8. ATALAN AİLESİ GELDİ

1625 Words
Nur, dinledi. Dinledikçe Umay’dan nefret etti. Sonra İsmail Bey’e “Baba ben dinlenmek istiyorum” diyerek yatağına girdi ve yan dönüp tuttuğu göz yaşlarını serbest bıraktı. Kocasından asla aldatma beklemezdi ama babasının dediğine göre oyuna gelmişti. Daha yeni doğum yapmış haliyle kimse ondan anlayış bekleyemezdi. Kocasını seviyordu. Çocukluğundan beri hayatında erkek arkadaş ve aile olarak o vardı. Şimdi aileleri tamamlanmıştı. Küçük oğulları hayatlarına neşe aşk mutluluk getirecekti. Ama Umay en büyük engeldi. Odada yalnız kaldığında hiç düşünmeden büyük bir öfkeyle kalktı. Kocasını, sevdiği adamı başka bir kadına bırakmaya niyeti yoktu. Aşkından vazgeçmeyecekti. Oysa ilk vazgeçen Aybars’tı. Umay ve kendisi ile en masumu ve kurbanıydı. Odadan çıktığında adımları küçük ama sürekliydi. Asansörle bir alt kata indiğinde yoğun bakım ünitesine doğru gözlerinden ateş dilinden ah çıka çıka yürüdü. Emine, oturduğu koltukta başını geri yaslamış gözleri kapalı biraz olsun uyumaya çalışırken “Nerede o kaltak? Yuvamı yıkan sürtük hangi odada kalıyor?” diye ortalığı yıkan bir sesle yerinden sıçradı. Hemşireler durumu anlamaya kadını sakinleştirmeye çalışırken sanki canını yakıyorlarmış gibi “Bırakın beni! O Umay denen kaltağa gününü göstereceğim! Kocamı ayartmak ne demek öğrenecek!” diyerek bağırmaya devam ediyordu. Dostunun adını duyar duymaz ayaklanan Emine bağırıp duran kadının karşısına geçti. “Sen Aybars denen şerefsizin karısı mısın?” Nur duraksadı. Karşısında gördüğü kız dağılmış halde olsa da gözleri ateş saçıyordu. Umay’ın bu olduğunu düşündü ama sonra vazgeçti. “Benim. Ama kocama şerefsiz diyemezsin. Leş ağzına onun adı yakışmaz.” “Leş ağzım. Vay anasını ya. Kocası biter babası başlar. Babası biter karısı başlar. Bir düşün yakamızdan ya. Senin ağzını cart diye ikiye bir ayırırım arkadaşıma yakıştırdığın her kirli cümleyi yutarsın. Git kocan olacak o pislikten hesap sor. Umay'dan uzak dur.” Nur, daha da öfkelendi. Kolunu tutan hemşireden kurtulduğu gibi Emine’nin dibine gelip “O savunduğun arkadaşın benim yuvamı yıkmaya çalıştı. Kocamdan piç peydahladı sonra da öldü diye vicdan azabıyla kendine bağlamaya çalıştı. Ama yemezler. Kocamı o üç kuruşluk kaveşeye yem etmem.” dediği an yüzüne bir tokat yedi. Emine kimsenin müdahale etmesine izin vermeden Nur’u kolundan tuttuğu gibi sürükleyerek yoğun bakım ünitesinin camlı kısmına geçti ve camdan içeride yatan kızı gösterdi. “Bak lan. Bu kıza iyi bak. Sizin ayarınıza benziyor mu? Kocamı partilerde davetlerde görüp mü ayartmış. Bu kız iplik fabrikasında işçiydi. Dayakçı ana babasına kansız abilerine ablalarına yardım etmek için gece gündüz canı çıkana kadar çalışırdı. İlk senin kocan çıktı karşısına. Tüm yalanlara o başladı. İhanetin tüm suçlusu kocan olacak o kansız. Bana bile neler dedi. Bekarmış. Bir evde şoför olarak çalışıyormuş da aman Umay’a aşıkmış. Şimdi ne oldu biliyor musun? Bu kızın hayatını mahvetti. Evleneceğim ayağına kızla birlikte olup hamile bırakan kocan yüzünden bebeğini kaybetti. Onun sebep olduğu durum yüzünden öz abisi öldürmek istedi. Bıçakladı.” Üzerindeki kurumuş kanlı tişörtü gösterdi. “Bak, bu onun kanı. Aybars var ya, bu kızdan önce masumiyetini sonra bebeğini en sonda anne olabilme şansını çaldı. Bıçaklanma sonrası ölümden döndü. Rahmini yumurtalığını aldılar. Bundan sonra kimseye aşık olmayacak bu kız. Çocuğu olmayacağı için aşık olmayı evlenmeyi yuva kurmayı düşünmeyecek. Belki de canına kıyacak. Bana gelip burada maval okuma o kocanı da yılan kayınbabanı da al çek git. Çocuğun olmuş. Onu büyüt. Arkadaşımdan ikisini de uzak tut.” Nur'un kolunu sıkarken gözlerini gözlerine dikip dişleri arasından “Bu kızı size yem etmem. O kimsesiz değil. Ben varım. Kocana da söyledim sende kulaklarını aç iyi dinle. Bir günah keçisi arıyorsan bu bokları yiyen kocana gideceksin. Şu kocam yapmaz kesin karşı taraf ayartmıştır kafasında da çık. Senin kocan sen hamile halinle evde beklerken bize masallar anlatacak kadar karaktersizdi.” derken “Nur, senin burada ne işin var?” diyen adam ile göz deviren Emine “Geldi şerefsiz.” diye homurdandı. Kadının kolunu bıraktığında Nur’un gözleri bedenine bir sürü kablo bağlı Umay’a kaydı. Göğüslerini kapatan örtüden hariç açık olan omuzlarındaki morluklar alenen belliydi. Emine bir kez daha böylesine rezil bir adamla karşı karşıya geldiği için midesinin bulandığını hissetse de Umay için yapması şarttı. “Bana bak Aybars. Sen ayrı baban karın ayrı. Yettiniz artık. Herkes sınırını bilecek. Bir daha böyle bir olay gerçekleşirse o zaman yaptıklarım yapacaklarımın çeyreği bile olmaz. Biz buradan çıkıp gittiğimizde sen sadece kötü hatta katran karası bir anı olarak kalacaksın ve unutulacaksın. Karına çocuğuna dön. Baksana kocam yapmaz kafasında nasıl olsa. İki güzel söze affettirirsin kendini. Tencere kapak gibi. Defolun buradan. Polise şikayetçi olacağım bir kez daha sizden birini görürsem.” Nur, Emine’nin sözlerinden sonra başını hızla kocasına çevirdi ama o sadece içeride yatan kıza bakıyor, gözleri dolmuş şekilde acı çekiyordu. Mavileri küçük kızıl alevlerini hareler arasında dolandırıyordu. O sırada hemşire telefona sarıldı ve Tomris’i aradı. Birkaç çalış sonrası açan ve “Efendin Neşe? Bir sıkıntı mı var?” diyen kadınla olan biteni anlattı. Kaşları çatılan kadın “Tamam geliyorum ben” dediğinde telefonu kapadı. Annesi Hayime Hanım “Neler oluyor kızım? Kimdi o?” diyerek sorduğunda soluğunu sertçe bırakan kadın yüzünü sıvazladı. “Hastaneden anne. Nöbetçi hemşire haber verdi. Umay’ı kandıran şu Aybars’ın karısı gelmiş. Ortalığı birbirine katmış hakaretler falan anlayacağın kadın tüm suçu daha gözünü açamamış kıza yıkmış. Gelseniz iyi olur diyor.” Hayime Hanım kızlarına ve gelinlerine baktı. Elindeki kahve fincanını sehpaya bırakırken ayağa kalktı. “Hadi o zaman, gidelim.” “Ne? Anne ne diyorsun Allah aşkına?” “Kızım, sen demedin mi tüm suçu masum bir yavrucağa attılar diye. Ben bir anneyim. O kızın halini yanlızlığını sen anlatırken içimde hissetmeye başladım. Allah korusun sizlerden ya da torunlarımdan birinin başına da bu tür bir şey gelebilirdi. Sen madem ki onu korumak istiyorsun o zaman benim de çorbada tuzum olsun. Hem o Arslan ailesi Umay’ı tek başına görüp başına daha kötü bir durum getirmesin. Hadi çok konuştuk. Kızlar hazırlanın. Hastaneye baskına gidiyoruz.” Terastan inip oturma odasına geçtiğinde kocasını oğullarını ve damadını şöyle bir süzdü. Ardından “Bana neden niçin niye diye sormayın. Toplanın gidiyoruz.” dediğinde Süleyman Bey “Hatun? Hayır olsun inşallah?” deme gereği duydu. Evin çalışanlarından Ela’dan çantasını ve kabanını isteyen yaşlı kadın “Sorma dedim ya bey, kimsesiz bir yavruyu kanatlarımız altına alacağız. Başına akbabalar üşüşmüş.” dediği an başını dikleştiren adam karısının arkasındaki kızının gözlerine baktı. Kaşları çatılırken “Gidelim hatun.” dedi ve ayaklandı. Çalışanlar içinde en büyüğü Nazife’ye “Çocuklar size emanet Nazife. Bir sorun istemiyorum. Bir de alt kattaki boş iki misafir odası yok mu, yarından itibaren güzelce temizleyin. Gelecek misafirlerimiz rahat edebilsin.” diyen Hayime dışarı çıktı. Gelinleri kızlar ve erkekler evden kadını takip edip çıkarken arabalara geçtiler. Yola çıktıklarında Baybars Temur’u aradı. Oldukları yerden dışarı çıkan adam telefona baktığında “Abi biz hastaneye gidiyoruz cümbür cemaat. İşiniz bitince sizde gelin” der demez bir ton soru yağmuruna tutuldu. Genç adam hızlı ve anladığı kadarını abisine özet geçerken tamam diyen Temur ile telefonu kapadı. Altı araba hastanenin otoparkına girip içinden Atalan ailesi çıkarken bahçeye bıraktıkları korumalar hemen yanlarına gelip saygı ile selam verdiler. İçeri girdiklerinde çalışanlardan acile gelen hastalara hasta yakınlarına kadar şaşkınlıkla onları izliyordu. Yoğun bakım katına çıktıklarında İsmail Bey de gelmiş ona çemkiren Emine’yi omuzundan itip “Sen kimsin?” diye aşağılıyordu. Asansörden inen ilk grup kadınlar oldu. Erkekler merdivenleri tırmanırken ağırlıklarını koruyorlardı. Konuyu biliyorlardı ve eğer Hayime hatun bu işe el atıysa gerisini düşünmek bile boşa zaman kaybıydı. Tomris itilen kızı gördüğü an “İsmail Bey” diye uyarıcı bir tonla adamın adını söyledi ve sert adımlarla yürümeye başladı. Topuklu ayakkabısı yerdeki fayansı döverken Hayime Hanım ve diğerleri de onu takip ediyordu. Anında genç kızı arkasına alan Tomris “Bu ne rezil hareketler böyle. Kendinize gelin burası bir hastane.” diyerek sertçe çıkıştığında kaşları çatılan yaşlı adam şaşırsa da “Sizde buranın çalışanısınız. Hasta ve hasta yakınları ile mesafeli ve düzgün konuşmak zorundasınız.” deyip sözde yer bildirdi. Süleyman Bey “Burada sadece çalışan değil İsmail Bey, aynı zamanda hissedarı. Olanlar ortadayken utanmadan hala konuşabiliyor olmanız bazı şeylerin kaçıncı seviyesi bilmiyorum.” Geri adım atmayı kendine yediremeyen İsmail Bey “Bir şey bildiğiniz yok. Boşa yargılama yapmayın Süleyman Bey. Bu konuda benim oğlum da gelinim de suçsuz. Evli adamın koynuna girip başına iş açan suçlu.” derken bir adım öne çıkan Hayime Hanım kocasının gözlerine baktı. Onun ufacık olumlu anlamda baş işareti yapmasıyla yüzünü buruşturarak “Şöyle zihniyetlerin yetiştirdiği erkek çocukları ne yazık ki her haltı yiyip suçlanmamayı kendinde hak görüyor. Sonra başkalarının kız çocukları kansızlığın bedelini ödeyip madur oluyor. İsmail Bey siz önce kendi köpeğinizin tasmasını kısacaktınız. Evladınıza evindeki karısına çocuğun sadık olması gerektiğini yalanın kötü olduğunu anlatıp öğretecektiniz. Şimdi burada benim oğlum suçsuz dediğinizde o suçsuz olmuyor. Haberiniz olsun az önce ittiğiniz hanım kız ve içeride sizin oğlunuz yüzünden yatan Umay benim himayemde. Atalan ailesi bundan böyle onların ardında. Kimsesiz zannedip istediğiniz gibi borunuzu öttüreceğinizi düşünmeyin.” dediğinde Asena tek kaşını kaldırıp işte benim annem bakışları atıyordu. Sadece Baybars ciddi ortama rağmen “Yürü be sultamın, parti kur oy verelim.” diye mırıldandı ama sesi yüksek çıkınca ensesine bir şaplak atan abisi Osman ile susmayı tercih etti. Emine ise şaşkındı. Karı kocayı kovarken gelen İsmail Bey ile tartışırken bir anda etrafını saran insanlarla sudan çıkmış balık gibi bakmayı bırakamıyordu. Aklına gelen durumla hemen camlı bölmeye girdi. Kocasına “Nasıl yaparsın?” diyerek hesap soran Nur ile gözlerini Umay’dan çekemeyen adamın karşısına dikilip “Gidin buradan. Hesaplaşmanız ya da kavganız artık umurumda değil. Burası size yasak.” dediğinde Nur daha fazla dayanamadı ve kocasına tokat atıp ağlayarak dışarı çıktı. Kimseye bakmadan odasına asansöre binip çıkarken Aybars iteklenme ile dışarı çıkabildi. Emine İsmail’in yanına ittiği adama ve babasına bakıp “Benim dostumdan uzak duracaksınız. Bey amca şu oğlunu al ve gidin.” derken elleri titriyor gözleri kararma noktasına geliyordu. Yorgun ve üzgündü. Birkaç kez sinir boşalması yaşarken bedeni durmak istediğini belli edercesine irislerine perde indiriyordu. Olduğu yerde sendelediğinde kolundan tutan Asena’ya görmeyen gözlerle baksa da yere yığılmaktan kendini alamadı. Artık bir yerde durması gerekmişti. Umay gözlerini açınca güçlü olması gerekiyordu. Şimdi yalnız da değildi. Her ne kadar bunun neden veya niye olduğunu bilmese de.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD