AYAĞINA GELME

1012 Words
LİNA'DAN Babamın ölümüyle büyük bir yıkım yaşamıştım, benim bu dünyada sadece babam vardı, onu da kaybetmiştim. Paramparça olmuştum, şu koca dünyada yalnız başıma kalmıştım. Beni koruyacak bir babam yoktu artık, her hatamla kabul edecek bir babam yoktu! Mezarının başında ağlarken herkes beni orada bırakıp gitmişti, sadece babam ve ben kalmıştık. O sırada geldi, babamın arkadaşı olarak bildiğim Mirza amcaydı gelen kişi. Yanıma oturup elini omzuma koydu. "Merak etme Lina, senin yanında olup sana her zaman destek olacağım. Çok toysun, kandırılman kolay olur. "Emrah çok iyi bir insandı, sen bana onun emaneti sayılırsın artık. Bu yüzden yanında olacağım, her konuda destek olacağım sana." Buna aptal gibi inanmıştım, onun iyi bir dost olduğunu sanmıştım! Ama niyeti çok farklıymış, ben bunu öğrendiğim zaman çok geç kalmıştım. Güvenerek bana herşeyi öğretmesini istedim, işlere ayak uydurmak zorundaydım çünkü. Bu yüzden yanımda duruyordu sürekli. Bir gün dosya getirmişti imzalamam için, birkaçına baktığımda sakıncalı bir durum olmadığına emin olarak imzalayıp gönderdim hepsini. Bunlar karşıma tam bir ay sonra çıktı, aptal olduğum tam bir ay sonra vuruldu yüzüme. Masada oturmuş bir şekilde çalışıyordum, o sırada kapım çalınmadan açıldı. O yöne baktığımda Mirza amcanın geldiğini görünce afalladım. Normalde her zaman kibar yaklaşırdı bana, neden böyle kapıyı açtığını anlamamıştım. Dalgınlıkla yaptığını düşünerek ayağa kalkıp selam verdim. "Hoşgeldin Mirza amca, gel otur istersen!" Gülümseyerek yanımdan geçti ve benim koltuğuma oturdu, bu beni şaşırtsa da sessiz kaldım. Belki bana bir dosya falan gösterecekti, belki de bu yüzden yerime oturmuştu, başka bir açıklaması olabilir miydi ki? "Geç karşıma otur, seninle konuşmam gereken bir konu var, hadi güzelim!" Güzelim derken beni baştan aşağı süzüyordu, bu durum beni yavaş yavaş rahatsız etmeye başlamıştı. Bunların sadece benim yanlış anlamamdan ibaret olduğunu düşünerek karşısına geçip oturdum. Belki de sadece kızı olarak gördüğü için böyle söylemişti, hemen yanlış anlamaya gerek yoktu, değil mi? "Bir sorun yok değil mi, çünkü şu an gergin hissediyorum?" Bunu sorduğumda sırıttı, bana ilk başta destek olan adamla şu an ki adamın arasında çok fark vardı. Gözüme dizilerdeki kötü karakterler gibi gelmişti. "Sorun yok yavrum, sadece şirketini kaybettin, ve borç batağına battın o kadar!" Duyduğum sözleri algılayamadım ilk, anladığımda şok olmuş gözlerle baktım ona. Bu adam ne saçmaladığının farkında mıydı, ne demek batmıştım? "Senin ağzından çıkana kulağın duyuyor mu Mirza amca, bunca zamandır her şeyi benimle birlikte çözdüğünü söylüyorsun, şimdi nasıl çıkıp battığımızı söylersin?" "Benim battığım falan yok Lina, batan kişi sensin! O kadar toysun ki hiçbir şeyi anlamadın bile," dediğinde kalp atışlarım hızlanmıştı. Şu an büyük ihtimalle bana kötü bir şaka yapıyordu, aksini düşünmek bile istemiyordum. "Sen bana her şeyi açık açık anlatsana bir, başından beri amacın neydi?" Koltuğa tamamen yerleşti, ardından alaylı bakışlarını sürdürerek beni süzdü. "Amacım neydi biliyor musun? Babası ölmüş, hiç kimseden de istek almayan bir kızın tüm mal varlığını almak, hatta o kızın kendisini bile almak istedim! "Sana geçen ay imzalattığım dosyalar arasında her şeyi bana devrettiğine dair bir anlaşma da vardı, ve sen bunu bilmeden anlaşmayı imzaladın! "Ve benim adıma defalarca kez kredi çektin, yani bunu da onayladın, bu yüzden seni borç batağına sürükledim. "Artık tüm mal varlığın benim, sana kalan tek şey ise borçların. Eğer bu borçları ödeyemezsen hapsi boylayacaksın büyük ihtimalle yakında. "Sana güzel bir teklifle geliyorum Lina, mal varlığını sana tekrar devretmeyeceğim! "Ama eğer karım olursan tüm borçlarını öderim, ve de sana güzel bir hayat sunarım. Benim karım olarak yaşarsın, hiçbir şekilde de seni üzmem. "Yapman gereken tek şey benimle evlenip yatağımı ısıtmak, kadınlık yapmak bana." Bu adam gerçekten de kafayı yemişti, bunlar doğru muydu, gerçekten de babamın arkadaşı ayağına yatıp beni tuzağa mı çekmişti? Ne yaptığımı bilmeden orada duran vazoyu alıp ona doğru yaklaştım, bunu fark edince bağırdı. "Güvenlik!" Sözlerini umursamadan ona doğru ilerleyip başına vurmaya çalıştım vazoyu, ama o kollarından tutarak beni yere itti. Yere yapıştığım sırada güvenlik geldi, tekrar ayağa kalkıp ona saldırmaya çalıştım, ama güvenlik beni tutarak dışarıya sürüklemeye başladı. "Yemin ederim ki öldüreceğim seni, hapse girmekten korkmuyorum, senin gibi moruk bir adama eş olmaktansa ölürüm daha iyi! "Sana bu yaptığın her şeyin bedelini ödeteceğim, and olsun ki yapacağım bunu. "Eğer bu dediklerin doğruysa, o zaman kendini ölü bil!" "Sen reddetsen de eni sonu benim olacaksın, sonunda geldiğin kapı burası olacak! "Şimdi babanın sana bıraktığı şirketi batırmanın verdiği gururla çık buradan, bundan sonra burası bana ait! "Yakında sen de bana ait olacaksın, bunu biliyor ve bekliyor olacağım!" Duyduğum sözlerle daha da deliye dönmüştüm, ben o adama doğru ilerlemeye çalıştıkça beni zorla dışarıya çıkartıyorlardı. Sonunda kendi şirketimden kovulmuştum, babamın yıllarına verdiği şirketi batırmam sadece birkaç ayımı almıştı. İlk başta bir arkadaşımın yanında kalmayı düşündüm, ama arkadaşlarım zengin olmadığımı öğrenirse o zaman benimle arkadaşlık yapmazdı. Bu yüzden bu sırrı bir süre saklamaya çalıştım, en azından Bir çıkar yol bulana kadar. Bu işi kimseye duyurmamam gerekiyordu, battığımı öğrenmemelilerdi. Elimde avucumda hiçbir şey yoktu, tamamen bitmişti her şeyim. Günlerce kafa yordum ne yapmam gerektiğini bulmak için, hangi kapıya gitsem reddedildim. Kafayı yemek üzereydim artık, çünkü sadece bir ihtimal vardı. Ama oraya gitmek beni inanılmaz derecede utandırırdı. Gökalp bey, yani bana geçen sene evlenme teklifi eden adam! Onu resmen aşağılayarak göndermiştim yanımdan, gururunu epey bir kırmıştım. O zamanlar babam yaşıyordu, bu yüzden böyle dertlerim yoktu, tek yapmam gereken gezip tozmaktı. Babam öldükten sonra zaten bu hale gelmiştim, ondan sonra böyle bir hayata mahkum kalmıştım. Bu yaşanan şeyler beni bayağı bir olgunlaştırmıştı, bu yüzden Gökalp'in neden bu kadar olgun bir adam olduğunu daha iyi anlıyordum. Gidecek başka bir yerim yoktu, onun yanına gitmek dışında. Eğer hâlâ benimle evlenmek istiyorsa o zaman onunla olurdum, en azından yaşlı bir adama kadınlık yapmak zorunda kalmazdım. Gökalp'i de istemiyordum aslında, hayatımda henüz hiçbir erkeği istemiyordum, tek istediğim gezip tozmak olsa da artık öyle bir hayat kuramayacaktım. Sabah olduğunda mecburen şirketine gittim, kadına ismimi verirken yüzüm yanıyordu utancımdan. Aşağıladığım adamın ayağına kadar gelmiştim, oysa ki hiçbir şeyin düzelmeyeceğini biliyordum. "Lina İpek geldi derseniz kabul edecektir," dedim. Birkaç dakika sonra odasına çağırıldım. Odaya titreyen bacaklarımla girdim, kapıyı kapattığımda arkası dönük bir şekilde koltukta oturduğunu fark ettim. Bir dakika sonra döndü, o dönene kadar hiçbir şekilde konuşmadım. Geçen sene rencide ettiğim adam nefretle bakıyordu gözlerime, öyle bir nefretti ki yerime sindirdi beni. "Buraya neden geldin?" diye sorduğunda her şeyi unutmuştum, aklımda sadece birazdan buradan kovulacağım vardı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD