Davut hiç bir şeyden habersiz oğlunun yanına yaklaştı. Sabah önce kızı ekmek almak için çıkmıştı. Sonra da oğlu işim var demişti. Bir şey yok demişlerdi,ama en son gelini de çıkınca iyice merak etmişti.
-Oğlum iyi misiniz? Nerede kaldınız merak ettim.
Derin de abisi kadar şaşkındı. Alp ile göz göze geldiğinde ise gülümsediğini gördü. Bu çocuk kesinlikle canına susamıştı. Abisi, babası olmasa çoktan üstlerine yürürdü. Gözü yengesine kaydığında aracı olması umudu taşıyordu.
-İyiyiz baba.Eşyalarımız da gelmiş. Deniz bir kontrol edelim mi?
Hale kocasına baktığında gözlerini karşıya dikmiş olduğunu gördü. Karakola girmese de durumu toparlamak için ekmek almış sonra da buluşmuşlardı. Sinirini dağıtmak için eşyaları bahane etti, ama gözleri hala sabit olduğunu gördü. Kime baktığını merak edip arkasını döndüğünde kapının önünde duran kişileri gördü.
-Abla yaklaşıp hoş geldin mi diyeceğiz yoksa eve mi kaçacağız? Gerçi bu saatten sonra nereye kaçacaksak...
Bengü doğdu söylese da bunları duymak kardeşlerinin hiç hoşuna gitmiyordu. Yılmaz ise nişanlısının elini tutup kendisine bakmasını sağladı.
-Ne oluyor aşkım? Bu adam neden sinirle size bakıyor?
-Sabah ki olayın karşı tarafı desem...
Ne demek istediğini anlamıştı. Olayın ayrıntısını bilmese de "Hoş geldiniz desek daha iyi olur. Böylelikle olay tatlıya bağlanmış olur."dedi. Burçin pek sanmıyordu, ama nişanlısına hayır demek istemediği gibi Davut amca da olduğu için yapmalıydı.
-Diyelim bakalım.
Nişanlılar önde kardeşler arkada yaklaştığında Alp hala Derin'e bakıyordu. Tekrar gördüğüne sevinmişti, ama bakışları bir şeyler anlatmaya çalışıyor gibiydi. Yalnız kalıp bir özür bile dileyememişti. Davut amcanın kızıysa bundan sonra komşu olacaklardı. Bu baya güzel haberdi. O zaman ilk fırsatta telafi edecekti.
-Deniz oğlum, kardeşler de size bahsettiğim kiracılarımız. Artık komşunuz olacaklar.
Babasının dediğinden sonra artık dayanamayıp sinirden güldü. Kucağında olan Ezgi ise Bengü'yü gördüğü için gülümsüyordu.
Davut torunun gülen yüzünü görünce yaklaştı.
-Sen ablayı sevdin mi?
Yaşadıklarından sonra çoğu zaman sessiz ve üzgün olan torunundan cevap beklemiyordu. Çocukları normal davranmanın daha iyi olacağını söyledikleri için dikkat ediyordu.
-Dede o abla beni parka götürecek.
Elif'in söylediği Davut ve Hale'yi şaşırtırken gözler Bengü'ye döndü. Küçük kızın konuşmasını sağlayan olması ayrı, tanıyor olması daha ayrı bir konuydu.
-Siz nerede karşılaştınız?
Hale kocasının dediklerini hatırlayınca o kardeşlerin bu kardeşler olduğunu anladı. Gözlerinde ki sinirin sebebi de belli olmuştu. Babası komşu mu demişti? İşte şimdi yanmışlardı.
-Markette. Biz ekmek almaya gitmiştik de orada karşılaştık.
Bengü aklına ilk geleni söylediğinde durumu toparladığı düşünüp rahat bir nefes aldı. Aynı anda kardeşlere de o nefesi almıştı.
Deniz daha fazla durmak istemediği için "Ezgi acıktı içeri girelim. Size de iyi günler."dedi. Soğuk şekilde davranıp devam ettiğinde karısının ve kardeşinin arkasından gelmesi içinde işaret verdi.
Davut oğlunun davranışını anlamamıştı. Kardeşlere ayıp olmasın diye "Yol yorgunular. Torun da acıkmıştır."diyerek gönüllerini almak istedi.Oysa kardeşler mesajı gayet iyi anlamışlardı.
-Biz de gidelim Davut amca. Bir şeye ihtiyacınız olursa söylersiniz.
Burçin, oğlu için kılını bile kıpırdatmak istemese de babası başkaydı. Adam evine yerleştiği günden beri her ihtiyaçlarında yanında olmuştu.
-Sağ ol kızım. Yarın akşam müsaitseniz yemeğe gelin. Hep birlikte otururuz. Daha iyi tanışmış olursunuz.
Davut, Yılmaz'a bakıp "Sende gel oğlum."dedi. Mecburen tamam dediler. Bu tanışmamın burada kalmayacağı belliydi zaten...
~~~
Burçin eve girdiği gibi mutfağa geçti. İzin günü bitmek üzereydi ve hiç bir şey yapmamıştı.
Yılmaz da onu takip ettiğinde sinirle dolaptan kahvaltıları çıkardığını gördü. Yaklaşıp dolabın kapağını tuttu.
-İyi misin canım?
-İyi olmaz mıyım? On gün sonra düğünümüz ve bir sürü bitmemiş işimiz var. Zorla izin alıyorum, ama onu da saçma şeyle harcıyorum.
Nişanlısının sessizce dinlediğini görünce derin bir nefes alıp sakinleşmeye çalıştı. Sonuçta öfkesini yansıtması gereken en son kişi oydu. Alması gerekenleri alıp dolabın önünden çekildi. Elindekileri masaya koyduktan sonra da izleyen gözlere döndü.
-İçinden bu kızla tanıştığım günden beri başımdan bela eksik olmuyor diyor musun?
Kendi olsa kesinlikle derdi. Yılmaz yaklaşıp nişanlısını kendine çekti.Artık sakin olduğunu gördüğü için de "Başım çok ağrıdı diyebiliriz. Malum çanta yemiştim."dedi
Burçin gülümserken Yılmaz biraz daha yaklaştı. "Galiba seni ve belalarını seviyorum."
-Erken konuşuyorsun...
-Bir sendedir birlikteyiz. Ne zaman bir şey dedim?
Burçin kollarını nişanlısının boynuna dolayıp yaklaştı. Evet dememişti,ama daha çok uzun yılları vardı. Abla olarak ilk kendi hayatını düzene koymaya çalışsa da geride üç kardeş daha vardı.
-Ya bir gün dersen...
Yılmaz halinden memnun olduğu için yaklaşıp sevdiği kadının dudaklarını aşkla öptü. Geri çekildiğinde "Beni bunlarla korkutamazsın. Bundan sonra ben yanındayım ve her şeyi birlikte halledeceğiz."dedi.
-Biliyorum musun buna en çok annem seviniyor.
Geri çekilip kahvaltı hazırlamaya devam etti. Yılmaz da yardım ederken "Annem ne konuda seviniyor?"dedi.
-Sonunda seni alacak birini buldun. Dikkat ette çocuğu bıktırma diyor. Sanırsın sen onun çocuğu oluyorsun.
Yılmaz duyduğuna gülerken Ecevit babasının ve Zehra annesini bu konularda söylediklerini hatırladı.
Kız babası olmasına rağmen 'sen bizim kızı sevdiğine emin misin' demişti. Evet deyince de 'Allah kolaylık versin' diyerek tamamlamıştı.
-Bakıyorum çok hoşuna gitti.
Yılmaz bir şey diyecekti ki mutfağa Alp giriş yaptı. Yorgun gözlerle ablasına bakıp "Acıktım. Artık bir şey yiyebilir miyiz?"dedi.
Burçin kardeşinin kolunu tutup sandalyeye otururdu. Sonra da koridora doğru "Kıraç! Bengü!"diye bağırdı.
Geri kalanını hızlıca hazırlayıp masaya yerleştiler. Kıraç kardeşine yaklaşıp "Sen yardıma gitse miydin?"dedi.
Alp eve geldiklerinden beri takılıp duran abisine sadece gülümsedi. Abisi bir kaşık suda boğacaktı. Hala git kızla konuş diyordu. Belki o da görmek istemiyordu. Karakoldan ayrılırken iyi gibi görünse de ne olacağı belli olmazdı.
-Siz ne çeviriyorsunuz?
Kıraç bir şey yok diyecekti ki Bengü "Alp abim kız ile konuşmak istiyor. Kıraç abim git yardım et bu sayede konuşursun diyor."diye durumu özetledi.
Ablası şaşkın, Kıraç abisi kızgın Alp abisi ise şapşal gibi bakıyordu. Bence kızdan hoşlanmıştı. Bunu çok belli ediyordu.
-Sakın yapayım deme Alp. Abisinin elinden alamam.
-Adam neden bu kadar kızgın?
Sabah hiç anlamamışlardı,ama artık biliyorlardı. Deniz'in siniri ablasından emanet kalan küçük kızın üzülmesiydi.
-Hani sana bir şey anlatmıştım ya Davut amca ile ilgili.
Yılmaz hatırlayınca "O küçük kız mı yoksa?"dedi. Masada ki seslilik her şeyin cevabıydı. Küçük kız, anne ve babasını kaybetmişti. Bundan dolayı da aile üstüne titriyordu ve haklıydılar.
"""""""""
Hale eşinin arkasından banyonun kapısına geldi. Sinirli olduğu için sessiz olduğunu biliyordu. Elini yüzünü yıkayıp döndüğünde göz göze geldiler.
-İyi misin canım?
-Bir kahvaltı yapayım sakinleşeceğim.
-Biliyorum sıkıcı bir durum ama yanlış anlaşılma olduğu çok belli. Konuyu kapatalım mı?
Hale kocasının gözlerine baktığında bir yumuşama bekledi. Kardeşini kaybettiği günden beri çok yorulduğunun farkındaydı. Yeğeni için çok uğraşmıştı ve acısını bile yaşayamamıştı. Bu da onu daha gergin ve sinirli biri yapmıştı. Oysa yıllardır tanıdığı adamın yüreğini biliyordu. Her zaman hoş görülü ve sabırlı biriydi. Zamanla iyi olacağı günü bekliyordu.
Deniz tedirgin bakan karısına yaklaşıp kolunu beline sardı. Kokusu ile rahatlarken saatlerce yaşadığı stres biraz olsun gitti. Yeğeninin gözünden akan tek damla yaş deli olmasına yetiyordu. Deryasının emanetine sahip çıkamamış gibi hissediyordu. Fazla tepki verdiğini biliyordu, ama elinden bir şey gelmiyordu.
Hale kocasının yanağını öpüp "Kahvaltı yapalım bir sürü işimiz var biliyorsun. Ev yerleşecek ve daha ofis bakacağız." dedi.
-Haklısın canım. Hadi gidelim.
Karı ,koca el ele solana girdiğinde, Derin abisinin biraz olsun iyi olduğunu görünce rahatladı. Kardeşleri burada görmek pek hoşuna gitmediğini biliyordu. Üstüne komşu olacaklardı. En azından araları iyi olana kadar bir olay daha çıkmasa iyi olurdu.
-Oğlum iyi misin?
Gönül'e biraz canı sıkkın gelmişti. Gelinine baktığında gülümsediğini görse de merakla baktı.
Deniz yeğenini öptükten sonra oturdu. Derin ve Davut da yerleşirken herkesin gözü üstündeydi.
-İyiyim anne. Kahvaltı yapmadan çıkınca biraz etkiledi galiba.
-Hadi Derin ekmek almaya gidiyorum dedi. Sen nereye gittin?
-Kardeşim cüzdanını unutmuş anneciğim.
Abisinin imalı cevabı biraz da doğruydu. Kimliği cüzdanının içinde olduğu için abisi alıp gelmişti. Bir kere olsun sadece parayı alıp çıkayım demişti, onda da olanlar olmuştu.
-Aklın nerede acaba kızım? Ekmek almaya gidiyorsun cüzdanını almıyorsun.
Diyecek bir şey olmadığı için sessiz kaldı. Davut konu değişsin diye gelinine baktı.
-Adamlar kamyonu boşaltıyor. Siz taşıyın dedim. Sıkıntı olur mu kızım?
-Olmaz baba. Derin eşyalarını yerleştirirken söylemişti zaten. Daireler açıksa bir şey olmaz.
Günler önce üçüncü kat ve çatı katı temizlenmişti. İki daireye de Ezgi için oda ayarlanmıştı. Torunları gündüzleri yanlarında olsa da akşam biraz karışıktı. Bu güne kadar teyzesi ve dayısı hep yanında olmuştu. Şimdi ayrı dairelerde olmak etkilemesin diye böyle bir çözüm bulmuşlardı.
-Tamam kızım. Bir de yarın kiracıları yemeğe çağırdım. Sizde tanışmış olursunuz. Çok tatlı kardeşler.
Deniz çatalı sıkarken Derin yengesine baktı. Bu hiç iyi olmamıştı. Abisi dişlerinin arasında "Ne acelemiz vardı baba?"demesi de doğru tahmin ettiğini gösteriyordu. Öfke patlaması yaşıyordu, ama belli etmemek için uğraşıyordu.
-Oğlum kapıda yüzlerine bile bakmadın. Siz yokken onlar hep etrafımızda oldular. Sağ olsunlar bir isteğimizi iki etmediler. Tanışın iyi olur. Bundan sonra yüz yüze bakacağız.
Yok bu gün herkes onu sinir etmek için uğraşıyordu. Karısı elini tutunca göz göze geldiler. Sakinleşmesi için yaptığını biliyordu, ama olmuyordu.
-Tamam baba, yiyelim yemek.
Ağzının içinde 'bakalım ne kadar tatlılar'dedi. Şehre geldiği gibi tanıştıkları yetmemiş gibi bir de kiracı çıkmışlardı. Anlaşılan kardeşler imtihanı olacaktı.
Kahvaltı sessizce tamamlanırken önce eşyalar için eve geçtiler. Derin kendi küçük dairesini merak ettiği için çatı katına çıktı. Aslında buraya geldiği için çok mutluydu. Yıllarca mücadele ettiği eğitimi bitmişti. Gelmeden önce başvurduğu hastanede pratisyen doktor olarak başlayacaktı. Sonunda sevdiği mesleği yapmanın heyecanı,ailesinin yanına dönmek ve kendine ait küçük bir yuva. Her şey çok güzeldi...
-Selam....
Duyduğu sesle arkasını döndü ki Alp karşısında duruyordu. Şaşkın olduğu kadar abisinin görme ihtimali ile telaşla yaklaştı. Koridora bakarken "Neden geldin?"dedi. Kapı açıktı ve her an abisi gelebilirdi.
Alp heyecanla gelmişti ki soruyla üzüldü. Oysa tekrar gördüğüne ve Davut amcanın kızı olduğuna çok mutlu olmuştu. Hala sabahki olay yüzünden kızgın mıydı?
-Yardıma ihtiyacın var mı diye bakmaya geldim.
Teklif çok güzel olsa da şu anda bir gerginlik daha kaldıramazdı. Abisi zor sakinleşmişti ve biraz kardeşleri görmese iyi olurdu. Zaten yarın akşam birlikte yemek yiyeceklerdi.
-Gerçekten gerek yok.Teşekkür ederim.
Alp telaşlı bakan ela gözlerde biraz oyalandı. Fazla mı güzel bakıyordu bu kız? Gözünün önünde sallanan eli görünce kendine geldi.
-Kardeşim beni duymuyor musun?
-Kardeş?
Derin yanlış bir şey mi dedim diye düşündü. Tamam çocuğun boyu kendinden uzundu, ama gözüne küçük gelmişti. Onun içinde böyle hitap etmek istemişti.
-Tamam, Alp diyorum oldu mu? Sen git istersen...
-Sen bana kızgın mısın? Özür diledim, ama bir daha dilerim. Gerçekten bilsem böyle bir şey yapmazdım.
Masum masum anlatışı çok tatlı olsa da şu an konu bu değildi. "Bak kardeşim..." Bakışları görünce "Alp!"diyerek düzelti.
-Abim seni görürse sıkıntı çıkabilir.
Konuşmak istemediği için gönderiyor sanmıştı, ama asıl sebebi duyunca sevindi. Yüzünde gülümseme oluşurken "Yani beni affettin."dedi.
Derin ise şaşkın gözlerle izliyordu. Bu çocuk saf mıydı? Abisi diyordu o sırıtıyordu, üstüne ne diyordu.
-Derin!
Abisini seslenmesi ile "hiiii"diyerek sıçradı. Hayır daha çok gençti ve kalpten ölmek istemiyordu. Alp'in kolunu tuttuğu gibi içeri çekti. Duvarın dibine çekip "Sakın ses çıkarma!"diye uyardı. Onaylayan bakışlar komik gelse de hızlıca koridora çıktı. Bu sırada abisi ve yengesi kapıdan girmişti.
-Abi....
Deniz eve bakmak için gelmişti,ama kardeşinin telaşlı hali biraz acayip geldi. Yaklaşırken "Ne yapıyorsun?"dedi. Odaya girmek için adım attığı anda kardeşi önüne geçti.
-Bende aşağı inip sizin eve bakacaktım. Gidelim mi?
Derin belli etmemek için elinden geleni yapsa da abisinin şüpheli bakışları korkutuyordu. Her zaman ki gibi yengesine bakıp "Nasıl beğendin mi evi?"dedi. Kısaca yardım et diyordu.
Hale soruya şaşırsa da "Beğendim canım."dedi. Evi biliyordu ve yakın zamanda da birlikte gelip yapılacakları ayarlayıp geri dönmüşlerdi. Derin'in bir derdi olduğu belliydi.
Bu sırada Alp konuşmaları dinliyordu. Çıkıp bende buradayım diyebilirdi, ama Derin kal demişti. O zaman dinleyecekti. Gerçi abisinden neden bu kadar korktuğunu anlamadı. Konuşarak her şeyi tatlıya bağlayabilirlerdi. Yoksa bağlayamazlar mıydı?
-Derin önümden çekil de bir eşyalara bakayım. Adamlar taşırken görmedik. Bir sıkıntı var mı kontrol etmek gerekir.
-Ben ettim abi. Çok güzel taşımışlar. Hem benim çok eşyam yok.Burada alacağız ya...
Bildiği her şeyi söylemişti,ama işe yaramak yerine daha da batıyordu. Abisi resmen kenara çekil deyip içeri dalmıştı. Gözlerini kapatıp bağırmasını bekledi, ama olmadı.
-Canım ne oluyor?
Hale yaklaşıp gözlerini açmasını bekledi. Korkuyla bakan gözlerin "Yanmamız gerekiyordu, ama abim sessiz"deyişini anlamaya çalıştı. Birlikte içeri girdiklerinde Deniz kolileri kontrol ediyordu ve kimse yoktu. Hale ne dediğini anlamadığı için etrafa baktı.
Derin ise Alp'in nereye saklandığını açık kapı ile anladı. Terasa çıkmıştı. Biraz olsun rahat nefes alsa da abisi buradan çıkmadıkça hızlı atan kalbi sakinleşmeyecekti. Sabahtan beri ne yaşıyordu artık takip edemiyordu.
-Sıkıntı yok gözüküyor. Sen neler eksik çıkarmıştın değil mi? Liste yanında mı?
Abisinin sorusu ile kendine geldi.Şu an kafası durmuş gibiydi ve neden bahsediyor bilmiyordu.
-Liste?
Deniz dayamayıp yaklaştı ve şaka gibi ateşi var mı diye baktı. Yoksa bu kadar saçma davranmasının başka sebebi olamazdı. Yazın ortasında hasta mı olmuştu?
-Ne yapıyorsun abi?
Derin geri çekilip başında bekleyen abisine baktı. Tamam aklı biraz uçmuş olabilirdi, ama bu kadar da üstüne gelinmezdi ki...
-Beynin yerinde mi bakıyorum kardeşim?
-Sen espri yapma abi. Neyse siz gidin ben listeyi alıp gelirim.
-Neden sonra geliyorsun?
Hale sonunda müdahale edip kocasının koluna girdi. Bazen gerçekten soruları insanı boğuyordu.
-Canım inelim kız geleceğim diyor.
-Geç kalma daha işimiz çok.
Yengesi abisini çekip götürdüğünde sonunda rahat bir nefes aldı. Toparlanıp hemen terasa çıktı. Alp'i bir köşeye sinmiş olarak bulacağını sanmıştı.ama etrafı izledi gibi keyfi de gayet yerindeydi. Şaşkınlıkla yanına yaklaştı.
-Ne yapıyorsun sen?
-Manzara müthiş değil mi? Burada çay keyfi bir başka olur.
Derin sinir boşalmasından bağırmak istese de karşısında gülümseyen adam buna izin vermiyordu. Bunu bilerek değil aksine saf niyetinden yaptığı çok belliydi.Sonunda dayanamayıp güldüğünde Alp daha çok mutlu oldu.
Gülmek bir insana ancak bu kadar yakışırdı....