak mı oluyoruz ?"
İrfan abisi başını onu onaylayarak salladığında Nehirin bakışları yanında oturan ve elini sıkı sıkı tutan Fatihe kaydı.
" Bunun anlamı -? "
" Düşündüğün gibi güzelim. Burada da artık bir şubemiz olacak. Ve doğal olarak bu şubenin başına bir yönetici geçmek zorunda. "
Nehir mutluluk ile Fatihe bakarken Cihangir araya girerek " O da ben olacağım tabiki " deyince Nehir bir an dumura uğrayarak abisine baktı.
" Ha ?"
Fatih Cihangire kızgınca bakıp " Şaka yapıyor Nehir. Ben olacağım. Artık burada yaşayacağım " diye kızın yüreğine su serpti.
Nehir şaşkınlık ile güldüğünde içindeki mutluluğu tarif edecek bir kelime bulamadı. Bundan sonra Fatih ile beraber aynı şehirde yaşayacaklardı. Üç ay önce Fatihin evinde tartıştıkları günü hatırladığında yüzünde buruk bir ifade oluştu. Fatih ona bir gün evlenmek istersek ne olacak diye sormuştu. Sen her şeyi bırakıp buraya mı geleceksin yokse ben işimi gücümü bırakıp oraya mı geleceğim demişti. Ama yapmıştı işte. Evini , ailesini , arkadaşlarını , herşeyini bırakıp Nehire gelmişti. Nehir bu oğlana daha ne kadar aşık olabilirdi ki ?
" Ben çok acıktım ya "
Nehir konuşan Çağlaya döndüğünde onun kilo almış ve şişmiş yanaklarını fark etti. Bu hali ile o incecik , kemik gibi duran kızdan çok daha iyi görünüyordu. Gülseren hanım onunla uğraşmayı bırakmış olmalıydı.
" Ayrıca buraya ilk gelişim. Ben sana İstanbulu gezdirdim. Sende bana burayı gezdireceksin abla ona göre "
Nehir gülerek " Gezdiririm tabi " derken İrfan abisi ayaklanıp hepsini masaya davet etti. Annesinin ölümü ile başına yıkıldığını sandığı dünyada bir daha mutlu olamayacağını düşünen Nehir önündeki sahneye bakıp buruk bir sevinç yaşadı. Annesini kaybetmişti ama iki kardeş ve bir sevgili kazanmıştı. Dünya gerçekten çok garip bir yerdi.
&&&
Son
&&
Bitti
&&
Final
&&
La bitti bitti
&&
:)))
&&