-Yine terasa kaçmışsın..
Arkasını döndüğünde Halil hocayı gördü. Elinde ki çayı uzatınca aldı. Sıcak havada ne de iyi giderdi. İçi yanmıyor gibi biraz daha yakmış olurdu.
-Öğrenciler seni sonunda bırakmış.
Halil etrafına bakıp "Aman duyan olmasın. Bir çay molası zor veriyorum. Sınav yaklaştıkça millet delirdi."dedi. Enes dediğine hak verirken gülümsedi. Kendi yine kaçabiliyordu, ama Halil hoca matematikçi olduğu için çoğu zaman nefes bile alamıyordu.
-Beni bırak senin nasıl gidiyor? Var mı bir sıkıntı?
Halil yüzünden anlasa da sormak istemişti. Enes çok genç ve yakışıklı olduğu için başladığı günden beri baya zorladığını biliyordu. Bir yerde kızlara da hak veriyordu. Karşısına öğrenci diye oturanlarla aynı yaştaydı.
-Yok...
-Var ama yok diyorsun. Neyse az kaldı bitiyor bu dönem. Hem ben sana çare var diyorum sen kabul etmiyorsun.
Enes çare dediği şeyi mümkün değil kabul edemezdi. Nişanlı olduğunu duyur rahatla diyordu. Bir nokta da güzeldi,ama birinin kulağına gitmesi hiç iyi olmazdı. Onun için niyeti yoktu.
-Olmayan bir şeyi söyleyemem ben.
-Haaa ilgiyi seviyorsun yani.
Halil takılmayı seviyordu ki gülümsediğini görünce "Geçmişte kaç kızın canını yaktın kim bilir. Onu da anlatmıyorsun ya daha da şüphe ediyorum. Yoksa hep böyle kasıntı mı geziyordun?"dedi.
-Açıkçası sefasını çok sürdüm, ama belli olgunluktan sonra çekilmiyor galiba.
Otuzuna varmak üzere olduğu için daha farklı bakıyordu. Hem aklı da kalbide uzun zamandır doluydu. Kızların içinde neredeyse tek bakmayan farkı olduğu kadar atarlı ve ders kolik Bengü'yü bekliyordu.
-O zaman sana evlilik öneririm. Tecrübe eden biri olarak da çok mutlu olacağını söylemek isterim.
Halil yüzüğünü gösterirken özendirmeye de çalışıyordu. Enes çayını içmeye devam edip bir şey demedi. Bu sırada telefonu araya girdi. Çıkardığında kardeşinin aradığını gördü.
-Vay Eren bey...
-Abilerin bir tanesi nasıl?
-Oğlum benden başka abin mi var?
Eren gülerek elinde ki valizi kargoya verdi. Günler sonra tüm eşyasını toplamış ve memlekete dönme zamanı gelmişti. Heyecanlı olduğu kadar üniversite okumak için ayrıldığı yuvasına geri dönmekte değişik geliyordu. Dile kolay altı yıl geçmişti.
-Bunu duymamış olayım. Senin de benden başka kardeşin olmadığına göre akşam karşılamaya gelir misin?
Enes yakında tatil planı olmadığını bildiği için şaşırdı. Kardeşi Uşak'ta okumuş daha sonra da kalıp çalışmak istemişti. Özel bir okulda Fen bilimleri derslerine giriyordu. Tatilde de özel dersler verip zaman geçiriyordu.
-Tabi karşılarım da bir şey mi oldu?
-Annem sonunda beni ikna etti desem...
Enes işte buna gülerdi. Emel sultan sonunda oğlunu dönme konusunda sözünü geçirmişti. "Bizimkiler bilmiyor sanırım." Bu sırı da Halil saati gösterip ders başlayacak uyarısı yapıyordu.
-Evet ve sürpriz olmasını istiyorum.
-O zaman ders bitince ararım. Şimdi kapatmam lazım.
-Bekliyorum.
Eren telefon kapanırken daha söyleyecekleri olsa da akşama bıraktı. Mesaj kısmına geçip "Cadı nasılsın?"yazıp gönderdi. Onunda meşgul olduğunu biliyordu,ama yine de yazmak istedi.
-İyiyim gıcık. Sen?
Sevgi dolu konuşmaya güldü. "Dersin yok mu senin? Yoksa benim için fedakarlık mı yapıyorsun?" Cevap dil çıkaran emoji olunca cevabını almış oldu. Bakalım karşısında görünce küçük cadı ne yapacaktı?
"""""""""""
Bengü dersler bittiğinde eşyalarını topladı. Arkadaşları ile kurstan çıkmıştı ki telefonu çaldı. Çıkarıp baktığında annesinin aradığını gördü.
-Telefon elinde dersin bitmesini beklediğini düşünüyorum.
Zehra bir yandan işleri yaparken "Tamda dediğin gibi kızım. Annen bu aralar nefes bile almıyor." dedi. Düğün telaşı yüzünden çok yorulduğunu biliyordu. Sesleri duyunca teyzelerinin ve halalarının yanında olduğuna sevindi.
-Herkes orada galiba.
-Ev tam bir curcuna. Her kafadan bir ses çıkıyor gerisini sen düşün. Neyse ben seni ablanı sormak için aradım. İşi olduğu için çok konuşamadık. Ne yaptı gelinlik geldi mi?
-Geldi anne, bura da her şey tamam merak etmeyin. Yılmaz abi her ayrıntıyı düşünüyor.
-Biliyorum kızım da oğlanın annesi yok. Teyzesi ve halası dışında halini soranda yok. Biz yardımcı olalım.
-Haklısın anne. Biz hafta sonu yola çıkacağız bir şey olursa ararsınız.
-Siz kazasız belasız gelinde gerisi olur.
Annesinin ince göndermesinden sonra vedalaşıp kapattı. Arkadaşları neler olduğunu bilse de merakla bakıyorlardı.
-Düğün telaşı bitmiyor.
-Kadın haklı, hepiniz buradasınız. Düğün iki farklı yerde olacağı için telaş yapıyor.
Gökçe doğru söylese de da her şey hal olmuştu. Haftaya cuma günü Isparta da kına gecesi pazar günü de burada düğün olacaktı. Ev,düğün yerleri,eşyalar kısaca hepsi hazırdı,ama bitmeyen bir hazırlık varmış gibi hala devam ediyordu.
-Sen hafta sonu gidiyorum mu dedin?
Kaya o kısma takıldığı için merakla baktı. Onaydan sonra da "Bir hafta orada ne yapacaksın?" dedi. Bengü'yü az çok biliyorsa soru çözmeden geçen her saniye milleti deli ederdi.
-İşte o konuda ne yapacağımı hiç bilmiyorum.
-Elinde test kitabı ile dolaşmada.
Ilgaz'ın dediğini yapmayı düşündüğü için gülümsedi. Arkadaşlarını anlayınca hiç şaşırmadılar. Bir sene boyunca soru çözelim diye başlarının etini yemiş bir arkadaşları vardı. Artık buna alışmışlardı. Ailelerinden fazla Bengü bu konuda vaaz veriyordu.
-Neyse ben eve kaçıyorum. Daha çook işim var.
Adım atmıştı ki Ferya kolunu tuttu. Döndüğünde "Coğrafya!" dedi. Konu eksiği yoktu ve zaten hocanın bir şey anlatmasına izin vermeyeceklerini biliyordu. Onun için ders dışında hiç bir programına katılmıyordu.
-Kızların saçma muhabbetlerini hiç çekemem.
-Aaa neden öyle diyorsun Bengü? Sonuçta şanslarını deniyorlar.
Ilgaz sinirle Gökçe'ye baktığında haksız mıyım dedi. Kızların çoğu adamın ağzının içine düşmüyor muydu? Tamam yakışıklı ve beyefendi olabilirdi, ama hiç hoş değildi.
-Kim ne yapıyorsa yapsın ben çekemem.
Hepsini öpüp ayrıldı ve evinin yolunu tuttu. Arkasından gidişini izleyen kişinin hiç farkında değildi. Enes yine katılmayacağını anlayınca canı sıkıldı. Dersler dışında karşılaşamamak artık sabrını zorluyordu. Oysa katılsa göz göze gelmeseler de dinlediğini bilmek yetiyordu. Pencereden ayrılıp masaya yaklaştı ve kitaplarını aldı. Sıkıcı geçecek bir kaç saati için yapacak bir şeyi yoktu.
""""""""
Kıraç arkadaşları ile buluşacağı kafeye vardığında Orçun çoktan gelmişti. Garsona siparişini verip arkadaşının yanına oturdu.
-Sonunda geldin.
Nefes bile almamadan kızan Orçun'a baktığında saati gösterdiğini gördü. Yarım saat geç kaldığını dikkat çekmek istiyordu.
-Ömer ile Çağkan da yok. Tek azarın bana mı? Hem işim ancak bitti.
- O zaman ona göre saat verin arkadaşım. Yarım saattir bekliyorum.
Bu sırada Ömer ve Çağkan da koşturarak geldiler. Oturdukları gibi arkadaşlarının yüzünü görmeleri bir oldu.
-Tamam geç kaldık, ama Ömer çıkamadı.
-Patron son dakika iş verdi.
Üniversiteden beri ayrılamayan arkadaşlarının her buluşmada yaşadıkları olayın benzeri gerçekleşiyordu. Orçun dakik olduğu için hep erken geliyordu, ama diğerlerinin pek mümkün olmuyordu. Bunun bir sebebi de Orçun'un kendi işinin patronu olmasıydı.
-Hep bir mazeretiniz var. Neyse içeceklerinizi söylediniz mi?
Garson tepsiyle yaklaşınca cevabını almış oldu. Yalnız kalınca Kıraç konuşacaktı ki Yeliz ve arkadaşını gördü. Direk tek başına olalım dememek için arkadaşlarla takılacağız gelsene demişti. Önce kızı tanıması lazımdı ki ona göre takılabilirdi.
-Gençler misafirim var.
Bunun ne demek olduğunu anlayan üçlü kapıya baktılar. Anlaşılan Kıraç yine biriyle takılmaya niyet etmişti. Arkadaşları ayağa kalkarken masaya yaklaşan kızlara baktılar. İkisi de güzel olduğuna göre hangisiydi?
-Hoş geldiniz.
Yeliz yalnız gelememek için en yakın arkadaşı Filiz'i alıp gelmişti. İkna etmek zor olmuştu,ama istemezsen hemen kalkarız demişti.
-Hoş bulduk.
Kıraç arkadaşlarına döndü. "Benim ekip Orçun,Ömer ve Çağkan." Yeliz hepsiyle göz göze geldiğinde selamlaştı.
-Ben de Yeliz. Arkadaşım Filiz.
Tanışma faslını bitirip oturduklarında siparişlerini de verdiler. Bu sırada erkeler hala Kıraç'ın kime ilgi duyduğunu çözmeye çalışıyorlardı. İki kızla da baya ilgili konuşuyordu.
-Orçun'un spor salonu var. Kendi işletiyor.
Devam edecekti ki Yeliz merakla Orçun'a döndü. "Ne güzel. kartınız var mı? Mutlaka gelmek isterim." Cüzdandan çıkan kartı aldığında göz göze geldiler. Buraya gelirken sıkılacağını düşünse de biri sayesinde farklı hissetmeye başlamıştı. Eline aldığı karta baktıktan sonra "Arayacağım."dedi. Kıraç farkında değildi,ama eliyle arkadaşına kız ayarlamıştı. Orçun da karşısında ki güzellikten hoşlanmıştı.
-Tabi her zaman. Gelirseniz yardımcı da olurum.
Filiz neler döndüğünü anladığı için kulağına yaklaştı. Lavabo dediğinde Yeliz anladı. İzin isteyip masandan kalktıklarında uzaklaştıkları gibi arkadaşının karşısına geçti.
-Ne oluyor?
-Ne ne oluyor canım?
-Yeliz az önce çocuğa nasıl baktığını gördüm. Sen bana Kıraç çağırdı dedin, ama onunla ilgilendiğin yok.
-Çağırdı diye sevgili olmadık ya. Arkadaşlarla takılacağız gelir misin dedi, bende tamam dedim. Geldik ve ben aradığımı buldum. Ne var bunda?
Arkadaşının hülyalı gözlerle kalktıkları masaya baktığını görünce kendine çevirdi. "Canım çocuk seninle ilgileniyor ki çağırmış. Hem arkadaşları birbirine mi düşüreceksin?"
-Bir daha görüşmem olur biter. Kıraç beni takılmak için çağırdı. Adam ilişki sevmiyormuş. Neden onunla zaman kaybedeyim?
Filiz'in devreleri yanmıştı. Adamın ne olduğunu bildiği halde takılalım teklifini kabul etmişti. Geldikleri gibi de yakın arkadaşına ilgi duymuştu. Galiba bu konuları hiç anlamıyordu.
-Neyse hadi gidelim. Ayıp olmasın.
Diyecek bir şey bulamadığı için masaya geri döndüler. Yeliz, Orçun ile iletişim kurmaya çalışırken Kıraç hiç bir şeyden habersiz eşlik ediyordu. İzlediği sahne canını sıktığı için kafasını çevirdi ki Çağkan ile göz göze geldi.
-Sıkıldın galiba.
Gülümseyerek durumu toparlamaya çalıştı. Şurada dönen muhabbeti söylesem senin de canın sıkılır dememek için dişlerini sıktı.
-Bir şey mi dedin?
Çağkan şekilden şekle giren yüze şaşkınlıkla bakarken sessiz bir şey dediğini duymuştu. Anlamadığı içinde biraz yaklaşmış ve sormuştu. Hızla geri çekiliş ve "yooo" cevabına güldü. Bu kız baya komikti.
Filiz gergin olduğu için içeceğini içip başka şeye dikkatini vermeye çalışsa da üstünde gezen gözler pek rahat bırakmıyordu. Yoksa dediğini duymuş muydu? Ah Yeliz senin yüzünden burada can çekişiyorum sen aşk peşindesin. Umarım sonu kötü olmazdı.
-Arkadaşın ne düşünüyor?
Kıraç laf atmak istemişti ki Filiz'in şaşkın bakışlarını görünce konunun çok uzağında olduğunu anladı. Yeliz arkadaşına bakıp "Birlikte spora gideriz dedi. Onu soruyor."diyerek açıklama yaptı.
-Tabi bakarız.
Telefonunu çıkarıp "Canım erken kalksak olur mu? Benim işim vardı."dedi. Hayır dememesi içinde uyarıyı verdi. Biraz daha kalırsa patlayacaktı. Bu kadar karışık ilişki ortamına alışkın değildi. Baştan kabul etmemeliydi.
-Daha yeni gelmiştiniz.
Filiz mecburen "kalkalım."demek zorunda kaldı. Ayağa kalktıklarında erkler eşlik etti. Yeliz, Orçun'a baktığında "Görüşürüz."dedi.
-Görüşeceğiz.
Orçun'un da ondan farkı olmadığı için vedalaşma baya anlamlı olmuştu. Kızlar ayrılırken Yeliz arkasından Orçun, Filiz'in arkasında da Çağkan bakıyordu. Kısacık dahi olsa tanıdığı kız değişik geldiği kadar tekrar görüşme isteği uyandırmıştı.Geri oturduklarında Çağkan "Kızlar gelince bana haber veriyorsun."dedi. Gözler kendine gönünce de gülerek cevabı verdi.
-Yok artık ciddi misin?
-Ortada bir şey yok Ömer,ama tanımak isterim.
Onun adına sevinmişlerdi. Kızı tanıdıktan sonra konuşmak daha mantıklı olduğu için bir şey demediler. Orçun konu açılmışken arkadaşına döndü. Yanlış bir şey yapmak istemiyordu.
-Sen Yeliz ile mi ilgileniyorsun?
Arkadaşının ciddi ilişki yaşamadığını bilse de takılacağı kıza ilgi duymak hoş olmazdı. Yine de umutla ilgilenmiyorum demesini bekledi.
-İlgilenmiyorum.
Kıraç kafa dengi olmadığı için vaz geçmişti ki arkadaşının rahat bir nefes aldığını görünce şüpheyle baktı. Ömer ve Çağkan da aynı gözlerle arkadaşlarını süzüyorlardı. Orçun yakalandığını anladığı için saklamayı düşünmedi.
-Tamam bende Yeliz'i tanımak istiyorum.
-Vay arkadaş kendime niyet ettim ,kime kısmet oldu. Hayırlı olsun kardeşim. Artık bana teşekkür edersiniz.
-Bu ne ya ortalık aşk koktu.
-Ben varım Ömer'im.
-Sen hiç konuma Kıraç. En fazla iki gün sonra yine bir kız var diye bizi toplarsın.
İşte bu konuda haklı olduğu için güldü. Oturmak güzel olsa da akşam olmak üzereydi ve gidecekleri bir yemek vardı.
-Ben kalkıyorum beyler.
-Erkencisin.
-Ailecek yemek sözümüz var.
Vedalaşıp ayrıldığında Gönül teyzesinin sevdiği tatlıdan aldı. Oğlunu sevmese de annesini çok severdi. Kadının az anneliğini görmemişti. Kavga edip eve geldiğinde bile kızmak yerine pansuman yapmış üzülmüştü. Daha sayamayacağı bir sürü emeği vardı. Onun için oğlunu takmayacaktı.
Eve geldiğinde herkes hazırlanma telaşındaydı. Ablası odasından başını uzatıp "Nerede kaldın?"dedi.
-Arkadaşlar ile takıldık. Hazırsanız çıkalım.
Küpesini takarken kardeşinin önüne geldi. Üstüne bakıp "Böyle mi geleceksin?"dedi.
-Bunu çıkarıp yine pantolon ve tişört giyeceğime göre gerek yok. Hem ben sana değil küçük cadıya bak bence.
-Bana küçük cadı deme abi!
Odasının kapısını açtığında hiç şaşırmadığı için üstünü gösterdi. Kız her yere aynı gidiyordu. Bilmese kesinlikle bizim kardeşimiz değil derdi.
-Canım sabahtan beri üstünü değiştirmedin mi?
-Geldiğim gibi dersin başına oturdum. Zaten yemeğe gideceğimiz için gerek duymadım.
Burçin çıldırmak üzereydi ki Alp göründü. İkisinin aksine gayet özenerek giyinen kardeşine bakarken şaşkındı. Sonra Bengü'nün söyledikleri aklına gelince tedirgin yaklaştı.
-Canım baya yakışıklı olmuşsun.
Kıraç küçük kardeşine yaklaşıp "Kesin kız için giyindi."dedi. Küçük kardeşi koluna vurunca saçını çekip kaçtı. Bozulduğu için deli olduğunu biliyordu. Buda daha fazla hoşuna gidiyordu.
Alp elinde olmadan heyecan yapmıştı. Kardeşleri uyarsa da Derin'i tekrar göreceği için mutluydu. Ablasına baktığında onaylamasını bekledi. Bu akşam önemliydi. Bir şey demesini bekledi, ama çalan kapı araya girdi. Eniştesi de gelmişti.
-Hadi gidelim.
Evden çıkıp aşağı indiklerinde Yılmaz bekliyordu. Nişanlısına yaklaşıp önce yanağını öptü sonra da elini tuttu.
-Hoş geldin canım.
Yılmaz nişanlısının güzelliğine bakarken zor da olsa "Hoş bulduk."dedi. Aslında gün geçtikçe heyecanı iyice artıyordu. Hafta sonu nişanlısını önden gönderecek sonra da kendi gidecekti. Haftaya düğün olsa da kısa ayrılık bile gözüne fazla geliyordu. Bir an önce her şeyin bitmesini istiyordu.
-Gidelim mi çifte kumrular?
Kıraç araya girince biraz uzaklaşıp "Gidelim."dediler. Yan bahçeye girdiklerinde etrafa yayılan oyuncaklara baktılar. Eve torun geldiği belli olmuştu. Kapıya yaklaştıklarında Burçin kardeşlerine döndü.
-Ne olursa olsun sakin kalıyoruz.
Kendini ve kardeşlerini bildiği için bu uyarı gerekliydi. Deniz'i sevmeseler de ailenin yaşadığı zor süreci biliyorlardı ve anlamaya çalışacaklardı.
Hepsinden onay aldıktan sonra Yılmaz kapıyı çaldı. Bir kaç saniye sonra kapı açıldıklarında Deniz karısıyla birlikte karşılarındaydı. Adam aynı bakışlar ile baksa da hepsi gülümsedi.
Tek istedikleri sorunsuz bir akşam geçirmekti. Ne kadar olursa..