TANITIM
TANITIM
Genç kız heyecanla alaydaki ziyaretçi parkında oturmuş günlerdir yüzünü görmediği adamı bekliyordu. Barut kokulu gök yüzü gözlü adamı. Özlemişti. Uzaktan bakmalar artık yetmese de yaşadığını bilmek bile şükür sebebiydi.
Buraya günlerdir düşünüp aldığı kararla gelmişti. Ya bugün sevdiğinin elini tutacaktı ya da. İşte o "ya da" nın sonrası can yakandı.
Gidecekti. Hastanede hocası ile konuşmuş eğer isteyip baş vurursa sınır ötesine savaşın göbeğine giden sağlık ekibine katılabilirdi. Eğer sevdiği adam ona yine sırtını dönerse kararını vermişti gidecekti.
Çantasında bir mektup vardı. Her ihtimali göze alarak yazmıştı. İçindeki tüm acıyı kırgınlığı ve sevdasını yazmış veda etmişti. Elleri deli gibi titrerken üzerine düşen gölge ile başını kaldırdı. Karşısında onu görmeyi beklerken timinden Asım gelmişti.
Asım "Asra hemşire. Bekleme boşa çünkü komutanım gitsin dedi" değince başından dökülen kaynar suyun her bir hücresini yaktığını hissetti. Nefesi ciğerine takılmış gözleri istemese de dolmuştu.
Ama Asım karşısındaki ufak tefek kızın gözlerinde acıyı okurken bir de oluşan boşluğa şahit olmuştu. Komutanına içinden kızsa da bir şey diyemiyordu.
Asra sonunda büyükçe yutkundu. Titremesi durmayan ama buz kesen ellerini yumruk yaparken tüm kırgınlığı ile çıktı sesi. Ne de zordu harfleri bir araya getirmek.
"Gerçekten böyle mi dedi. Gitmemi mi istedi?"
Sorusunun asıl nedenini anlayamadı Asım. Başını salladı.
"Üzülme artık Asra hemşire. Komutanım inat adamdır. Böyle sende heba oluyorsun."
"Yok Asım yok. Artık heba olmam o katır inatlı deve kinli eşek gözlü komutanın için. Madem gelmiyor senden bir şey rica edebilir miyim?"
Asım kızın komutanı için sözlerine gülmek istese de sadece inceden bir tebessümle savuşturdu. Yalan yok resmen onu anlatmıştı.
" Elbette."
Çantasından bir zarf çıkardı. Siyah bir zarf. Üzerinde "DEVE KİNLİ'YE" yazıyordu.
"Bu mektubu ona verir misin? Ama mutlaka okusun. Benim ondan son isteğim olduğunu iletirsen buruşturup çöpe atmaz"
Asım şaşırsa da uzanıp aldı zarfı. Genç kız masadaki telefonunu alıp hemen hocasını aradı. Asım daha birkaç adım atmıştı ki kızın "Tamam hocam. Sınır ötesi yardım ekibine katılmayı istiyorum. Birazdan dilekçemi vermiş olurum" dediğini duyduğunda olduğu yerde kaldı. Hızla Arkasını döndüğünde Asra hemşire çoktan çıkışa doğru yürümeye başlamıştı.
Hızlı adımları binaya döndüğünde kendini komutanının odasının kapısında buldu. Hızla kapıyı vurup içeriden talimat beklerken "Gel" diyen adam ile içeri girdi. Önce tekmil verip ardından elindeki zarfı komutanına uzattı.
"Asra hemşire gitti komutanım. Sizin sözlerinizi iletince de bana bu zarfı verip sizin mutlaka okumanızı istediğini belirtir. Üstelik son isteğim bu dersen okumadan çöpe atmaz diye ekledi"
Sırtını koltuğa yasayan Selçuk kaşları çatık bir şekilde bir karşısındaki Asım'a bir de eline aldığı zarfa baktı. Siyah bir zarftı.
"Ne demek son isteğim? Neden böyle dedi ki?"
"Şey komutanım, Asra hemşire ben oradan ayrılırken biri ile konuştu telefonda. Sınır ötesi sağlık ekibinden bahsetti"
Selçuk kaskatı kesildiğini hissetti. Kaşları daha da çatılırken zarfı açmak için çevirdiğinde "DEVE KİNLİ'YE" diye yazan yazı ile duraksasa da beklemeden içindeki siyah zarfı çıkardı.
Okudu. Siyah sayfanın üzerindeki inci gibi yazılmış her bir satırı zihnine kazırken nefesinin kesildiğini hissetti. Yutkunuşu sert ve acı vericiydi. Asım'a "Tamam sen çık" dediğinde "Emredersiniz komutanım" diyen askerin çıkışını bile görmemişti.
Kadın cesaret edip her defasında aşkını haykırırken neler hissettiğini, her reddedilişin de yaşadığı yıkımı içindekileri öyle bir yazmıştı ki Selçuk kalbine ağrı girdiğini hissetti.
Gözlerini acı ile kapatırken kendine ördüğü duvarların altına kalışının hezimetini yaşıyordu.
Aşk korkaklara göre değildi. Korkan herkes kaybetmeye mahkumdu. Tıpkı kendisi gibi.