8.

2107 Words
Burçin üstünde kına gecesinin ilk kısmı için giydiği elbise ile kapıdan adım atmak üzere olan müstakbel eşine bakıyordu. Adımını atıp içeri girdiğinde zaman durmuş gibiydi. Heyecandan ellerini nereye koyacağını bilemediği için titrememesi için parmaklarını birbirine geçirdi. Adım adım yaklaşan nişanlısına bakarken bir kere daha aşık oldu.  Yılmaz etrafında ki hiç bir sesi duymuyordu. Uğultular kulağında büyürken sevdiği kadının karşısında durdu. Elbisesini kaç kere görse de karşısında ki güzellik bir başkaydı. Açılışı yeşil bir elbise ile yapmak istemişti.Gecenin ileri saatlerinde de bindallı giyeceğini biliyordu. Baştan aşağı bir kere daha baktıktan sonra "Çok güzel olmuşsun." dedi. Burçin konuşamayacak kadar heyecanlıydı. Daha bu günden böyleyse asıl düğün günü ne yapacaktı bilmiyordu. Biraz olsun güç almak için nişanlısının elini tuttu. Gülümseyerek cevap verdiğin de teyzesinin ve kuzenlerinin duaları arsında kuafördeki işlerini bitirip dışarı çıktılar. Davullar daha çok çalarken Kıraç ve Alp ablalarının güzelliği karşısında hem hayran kaldılar hem de bir kere daha onun adına mutlu oldular.  Bütün kuzenler ortaya geçtiğinde damat da bekleniyordu. Kıraç hemen öne geçip eniştesini aldı. Eğlence burada başlamalı ve sonuna kadar devam etmeliydi. Etraf da ki insanların bakışları arasında damat oynatılması hoş olsa da Yılmaz kaçıp nişanlısının elini tuttu. Artık bir an önce gidip geceye başlamak istiyordu.  -Davetliler bekliyor yola çıkalım. -Damadı duydunuz! Herkes arabaya yöneldiğin de Yılmaz da Burçin'i oturtturdu. Kendi de yanına yerleşince kardeşi direksiyona geçti. Kuzenler ve kardeşler de arabalara bindiğinde Isparta sokaklarında küçük bir gezinti ile kına gecesinin olacağı yere yani kız evinin önüne vardılar. Gelin arabası en önde ilerlerken Yunus birinin önüne atlaması ile ani duruş yapmak zorunda kaldı. Bir ki metre kalmışken çıkan engeli anlamaya çalışırken diğer arabadakiler de inip önüne geçmişlerdi. -Abi gelin alıp giderken  değil miydi bu adetler? Yunuş şaşkın arakaya döndüğünde Yılmaz arabanın önünde dışarı çıkın diyen kalabalığa bakıyordu. Nişanlısına döndüğünde sıcak gülümsemesi yardımcı olsa da burada ne olduğu konusunda fikir vermeliydi. -Canım kuzenler biz biraz gelenekleri aşacağız demişlerdi. Galiba onu yapıyorlar. Burçin dün gece dediklerini çok anlamasa da şu an alkışlar eşliğinde bekleyen ailesinin neler yapacaklarını az çok anlıyordu. Sonuna kadar eğleneceğiz derken Yılmaz'ı zorlayacaklarını tahmin etmemişti. Kıraç kapıyı açıp enişteyi dışarı çektiğinde ileride bekleyen misafirler gençlerin ne yaptığına bakıyorlardı. Damadın dışarı çıkarıldığını görünce kına gecesinde olması acayip gelse de olacakları merakla izlediler. Yunus arabadan indiğinde Burçin içeride kaldı. Kapılar tutulmuş ve damat her şeyi yapana kadar açılmayacağı söylenmeye başlamıştı. Ecevit ve Bedir çocuklarını izlerken Zehra misafirlerle ilgileniyordu. Geleneklerinde olmasa da çocuklar eğlendikten sonra sıkıntı yoktu. Davul zurna çalmaya başladığında Yunus ve kuzenleri Yılmaz'a eşlik ettiler. Sadece küçük bir gösteri yapacağını sanırken önüne gelen küçük ocak ile durdu. Ellerinde gördükleri kahve ve cezveyi gördü. Erkek tarafı kız alıp gideceği için kız tarafı bu anı kaçırmak istememişti. O kahve yapılacaktı ve gelin kabul ederse gece devam edilecekti. Yılmaz daha önce prova yaptığı için vakit kaybetmeden işe koyuldu. Ceketini çıkarıp kardeşine uzattı ve gömleğinin kollarını kıvırdı. Burçin'in şekerli sevdiğini bildiği için ona göre hazırlığını yaptı. Alkışlar ve çalınan ıslıklar arasında kahvesini pişirdi. Semiha fincanı aldığında arabanın arka kapısını açıp kuzenine uzattı. -Bak anlaşık, iyi olmuş diye geçiştirmek yok.  Burçin tamam diyerek kahveyi içtiğin de gayet güzeldi. fincanı geri uzatıp Semiha da tattığın da geçiş bileti alınmıştı. Kuzenler kızı arabadan indirdiler. Damadı da yanına alıp kalabalık eşliğinde gece için hazırlanan masaya kadar yürüdüler. Alanya'ya gelmeyecekler için kına karma düşünülmüş ve düğün havasında eğlence ayarlanmıştı.  Gece gelin ve damadın dansı ile başlamıştı. Sonra da bütün aile ile de devam etmişti. Kınadan önce gelin eve çıkmış ve kına için hazırlık yapmıştı. Bu sırada damat, kuzenler ve arkadaşları zamanı değerlendirip birlikte eğlenmişlerdi. Yılmaz değişen müzikle yüzünde ki teri sildi. Gelinin yürüyeceği yola baktığında ortada ay gibi parlayan sevdiğine baktı. Kırmızılar içinde bir başka güzel olmuştu.  Bengü ablasının yanında yerini aldığında meydana giriş yaptılar. Gelin orta da tüm sevdikleri etrafında dönerken Yılmaz da yanına alınmıştı. Koyulan sandalyeye oturduğunda etrafında dönenlerden daha çok kendi için dans eden nişanlısına bakıyordu. Başkalarını izlerken bu durumu çok anlamasa da farklı ve güzel gelmişti. Burçin'in eline verilen testiden sonra göz göze geldiler. Kıramazsam kusura bakma dediğini hatırlayınca gülümsedi. Sıkıntı değil dese de kıracağına emindi. Burçin kabalık bir ailesi olduğu için kınayı eline alan dönsün diye bekliyordu. Herkesin gönlü olsun derken baya beklemişti ve artık kırmak istiyordu. Kuzenleri ile göz göze geldiğinde Pırıl tamam diyerek vaktin geldiğini söyledi. Tüm kuvveti ile damadın önüne atılan testi kırıldı ve içinde ki her şey dağıldı. Gelinde damadın yanına oturtturuldu ve kırmızı tülbendi örtüldü. -Yoruldun mu canım? Heyecandan ve mutluluktan farkına varmasa da topuklu ayakkabı ile dönmekten yorulmuştu. Nişanlısına döndüğünde örtünün altından gülümsedi.  -Gelin hanım bakıyorum baya mutluyuz. Ağlaması için ilk uyarısını aldığında daha çok güldü. Annesi kızım en mutlu günün sadece gül ve hep mutlu ol demişti. Baba ocağından ayrılacak olsa da şu an sevinçten pek ağlayacak gibi değildi. -Canım ağlayasın yoksa hiç bizi yorma. Teyzesinin söylediğini Yılmaz da duymuş ve telaşla sevdiğine bakmıştı. Neden dediklerini bilse de "Ağlama yoksa dayanamam." dedi. Burçin elini tutup "Onu evden çıkarkene sakladım." dedi. Kına fazlına geçmek için herkes yanına yaklaştı. Yılmaz az önce dediğine takılsa da gelinin eline kına yakmak için önünde duran toplulukta konuşmayı sonraya erteledi. Gelinin avucunu açmaması üzerine Yılmaz'ın teyzesi geldi. Tam altını avucunun içine koyduğunda Zehra da damadının avucuna koydu. Kınalar yakıldığında gece eğlenceyle devam etti. Saat gece yarısını geçtiğinde Yılmaz ve Burçin bir köşede oturup kalmışlardı. Uğurlanan akrabalara, toplanan sandalyelere ve masalara bakarken bu gecenin güzel geçtiği için mutluydular. Yılmaz yan dönüp nişanlısının sandalyesini yanına çekti. Bir anda olduğu için biraz korkutmuş olsa da başını omzuna koyup beline sarıldı. Çok yorulmuştu. Tüm gece damat bunu da yapmalı bunu da derken canı çıkmıştı. Yarın Alanya'ya yola çıkacaklardı ve daha bir sürü işleri vardı. Burçin bir an düşüyor sansa da belini tutmasıyla dengeyi sağlamıştı. Yana baktığın da başını omzuna koyduğunu göründü. Elini yüzüne koydu. Aslında çok yorgundu ve kafasını o da dayasa uyuyup kalabilirdi. -Gelin hanım hadi. Birgül'ün seslenmesiyle kendine gelip yorgun gözlerle baktı. Bengü, Semiha ve arkasında diğer kuzenleri de gelmişti. Alp ve Kıraç da gelince "Biraz dinlenseydim."dedi. Yılmaz konuşmaları duysa da hala kulaklarında müzik çalıyor gibiydi ve gözünü açmak istemiyordu.  -Olmaz kınan yakılacak. Daha yarın için hazırlık yapmalıyız. Sabah erkenden kuaföre gideceğiz. Dinlerken bile yorulmuştu. Evden gelinlikle çıkmak isteyince tekrar kuaförden randevu alınmıştı. Aynı şekilde Alanya'da ki evden de pazar günü çıkacaktı. Önceden çok hoşuna gitse de şu anki yorgunluğu hangi akılla istedim diyordu. Oysa teyzesi ve halası evden çıkarken başka elbise giyebileceğini söylemişti. Ah büyük sözü dinlese böyle mi olurdu? -Damadı da alalım. Yunus mesajı anlayıp abisine yaklaştı ama çifte kumrular pek ayrılmak istemiyorlardı. Eğilip "Abi gitmeliyiz."dedi. Hayır anlamında sallanan baş herkesi güldürse de gelini almak zorundaydılar. -Ne oluyor çocuklar? Bedir kalabalığa yaklaştığında oğlunu gelinin omzuna yatmış ve kardeşinin de kaldırmaya çalıştığını gördü. Kıraç "Enişte yoruldu ve gitmek istemiyor."dedi. Oğluna baktığında etrafında dönen konuşmalara aldırmadan sevdiğine sarıldığını gördü. -Kızım bir kahve yapın içsinler. Ortalığı toplayana kadar da dinlensinler. Gençler ne demek istediğini anlamışlardı. Birgül kahve yapmak için ayrıldığında diğerleri de dağıldı. Bedir gelinin minnetle baktığını görünce gülümseyerek ayrıldı. -Herkes gitti mi? Az önceye kadar yorgun gelen ses birden canlanmış etrafına bakmaya başlamıştı. Yılmaz rahat bir nefes alıp sevdiğini kollarının altına aldı. Kokusunu içine çekerken "Bir rahat bırakmadılar. Kız veriyoruz diye can alacaklar resmen." dedi.  Burçin tatlı isyanına gülerken biraz yükselip yanağından öptü. Omzuna başını koyduğunda gözünü biraz kapatmak istedi. -Seni alıp kaçırsam mı? Sabah getirip bırakırım. Şaka yapıp Burçin'in kalkmasını sağlamıştı. Yorgun gözler açılabildiği kadar açılmış "olmaz!" diyordu. Olacağı yoktu zaten ama böyle yaparsa delilik yapası geliyordu. -O zaman burada kalayım. -o da olmaz canım. Burası kız evi biliyorsun. -O olmaz bu olmaz ben ne yapacağım? Soğuk ve yalnız odada tek başıma yatacağım. Burçin işte buna gülerdi. "Haziran ayındayız canım ve sıcaklık kırk derece. Başka mazeret bul." Yılmaz etrafı kontrol edip biraz yaklaştı. Kimse görmeden bir öpücük alabilirdi, ama yapmadı. -Sensiz her yer bana soğuk. Bunu söylememe gerek var mı? Yine romantikliği tutmuş sevdiğine küçük ama hızlı bir öpücük verip çekildiğinde şaşkın bakışları pek tatlıydı. Bir de ağzını tutmuş "çok ayıp"demiyor mu bir kere daha mı öpsem diye düşünüyordu. -Kahveler geldi. Bengü hala üstünde ki kıyafetlerden kurtulamamıştı. Üstüne mutfağa bu şekilde girmiş gece yarısı kahve yapılmasına yardımcı olmuştu. Bugün kendini aşıyordu. -Baldız hala delirmemişsin. -Ablam için dayanıyorum enişte, ama düğünden sonra bana kimse dokunmasın. Koca bir haftam gitti.. Ablasının bakışlarını görse de "Kusura bakma abla ben sınav mağduru bir gencim."dedi ve tepsiyi bırakıp gitti. -Şu sınav geçsin de bir nefes alalım. Bir sendir herkese çektiriyor. İyice çekilmez oldu. -Ona da hak ver. Gelecek kaygısı yaşıyor. İyi bir şey olsun istiyor. -Sınavdan sonra baş göz edeceğim sonra bak bakalım gelecek kaygısı kalıyor mu? Yılmaz şaka olduğunu bilse de Bengü duysa vereceği tepkiyi düşününce güldü. Benim yaşım kaç, ben daha evlenmeyi düşünmüyordu. Beni deli etmeyin. Kız bir senedir böyle gezdiği için artık o da ezberlemişti. Kahveleri bitirdiklerin de sandalyeler ve masalar da toplanmıştı. Meydan temizlenirken ayrılık vakti gelmişti. Yılmaz yarın öğlene kadar sevdiğinden ayrı kalacağı için sıkıca sarıldı.  -Kendini çok yorma. Bir de yarın beni çok bekletme. Burçin yanağını öpüp "Erkenden hazırlanıp seni bekleyeceğim."dedi. Nişanlılar vedalaşabildiğin de Yılmaz ailesi ile kalacağı yere doğru yola çıktı. Kız evi de kına yakılmak için hazırlandılar. Gençler çok yakmak istemese de gelin için son gecenin güzel geçmesini istiyorlardı. Müzik eşliğinde yakılan kınalar ve yapılan muhabbetler derken neredeyse sabah olmuştu. Burçin biraz dinlenmek için çekilmeden önce ellerini yıkadı. Kırmızılıklar gözlerine değişik gelse de yeni gelin gibi gezmekte bir başka güzeldi. """"""""""" Sabah erkenden kız evi kalkmış hazırlığa başlamıştı. Dünkü gibi önce kuaföre gidilmiş ve gelinliğini giyerek eve dönmüştü. Bu sırada erkek tarafı kız evine gitmek için hazırdı. Üç araba ile Alanya'dan gelen otobüs süslenmiş ve kornalar eşliğinde kız evinin sokağına giriş yapılmıştı. Davul zurnalar çalmaya başladığında yukarı da kızın kuşağı bağlanıyordu. Buraya kadar bir şey anlamayan Kıraç ve Alp ablalarının, babasıyla vedasından kötü olmuşlardı. Herkesin gözlerinin dolması da etkiliyordu. İki sokak ötelerin de oturacak olsa da birlikte yaşamayacakları gerçeği ilk defa canlarını fazla yakmıştı. Belli etmese de en çok Kıraç etkilenmişti. Ablasının arkasından Alanya'ya gitmiş ve yıllardır yanındaydı. -Şimdi neden böyle oldu? Alp kız kardeşine sarıldığında aynı duygudaydı. Kıraç da ikisine sarıldığında "Yakın olacağız sonuçta"diyerek önce kendini sonra da onlara moral vermeye çalıştı. Bengü iki abisine sarıldığında ağlamamak için kendini sıkıyordu. Ablasının varlığına alışmıştı. Babasından sonra evin direği gibiydi.  -Kızım rabbim yüzünü hep güldürsün. Evlilik kolay değil, ama siz birbirinize karşı sevgi ve saygı ile baktıkça olur gider. Hem şunu unutma baban hep burada. Her ne olursa olsun sakın kendini yalnız hissetme. Babasının konuşmasına ve annesinin ağlamasına dayanmak kolay olmuyordu. Tuttuğu göz yaşı akarken önce annesinin elini öpüp sıkıca sarıldı. -Benim ilk göz ağrım, güzel kızım. Hep mutlu ol. Konuşmak zor olduğu için babasının da elini öptü. Herkesin göz yaşı akarken kardeşlerinin birbirine sarılmış mahzun gözlerle baktığını gördü. -Gelin buraya... Kollarını açtığında üçü de yaklaştı. Kıraç ilk kaçan olurken "tamam duygusallık yeter. Gören de uzağa gidiyorsun sanacak. Sıkıldık mı kapını çalarız." dedi. -Abime katılıyorum. Enişte kusura bakmayacak. Bengü de duygusal havadan çıkmak istiyordu. Annesi hatta babası da ağlatıca iyice kötü oldu. Mutluluk göz yaşı olsa da dayanamayıp ağlayacaktı. -Abla... Alp iki kardeşine göre daha duygusal olduğu için dayamayıp bir daha sarıldı. Herkesten başka yeri olan ablasının yokluğunu kabul etmek zor geliyordu. Kıraç kardeşini çekip yukarıya çıkan eniştesini karşılamak için yürüttü. Kapıda ki büyük kalabalık damadın ilk sınavı olmuştu. Kız babası izin vermeden içeri giremeyecekti. Yunus kız almanın uzun olacağını anladığı için öne çıkıp ilk engeli kaldırmaya çalıştı. Bu sefer anahtar Ecevit olduğu için kuzenler çekilmeyi düşünmüyordu. Ecevit vaktin geldiğini anlayınca zorlansa da koridora çıktı. "Yolu açın" Kuzenler çekilirken Yılmaz içeri giriş yaptı. Anne ve babasının elini öptükten sonra diğer büyüklerinin de elini öptü. Gelinin olduğu oda gösterilince kalabalıkla birlikte kapıya yaklaştı. Dün olduğu gibi yine kuzenler dizilmişti. Hiç bekletmeden cüzdanını çıkarıp hepsinin gönlünü hoş etti. Kapı açıldığında dışarısı kadar içerisi de kalabalıktı. Damat gelinin yanına alındığında hoca evden çıkmadan önce duaya başladı. Burçin kırmızı örtünün altında sevdiğine bakarken Yılmaz elini tutup edilen duayı dinledi. Sonunda sevdiği kadını baba evinden alıyordu. Doya doya bakamamıştı, ama şuradan çıkınca sakin kafayla görecekti. Sıcak, kalabalık işleri zorlaştırıyordu. Hoca duasını bitirdiğinde damat gelinini alıp evden çıktı. Kapı önünde davul ve zurna eşliğinde gelin arabasına yerleştiler. Ailesi arkasından gelecek olsa da Burçin geriye dönüp baktı. Annesi göz yaşları için de izlerken babası gülümsemeye çalışıyordu. Kalabalık arabalara yerleştiğinde Yılmaz da gelininin yanına oturdu. Üzgün gözlerle ailesini izlediğini görünce elini tuttu. Kendine dönen bakışlara gülümsedi. Burçin artık eşi olacak adamın elini daha sıkı tutup güç aldı. Arabalar yola çıktığında kız evi kızlarının gitmesine alışkın olsalar da bu gidiş başka etkilemişti. Arkalarında koca bir boşluk oluşurken derin bir sessizlik çöktü. Bengü babasının elini tutuğunda Alp'in canı sıkılmıştı. Abisine dönüp "Biz ne zaman yola çıkıyoruz?" dedi. Bir an önce ablasına kavuşmak istiyordu. -Birazdan çıkarız. Düğün yarın olduğu için yola çıkmaları gerekiyordu. Burçin bu gün erkek tarafın da ayarlanan bir evde kalacaktı, ama yakınında olmak istiyorlardı. Gelecek olan akrabalar hazır olduğun da anne ve babalarını alıp yola çıkacaklardı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD