DİKKAT: Bu bölüm yetişkinlere yönelik (+18) unsurlar ve betimlemeler içerir.
.
Gök gürlemesiyle sıçradığımda uzandığım yatakta görüş açıma giren tavanla kaşlarım çatıldı. Doğrulmaya çalıştığımda ise başıma saplanan ağrı ile acıyla inledim ve elim başımı buldu. Ne olduğunu yavaş yavaş hatırlamaya başladığımda gözlerimi kıstım.
Arslan beni sırtına atıp bu odaya kadar taşımıştı. Kimin odasıydı bilmiyordum ama Arslan'ın olamayacak kadar beyazdı. Arslan beni gitmemem için zorla buraya kilitledikten sonra evin hizmetçilerinden orta yaşlı tatlı bir kadın bana ayılmam için Türk kahvesi getirmişti. Adının Aysel olduğunu ve benimle tatlı tatlı konuştuğunu sonrasında da mayıştığımı hatırlıyordum. Peki benim üzerimi kim değiştirmişti?
Komodinin üzerinde duran bardaktaki suya uzanıp yavaşça içtim. Yataktan kalktığımda üzerimi kontrol ettim. Beyaz bol bir tişörtten başka bir şey yoktu. Kalçalarımı yarım yamalak kapattığından siyah iç çamaşırım hareket ettikçe belli oluyordu. Odadaki aynaya gittiğimde hafif karışmış saçlarımla karşılaştım. Ama üstümü kim değiştirdiyse makyajımı da temizlemişti. Ellerimle uzun, dalgalı saçlarımı düzeltirken gök tekrar gürleyince istemsizce tekrar sıçradım.
Gök gürültüsünden çok korkmazdım. Çok içki içtiğim için miydi bilmiyorum ama sanki kafamda çakıyordu şimşekler. Aynadaki yorgun ela gözlerim duvarda duran saate kaydığına gece iki buçuk olduğunu gördüm. Ama uykum kaçmıştı. Sessiz adımlarla kapıya ilerlediğimde kapı kolunu sessizce tutup indirdim. Açıldığında kilitli olmamasına şaşırırken kafamı hafifçe dışarı uzattım.
Etraf sessiz ve karanlıktı. Burası üst kattı ve ilk defa görüyordum. Koridorda birçok oda olduğunu gördüğümde yavaşça odadan çıktım ve kapıyı sessizce kapattım. Küçük adımlarla koridorda ilerlediğimde koridorun ileriden sola saptığını gördüm. Oraya gelene kadar birkaç kapının banyo ve boş odaya açıldığını fark etmiştim. Adımlarım oraya dönerken tam karşıdaki kapının aralık olduğunu fark ettim.
Merakım baş gösterirken sessizce ilerleyip hafif aralık kapıdan içeriyi görmeye çalıştım. Gördüğüm şeyle yutkunamazken istemsizce tırnaklarımı elime geçirdim.
Arslan üstü çıplak bir şeklide geniş yatakta yatıyordu. Altında sadece siyah bir eşofman vardı. Onu ilk defa üstsüz görüyordum ve ne kadar kaslı ve büyük cüsseli olduğunu bir kez fark ediyordum. İplerinin gevşek olmasıyla hafif aşağı kaymış eşofmanından adonis kası da gözüme çarptığında gözlerimi hızla kaçırdım.
Bakmamam gerekiyordu. Hatta hızla bu evden çıkmam gerekiyordu. Ama kendimi durduramadığımda yavaşça kapıyı açıp içeri girdim ve geri kapattım. Büyük yatak sağ taraftaydı ve tam karşısı büyük boy camlarla kaplıydı. Sanırım terasa açılıyordu. Ne kadar yağmur yağdığını oradan fark ettiğimde bir kez daha gök gürledi ve odanın içi kısa bir anlığına aydınlandı. Siyahların hüküm sürdüğü odada gözlerim tekrar Arslan'a kaydığında yavaşça yanına yaklaştım.
Derin bir uykuda mıydı bilmiyordum ama yüzü hiç görmediğim kadar sakindi. Yüzünün ne kadar kusursuz olduğuna bir kez daha şaşırırken her bir ayrıntısını ezberlemeye çalıştım. Sadece sol kaşında eski bir kesik izi vardı.
Sağ kolunu tamamen kaplayan dövmelere baktığımda bir süre izledim. Bir kolu karnında bir kolu başının altındaydı. Kolunu başının altına koyduğu için pazuları ayrı bir şiş duruyordu. Gözlerim karnındaki eline kaydığında sargıyı görmemle kaşlarım çatıldı. Cam yüzünden kesilen eliydi. Sargının üstü hafif kanlanmıştı.
İstemsizce elim sargının üzerine kayarken birden bileğimin kavramasıyla yerimde sıçradım ve ağzımdan ufak bir çığlık kaçtı.
Arslan bileğimi sertçe tutup çektiğinde birden kendimi yatağın ortasında onun altında buldum. Büyümüş gözlerim loş odada zümrütlerini bulduğunda iki tarafımdan yatağa sabitlediği bileklerime bakıp yutkundum. Gözleri yüzümde dolandığında kaşları hafifçe çatıldı.
"Asena?" boğuk sesi kulaklarıma dolduğunda nefesim neredeyse kesilecekti. Gözlerindeki şaşkınlık başka bir duyguyla karışıp karardığında, "Burada ne arıyorsun?" diye fısıldarcasına konuştu.
Kelimelerim aklımda dolanırken ne söyleyeceğimi bilemedim. Kalbim deli gibi atıyordu. Nefesimi düzene sokamıyordum. "Ben..." diye fısıldadığımda gözleri dudaklarıma düştü. Bu hareketi daha çok aklımı karıştırırken kendimi açıklamaya çalıştım. "Gök gürlüyordu... Ben etrafa bakmak istedim... Tesadüfen buraya girdim."
Söylediklerime inanmıyormuş gibi kafasını hafifçe yana eğip gözlerini kıstığında kaşlarım hafifçe çatıldı. "Gerçekten." dediğimde sırıtacak gibi oldu.
"Ve sonra yanlışlıkla bana dokundun, öyle mi?"
Kulaklarıma kadar kızardığımı hissettiğimde gözlerimi kaçırdım. Bu halimden keyif aldığı her mimiğinden belliyken bileklerimi ellerinden kurtarmaya çalıştım. "Sadece elini merak etmiştim. Sen de niye uyuma numarası yapıyorsun." dedim tersçe. Bileklerimi daha sıkı yatağa bastırdığında, "Bırakır mısın?" dedim. Fakat bakışları arasında sesim sadece fısıltıdan ibaretti.
Gözleri bir anlık vücudumu taradığında gözlerinin koyulaştığına şahit oldum. "Merak ettin?" dediğinde sesi öyle bir tondaydı ki tüylerim ürperdi. "İnsanlara izinsiz dokunmaman gerektiğini bilmiyor musun, avukat?"
Kokusu burnuma dolduğunda yutkundum. Şu an üzerimde olması bana hiç iyi gelmiyordu. Çünkü vücudum istemediğim tepkiler veriyordu.
Bakışlarının bacaklarıma kaydığını fark ettiğimde benim de bakışlarım aşağı kaydı. Tişörtüm katlanarak neredeyse iç çamaşırımı belli ediyordu. Bileklerimi sıkıca kavradığı için hafifçe kıvranarak tişörtü düzeltmeye çalıştım. Bu hareketimle tişört daha çok yukarı sıyrılırken Arslan'ın boğuk gülüşü kulaklarıma doldu. Yanaklarımın yandığını hissederken, "Bırak beni!" dedim.
Sırıtışı tehlikeli bir hal alırken bakışları dudaklarıma kaydı. "Bırakırım." dediğinde zümrütleriyle elalarım buluştu. "Ama bir şartla."
Kaşlarım hafifçe çatılırken kafasını yana eğdi. "Ödeşmemiz gerek, Asena."
Anlamaz bakışlarım yüzünde dolaştığında sanki çok masum bir şeyden bahseder gibi, "Bana izinsiz dokundun." dediğinde bu cümlenin sonunun nereye varacağını biliyordum. Bakışları dudaklarımdayken çenesi kasıldı. Koyulaşmış zümrütlerini gözlerime çıkardı. "Benim de sana dokunmam gerek."
Vücudum gerilirken bunun heyecandan olması yüzüme bir tokat gibi çarptı. Onun dokunuşlarını deli gibi istiyordum. Onun da vücudunun bana dokunmak için verdiği tepkileri fark ediyordum. Söyledikleri sadece bir bahaneden ibaretti.
Kalbim ağzımda atarken onun duymasından korktum bir an. Göz bebeklerimin büyüdüğüne emin olduğum gözlerimi kaçırdım. "Saçmalama." dediğimde kaşlarımı hafifçe çattım. "Hem neden kabul edeyim? Zaten bileklerimi sabaha kadar böyle tutamazsın."
Bakışlarım onu bulduğunda ifadesinde farklı bir duygu gördüm. Söylediğim şeyle gözleri kararırken bana doğru eğildi. Nefesim tekrar düzensizleştiğinde bakışlarım dudaklarına kaydı. Dudakları dudaklarıma değecek kadar yaklaştığında alay eder gibi kulağıma doğru eğildi. Nefesi boynumu yakarken gözlerimi kapattım. "Sabaha kadar neler yapabileceğimi tahmin bile edemezsin."
Cümlesi bir fısıltıyla kulaklarıma dolduğunda kasıklarımdaki sızlamayı engelleyemedim. Vücudumun yanmaya başladığını hissediyordum. Neyi ima ettiğini düşünmek bile bacaklarımı titretiyordu.
Kalbimin deli gibi attığını hissetmiş gibi dudaklarını boynumdan tam şah damarımın üzerine bastırdığında vücudum bir ip gibi gerildi. Bilinçsizce tırnaklarımı avuçlarıma sapladım.
Dudaklarını hafifçe geri çektiğinde onun da kaslarının gerildiğine şahit oldum. Daha fazlasını istiyordu. Bunu hissediyordum. Yutkunduğunu duyduğumda tekrar dudaklarını boynumda hissetim. Derimi dudakları arasına alıp dişlediğinde ağzımdan küçük bir inleme kaçtı. Bunu duymak onu daha da delirtmiş gibi dudakları boynumu talan etmeye başladı.
Ona yer açmak için boynumu bilinçsizce diğer tarafa çevirdiğimi fark ettiğimde bir utanç dalgası vücuduma yayıldı. Yanaklarımın ateş gibi yandığını biliyordum fakat o an bunu umursamadım. Dudaklarının dokunuşları arasında ateş gibi yakan dilini hissettiğimde dudağımın kenarını dişledim. Avucumu tırnakladığımı hissetmiş gibi bir eli avucuma kaydı ve ellerimizi kenetledi. Bu hareketi kalbimin teklemesine sebep olduğunda daha da aşağılara kaydığını hissettim.
Dudakları köprücük kemiğime geldiğinde önce sertçe dişledi. Isırdığı yerin acısını üzerinde gezdirdiği dili alırken emdiğini hissettim. Her dokunuşu kendimi kaybetmemi sağlarken artık kendimi tamamen ona bırakmak üzereydim.
Dudaklarını birden tenimden ayırdığında bu hareketiyle neredeyse sızlanacaktım. Yüzünü yüzüme hizaladığında bakışlarının ne kadar değiştiğini gördüm.
Şu an benim de ona nasıl baktığımı merak ediyordum. Fakat ondan farkım olmadığına neredeyse emindim.
Gözleri dudaklarıma düştüğünde öyle bir yavaşlıkla eğildi ki artık sabrımın sonlarındaydım. Dudaklarını bir tüy gibi dudaklarıma bastırdığında gözlerim kapandı. Dokunuşunun nazikliği beni bir kez daha kendimden geçirirken dudaklarımı hafifçe araladım. Alt dudağımı da aynı yavaşlık ve naziklikle kavradığında artık çıldırmak üzereydim.
Kendini geri çektiğinde baygın gözlerim kararmış gözlerine çıktı. Kendine engel olmaya çalışıyormuş gibi çenesini sıktığında ellerini bileklerimden çekip başımın iki yanına yatağa yasladı.
Ne yapacağımı bekliyormuş gibi bana baktığında yutkundum. Ödeşmiştik. Artık gidebilirdim. Fakat bunun için tek bir hamle bile yapamıyordum. Nefesim düzensizleşirken yutkundum.
"Şimdi ödeştik."
Bakışları dudaklarımdayken boğuk sesiyle söylediği cümleyle kafamı hafifçe salladım. "Ödeştik." dediğimde benim de gözlerim dudaklarındaydı. Saniyeler saatler gibi geçerken bakışlarımız buluştu. Sabrım son demlerini almışken yutkundum.
Kalbim aklıma ihanet ederken ellerimi onun boynuna dolayıp sertçe kendime çektiğimde bunu bekliyormuş gibi dudakları açlıkla dudaklarıma yapıştı. Zevkle inlediğimde vücudu kasıldı. Büyük eli belimi kavradığında vücutlarımızı birbirine yapıştırdı. Bu öpüşmemizi şiddetlendirirken tutku artık kanımıza karışıyordu.
Elinin biri tişörtümün altına kayarken vücudum gerildi. Eli karnımı bulduğunda nazikçe okşarken yavaşça yukarıya doğru kayıyordu. Tişört de eliyle birlikte yukarı sıyrılırken elinin göğsümü kavradığını hissettiğimde sertçe dudağını ısırdım.
Nefesimiz kesilirken dudakları çeneme, oradan da boynuma kaydı. Ellerim hala boynundayken ensesindeki saçlara tırnaklarımı sürttüm. Bu hareketimle tahrik olmuş gibi hırlayıp boynumu dişlediğinde inledim.
Dudakları tişörtümü geçip göğüs hizama geldiğinde yutkundum. Bakışları bana dönerken göğsüme doğru eğildi. Bakışlarını gözlerimden ayırmadan sütyenimin bir kısmının açık bıraktığı dolgun göğüslerime dudaklarını bastırdı. Derin bir soluk almama sebep olurken dudağımın kenarını dişledim.
Keskin bakışları hırsla göğüslerime döndüğünde sertçe emerken dilini gezdirdiğini hissettim. Kafamı geri attığımda bir elimi omzuna koyup tırnakladım. Kafasını kaldırıp tekrar boynumu öptüğünde kulağıma fısıldadı.
"Saatler önce göğüslerine dökülen içki yüzünden mi bilmiyorum," dediğinde eli göğsümün üstünden karnıma doğru kaymaya başladı. "Ama beni sarhoş ediyorsun, Asena."
Söylediği şeyle eli daha da aşağı kayarken karnım gerildi. Tam kulağımla boynumun arasını öptüğünde boğukça inledim. Eli iç çamaşırımın üzerine geldiğinde ise koyu bakışları bana döndü. Hiçbir ifademi kaçırmak istemiyor gibi gözleri yüzümde dolandığında eli iç çamaşırımın üstünden aşağılara kaydı. Parmaklarını en mahrem noktalarımda hissettiğimde gözlerim geriye kayarken kafamı yastığa attım.
"Arslan!"
Adını inlediğimde bakışları öyle bir karardı ki vücudumun ürperdiğini hissettim. Elleri ustaca en hassas yerlerde dolaşırken bacaklarımın hafifçe titremesini engelleyemedim. Elinin sıcaklığını incecik kumaş üzerinden hissederken beni okşamaya başlamasıyla tırnaklarımı sırtına geçirdim. Bu hareketimle alt dudağımı kavrayıp ısırdığında zevkin her tonunu hissediyordum. Nefesim düzensizleştikçe kalp atışım ritmini kaybediyor ve kendine yeni bir ritim buluyordu.
Elinin dairesel hareketleri aklımı kaybetmeme sebep olurken göğüslerimi ısırdığını hissettim. Daha önce hissetmediğim bu zevk tüm vücudumu sararken sadece parmakları sonum olacaktı.
Bir süre sonra elini yavaşça oradan ayırdı ve yukarı doğru çıkardı. Parmakları iç çamaşırımın lastiğinde gezdiğinde elini yakalayıp onu durdurdum. Bakışları bana dönerken bir an istemediğim için onu durdurduğumu düşünmüştü sanırım. Çünkü gözlerindeki anlık kırıklığı görmüştüm.
Elimi elinden çekerken onu omzundan itip üstümden kaldırdım. Yan tarafa doğru çekilirken dik bir pozisyonda yatağa oturduğunda, bacaklarımı iki yanından sarkıtarak kucağına oturdum. Gözlerindeki şaşkınlığı görmemle hafifçe sırıttım.
Ne yapıyordum bilmiyordum ama durmak istemiyordum. Dursun istemiyordum...
Ellerimi boynuna sarıp dudaklarına eğildiğimde elleri belimi kavradı. Dudaklarımız tutkuyla tekrar birleştiğinde kucağına tamamen oturarak kendimi ona bastırdım.
Bu hareketimle boğukça inlerken çıkardığı en ufak inleme bile iç çamaşırımdaki ıslaklığı hissetmemi sağlıyordu.
Dudaklarından yavaşça ayrıldım. Yüzüm ne kadar kızarıktı bilmiyordum ama onun gözlerine bakarken yanaklarımın yandığını hissediyordum. Bakışlarındaki şaşkınlık yerini şehvete bıraktığında kalçamı yavaşça hareket ettirerek kendimi ona sürttüm.
Bakışları daha çok karardığında büyük elleri kalçalarımı kavrayıp sıktı ve beni daha çok kendine bastırdı. Bu hareketiyle kafamı geriye atıp inlerken dudaklarını boynuma bastırdı.
Üstte olan bendim ama ipler hala onun elindeydi. Dominantlığı her şekilde kendini belli ediyordu. Yavaşça hareket etmeye başladığımda tırnaklarım ensesini hafifçe çiziyordu. Altımda hissettiğim sertliği büyürken bundan tahrik olduğunu biliyordum.
Dudaklarımı onu taklit edercesine boynuna bastırdığımda yutkundu. Dokunuşlarıma verdiği tepkiler hoşuma giderken boynunu yavaşça emdim. Tadı ve kokusu nefesimi keserken kendimi tutamayarak ısırdım. Elleri kalçalarımı daha çok sıkarken birden odanın kapısı tıklatıldı.
Kafamı hızla kaldırdığımda üstünden inmek için yeltendim. Aceleyle hareket ederken ayağımın çarşafa takılmasıyla yeri boyladığımda kafamı neredeyse komodine çarpacaktım. Arslan'ın elini komodinle arama koymasıyla düşüşüm yavaşlarken onun gülmemeye çalışan bakışları bana döndü.
"İyi misin?" diye fısıldadığında ters bir bakış attım. Düştüğüm yerde bacak bacak üstüne atıp, "İyiyim ya, yerler biraz soğuk ama idare ediyoruz işte!" diye dalga geçtiğimde bu hareketimle iç çamaşırım tekrar ortaya çıkmıştı. Arslan'ın bakışları istemsizce oraya kayarken çenesi kasıldı ve yutkundu.
"Arslan Bey," diyerek bana kahve getiren kadın yavaşça kapıyı araladığında yatağın kenarına iyice sokuldum. "Misafirinizi odasında bulamadım. Haber vermek istedim."
Aysel Teyze açıklayabilirim...
İçimdeki ses, 'Neyi açıklayacaksın, gerizekalı? Her şey ortada!' diye bağırırken kafamı sağa sola sallayıp onu susturdum.
Arslan gece lambalarından birini yakarak kadına döndü. "Tamamdır, Aysel Sultan. Ben bakarım." dediğinde kadın iyi geceler dileyip odadan çıktı.
Derin bir nefes alırken dizlerimin üstüne çıkıp etrafa baktım. Arslan bacaklarını yataktan sarkıtmış, dirseklerini dizlerine dayamış sırıtarak bana bakıyordu.
"Çok mu komiğim?" diye sitem ettiğimde çenemi kavradı. Dudaklarıma eğilip öptüğünde az önce hiçbir şey yaşamamışız gibi gözlerimi irice açtım.
"Çok güzelsin." diye fısıldadığında yutkundum.
Kızardığımı hissederken hızla yerden kalktım. O, bu halime gülerken ben ona bakmadan üstümü çekiştirerek düzelttim.
"Ben gidiyim." diyerek kapıya yöneldiğimde elimi tuttu. Bakışlarım ona düşerken yataktan kalktı. Uzun boyuna ve vücuduna kafamı kaldırarak bakarken yutkundum.
"İyi geceler, Asena."
Gözlerimiz buluştuğunda eridiğimi hissettim. Elimi yavaşça bıraktığında hiçbir şey söylemeden hızlı adımlarla odadan çıktım. Uyandığım odaya geri dönerken kapıyı hızla kapatıp sırtımı yasladım. Elim alnıma giderken yüzüm ateş gibi yanıyordu.
Ne yapıyordum ben?
Aslında doğru soru; Arslan ne yapıyordu bana?