4.

2096 Words
Derin nerede olduklarını hatırlayınca kendine geldi. Ucuz kurtulmuşlardı,ama abisi bir kere daha gelirse şansları olmazdı. -Alp gitmen gerekiyor. Az önceye kadar mutlu olan gözlerin anında üzgün bakması Derin'i zorluyordu. Bu çocuk çok mu duygusaldı? -Abim ile sıkıntı çıkmasın diye söyledim. -Aslında onunla da konuşabilirdim. Sabah derdimi anlatamadım o da biraz sinir oldu. Derin tatlı duygularına gülmemek için baya çaba sarf ediyordu. Kesinlikle çok masum düşünüyordu. -Bence şimdi zamanı değil. Biraz sakinleşmesi gerekiyor. Alp kendini affettirmekten vaz geçmek istemiyordu. Aklına gelen fikirle heyecan yaptı. -Ezgi'nin gönlünü alsam nasıl olur? Zaten onu da çok üzdüm. Derin gayretini anladığı kadar tatlı da geliyordu. Zaten olay karakolda bittiğinde, abisi geldiğin de Alp defalarca özür dilemişti. Kendini anlatmak için çok uğraşmıştı, ama abisi de kendince haklı olduğu için dinlememişti. -Acele etme derim. Alp'in canı sıkılırken "Ben gideyim o zaman."dedi. Yürümeye başlamıştı ki bir şey söylemek için döndü. Tabi bu ani hareket arkasından gelen Derin ile karşı karşıya bıraktı. Yakınında ki şaşkın gözleri izlerken yüzünün her ayrıntısında oyalandı. Galiba kalbini kaptırmıştı... Derin derinleşen bakışları görünce hızla geri çekildi. Yanlış görmüş olmalıydı. Daha sabah tanıştığı ve babasının kiracısı olduğunu öğrendiği çocuk ile bu kadar samimiyet fazlaydı. Daha tanımıyordu ve hala küçük olduğunu düşünüyordu. -Şey..bir ihtiyacın olursa seslen diyecektim. Ben evde olacağım. -Olur... Alp devam ettiğinde Derin de az önce olanların etkisinden çıkmaya çalıştı. Kapıya geldiklerinde gülümseyip gidişini izledi. Alanya'ya geldiğinden beri yaşadıkları gerçekten acayipti. Alp merdivenlerden inerken keyfi gayet yerindeydi. Islık çalacaktı ki alt katın açık kapısı ve Derin'in söyledikleri aklına geldi. Sessizce kendi katına inip kapıyı açtı ve içeri girdi. Islık çalarak salona girdiğinde abisinin ve kardeşinin bakışlarını gördü. Gülücükler atarak koltuğa oturdu. -Bizimki uçmuş. Bengü sevinmek istese de emin olamıyordu. Abisi çok duygusal biriydi ve çabuk havaya girebiliyordu. En son ki ilişkisini hatırlayınca korkmuyor da değildi. Kız arkadaşı bu yönünü sevmediğim için ayrılmak istiyorum demişti. Erkek olarak biraz daha sert birini istediklerini anlıyordu, ama abisi öyle biri değildi.Her zaman sevgi doluydu ve bazen bir kızdan bile daha çok narin bir yapıya sahip oluyordu. Oysa Kıraç abisi öyle miydi? Neredeyse tam tersi diyebilirdi. Bazen duygusuz bile olabiliyordu. Hayatı geldiği gibi yaşamayı sever ve kimsenin dediğine aldırış etmezdi. Alp abisi de azıcık ona çekse olmaz mıydı? -Ne oldu anlatsana? Alp,abisine baktığında "Galiba aşık olacağım."dedi. Kıraç kahkaha attığında Bengü yerinden kalkıp yanına oturdu. -Abi acele etmesen mi? Daha bu gün tanıştık. Hem Derin abla senden büyük gibi. Abisinden destek bekledi ama "Rahat bıraksana kızım. Hem büyük olduğunu nereden çıkarıyorsun?"dedi. Bu sırada Alp 'kardeşim' dediğini hatırladı. Telaşla baktığında "Olabilir mi?"dedi. İşte buna çok üzülürdü. -Davut amca küçük kızının tıp okuduğunu söylemişti. Alp hesap yapmaya çalıştıkça beyni kabul etmiyordu. Kıraç hızla kardeşinin yanına gelip Bengü'ye uyarıcı bakışını attı. Bu abini üzme demekti. -Kaç yaşında olabilir? Abisinin üzgün bakışları içini acıtsa da gerçekleri birinin söylemesi gerekiyordu. Böylelikle kendini fazla kaptırmadan bir yerde dururdu. -Emin değilim ama yirmi altı olabilir. Tabi ne zaman kazandı ve ekstra eğitim aldı mı bilmiyoruz.... -Dur kardeşim! Dur! Kıraç abisinin dediğini yaptı, ama elinden bir şey gelmezdi. Alp'in omuzları çökerken az önceki mutluluğundan eser kalmadı. Kardeşinin dediği doğru ise en az aralarında iki yaş vardı. Kendi sorun yapmasa da Derin'in davranma şeklinden sorun olacağını görüyordu. Daha fazla konuşmak istemediği için kalktı ve odasına gitti. -İyi halt yedin. Abini üzdün işte. -Tabi sesin gibi boş vaatler vermeliydim. Değil mi abi? -Ya iki yaş neden sorun olsun ki? Bırak yaşasın mutluluğunu. Kıraç abisi için sıkıntı olamasa da Alp abisi ilişki adamıydı. Derin'e kapılırsa kopması da zor olurdu. Kıraç abisi kızlarla aşırı duygusal bağ kurmadığı için basit görüyordu. -O senin gibi değil. -Bende ne varmış küçük hanım? -Sen bu gün biriyle sevgiliyim desen iki gün sonra bitti diyebiliyorsun. -Bunda ne var? Baştan kızla konuşuyorum, o da tamam diyor. Kimseyi kandırmıyorum. Burada oturup abisine sevmeyi anlatacak değildi. "Beni yorma abi ve en son ilişkiden sonra neler oldu onu hatırla." Kalkıp masasına geçtiğinde test çözmeye devam etti. Sınava az kalmıştı ve bu saçmalıklarla vakit öldüremezdi. Sanki bu aralar herkes aşk böceği olmuş gibi geziyor. Anlaşılan yaz güneşi beyinleri iyi vurmuştu. Tamam aşka karşı biri değildi, ama öncelikleri farklıydı. Kıraç kardeşinin en son ilişkisini düşününce Bengü'ye hak verdi. Alp fazla bağlanıyordu ve sonra kendine gelemiyordu. Yaşı daha küçüktü, ama bıraksan bu gün evlenirdi. Annesinin istediği evlat modeli kardeşiydi. ~~~~~~~ Burçin ve Yılmaz evin bir kaç eksiğini daha tamamlamış gelinlik provasına gelmişlerdi. Yılmaz'ın annesi vefat etmişti ve bir erkek kardeşi daha vardı. Düğün sürecinde halası ve teyzesi yardımcı olsa da onlarda bazen köyden zor geliyorlardı. Burçin bu konuya takılmıyordu, çünkü kendi annesi de her zaman gelemiyordu. Akrabalarının hepsi Isparta da olduğu için de zor oluyordu. Gelinliği ilk seçmeye geldiklerinde annesi ve kardeşi eşlik etmişti. Bu sayede evin bir çok ihtiyacını da birlikte halletmişlerdi. Yılmaz'ın halası ve teyzesi çoğu şeyi onlara bırakınca da hızlı olmuştu. Yılmaz gelen mesaja baktığın da beklediği haber olduğunu gördü. -Davetiyelerin devamı gelmiş. Annenlere de hemen yollasak iyi olur. Rakam tahminlerinde daha fazla çıkınca bir kere daha bastırmışlardı. Aslında büyükleri baştan uyarmıştı,ama gerek olmayacağını düşünmüşlerdi. Sonuç ise yetmemişti. -On gün kaldı ve hala veremediğimiz bir sürü insan var diyorlar. Bakalım nasıl yetişecek? Kına gecesi Isparta da düğün ise burada Yılmaz'ın ailesinin köyünde olacaktı. Buradan gidecekler ve oradan gelecekler derken bir sürü iş vardı. -Sen canını sıkma yetişir. Bir eksiğimiz kalmadı gibi zaten. Her gün tekrar tekrar üstünden geçtikleri için kalmadı gibiydi. Kardeşlerine yakın ev kiralamış döşemişlerdi. Yılmaz da şimdi ki oturduğu evden ayrılmaya hazırdı. Ev sahibi ile konuşmuş düğünün ardından boşaltacağını söylemişti. -Şu düğün stresini bir atlatalım başka bir şey istemiyorum. Yılmaz elini tutup kulağına yaklaştı. "Bence de atlatıp balayı kısmına geçelim." Burçin geri çekildiğin de kıpkırmızı olmuştu. Hatırlatmasa olmuyordu sanki. Hem onu mu demek istemişti? Uzaklaşan nişanlısına tekrar yaklaştı. "Seninle uyanacağım sabahları artık beklemek zor olmaya başladı." Daha çok kızardığını görmek hoşuna giderken yanağına küçük bir buse bıraktı. Geri çekildiğinde büyülenmiş gibi bakan gözler işini zorlaştırsa da tekrar yaklaşırsa bu sefer farklı olurdu. -Burçin Hanım! Duydukları ve yanağında hissettiği sıcaklığın etkisinden çıkamadan bekleyen kişiye döndü. -Sizi alabiliriz. Adam akıl mı bırakmıştı. Nerede olduğunu hatırlayınca ayağa kalktı. Yılmaz da eşlik ederken nişanlısının gidişini izledi. Gelinliğini ilk gün görse de son halini de merak ediyordu. Oysa unuttuğu bir şey vardı ki Burçin göstermeyeceğim demişti. Yarım saat sonra normal kıyafetler ile dönünce baştan aşağı süzdü. -Gelinlik nerede? Bu sırada büyük kutu gelmiş önlerine konmuştu. Yılmaz sorusunun cevabını almış olsa da hoşuna gitmedi. Müstakbel karısını gelinlikler içinde göremiyecek miydi? -Her şeyiniz tamam Burçin Hanım. Bir sıkıntı çıkarsa kartımız sizde vardı, ararsınız. Eşlik eden mağaza müdürünün elini sıktı. "Teşekkür ederim."Bu sırada Yılmaz kutuyu almıştı. Birlikte çıktıların da kutuyu bagaja yerleştirip arabaya bindiler. Burçin mağazadan beri sesiz olan nişanlısını izledi. Gelinlik konusuna takıldığını görüyordu. -Sen bana kızgın mısın? Arabayı çalıştırıp çıktıktan sonra yolu kontrol edip saniyelik baktı."Hayır canım kızgın değilim. Eve giderken bir şey alacak mıyız?" -Bizimkiler almıştır. -Tamam. Yolun geri kalanı sessiz tamamladılar. Evin önüne geldiklerinde birlikte indiler. Apartmana girecekleri anda Hale ile karşılaştılar. Burçin sabah kocası yüzünden konuşamadığı kadına selam vermek istedi. -Nasıl,yerleşe bildiniz mi? Hale hem ev hem ofis koşuşturması derken akşamın nasıl olduğunu anlamamıştı. -Biraz olsun hallettik galiba. -Yalnızsanız kardeşim ile gelebiliriz. Kısaca kocan ile karşılaşmayacaksak gelebilirim diyordu. Hale sıcak bakışları ve güzel gülümsemesi ile hoş bir kadına benziyordu. Onunla anlaşacağına emindi. Bu sırada Yılmaz ben önden çıkayım deyince iki kadın yalnız kalmıştı. -Teşekkür ederim. Babam söylemişti, sizin de düğün telaşı varmış sanırım. -Evet on gün sonra inşallah. Sizi de beklerim. -Artık buradayız, müsait olursak geliriz. -Görüşürüz o zaman. -Yarın akşam... Hale el sallayıp gittiğinde Burçin'in yüzü soldu. Yarın akşam yemek vardı değil mi? Nasıl unutmuştu kabul ettiğini? Yorgunluktan bunu hiç düşünecek halde değildi. İçeri girip yukarı çıktığında Kıraç kapıda karşıladı. -Hoş geldiniz sultanım. Ayakkabılarını çıkarıp içeri girdiğinde kaşlarını kaldırıp şüphe ile baktı. -Yine bir şey oldu deme şurada bayılırım. Gülerek ablasını kolunun altına aldı. Mutfağa sürükleyip masayı gösterdi. -İnanmıyorum bunu kim hazırladı? -Ben! Bengü'ye şaşkın gözlerle dönerken "Mümkün değil."dedi. Bu kız ölürdü de dersin başından kalkmazdı. Bu sırada Yılmaz elini yıkamış gelmişti. Alp de gelince tamam oldular. Burçin hala cevap beklediği için Kıraç'a bakıyordu. Kardeşini gösterince gözleri Alp'i buldu. Yüzünün hâlini beğenmediği için 'ne oldu buna' bakışı attı. Kıraç ablasının kulağına yaklaşıp "Aşk acısı." dedi. İşte bu her şeyi anlatıyordu. Konuyu daha sonra öğrenecekti. Önce kardeşine yaklaşıp koluna girdi ve "Teşekkür ederiz."dedi. -Önemli değil, hadi oturalım. Hep birlikte masaya oturduklarında yemeğe başladılar. Kaşık sesinden başka ses çıkmıyordu. Bengü dayanamayıp "Bu ne ya? Herkesin morali mi bozuk?"dedi. Yılmaz ve Burçin gün boyunca koşturdukları için yorgun düşmüşlerdi. Alp'in canı sıkkındı. Kıraç ise mesaj çekeceğim derken etrafında ne dönüyor farkında değildi. -Yooo ben gayet iyiyim. -Seni sormuyorum abi. Abla gününüz nasıl geçti? -İyiydi canım, oradan oraya koşturduk. -Gelinlik gelmiş. Kıraç'ın sorusuna evet diyecekti ki telaşla nişanlısına döndü. -Kutu nerede aşkım? -Odana koydum. Hızla kalkıp gidince hepsi arkasından izlediler. Ne olduğunu kimse anlamamıştı. Bengü öğrenmek için kalkıp takip etti. Ablasının odasına girdiğinde gelinliği çıkardığını gördü. Yardım ederken de son halini gördü. İlk zamanlar çok takılmasa da gerçekten on gün sonra ablası evleniyordu. Buna alışmak zaman alacaktı. -Nasıl olmuş? Kardeşine baktığında dalıp gittiğini gördü. Bengü, Kıraç abisi gibi hiç bir şeyi takmıyor gibi gözükse de duygularını biraz derinden yaşayan biriydi. Bunu da en iyi ablası biliyordu. -Ne o hayran kaldın galiba? Sınav sonrası sana da alalım. Ablasının sözleri ile kendine geldi. Güldüğünde "Tabi damatsız düğün yaparız."dedi. -Yooo damat da ayarlarız. Kardeşine takılmayı sevdiği için merakla bekledi. Değişen yüzü ise işte geliyor dedi. -Abla ben sınava gireceğim sonra gelecek puanı bekleyeceğim. Hiç evlilik muhabbeti çekemem. Hem sana bakarsam daha yedi yılım var değil mi? -Beni örnek alıyorsun yani. -Hayır seni gösterip gelecek saçma olaylardan sıyrılıyorum. Ben daha yirmi bir yaşındayım ve okulum bitti diye evlenmek zorunda değilim. Kardeşine laf yetiştirmek zor olduğunu bildiği için uzatmayacaktı. Zaten duygusallığı dağılsın diye takılmıştı. Konuyu değiştirmek için "Alp'in neyi var?"dedi. Kardeşinin yüzü yine değişince konunun ciddi olduğunu anladı. -Derin abladan etkilenmiş. -Davut amcasının kızından mı? Bu ne hız? Lütfen geçişi bir heves olduğunu söyle ve beni rahatlat. -Mutfağa kendini atacak kadar olması bir heves dememi engelliyor. İşin acayip yanı ise abimden büyük olması. Burçin canı sıkılırken Davut amcasının kızı hakkında söyledikleri aklına geldi. Kızım tıp okuyor demişti. Bu durumda kardeşinden iki ya da daha fazla büyük olabilirdi. -Yani bizim için sıkıntı değil,ama asıl konu kızın ne düşündüğü. Karşılıksız bir sevgiye kalkışırsa yandık benden demesi. -Al benden de o kadar... -Aşkım neden gelmiyorsunuz? Yılmaz kapıya yaklaşmıştı ki Burçin koşarak önüne geçti. Nişanlısı ilk gün gelinliği görmüş olsa da artık düğün de görmesini istiyordu. -Geldik canım. Hadi gidelim. Elini tutup tekrar mutfağa döndürdü. Masaya oturduklarında Alp ve Kıraç kalkmıştı. Kardeşi ile sonra görüşmeyi aklının bir köşesine yazıp karnını doyurmaya odaklandı. ~~~~~~ Pazartesi günü telaş ile başladığında kardeşler kahvaltılarını yapıp evden çıktılar. Bengü kursun yolunu tutarken Alp de işine gitti. Burçin mağazaya gitmek için çıktığında ise Kıraç peşine takıldı. Seni bırakayım ofise öyle giderim demişti. Burçin otobüs beklerken saçlarını düzelten kardeşini izliyordu. Bir şeyler çevirdiği çok belliydi. -Sen neden benimle geliyorsun bir söylesene? Ablasının gözünden hiç bir şey kaçmazdı. Şimdi geçen hafta sizin mağazada işe başlayan kızı görmeye geliyorum dese kesin izin vermezdi. -Aynı yöne gideceğiz abla. Burçin inanmayan gözlerle bakıyordu. Kesin bir şey çeviriyordu ve söylemiyordu. -Yine kimin peşindesin? -Aaaa abla ayıp ama.. -Sus ablaya cevap verme. Sen yine birini bulmuşsundur. Söyle kim o? -Görende her hafta bir kız ile geziyorum sanacak. İşte buna sadece gülerdi, çünkü tamda böyle biriydi. Ciddi ilişki kurmaz kısa süreliğine takılırdı. Tabi kızlara baştan söylerdi,ama bu çoğu zaman işe de yaramazdı. Adam yakışıklıydı ve bir karizması vardı. Tanıyan bırakmak istemiyordu. Sonra o kızlar ile de uğraşmak zorunda kalıyorlardı. -Kokusu çıkar,ama şunu unutma bela istemiyorum. Kıraç ellerini kaldırıp teslim oldu ve güzel gülüşünü hediye etti. Bu sırada otobüs gelmiş birlikte binmişlerdi. Mağazaya vardıklarında Bengü kardeşinin arkasından içeri girdiğini görünce yine şüphe ile baktı. -Buraya kadar geldik kankama selam vermeden gitmek ayıp olur. İşte bir de bu konu vardı. Çağla ile burada çalışmaya başlaması ile tanışmışlardı. Kız geldiğinde yirmi yaşındaydı. Liseden sonra okuyamamış ve ailesine destek olmak için bir çok yerde çalışmıştı. Tam üç yıldır da buradaydı. Sessiz,iyi kalpli ve çalışkan bir kızdı. Kıraç nasılsa onunla çok iyi anlaşıyordu. Aralarında bir şey olmadığını herkes bilse de kızı üzmesinden korkuyordu. Sonuçta kardeşi çok can yakıyordu. Kıraç ablasının yanağını öpüp Çağla'nın yanına doğru yürüdü. Kıyafet yerleştirmek için koyduğu merdivene güldü. Elini uzatıp yetişeceği yere kankası ancak böyle ulaşabiliyordu. -Günaydın! Yardım ister misin? Çağla duyduğu sesle neredeyse dengesini kaybediyordu. Düşmemek için merdiveni tuttuğunda Kıraç yanı başındaydı ve gülümsüyordu. Gözlerini kaçırıp "Günaydın."dedi. Her seferinde sesim daha gür çıkacak dese de gördüğü gözler bütün her şeyi unutturuyordu. Kıraç, üç yıldır tanığı kızın sessiz cevaplarına ve çekingen tavırlarına alışkındı. Belki de bu yüzden onu değer veriyordu. Her şeyini rahatça konuştuğu küçük kız olarak görüyordu. -Soruma cevap vermedin. Merdivene dayandığında yine utangaç tavırları gülümsetti. Oysa o küçük kalbi nasıl etkilediğinin farkında bile değildi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD