"Görüşmeyeli çok oldu Gökalp bey," diyerek gülümsemeye çalıştım ortamı yatıştırmak için.
Bunu söylediğimde öfkesi daha da artmıştı sanki, çenesinden bir kas seğirdiğini fark edince sustum istemsizce.
"Lina, Lina, Lina! Her zamanki gibi aynısın işte!
"Seni görmeyeli tam bir yıl oldu neredeyse, ama inan ki yine görmüyor olmayı tercih ederdim Lina.
"Şimdi boş konuşmalarını bir kenara bırak ve bana neden buraya geldiğini söyle!"
Bu adam gerçekten de çok küstah biriydi, ben nasıl onunla iletişim kurmaya çalışacaktım ki?
"Yardımınıza ihtiyacım olduğu için geldim buraya, aşağılanmak için değil!
"Eğer böyle konuşmaya devam edeceksiniz o zaman derdimi anlatmadan gideceğim buradan, ama doğru düzgün konuşacaksanız anlatacağım!"
Rest çeken tek kişi o olamazdı sonuçta, gerçi şu an rest çekecek durumda değildim, ama yine de denedim işte.
İyi ki de denemiştim rest çekmeyi, çünkü Gökalp denen adamın dikkatini çekmeyi başarmıştım.
"Sadece merakımdan soruyorum, senin gibi umursamaz bir kadının ne gibi bir derdi olabilir ki?"
Asıl konumuza gelmiştik artık, derin bir nefes alarak konuştum.
"Benimle evlenmek istiyordunuz bir sene önce, bu teklifiniz hâlâ geçerli mi?"
Sakalını sıvazladı Gökalp, gülmemek için kendini zor tutuyordu, ve bunu net bir şekilde belli ediyordu! Ben ciddi bir şekilde ona gelmişken o benimle alay ediyordu resmen!
"Hmm, sence bu teklifim neden hâlâ geçerli olsun? Ayrıca ben yakında evleneceğim, tabi uygun birini bulduğumu düşünürsem," dedi beni izleyerek.
Bu sözlerle gözlerimi yumdum istemsizce. Böyle bir şey beklemiyordum, ama hala bulamamıştı demek ki evlenecek birini.
Bu demek oluyordu ki onu ikna etme ihtimalim hâlâ vardı, ve bu imkansız bir şey değildi.
"Geçerli olmalı, çünkü beni güzel bulduğunuzu söylemiştiniz," dedim kendinden emin bir şekilde.
Ben ne kadar kendimden emin olmaya çalışırsam, o kadar yüksek ihtimalim olurdu. Eğer kendimden emin durmazsam beni ezmeye çalışacaktı çünkü.
Gökalp bey yerinden kalkıp cama baktı, ses etmeden işaret parmağıyla gelmemi işaret etti. Karşı koymadan yanına geçip nereyi gösterdiğine baktım.
"Buradan geçen bir sürü kadın var, her gün geçiyorlar. Emin ol ki, o kadınlardan günlük on kişi beğenirim en az! Seni onlardan ayıran bir şey söyle bana," derken bana baktı meydan okuyan gözlerle.
Bu sözler midemi bulandırmıştı nedense, sakinleşmeye çalışsam da başaramıyordum.
Bu evlilik benim son şansımdı, nasıl ikna edebilirdim onu? Ve gerçekten de doğru bir soru sormuştu, beni onlardan ayıran özellik neydi?
"Zor durumdayım, yardımınıza ihtiyacım var! Babam vefat ettikten sonra tüm işler bana kaldı. Babamın arkadaşı bana iş konusunda yardım edeceğini söyleyip beni dolandırdı.
"Tüm herşeyi elimden aldı, bu da yetmezmiş gibi borca batırdı beni. Borcumu ödeme karşılığında onunla evlenmemi istiyor. Ben 20 yaşındayım, ama o adam 50 yaşlarında!
"En azından borç verin, lütfen, yoksa tüm hayatım kararacak!"
Bu teklif onu mutlu etmişti, kendisini bir yıl önce aşağılayarak reddeden kadının ona muhtaç olmasından zevk duyuyordu.
"Yani doğru mu anlıyorum? Sırf o adamla evlenmek istemediğin için geldin buraya, beni zor durumda olduğun için mi kullanmak istiyorsun?"
Bunu zaten açıkça belirtmiştim ilk başta, bu yüzden asla kabul etmeyecekti Gökalp beni.
Sadece bir umutla gelmiştim buraya, belki bir şeyler olur diye, ama belli ki hiçbir şey olmayacaktı.
Daha fazla bu adamı zorlamak istemiyordum, onun da haklı olduğunu biliyordum çünkü.
Geçen sene onu aşağılamıştım sırf evlilik teklifi ettiği için, şimdi böyle davranması çok doğaldı. Ben bunu hak etmiştim.
Arkamı döndüm, hiçbir şey demeden çıkacaktım oradan. Tam kapıya yaklaştığım sırada sesiyle tekrar durdum.
"Sana bir sene önce çok güzel bir fırsat sunmuştum," dediğinde ona döndüm. Benim onu döndüğümü görünce sözlerine devam etti.
"Sana yardım edeceğim, sadece borcunu ödemekle kalmayıp babana ait herşeyi o adamın elinden alacağım! Bunun karşılığında benim karım olacaksın, ama baştan söylüyorum, karım olursan çok ağır şeylere katlanmak zorunda kalırsın!"
Bundan ağır ne olabilirdi ki, en azından babam yaşındaki buruşuk bir adamın karısı olmayacaktım!
"Kabul ediyorum, yeter ki beni o adama kalmaktan kurtar!" Gökalp ağır adımlarla bana yaklaştı ve kulağıma eğildi.
"Ben kolay bir adam değilim Lina! Ve emin ol ki benimle evlendikten sonra çok pişman olacaksın, ve keşke babam yaşındaki adamla evlenseydim diyeceksin!"
Neden böyle bir şey söylemişti ki, az önce kabul ettiğini söylememiş miydi bana, şimdi neden beni böyle kuşkulandırıyordu?
"Beni öldürmek gibi bir planınız yok değil mi aklınızda, ayrıca bu da ne demek oluyor?"
Gökalp bir anda uzaklaştı benden, ardından oradaki koltuğuna oturdu.
"Şimdi sana her şeyi tek tek açıklayacağım, o sırada oturup beni dinlesen iyi edersin."
Söylediğini dinledim ve orada duran koltuğa oturup ona baktım, şartlarını dinlemeden hiçbir şey yapamazdım sonuçta. Benim oturduğumu görünce sözlerine devam etti.
"Evleneceğiz, her şeyinle benim karım olacaksın! Zaten o baban yaşındaki adamla evlensen de aynı şeyler olacaktı, onunla evlilik şartı neyse benimle de o olacak!
"Tabii benim şartlarım biraz daha esnetilmiş olacak. Mesela boşandıktan sonra tüm mal varlığını sana geri ödeyeceğim!"
Boşandıktan sonra mı? Madem benimle boşanmak için evleniyordu, o zaman neden kabul etmişti bu durumu?
"Şu an gerçekten de benim kafamı karıştırıyorsunuz siz, sade bir dille anlatırsanız sevinirim."
Bu sözlerimle bıkkım bir şekilde nefesini bıraktı ve dirseğini masaya dayayarak bana yaklaştı.
"Karım olacaksın, ama basit bir hizmetçiden farkın olmayacak evimde! Ben ne dersem onu yapmak zorunda kalacaksın, her şekilde benim dediğimi yapacaksın.
"Bu tam tamına bir yıl sürecek, 1 yıl boyunca benim kölem olacaksın, hiçbir dediğime itiraz edemeyeceksin!
"Yatağımı ısıtan bir fahişe kadar değerin olacak gözümde, daha fazlası olmayacaksın benim için!
"Ben kolay bir adam değilim, ve bunu her gün çok daha iyi anlayacaksın. Evlendikten sonra özgür bir adam olarak yaşamaya devam edeceğim.
"Evlilik hayatımız gece başlayacak, ve seni sikip attığım anda bitecek!
"Boşandıktan sonra benden hiçbir şekilde mal alamayacaksın, tabii kendi malların dışında.
"O seni dolandıran adamın elinden o malları alacağım ve boşandıktan sonra hepsini sana geri iade edeceğim.
"Benim tüm anlaşma şartlarım bir sözleşme halinde önüne gelecek, senin mal varlığını bir yılın sonunda alacağını da yazacağım.
"Şartlarım bu kadar Lina, kabul edip etmemek sana kalmış.
"Her şekilde bir hizmetçi olarak yaşayacaksın evlilik hayatını, ya benim gibi yakışıklı bir adamla bir yıl kölelik hayatı yaşayacaksın.
"Ya da moruk bir adamla yıllarca aynı şekilde yaşayacaksın, hangisini seçeceğin tamamen sana kalmış bir şey."
Bu şartlar gerçekten de iğrenç ötesiydi, ne diyeceğimi bile bilmiyordum, ben tek çarem burası derken en kötü çareyi bulmuştum.
Beni fahişeye benzetmişti, bunu nasıl yapardı? Bu adama yaptığım o aşağılamalar az bile kalmıştı!
"Siz söylediğiniz sözlerin farkında mısınız, ağzınızdan çıkanı kulağınız duyuyor mu?"
Bu sözleri duyunca güldü Gökalp, yakışıklı olmasına yakışıklıydı, ama şu an gerçekten de midemi bulandırıyordu!
"Ben söylediğim her şeyin arkasındayım Lina, sen de daha fazla uzatma ve ona göre kararını ver!
"Ha bu arada, eğer artistlenip bu odadan çıkarsan, o zaman bu şartlar da biter. Seni bir daha bu şirketin kapısının önünden bile geçirmem!"
Bu halde olmam hoşuna gidiyordu, bu yüzden de şartları gittikçe ağırlaştırarak beni zorlamak istiyordu.
"Yapmayın, bu şartlar gerçekten de çok ağır!" Umursar gibi bir hali yoktu.
"Sadece iki dakika süren var, sessizce düşün ve karar ver," derken saatine bakıyordu.
Bu adam sandığımdan daha da pislik biriydi, şimdiden nefret etmiştim.
Düşündüm, çünkü gözü saatteydi. İki dakikanın sonunda beni odadan atacaktı, o yüzden mantıklı bir şekilde düşünmek zorunda kaldım.
Babamın arkadaşı olarak görünüp beni dolandıran o yaşlı moruk ile evlenmeyi bırak, bu ihtimali düşünmek dahi istemiyordum.
Peki bunun için bu ruh sağlığı bozuk olan adamla mı evlenecektim?
Seçme hakkım yoktu, ikisi de birbirinden beterdi, ve biriyle olmak zorundaydım.
İkisinde de aynı eziyetleri yaşayacaktım, belki de Gökalp daha ağırlarını yaşatacaktı.
Ama onun ki sadece bir yıl sürecekti, bu yüzden son çarem oydu. Emin miydim, başka çarem yok muydu gerçekten?
Herşeyi gözden geçirirken o saniye saymaya başlayarak kafamı karıştırdı iyice.
"Son beş... Son dört... Son üç..."
"Tamam, tamam kabul! Ama tek bir şartım var!" Alay eder gibi bakıyordu bana, bunun sebebini de biliyordum ne yazık ki.
Ona şart sunacak vaziyette değildim, ama emin olmam gerekiyordu işte!
"Söyle şartını, bakarım kabul edip etmeyeceğime."
"O adamdan mal varlığımı alın, ondan sonra evlilik sözleşmesini önüme koyarsınız. İlk başta mallarımın güvende, yani sizin elinizde olduğunu bilmem gerek."
Bu sözlerle eliyle yüzünü kapattı, güldüğünü saklayamadı yine de. Gülünecek ne demiştim sanki?
"Bana güveniyor musun mal varlığı konusunda yani?"
Başka şansım mı vardı? Her ihtimalde mal varlığım birinden birinin elinde olacaktı.
Eğer Gökalp beni kandırıp hepsini alırsa babası Arif amca devreye girerdi, bunu biliyordum.
Belki buradan çıktıktan sonra Arif amcanın yanına giderdim, sonuçta oğlunu ikna edebilirdi belki de.
Bu büyük bir ihtimaldi, ama yine de Gökalp'e belli edemezdim, sonuçta Arif amcanın ne cevap vereceğini bilmiyordum.
Bunu daha sonra düşünecektim, şimdi aklımı karıştıramazdım.
"Bu benim için kolay bir şey, anlaştık. Şimdi gidebilirsin, daha sonra o adamdan mal varlığını alıp sana sözleşme göndereceğim!"
Bunu diyince ona baktım birkaç saniye, ardından başımı sallayıp yerimden kalktım. Odadan çıkarken yine alaycı bir tavırla konuştu.
"Dikkat et kendine, müstakbel karıcığım!" Bu sinir bozucu bir durum olsa da ona dönüp bende gülümsemeye çalıştım mecburen.
"Ederim, ederim Gökalp bey!" dedim ve hiç beklemeden odadan çıktım.