* ALFA *
Turuncu gözler karanlığın içinde temkinle ilerlerken, açlık hissi onu giderek saldırganlık hissine boğuyordu. Kışın gelmesiyle avlanması da zorlanan kurt, ezbere bildiği ve neredeyse her gün uğradığı dağın tepesine ilerledi. Aç karnını doyurabilecek tek yer orasıydı.
Tepenin başında asaleti ile dikildi, dolunayı arkasına alan gri tüyleri ay gibi parlaktı. İlerde gördüğü topluluğu izledi bir süre. Kulaklarına işittiği ince kahkaha sesi onu heyecanlandırdı ve yerinde kıpırdandı. Başını yukarı kaldıran kurt, eşsiz sesi ile uludu.
" Heyy!!"
İstediği cevabı almıştı ve hızla tepeden aşağı inerek kamp ateşinin yedi metre ilerisinde durdu. Ona bakan koyukahverengi gözleri , keskin turuncuları ile seçebiliyordu. Askeri üniformanın içindeki kadın, elinde büyük bir poşetle ona ilerlerken kurt yerinde sabitti.
" Hoşgeldin Alfa !" diyen ince ses onun üç adım ilerisinde durdu ve poşeti açarak yere koydu.
" Bugün geç geldin, yeni sürünü de kaybettin diye gelmezsin sandım. "
Yere çöken asker, dizlerine çenesini koydu ve ellerini bileğinde kenetleyerek kurtun yemek yiyşini seyretti.
" Bugün ayırı bir soğuk var, sana közü hazırladım bizimkiler yatar birazdan nöbette ben ve Barlas var. Yani rahatsız olmazsın."
Kurt kadının söylediklerinden sadece Barlas'ı anlamıştı ve ağzındaki kemiği parçalarken boğazından hırıltıyı salmıştı. Buna kadın kıkırdadı ve üşüyen ellerini dudaklarına götürerek ısıtmaya çalıştı.
" Biliyorum pek haz etmiyorsun ama idare edeceksin. "
Kurt, büyük iştahla poşetin içindeki bütün kemikleri kısa sürede midesine indirirken, asker kalktı ve arkasını dönerek ilerledi. Alfa, poşetin başında durarak ateş başındaki kalabalık çadırlarına girişini izledi. Başındaki bordo bereyi çıkaran asker kadın, onu eliyle çağırdı. Alfa , yavaş adımları ve asil bakışları ile kadına ilerledi. Ateş başına geçtiğinde, közün sıcaklığı onu mutlu etmiş gibiydi. Yerine kurulurken arkasında hissetiği hareketliliğe yandan bakış attı.
Kadın , kamp sandalyesini onun hemen arkasına koymuştu ve oturduktan sonra botlarının ucunu kurtun kalçasının altına koydu. Bunu Alfa seviyordu ama sadece bu askerin yapmasına izin veriyordu.
2 yıl önce , sürüsüyle koyun sürüsüne saldırırken çoban tarafından vurulmuştu. Yaralı halde, ölmek üzere olan kurdu, bordo bereli Rüya kurtarmıştı. İki ay sakat ayağını ve yaralı karnını tedavi etmişti. O sırada onunla bağı kuvvetlenmiş minnetini göstermek için geceleri onunla birlikte nöbet tutardı.
Kurtlar normalde kamp ateşi ve dumandan hoşlanmazlardı. Tedavi sırasında buna zor alışan Alfa, sadece kamp ateşi köz halinde iken yanında durur ısınırdı. Rüya ve onun asker arkadaşlarını bir kaç kez yaşadıları terör saldırısana önceden haber verip, onları büyük bir tehlikenden kurtarmıştı.
" Alfa, bugün rüyamda ne gördüm biliyor musun? Böyle sahil kenarında, ayaklarım ince kumların içinde yürürken. Ayaklarım çıplaktı. Ay o kadar güzel bir histi ki. Şu botları giymekten bıktım artık. "
" Seni anladığını düşünüyor musun gerçekten?"
Gelen sesle birlikte, Alfa gözlerini devirir gibi karşısına bakmaya devam etti ve memnuniyetsiz şekilde homurdandı. Rüya, arkasına sandalye koyup oturan Barlas'a kısa süreli dönüp baktı.
" Bence anlıyor. "
" Anlasa, kesin bir gün birimizi yerdi. Sürekli bizi şikayet ediyorsun hayvana."
" Hayvan değil, kurt diyeceksin! Hem keşke yese, sizin dağnıklıınızdan baktım. " diyen kadına Barlas gülerek bakarak, sigarasından bir fırt çekmişti. Dolunayın, sisli havada görüntüsü büyüleyiciydi.
" Yarın gidecek misin Dila'ya? "
" Evet gideceğim, iki gündür gitmiyorum merak eder gitmezsem. " demişti Rüya.
" Tamam ama gece git, tehlikeli yeri atlatana kadar kurt sana eşlik etsin."
" Tamam mera-" demeye kalmadan Alfa yerinden birden doğruldu ve hırıltısı ile ileri yürüdü. Rüya hemen yerinden kalkarken, Barlas cephaneliğin başına geçti.
" Beyler kalkın, misafirlerimiz gelmiş." diyen Rüya'nın nazik emri ile askerler, kucaklarında uyurken tuttuğu silahlar ile çadırdan çıktı. Alfa onlardan önce tepeye temkinle yaklaşırken Rüya ve ekibi hemen yerlerini almıştı. Barlas koşarak kamp alanın arkasında kalan tepeye çıktı. Keskin nişancı silahıyla yerine kurulurken, diğer herkes Alfa'dan gelecek komutu bekliyordu.
Alfa, teröristlerin onu göremeyeceği tepeden izliyor , askerlerin görüş alanına, teröristlerin tamamen girmesini bekliyordu. Teröristlerin en arkasında kalan kilolu kişi de görüş alanlarına geldiğini anladığı vakit, kuvvetle uludu.
Ulumasıyla birlikte ateş sesleri etrafta yankılanırken , kurtun uzun uluması bitince askerlerinde işi bitmişti. Teröristler yerde cansız yatarken beyaz kar kana bulanmıştı. Rüya yerinden kalktı ve zıplayarak Alfa'ya el salladı.
" Teşekkürler Alfa! Yarın sana daha büyük bir ziyafet çektireceğim söz veriyorum. Bu sefer sadece kemik olmayacak." dediğinde turuncu gözler onu bir süre izledi. Ardından arkasını dönerek dağın zirfesinde gözden kaybolmuştu.
" Rüya, Midyat'ta gittiğinde bizede şırdan al burda pişirelim. "
" Öf Barlas, sende ulu sana da alayım." diyen kıza Barlas hemen ulumuştu.
" Sus Allah'ın cezası her kurt sürüsü bizim Alfa gibi değil , başımıza toplayacaksın. Her neyse toparlanında yerimizi değişelim."
" Bıktım ya yer değiştirmekten, daha geçen hafta değiştik ." diyen Gökhan'a göz devirerek baktı kadın.
" Napalım, silah seslerinden sonra herkesin başımıza toplanmasını mı bekleyelim ! Hadi çok konuşmayın çadırları toplamaya başlayalım."
"Ya geleni vuralım işte, zaten üç gün sonra muharebe karakoluna geçeceğiz!"
" Melih hadi!"
Az önce neşeli kızın birden değişen set bakışlarına Melih , ciddiyete bürünerek, çadırları toplamak için işe koyuldu. Rüya yeni kamp alanını nereye kuracağını haritadan bakarken, sinyal kesiciyi kapatıp telefonunu açtı. Dila'dan mesaj gelmişti üç saat önce.
-Rüyam, yarın geleceksin değil mi?" -
Rüya, özlediği kardeşi saydığı arkadaşının mesajını gülümseyerek cevapladı.
Rüya ve Dila..
Bebekken yetimhanede aynı kaderi yaşayan iki güzel kız. Yedikleri içtikleri ayrı gitmemiiti ve ikisi de haylaz oldukları için kimse evlat edinmek istememişti.
Dila, 17 yaşına geldiğinde onu, gerçek ailesi yanına almıştı. Tabi o süreçler, çok sancılı olsada ailesini yumuşak kalbiyle affetmişti. Tabi o yıllarda Rüya 20 yaşına gelmişti ve bordo bereli adayı olmuştu.
Rüya, Dila için görevini Nusaybin'de yapıyordu. Midyat'ta aşiretin kızı olan Dila'ya, bir saatlik araba mesafesi kadar uzaktı. Fırsatı olduğu her vakit onun yanına gidiyor gizlice hasret gideriyorlardı. Aynı kandan kardeş olsalar belki bu kadar sevemezlerdi birbirlerini. İkisi kimsesizken, birbirinin her şeyi olmuşlardı...
- Gelmez olurmuyum bal kızım, sen petibör pastamı hazır et !- yazdı ve gönderdi. Ardından tekrar sinyal kesiciyi çalıştırıp ekip arkadaşlarının yanına gittiğide azarlar şekilde konuştu.
" Lan Oğuz! Kaç kere dedim sana o öyle katlanmıyor diye, vallahi keşke Alfa dilimi anlasa da gelse sizi yese. Kurtulurdum hiç değilse!!"