* Dila İçindi...*

1525 Words
Rüya, dışarıdan gelen gürültüyle uykusundan uyanmıştı. Gözleri hemen birlikte uyuduğu Dila'yı arayınca hemen yerinden doğruldu. Dila yanında yoktu ve bir an endişelenmişti ki, dışarıdan gelen kahkaha seslerinde Dila'nın sesini seçmesi kolay olmuştu. Çadırından çıkan Rüya, karşındaki ekibi o halde görünce büyük şaşkınlık geçirmişti. Dila, 6-7 asker ile yemek yapıyordu. Barlas, ateşe odun eklerken Rüya'yı farketti ve tek kaşını kaldırarak ; "Kampa gizlice sivil sokmak ha üstteğmenim!?" dediğinde Rüya mahçup şekilde gülümsedi. " Yüzbaşım vallahi keyfiye değil, çok acil bi-" " Ben anlattım her şeyi, merak etme salçalı patatesli soğan kavurması yaparsam sana kızmayacakları için söz verdi." dedi Dila tüm tatlılığıyla. Kızın söylediğine bir kaç asker ona bakara tebessüm etmişti ve bunu farkeden Rüya ; " ŞŞŞT! Bana bakın , Dilamı rahatsız edecek en ufak şeyde biterseniz, en önemlisi yan gözle bakanın oyarım gözünü!" derken sona doğru dişlerinin arasından tıslamıştı. Dila utangaç tavırla patatesleri küp küp doğrarken Barlas gülerek muma dönmüş ekibe baktı. Rüya'nın sözleri tabi ki de ona değildi. Herkes işine bakarken Rüya, Dila'nın yanına oturup izlemişti. Yetimhanede yedikleri en güzel yemekti bu. " Benim için mi?" demişti şımarıkça. " Yok, arkadaşların istedi." dediğinde Rüya'nın kaşları hayretle yukarı kalkmıştı. " Hayret! Et , kuzu pirzola falan istemediler yani?" O sırada Barlas araya girmişti. " Keyfimizden et yiyoruz sürekli sanki! Kimse yemek yapmak istemiyor, en kolay et pişirmek. Tuzlayıp atıyorsun ateşe kendiliğinden pişiyor. " demişti alayla. Rüya burda ona bir gönderme yaptığını anlamıştı ama sadece göz devirdi. Kadın diye yemeği ondan bekleyemezlerdi. Ekip keyifle yemeği hazırlarken Rüya, Barlas'ı yanına çekip uzaklaştıklarında ; " Yüzbaşım , şu Rusya'da bir tanıdığınız vardı ya sizin. Dila ve ailesini oraya gizlice sokmamız lazım." " Rüya, böyle bir tehlike-" " Ya yüzbaşım, biliyorum tehlikeli de şu bizim Sergei ve ekibine desek. Onlar arkeriyeye soksalar sonra Moskova'ya gitmeleri için çabalasalar. Siz derseniz kbul ederler .. . Lütfen!" demişti genç kız bütün şirinliğini kullanarak. Bahsettiği Sergei kişisi bir Rus askeriydi. Barlas ile yakın arkadaşlıkları vardı daha doğrusu çıkar ilişkisi denilirse daha doğru olurdu. " Tamam, bir sorarım ." dediğinde Rüya " Şimdi sorman lazım. Güneş battıktan sonra Midyat'a gidip Dila'nın ailesini getireceğiz. " demişti. " Benim bundan neden haberim yok !" " Oldu ya şimdi yüzbaşım." derken , normal bir konuyu konuşuyor gibiydi. Barlas bu kızla inatlaşmak dahi istemiyordu. Zaten ne zaman işi düşse ' Yüzbaşım ' derdi Rüya. " Kafana göre yine bir şeyler planlamışsın, uygulamışsın..Şu başına buyruk hareketlerin bir gün sadece senin başına değil hepimizin başına iş açacak biliyorsun değil mi?" " Bir sorun olursa tüm sorumluluk bende. Dila benim için çok önemli Yüzbaşım , onu o halde Midyat'ta bırakıp gelemezdim." " Tamam Rüya, ne dersem deyim ikna edeceksin zaten. Ben şimdi arayım sen geç." dediğinde Rüya selam vererek Dila'nın yanına gitti. Büyük aliminyum tencerede pişen yemek o kadar güzel kokmuştu ki burnuna , iştahı kabarmıştı. "Rüya!" Barlas'ın ona seslenmesiyle yerinden kalktı ve yanına gitti. " Konuştunuz mu?" " Evet, tamam dediler ama yarın gece gidecekler. Ona göre ayarlarız." " Sen birtanesin Barlas ya!" deyip sarılınca " İşin bitti tabi, Barlas dersin." deyip sarılmıştı oda. Dila'nın onları çağırması ile birbirinden ayrılıp kahvaltı sofrasına geçtiler. Keyifli muhabbetin eşliğinde kahvaltılarını yaptılar. Hava karardıktan sonra , Rüya, Barlas ve Melih sivil kıyafetlerini giydikten sonra Midya'ta gitmek için hazırlardı. Dila , diğer ekiple kalacaktı ve çadırdan çıkmayacaktı. Yola çıkan üçlü bir saat sonra Midyat'a gelmişlerdi. KORLU konağına geldikleri vakit ortalık savaş alan gibiydi. Bağırış çağrışlar dört bir yerde yankılanırken bütün mahalleli evlerine girmişti. Konağın avlusunu tırmanan ekip, içeriyi izlemeye koyuldular. Zahidoğlu aşiretinin en yaşlısı Rohat ağa, arkasında büyük kalabalıkla avluda tehditler savuruyordu. Rüya'nın gözleri Dila'nın annesi ve babasını ararken Şahan ağnın arkasında duruyorlardı. " Dila nerede!?" " Kaçmış diyorum, yok!" demişti Şahan ağa. " Ne demek kaçtı lan ! Kiminle?" dediğinde " Yavuklusuyladır." demişti Yunus öfkeyle. " Akşam buluruz getiririz dediniz saat kaç oldu ortada yok! Cihat desen kızımla ortada yok! Ne yapayım lan size ben şimdi!" dedi ve silahını bir el havaya ateşlemişti. Aşağıda tartışma gittikçe alev alırken Rüya , Barlas'a döndü ve fısıltı ile "Ben arka bahçeyi dolanacağım siz burada kalın." dedi ve duvarlardan atlayarak aşağı inmişti. Dila'nın annesinin dikkatini çekebilirse onu yanına çağırıp konuşacaktı. Evin duvar kenarlarından ilerleyen Rüya, temkinli ve sessizdi. Dila'nın annesi Rojin , görüş alanındayken Rohat konuştu. " Yarın sabaha kadar müddet, eğer Dila gelmezse kan dökülür. Kimin canını alırım bilmem . " dedi ve getirdiği kalabalıkla birlikte konaktan çıkmıştı. Herkes endişeli haldeydi ve avludan yukarı merdivenleri çıktılar. Rojin hanım, ağlayarak Dila'nın odasına doğru yöneldi. Bu Rüya'nın eline geçen en büyük fırsattı. Hem kadını arkasından ilerledi ve o içeriye girip kapıyı kapatacakken Rüya kapıyı tutup içeri attı kendini. Kadın korkuda çığlık atacakken eliyle ağını kapatıp arkasından kulağına fısıldadı. " Dila iyi, ben götürdüm. Elimi çekeceğim ve bağırmaacaksın." demişti fısıltıyla. Kadın başıyla onaylarken arkasını dönerek maskeli kişiye baktı. İlk başta erkek sanmıştı fakat başındaki şapkayı , Rüya çıkarınca kadın olduğunu anlamıştı. " Kimsin sen!" " Boşver kim olduğumu , Dila'nın arkadaşıyım. Sen ve eşini almaya geldim. Vaktimiz yok ! Kocana söyle bir saat sonra konağın arka bahçe kapısından çıkın birlikte. Dila'ya götüreceğim sizi." " D-Dİla iyi mi?" dediğinde Rüya istemeden de olsa alayla baktı. İçinden ' 17 yıldır merak etmedin, bir gündemi merak ettin.' diye geçirdi. " İyi merak etme. Dediğimi yapın siz. " " Kaçacak mıyız yani?" " Evet, ölmek istiyorsanız orası ayrı." demişti ifadesizce. " T-tamam. Geleceğiz." dediğinde, Rüya dışarıdan gelen seslere karşı hemen camdan çıkarak gözden kayboldu. Baran ve Melih'in yanına gittiğinde yerlerni almışlardı. Bir saat sonra Rojin ve kocası Halis ,merdivenleri inerek onlara doğru yürümeye başaldılar. Etafını kolaçan eden ikili tanımadıkları insanların yanına geldiğinde " Hazırsanız gidelim." demişti Barlas. " Nerden bileceğiz sizin Dila'nın arkadaşı olduğunuzu?" diye sordu Halis. " Dila'nın incire alerjisi var, en sevdiği yemek karnıyarık,..sayım mı daha? Yoksa gidip yolda mı konuşalım." demişti sinirli bir edayla. Adam bir şey diyemedi ve başıyla onaylarken tam arkalarını dönmüştü ki bir ses geldi. " Beni bırakıp, kaçmak ha!" demişti Şahan ağa bütün hiddetiyle. Üç asker arkasını dönmedi ve öylece kaldı. Rojin ve Halis babalarına döndüler. " Baba...biz .." dedi ama devamını getiremedi. Şahan merdivenleri inerken elleri arkada bağlıydı. " Bende geleceğim o halde." demişti fakat Rüya arkasını dönerek " Koca göbeğinle arabaya sığmazsın ihtiyar!" demişti tehditkar sesiyle. " O zaman onlarda gidemez." " İzin istemedim." " Dila'yı kaçırdın şimdi annesi babası ha! O beni istemedi mi?" demişti alayla. Rüya'nın gerilen sinirleri Barlas'ın ikazı ile dizginlendi. Elini attığı silahını bıraktı ve duruşunu dikleştirip iki adım ileri gitti. " Sen istemedin ya onu. O neden isteyecekmiş ?" demişti. Şahan ağa kızı takmadı , Rojin ve Halis'e baktı. " Siz gideceksiniz, tek KORLU ben kalacağım ve kurban ben edileceğim öyle mi? Yok öyle dünya !" dediğinde piç sırıtışına karşı Rüya tehlike sezdi. Etrafına bakındığında penceredeki kişiyi gördü. " Roj-" demeye kalmadan silah ateşlenip kadın yere yığıldı. İki kişi elindeki silaha sarınıp Halis'e doğrulttuğunda , Rüya penceredeki kişiyi vurmuştu. Şahan istifini bozmadan baktı karşındakilere. Halis ise yerde yatan karısını kollarına alıp ağlamaya başladı. Bu Rüya 'nın hesaba katmadığı bir şeydi. Rojin'e eğileceği sıra " Şahan ağa!" sesi tüm konakta inleyince Barlas Rüya'nın kolundan tutarak geriye çekti. " Gitmemiz gerek kimliğimiz açığa çıkarsa yanarız, Dila da aynı şekilde." diye fısıldadı kulağına. " Annesini babasını almadan gidemem. Söz verdim!" " Rojin öldü. " dediğinde Rüya inanmak istemedi. Arkadaşına ne diyecekti. Anneni kurtaramadım mı? " Olmaz siz gidin! " Birbirine dönük konuşan üçlü anlaşmaya varamamışken, Barlas tam bir şey diyecekti ki gözleri bir yerde takılı kaldı. Şahan silahını Rüya'nın kafasına dayamış ve iğrenç gülümsemesi ile Barlas'a baktı. " Zahidoğulları geldi , onlara anlatın derdinizi, o yüzden gidemesiniz!" Bu kez Barlas, ona alayla baktı ve " Gerçekten mi?" demişti. " Napıyım?" diyen Melih'e , Barlas " Nasıl istersen." demişti. Melih, tek hamlesi ile Şahan'ın elinde ki silahı almıştı. Arka taraftan sesler gittikçe yaklaşırken, onları bulmaları an meselesiydi. " Gidin!" diyen Halis, çoktan babasının arkasından kafasına silah dayamıştı. Şahan, gözlerindeki hayal kırıklığı ile " Babanı mı öldüreceksin?!" demişti ama Halis onu takmadan Rüya'nın gözlerinin içine baktı. " Kimsin bilmiyorum ama Dila'nın incire olan alerjisini biz geçen sene öğrenebildik. Naif bir kız olsa da zayıf noktasını göstermeyi hiç istemezdi. Bunu biliyorsan belliki ona yakınsın. Ben onları oyalacağım siz gidin hemen." dediğinde Rüya başını hayır anlamında sallamıştı. " Dila'ya ne diyeceğim ben! Siz gelin bizimle, hiç değilse Dila'ya teselli olursunuz." " Geliyorlar vakit yok, ben gelemem. Kızıma layık bir baba olmadım onu koruyamadım , annesini koruyamadım. Ne yüzle bakacağım ona. Dilama iyi bak, onu her şeyden koruyun olur mu?" Rüya hala gitmemekte ısrarcı iken Barlas kolundan çekiştirdi. Güç bela bahçe kapısından çıkartırılırken " Son bir şey ." demişti Halis'e dönüp bakarak. " 17 yıl neden aramadınız. Bulmanız kolaydı halbuki?" dediğinde Halis, dolan gözlerle acıyla gülümsedi. Kendine kızgındı ve utanıyordu...yüz ifadesinden çok belliydi. " Aşirete verecek kızım vardı. Biliyorum çok kötü bir babayım ama Dila'yı tanıyınca ne kadar harika bir kız olduğunu gördüm. Sonra vazgeçtim ve hayalini gerçekleştirmesi için çok uğraştım. lakin...ömrüm yetmeyecekmiş. Benim yerime siz yardımcı olun lütfen." Cümlesinin sonunda Rüya, ' Ben biliyordum' bakışı atarak elinde ki silahı onlara doğrulttu. Şahan'ın korkudan gözleri titriyordu ve Halis istifini bozmadan baktı. Razıyım yada hakettim bakışı mıydı? Ucundaki susturucu sayesinde ateşlediği silah ses çıkarmamıştı. Şahan kalbinden vurulunca " Dila içindi." dedi fısıltı ile. Sonrasında koşarak evlerin duvarlarından atlayarak konaktan uzaklaşırken, silah sesleri büyük bir gürültü kopardı Midyat'ın güzel sokaklarında...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD