Zorlu bir gün geceye döndüğünde Samuel Baker kendinin bile inanamadığı bir dağınıklıkta hastane odasında başı sarılı kolunda serum esmer tenine tezat soluk bir renge sahip kızı oturduğu koltuktan izliyor, diğer yandan elindeki telefon trafiği hiç durmuyordu. Gözlerini kapatıp derin bir nefes almak istediğinde genzine dolan hastane kokusu ile yüzünü buruşturdu. Sevmiyordu hastaneleri de kokularını da. Usulca ayaklanıp hala uyuyan genç kızın başucuna yanaştığında eğilip burnunu boyun girintisine sokup iç çekti. Genzine dolan şeftali kokusu ona nefes aldırırken geri çekilip, patlamış dudak kenarına ve başından aldığı yara yüzünden dolanan sargıya çatık kaşları ardından baktı. O anlar gözlerinin önüne geldikçe dişlerini sıkıp gıcırdamasına neden oldu. Genç kızı çalıların arasında bul