3

2100 Words
Nehir kendisine ayrılmış odayı inceledi. Neredeyse kendi odası kadardı. Evde fena sayılmazdı ama paristeki kendi evleri daha büyüktü. İrfan abisi geliri oldukça yüksek biriydi. Büyürken zorluklar , yokluklar çekmemiş aksine prenses gibi büyümüştü. Şimdi düşünüyordu da eğer annesi bu adamın yardım tekliflerine evet demiş olsaydı asla bu günkü statüsüne sahip olamayacaktı. Hayatta herşeyde gerçekten de bir hayır vardı. Nehir on beş gün ya da daha az kalacağı odayı incelemeye devam ederken kapısı tıklatıldı. Ayağa kalkarak kapıyı araladığında karşısında Çağlayı görünce tek kaşını kaldırarak ona baktı. " Evet ?" " Ben. Belki yardıma ihtiyacın olur diye düşündüm. Yani yerleşirken " Nehir her ne kadar bu aileyi hayatına almak istemese de Çağla için aynı duyguları düşünemiyordu. Kızda farklı bir enerji vardı. Kapıyı ardına kadar açarak onu odaya davet etti. Kız odaya sevinçle girince ise kafasını iki yana sallayarak valizinin fermuarını açtı. Kıyafetlerini tek tek çıkarıp yatağın üzerine koyarken Çağla onu izliyordu. " Fransada yaşadığını duydum " " Evet " " Hangi şehirdesin ?" " Paris " " Gerçekten mi ? Ben oraya gitmeyi çok istiyorum. Özellikle Eyfel kulesini . Çok görkemliymiş doğru mu ?" " Sayılır " Kıyafetlerini teker teker askıya asarken Çağla büyük bir hayranlıkla onu izliyordu ve Nehir bunun farkındaydı. " Abim geçen sene oradaydı biliyor musun ? Ama beni götürmedi. Tabi o zaman nasıl kızlarla gezecek " Çağlanın sona doğru kıskançlığa bürünen sesine dayanamayan Nehir gülümseyince Çağla mutlulukla ona baktı. Onun bakışlarını fark eden Nehir ise boğazını temizleyerek işine geri döndü. " Kaç yaşındasın abla ?" Kızın ona çok rahat bir şekilde abla demesine hâlâ alışamayan Nehir " 25 " diye cevapladı. " Bende 17 yaşımdayım. Bu sene lise sona başlıyorum. Beni çok zor bir sene bekliyor. Şimdiden üniversite için çok heyecanlıyım " Çağla mutlulukla kendi hakkında bir şeyler anlatırken Nehir de her şeyi akışına bırakarak onu dinlemeye devam etti. && Akşam yemeği saati geldiğinde Nehir odasından Çağla ile birlikte çıktı. Üzerini değiştirmişti. Rahat bir kot ve üzerine ince bir badi giymişti. Yola çıkarken sımsıkı bağladığı saçlarını açmış sonra da at kuyruğu yapmıştı. Çağla kendi uzun ve bakımı zor olan kara saçlarını sımsıkı örmüştü. Bir yandanda söylenmesi üzerine Nehir " Bakamıyorsan kestirsene . " dediğinde " Annem izin vermiyor " diye cevap vermişti. Nehir bu cevap karşısında şaşırmış ama tepkisini saklamıştı. Ortada onu ilgilendiren bir konu yoktu. Bahçeye hazırlanan sofraya yaklaştıklarında Nehirin ilk gözüne çarpan kişi Fatih oldu. O da başını kaldırdığında göz göze gelmişler ve hava alanında kapıda onu ilk gördüğü andaki gibi bir bakışma geçmişti aralarında. " Hadi oturun kızım " Bilal Beyin sesi ile Çağla hemen abisinin yanındaki boş yere otururken Nehir de onların karşısında oturan Fatihin yanına oturdu. Baş köşede Bilal Bey vardı. Diğer köşede ise Gülseren hanım. Bilal Bey yine umut dolu gözlerle bakıyordu ona. Cihangir ise boş gözlerle bakmaya devam ediyordu. Gülseren hanım ise bakmaya bile tenezzül etmiyordu. " Afiyet olsun " Bilal Beyin sesi ile herkes yemeğe başladığında sofrada sadece çatal bıçak seslerinin duyulduğu gergin bir ortam oluştu. Bu gerginliğinin nedeni şüphesiz ki Nehirdi. Ama bu Nehirin umrunda bile değildi. " Ne zamandır Fransa da yaşıyorsunuz kızım ?" Bilal Bey kızını tanımak adına bir sürü soru hazırlamıştı kafasında ve hepsini bir bir sormaya başladı. Diğerleri sessiz kalmış olsa da kulakları onlardaydı. " 22 senedir falan. " " Üniversite okudun sanırım ?" " Elbette " " Kendini geliştirmene sevindim. Çalışıyor musun peki ?" Nehirin soruları cevaplarken bir kere bile kafasını kaldırmadığının hepsi farkındaydı ve bu en çok Bilal Beyin canını sıkıyordu. " Çalışıyorum " " Ne iş yapıyorsun ?" " Kutlubay holdingin bünyesinde kendime ait deparmanda yöneticiyim." Bilal Bey duydukları ile kızı için gurur duyarken Cihangir ilk defa ilgisini çeken isim ile Nehire baktı. " Kutlubay Holding mi ? Fransaya ziyaretim sırasında bu ismi duymuştum. Oldukça alanında başarısı bir firmadır. " Cihangir büyük bir ilgiyle konuşurken tekrar bakışları değişti ve küçümser bir şekilde kızın yüzünü inceledi. Ne kendisine ne de kardeşine benzemiyordu. Kendisi babasına Çağla da annesine benzediğine göre bu kız da kendi annesine benziyor olmalıydı. " Böyle büyük bir şirkette kendine nasıl yer edinebildin ?" " Cihangir !" Oğlunun ima ettiği şey ile sinirle bağıran Bilal Bay hemen Nehire döndü. Kız elinde çatalı öylece donmuş gibi duruyordu. Gülseren hanım oğlunun sözlerine mutlu olmuş gibi yemeğine devam ederken Çağla utanmış bir şekilde yerine gömülmüştü. Nehirin yanına oturan Fatih ise Cihangire kızgın bir bakış atıp Nehire döndüğünde kızın kızaran yüzünün yavaş yavaş normale döndüğünü ve hareketlerinin devam ettiğini gördü. Ancak onun için gerçekten üzülmüştü. Bu imayı hak ettiğini düşünmüyordu. Nehir duyduğu söz karşısında başta şoka girse de hemen kendini toparlamayı başardı. Cihangirin imasını anlamıştı. Ona kısaca " Tıpkı annen gibi " demek istiyordu. Sonuçta annesi ne kadar masum da olsa evli bir erkekle yatmıştı öyle değil mi ? Onların gözünde annesi evli bir erkeği baştan çıkaran bir suçluydu. Elindeki çatalı yavaşça masaya bırakıp sandalyesinde dikleşti. Bu hareketi ile herkesin gözü ona dönünce ise o sadece karşısında oturan Cihangire odaklandı. " Kutlubay holdingin sahibi İrfan Kutluay'dır. " " Biliyorum " " Ve kendisi annemin eşi benimde babamdır. " Nehirin sözleri ile masaya tekrar bir sessizlik çöktüğünde Gülseren Hanımın gözlerinde büyük bir şaşkınlık Cihangirin yüzünde ise farklı bir şok vardı. Bilal Bey ise tamamen farklı duygular yaşıyordu. Kader başkası ile evlenmişti ve kızı kendisine Bey diye hitap ederken o adama baba diyordu. Zaten avukat tan aldığı ölüm haberi ile yıkılmıştı şimdide başkası ile evli olması ve başka bir erkeğe eş olmuş olması onu haksız bir şekilde kıskandırmıştı. Masada gülümseyen tek kişi Fatihti. Ve sanırım Nehirin attığı gole sadece o sevinmişti. Ve tabi birde Çağla. " Ama . Ama senin soy adın -" Bilal Beyin cümlesini tamamlamaya izin vermeyen Nehir sandalyesini geri iterek ayağa kalktı. " Resmi olarak annemin soyadını kullanıyorum. Bu benim iş hayatında kendi başarım ile ilerleyebilmem için aldığım bir karardı. Size afiyet olsun. Saygısızlık olmayacaksa dinlenmek istiyorum " Cevap beklemeden masadan ayrılan kızın arkasından bakan beşli hâlâ sessizdi. En sonunda Fatih de sofradan kalkıp " Hadi bize geçelim Cihangir " dediğinde oğlan onu ikiletmeden ayağa kalktı. Çağla " Ben de geleceğim " diye peşlerine takıldığında Fatih kızı kolunun altına kıstırıp yanında yürütmeye başladı. Üçü sofradan uzaklaştığında ise başbaşa kalan karı koca kısa bir an birbirine bakıp önüne döndü. && Nehir uykusunun en derin yerinde çalınan kapısı ile gözlerini açtı. Zorla saate baktığında ise Neredeyse dokuza geldiğini gördü. Normalde bu saate kadar uyumazdı bile ancak dün gece sinirden bir türlü uyuyamamış sabaha kadar dönmüş durmuştu. En sonunda uykuya daldığında ise sabaha karşı saat Dört olmuştu. " Gel " Yataktan kalkmak zor gelince direk kapıdakini içeriye çağıran Nehir aralanan kapıdan Çağlanın başını görünce gülümseyerek onu içeri davet etti. " Günaydın " " Günaydın " " Herkes kahvaltıya indi. Seni bekliyoruz . Hadi sende gel " " Bu gün pazar değil mi ?" " Evet " " Pazar kahvaltısı 12 den önce yapılmazki ama " " Valla bizim evde hafta içi kahvaltı Yedi buçuk hafta sonu dokuz. Yıllardır böyle " Nehir yatağından sürünerek çıkarken onlara acımadan edemedi. Sonra da kendine acıdı. Sonuçta burda kaldığı sürece aynı işkenceyi kendiside çekecekti. " Senden sonra Fatih abim bizi onlara götürdü. Abime bayağı bir kızdı söyledikleri için. Zaten sanırım abimde pişman oldu. Bence bu gün senden özür dilemeye falan çalışacak bak görürsün " Nehir kısa bir omuz silkme ile kendini banyoya attığında yaklaşık on beş dakika sonra tamamen yenilenmiş ve hazırlanmış bir şekilde bahçeye çıktı. Çağla ile yanyana herkesin oturduğu masaya yerleştiğinde dün akşamki düzen ile aynı olduğunu fark etti. " Günaydın " Gülseren hanım hariç diğerlerinin sözlerine karşılık kısa bir Günaydın diyen Nehir tabağına masadakilerden doldurmaya başladı. Gurur yapıp aç kalacak değildi. Burada bulunmak istemesede sonuçta burdaydı ve günlerini en güzel şekilde geçirmeye çalışacaktı. Tabağını tepeleme dolduran Nehire şalkınlıkla bakan Fatih kızın onca şeyi neresine yiyeceğini düşündü. İlk gördüğünden beri incelediği kızın zayıflığı bu kadar yiyeceğe nasıl dayanıyordu acaba. Ona daha fazla bakmayıp önüne dönen Fatih çaprazında kalan Cihangire baktı. Dün akşam onunla uzun bir konuşma yapmıştı. Hatta Çağla uyumaya gittikten sonra bile konuşmaya devam etmişlerdi. Fatih bir ara " Bu kızı neden istemiyorsun? O senin kardeşin " dediğinde Cihangir hışımla ayağa kalkmıştı. " O benim kardeşim değil. Babamın bir hizmetçi parçasından peydahladığı bir kız sadece. " Bu sözler ile Fatih kendisinin de çok sinirlendiğini hissetmiş ve onun karşısına geçip " Peki baban ve o hizmetçi parçası dediğin kadın Nehire sormuşlar mı onu peydahlarken. Babaların günahları neden çocuklara yükleniyor " diye bağırdığında Cihangir ilk defa kardeşi gibi gördüğü adama karşı sus pus kalmıştı. Cihangir boğazını temizlediğinde Fatih dün akşamki anılardan kurtularak karşısına baktı. " Ee şey. Nehir " Cihangir ilk defa kullandığı kızın ismi ile kendini bir değişik hissetsede kafasını kaldırıp kendisine bakan kız ile hemen toparlandı. " Ben sana bir şey söyleyemek istiyordum " " Evet ?" Cihangirin masadaki kıvranışı diğerlerininde ilgisini çekince bütün gözler ona döndü. Bunu fark eden genç adam ise daha da gerildi. Dün akşam yaptığı şey yüzünden özür dilemek istiyordu ve bu zaten çok zorken şimdi bütün gözler üzerine olduğu sürece pek bir şey söyleyemeyecekti. Bu durumu fark eden Bilal Bey ise oğlunu kurtarmak amaçlı konuşmaya dahil oldu. " Bu gün bir planın var mı kızım ?" Nehir gözlerini abisinden alıp Bilal Beye döndüğünde başını iki yana salladı. " Bu şehre ilk defa geliyorum . Yavaş yavaş gezmeyi planlıyorum. " " Çok güzel. O zaman bu günden başlayabilirsin. " " Olabilir tabi " " Cihangir. Bu gün sen gezdir kardeşini. Hatta hep birlikte gidin. Çağla ve Fatih de gelsin. Şehrimizi gezdirin güzel kızıma " Fatih memnun bir şekilde başını sallarken hemen yanında oturan kıza kısa bir bakış attı. Çok şaşkın görünüyordu. Onun bu şaşkın halleri Fatihi artık güldürüyordu. Nedense onu daha yakından tanımak istediğini düşündü. Kızın güzelliğinden etkilendiği aşikardı ancak bunun yanında onun karakterini de merak ettiğini anladı. Cihangir ise babasının yaptığı emrivaki ile şaşkınca ona döndü. Tamam dün hatalı olduğunu kabul ediyordu ama bu o kızla vakit geçirmek istediği anlamına da gelmiyordu. Belki bu olanlarda kızın suçu olmayabilirdi ancak içinden bu kıza abilik yapmak gelmiyordu işte. Bu işe en mutlu olan kişi ise su götürmez Çağlaydı. Şimdiden kafasında bir sürü planlar yapmıştı bile. " Buna gerek yok Bilal Bey " Nehir tam tahmin edildiği gibi karşı çıktığında Bilal Bey elini kaldırarak " Lütfen Nehir. Beni kırma " dedi. Nehir için bu adamın kırılıp kırılmaması çok da önemli değildi ancak buraya gelirken İrfan abisine bir söz vermişti. Ne olursa olsun sorum çıkartan kişi kendisi olmayacaktı. " Peki " Nehirin kabulü ile gözlerinden ateş çıkaran Gülseren hanım sert sesiyle " Çağla onlarla gidemez. Bu gün için salonda randevumuz var " dediğinde kızcağız resmen yıkılarak " Ama anne -" diye itiraz etsede kadının tek bakışı ile sustu. Onun bu haline üzülen Nehir bir şeyler söylemek için ağzını açmıştı ki Fatih ondan önce davranarak konuştu. " Ben Çağla olmadan bir yere gidemem Gülseren teyze. Bu günlük onu azad et lütfen. Ben güzelimi gezdirmek istiyorum bu gün. " Fatih Karşısında oturan Çağlaya göz kırparken Gülseren hanım oğlanın sözleri ile yumuşayarak ona baktı. Fatihi küçüklüğünden beri severdi ve onunla ilgili geleceğe dair güzel planları vardı. Özelikle Çağlayı bu şekilde sahiplenmesi çokça hoşuma gitti. " Sen öyle diyorsan peki madem " " Oley be " Çağla sevnçle Fatihe çakması için elini uzattığında oğlanda aynı sevinçle ona elini uzattı. && Kahvaltı sonrası hep birlikte hazırlanıp bahçede buluştuklarında iki erkeği arabaların başında kavga ederken buldular. " Off. Yine araba kavgası. En sonunda anlaşamayıp iki araba gideceğiz bak görürsün " Çağla Nehirin kulağına fısıldarken kızın gözleri ikiliye kaydı. Cihangir " Ne gerek var oğlum seninki ile gidelim işte " diyordu. Fatih ise ona yandan bir gülüş atarak " Elbette benim için bir sıkıntı yok. Ama kesinlikle arabamı sen süremezsin " diye karşılık verdi. " Hadi lan ordan. Ben senin sürdüğün arabaya binmem " " Ne varmış sürüşümde " " Çok özensizsin oğlum. Bir arabaya gereken değeri veremiyorsun " "Lan yürü git. Esas ben senin sürdüğün arabaya binmem. Yaptığın hız yüzünden Allaha emanet gidiyoruz " " Hadi lan ordan " " İki araba gidiyoruz o zaman " " Aynen kardeşim " İkili birbirlerine sırtlarını dönerek arabalarına binerken Çağla " Sen Fatih abi ile git. Bende abimle gideyim " diyerek yüzünde sırıtma ile öndeki araca doğru gitti. Nehir ise sadece omzunu silkerek buraya gelirken bindiği araca yöneldi. " Nereye gidiyoruz ?" Fatih yanında oturan kıza bakarken aracı çalıştırdı. Yine ilk gördüğündeki gibi bakıyordu. Derin ve anlam dolu. Nehir boğazını temizleyerek önüne döndü. Bu adam iyi hoştu ama onu fazla etkiliyordu ve anlaşılan o ki düşünceleri tek taraflı değildi. Küçük bir flörtten sorun çıkmazdı gerçi. Hem burda kaldığı süre boyunca kafasını dağıtacak biri olurdu. Ne de olsa burada kalıcı değildi. Eninde sonunda Fransaya geri dönecekti. " Sanırım Laleli tarafına gidiyoruz. Burada gezilecek çok yer var " " Güzel. Benimde boş olan günlerim var " Fatih başka bir şey demeden sürmeye devam etti. Bugün yorucu geçecek gibiydi. &&
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD