Yılmaz önden adım atıp Deniz'e elini uzattı. Sabah olanları artık unutmak için güzel bir başlangıç gerekliydi. Bu sırada Hale de Burçin'e hoş geldin demişti.
-Sabah pek konuşamadık ben Yılmaz. Burçin'in nişanlısı.
-Hoş geldiniz. Bende Deniz,karım Hale.
Kapıda ki konuşmayı bitirip içeri girdiklerinde Alp'in gözü masayı hazırlayan Derin'deydi. Ezgi ise Bengü'yü görünce yanana gelmişti. Dede ile nene kızları anlatsa da torunlarının sonunda birine yakınlık gösterdiğine hem mutluydular hem de şaşkınlardı.
-Prenses nasılsın bakalım?
Bengü oturduğunda Ezgi kucağına geldi. Bukle bukle saçlar ve ela gözlerle pek tatlı bakıyordu küçük kız. Aslında çocuklar ile arası çok yok sanıyordu,ama Ezgi ile iyi anlaşmıştı. Kızın bakışları çok tatlıydı.
-İyiyim. Hani beni parka götürecektin?
Bengü istemese de dayısına baktı. Adama her an hayır diyecek gibi bakıyordu. Gönül ise torunundan duyduğu isteğe sevinçle yaklaştı.
-Tabi götürür kızım. Hatta bende gelirim.
Davut da destek verince Deniz sessiz kaldı. Zaten yeğenin hangi isteğine hayır diyebilirdi. Ezgi ise teyzesine bakıp "Sende gelecek misin?"dedi. Derin yaklaşıp küçük ellerinden öptü. "Gelirim canım." Alp konuşulanları dinlerken o park olayında kesinlikle olması gerektiğini düşünüyordu.
-Benden sana abi tavsiyesi bir an önce Deniz'e kendini sevdir.
Abisine baktığında gözü Deniz'e kaydı. Adam bir kere nefret etmiş ne yapsan gözüme giremezsin diyordu. Tamam yaptığı çok üzücüydü ama bu kadar uzatmaya gerek var mıydı?
-Hadi çocuklar oturun ayakta kaldınız.
Davut'un yönlendirmesi ile masaya geçtiler. Gönül teyzelerinin yemeklerine alışkın olsalar da bu akşam masa da Derin ve Hale'nin yaptıkları yemekler de vardı.
-Sence hangisini Derin yapmıştır?
Kıraç yine dayamadığında Bengü abisinin koluna vurdu. Alp abisi zaten kızdan gözünü alamıyordu bir de böyle yaparsa iyice kapılacaktı.
-Sende abine vurup duruyorsun gözümden kaçmıyor küçük cadı.
Kafasını çevirmeden "Yapma abi sonra toparlamak sana kalır şimdiden söylüyorum."dedi. Kıraç bilse de arada kaçamak bakışlarla bakışan çifte laf atmadan edemiyordu. Alp belliydi de Derin neden bakıyordu?
Oysa onun gerginliği Alp'in rahatlığıydı. Abisi sessiz kalsa da daha gelmeden önce uyarmıştı. Bu akşam anne ve babamız için abim aynı masaya oturuyor. Sonra bir süre gözüne gözükme demişti.
Hale de kocasına fazla ileri gitmiyor musun dese de olması gereken bu cevabını almıştı. Kocasının unuttuğu bir konu vardı ki Ezgi, Bengü'yü sevmişti ve kimseyi dinlemeyi düşünmüyordu.
Davut ve Gönül sayesinde sakin bir yemek geçerken sonra da kahve içmek için birlikte oturmuşlardı. Bu sırada Derin çay koymak için mutfağa geçmişti. Tam çaydanlığı koyup döndü ki karşısında Alp'i buldu. Yine heyecan yaparken bu çocuğun her seferinde kalbini böyle yapmasını anlamıyordu.
-Bir şey mi istedin?
Alp'in aklında kardeşinin söylediği vardı. Merak ettiği içinde bir şekilde öğrenmek istemişti.
-Hayır seni merak ettim.
İçeri adım attığında Derin şaşkın gözlerle izliyordu. Alp yanlış bir şey yaptığını düşünmediği için "Yerleştin mi?"diye sordu.
Derin atan kalbinin sakinleşmemesi üstüne daha hızlı atışını çözmeye çalışıyordu. Seni merak ettim dediği için bu kadar mutlu olması ne anlama geliyordu? Olaylı bir başlangıç yaptıkları için mi değişik gelmişti? Ya da dünkü yakalanmama kaçamağı mı yüzünden mi böyleydi? Üstünde durmak istemediği için işine devam etti.
-Yerleştim.
-Peki bundan sonra ne yapacaksın?
Soru tekrar bakışları birleştirirken Alp asıl öğrenmek istediğine ulaşmaya çalışıyordu. Derin ise soruların sebebini ve izleyen gözlerin ne demek istediğini anlamak istiyordu.
Alp uzak kalacağım dese de kendini izleyen gözler devam et diyordu. Ne derlerse desin hissettiği şey hoşuna gidiyordu. Sessizlik uzayınca "Çalışacak mısın merak ediyorum."dedi.
-Bir kaç hafta önce iş görüşmesine gelmiştim. Hafta başı hastanede başlıyorum.
Alp anlıyorum anlamında başını salladığında artık dayanamadı. "Tıp zor muydu? Yıllarını verdiklerini söylüyorlar. Sen kaç yılda bitirdin?" Heyecan ve merakla cevabı bekledi. Kendinden büyük olduğu artık netti ama aralarında kaç yaş vardı bilmeliydi. Kendi takmasa da oluru var mı bilmeliydi.
Derin ise soruların acayipliğini gülümsedi. Alp o gülümsemeyi izlerken "Sen hep gülmelisin." dedi. Kendini kaptırıp söylediği Derin'i şoka uğratırken kalbinin de hala dengesiz olduğunu fark etti. Yanlış bir şey olduğu belliydi ve hemen toparlanmalıydı.
-Sen içeri git istersen ben çayları hazırlayayım.
Alp birden değişen havayla üzülse de bir şeyi yanlış yaptığını anladı. "Kızdın mı bana?" Derin bu kadar açık konuşmaya alışkın olmadığı için haliyle ne diyeceğini bilmiyordu. Bardakları hazırlarken ne kadar bakmamaya çalışsa da bekliyorum diyordu. En son dayanamayıp döndü ki yine o masum bakışlar ile izlediğini gördü. İşte böyle olduğunda küçük bir çocuk gibi oluyordu. İşini zorlaştırıyordu.
-Kızmadım ama şimdi abim gelirse sana kızabilir.
-Ondan çok mu korkuyorsun?
Küçük çocuk gibi sorular bitmiyordu, ama cevaplamadan da edemiyordu. "Hayır korkmuyorum, ama olanlar yüzünden seni sevmesi biraz zaman alabilir. Onun için uyarıyorum."
-Abin beni sevince sıkıntı kalmayacaksa o iş bende.
Bir şey demesine izin vermeden giden Alp'in arkasından bakıp kaldı. Ne anlamıştı ve ne yapmaya gitmişti. Umarım bu işin sonu daha kötüye gitmezdi.
Alp içeri girince eniştesi ile oturan Deniz'in yanına gitti. Oturduğunda kendine dönen gözlere "Sizinle de konuşamadık."dedi. Deniz şu ana kadar pek gözüne gözükmeyen Alp'i yanında görünce toparlandı. Yılmaz biraz daha tanıdığı adamı sevmişti ve artık iyi olsunlar istiyordu.
Bu sırada Bengü olanları görünce yanında oturan abisinin kolunu dürttü. Tabi kadınların dedikodusunu dinleyen abisi "Bir rahat dur kızım."diyerek başından atmaya çalışıyordu. Abisinin yüzünü tutup Deniz'i gösterdi.
-Asıl olay burada desene kızım.
-Abi ya biraz olsun ciddi ol. Git ve abime yardım et.
-Çocuk mu bu? Bırak kendi çözsün. Hep biz mi arkasını toplayacağız.
Derin neler olduğunu merak edip gelmişti ki Bengü ile göz göze geldi. Ayağa kalkıp yanana gelince "Bir sıkıntı çıkabilir." demeden edemedi.
-Ben yanlarına gidiyorum sende çayları al gel.
-Tamam.
İkisi de harekete geçtiklerinde Burçin bir şeyeler döndüğünü anlamıştı. Kardeşine baktığında Alp'in yanına gittiğini gördü. Anlaşılan bu akşam sakin geçmeyecekti.
-Abi bir bakar mısın?
-Söyle canım.
Alp tam konuşmaya başlamışken kardeşi araya girince mecburen baktı. Kaş göz işaretini hiç anlamadığı için "Ne oldu Bengü?"dedi.
Deniz'in gözü iki kardeşin üstünde olduğu için konuşmak pek kolay olmuyordu. Gelen çaylar kurtarıcısı olurken Derin önce abisine uzattı.
-Sen ne zamandır o markette çalışıyorsun?
Deniz'in sorusu Alp'i mutlu ederken iki kızı geriyordu. Derin çayları dağıtmaya devam etse de kulağı onlardaydı.
-Bir sene olacak. Bu arada olayın üstüne konuşamadık. Ben tekrar özür dilemek istiyorum.
Deniz çayını içerken herkesin gözü onun üstündeydi. Umutla cevap bekleyen gözlere döndüğünde "Senin yaşın kaç?"sorusunu kimse beklemiyordu.
-Yirmi dört...
-Küçük olduğun için anlamazsın ama daha dikkatli olursan belki özrünü kabul ederim.
Deniz'in söyledikleri Alp'i üzerken Derin de nedense gerçekten küçükmüş diye düşündü. Yakında yirmi yedi yaşında olacağını düşününce kendini abla olarak görmek hoşuna gitmemişti.
-Değil mi ablası....
Deniz sanki son noktayı koyar gibi Derin'e bakınca Alp ile göz göze geldiler. Bu ablalık durumu en çok Alp'i etkilemişti.
-Artık bu konuyu kapatabiliriz değil mi abi?
Davut içeri girmişti ki kızının dediğini duyunca "Ne konusu kızım?"dedi. Tabi hanımlar da merak edince kardeşler ile Deniz yine karşı karşıya kaldılar.
-Önemli bir konu değil baba.
Davut otururken iyi bakalım dedi ve Yılmaz'a döndü. "Düğün hazırlığı nasıl gidiyor? Bir eksiğiniz var mı?"
-Her şey tamam Burçin bu hafta gidiyor. Bende bir kaç işim daha var onları halledip gideceğim.
İki farklı yerde düğün telaşı olunca bunların hepsi normaldi. Gönül yine de bir ihtiyacı olursa her zaman yardım edebileceğini söyledi.
Gecenin sonuna gelindiğinde iki aile içinde güzel bir adım atılmış oldu. Kardeşler ev sahibini evimden ayrıldıklarında Alp'in keyfi olmadığı için önden eve çıktı. Kıraç ve Bengü onu takip ederken nişanlılar kaldılar.
-Alp'in bir sıkıntısı mı var canım?
Kardeşi duygularını çok belli etmesinin yanında Yılmaz da artık onu iyi tanıyordu.
-Kalp ağrısı çekiyor galiba.
Alp'in duygusal biriydi ve sevme konusunda hemen bağlanıyordu. İyi niyeti bazen onu fazla üzüyordu.
-Olmayacak biri mi?
-Derin...
İşte buna şaşırmıştı, çünkü içeride abla konuşması geçmişti. Kendinden büyük biri olması aslında sıkıntı değildi, ama karşı taraf için olabilirdi.
-Etkilendi diyorsun. Peki kız ?
-Canım daha ne oldu ki? Bizimkini biliyorsun hızlı bağlanır ve sonra zor kopar. Geçici bir etkilenme olmasını umut etmekten başka çarem yok. Ben biraz ilgilensem iyi olacak.
Yılmaz nişanlısının elini tutup "Benim konuşmamı ister misin?"dedi. Kardeşlerine ne kadar düşkün olduğunu bildiği gibi Kıran ailesinin çocuklarını seviyordu. Hayatları baya renkliydi.
-Yok canım sen yeterince uğraşıyorsun daha fazla bıktırmayalım.
Cevaba gülerken "Bunu duymamış olayım. Biz artık aileyiz."dedi. Burçin yaklaşıp yanağını öptü. Daha fazlasını hak ediyordu,ama ortam müsait değildi.
-Böyle yaparsan alışırım,ama sen dayanır mısın bilmiyorum. Senin ailen sakin, ama bizimkisi malum.
-Biz üç erkek ne konuşacağız? Yunus bana gelip hiç derdim var abi demiyor ki?
Nişanlısının şikayet ettiği şeye güldü. Kendi evinde curcuna eksik olmadığı gibi sevdiği adam güzel diyordu.
-Farkında mısın annem babam bile sıkıldı.
Yılmaz daha çok gülerken "İşte bu yüzden sizin aileyi seviyorum. Baban hiç zorlamadan al git kızı dedi. Annen emin misin diye sordu? Bunu yaşayan nadir damatlardan olabilir."dedi. Burçin buna hiç alınmıyordu,çünkü annesi başıma kalacak bunlar derdi. Hatta Yılmaz 'ı anlattığın da seviyorsa kaçırma bile demişti.
-Yani her şeye hazırım diyorsun.
Yılmaz aradaki mesafeyi azaltıp nişanlısının gözlerini izledi. İlk gün kavga ettiği gün o ateşe düşmüştü ve bir gün bile pişman olamamıştı. Açık sözlülüğüne ve lafını çekinmeden söylemesine çekilmiş ve sonrada peşinden ayrılamamıştı. Hayatını geçireceği kadın kesinlikle Burçin'di. Kendi farkında olmasa da kardeşlerine sahip çıkıyor ve her sıkıntılarında elinden geleni yapıyordu. Buna da ayrıca hayrandı.
-Seninle evleneceğim günü sabırsızlıkla bekliyorum.
Burçin gecede parlayan gözlere baktığında iyi ki o gün kavga etmişiz demeden edemiyordu. Hayatında yaptığı nadir doğrulardan biriydi. Biraz daha kalırsa ayrılmak zor olacağı için "Ben gideyim."dedi.
Yılmaz bırakmak istemediğini elini daha sıkarak belli etti. Şimdi boş eve gitmek çok zor geliyordu. Yüzünde gülümseme oluşken "Sizde mi kalsam?"dedi. Tabi anında büyüyen gözlerin ne demek olduğunu biliyordu. İki erkek kardeşi evi ayağa kaldırırdı. Bir ara salonda kıvrılacağım takılmıştı ve ikisi kapı dışarı etmişlerdi. Sevdiğinin yakınında olmasına izin yoktu.
-Hadi git canım sabah işin var zaten.
-Eve gidince özlüyorum..
Yılmaz baya zorluyordu. Burçin de kıyamasa da gitmesi için yollamak zorunda kaldı. Arkasından biraz izledikten sonra da eve çıktı. Sayılı gün çabuk geçerdi sonuçta.
"""""""""""
Kına gecesi(Isparta)
Kız evinde tatlı bir telaş vardı. Bütün akrabalar toplanmış evin önünde yapılacak geceye hazırlık yapıyorlardı. Burçin kuzenleri ile saç yaptırmak için ayrılmış Yılmaz da koşuşturmaya yardımcı oluyordu. Bir otobüs dolusu yakını ile Isparta'ya gelmişti. Cuma akşamı kına cumartesi kız alma ile geri dönüş yapacaklardı. Pazar günü içinde Alanya da kalanlar hazırlık yapıyorlardı.
Elinde telefon ile gezerken bir yandan da Alanya da olanları takip ediyordu. Koşuşturma arasında biri kolunu tutunca Kıraç olduğunu gördü. Konuşmayı sonlandırıp "dinliyorum."dedi.
-Ablamlar gelecekmiş sana ulaşamadı için beni aradı.
Daha üstünü bile değiştirememişti. Bu sırada kayınvalidesi de telaşla yanına geldi. "Oğlum eve geç hadi kıyafetlerin Burçin'in odasında." Hemen yanlarından ayrılıp daha önce geldiğinde girdiği odaya vardı. Üstünü değiştirdiği gibi çıktığında Kıraç,Alp ve bir kaç kuzen daha bekliyordu. Almaya üç araba çıkacakları için yerleşip yola düştüler.
Yunus abisinin şoförlüğünü üstlenmişti. Isparta sokaklarında küçük bir gezinti yaptıktan sonra kuaförün önüne geldiler. Yılmaz indiğinde hem heyecanlı hem de gün boyunca nişanlısını göremediği için özlem doluydu. Kardeşi, Kıraç ve Alp yanına geldiğinde davullar da çalmaya başlamıştı. Kız tarafı kapı önünde oynamaya başladığında içeridekiler de geldiklerini anlamışlardı.
-Kızım geldiler hazır mısın?
Teyzesinin uyarısı ile dışarı baktığında Yılmaz'ın girmek için hazırlık yaptığını gördü. Üstünü tekrar kontrol ettiğinde eli ayağı titriyordu. Etrafını saran kuzenleri çok güzel olduğunu söylese de kardeşine baktı. Lafını esirgemeyeceğini bildiği için duymak istiyordu.
-Çok güzel oldun, merak etme abla ama ben kendimden nefret etmek üzereyim. Bu ne yaaa?
Bengü annesinin zorla seçtirdiği elbiseyi giydiği yetmiyor bir de saçlarını yaptırmıştı. Kuzenleri sağ olsun kardeşisin güzel olmak zorundasın diye diye ne hale getirmişlerdi. Bu düğünden sonra uzun bir süre kimse dokunmasa iyi olurdu.
-Hala konuşuyorsun Bengü. Bu gün sus güzelim.
Amcasının kızı Semiha'ya güzel gülüşünü yolladı. "Sen kapı tutmayacak mıydın? Hani enişteyi biraz zorlayalım diyordun." Ablasının neden hatırlattın uyarısına rağmen hepsinin kapıya gidişini izledi. Bu sırada eşyaları toplamaya çalışan ve yanlarından ayrılmayan teyzesine yardım etmek için ablasını yalnız bıraktı.
Yılmaz kapıya varıp açmak için adım atmıştı ki kuzenler karşısına dizildi. Nişanlısının amca kızı Semiha, hala kızı Pırıl ve teyzesinin kızı Bilgül gülümseyerek bakıyordu. Geri kalan kuzenlerde burada olsa baya kalabalık olacaktı. Bir de erkekleri vardı ki şu anda davulla birlikte gecenin başlangıcını yapıyorlardı.
Yunus abisi için bir adım öne çıktı. Kız tarafı kadar kalabalık olmadıkları için bu gün sorumluluklar ona düşmüştü.
-Kızı alabiliyor muyuz?
Sorusuna Kıraç, Alp ve kuzenler güldü. Pek kibar ve güzel soruyordu, ama hepsi aynı anda kolay değil dediler. Yılmaz saniyeler geçerken bile sabırsızlanmaya başlamıştı. Bu işin adeti neyse yapılacaktı. Bu kadar yolu aştığına göre artık sevdiğine ulaşmalıydı.
-Evet kızlar ne istiyorsunuz? Hem bunu yarın kız almada yapmanız gerekmiyor mu?
-Onu da yapacağız enişte. Bizden kız almak kolay mı?
Cevabı Semiha verirken kolay olmadığını görüyordu. Alnına düşen teri silip bekliyorum dedi.
-Kızı almak isteyen sensin bizi ikna etmek için ne düşündün görelim.
Elini cebine attığında ne verse az olacağını biliyordu, ama yanında taşımak için pek para almamıştı. Yunus hemen abisine yardımcı olup kızların eline paralarını teslim etti. Damadın yolu daha çok olduğu için kapıyı açtıklarında artık kavuşma zamanı gelmişti.