İMZA

1005 Words
Gökalp'ten Lina gittikten sonra hiç beklemeden yerimden kalktım ve onu malından eden adamı bulmak için şirketten çıktım. Lina zerre umrumda değildi artık, o sözlerini hiçbir zaman unutmayacaktım, ama bana muhtaç kalmasını istiyordum. O 1 yıl içinde bana yaptığı aşağılamaları ödetecektim. Neden mi bir yıl? Çünkü bir yıl boyunca kadınlardan uzak durmama sebep olmuştu o, bu yüzden de bana zehir olan o bir yıl ona da zarar olacaktı! Bedel ödeyecekti, madem benden bir iyilik istiyordu bedelini çok ağır ödeyecekti! Bir de utanmadan benimle evlenme sebebinin zorunluluk olduğunu söylüyordu, madem zorunda kaldığı için istemişti bunu, o zaman ben de işleri daha da zorlaştırırdım! Şirketten çıktığım an korumalarım arabalarına bindi her zaman ki gibi. Birkaçı benim seçtiğim korumaydı, ama çoğu babamın ayarladığı korumalardı. Babam büyük bir mafya masasının lideriydi, acımasızlığı ile bilinirdi. Bu yüzden düşmanı çoktu, beni de onlardan korumak istiyordu. Düşüncelerimi susturmaya çalışarak arabaya bindim, ardından adamıma döndüm. "Mirza denen bir adam varmış, Emrah İpek ile eskiden dostmuş. O adamı hemen bul, ardından da bir yolunu bulup depoma getirt. "Önce beni depoya götür, onun için hazırlık yapacağım!" Sadece başını salladı. Depoya gittiğim zaman bir arabayı onun yanında gönderdim. Göndermeden önce de defalarca kez tembih ettim. "O adamı canlı istiyorum, hiçbir şekilde zarar gelmeyecek. Ve asla yakalanmayın! "Ne kadar erken getirirseniz o kadar iyi, onunla işim var!" Adamlar sadece başını sallamakla yetindi, ardından depodan uzaklaştılar. Ayağıma çok güzel bir fırsat gelmişti, o intikam alınacaktı, beni kendimden nefret ettiren kadına hesap soracaktım! 5 saat sonra Beş saat içinde herşey hallolmuştu, o adamı getiriyorlardı yanıma. O zamana kadar imzalaması gereken evrakları hazırlattım avukatımla, herşeyi konuşup bilgi aldım. Şimdi geriye sadece o adamı oyuna getirmek kalmıştı. Ben otururken geldi adam, yaka paça getirmişti bizimkiler onu buraya. Bu görüntü beni mutlu etmişti, gülerek yerinden kalktım ve onu oturtmalarını istediğim yeri gösterdim. "Hoşgeldiniz, soy adınız neydi bu arada?" Adam bana dehşet içinde bakıyordu, alt tarafı onu kaçırıp buraya getirmiştim, neden böyle bir tepki veriyordu sanki? "Siz kimsiniz ve benden ne istiyorsunuz, hangi cüretle böyle bir şeye kalkışmaya çalışırsınız?" Bana mı diyordu bunu gerçekten? Bu adam gerçekten de canına susamış olmalıydı, ayrıca gerçekten de beni tanımıyor muydu? Beni tanımayan çok az iş insanı olmalıydı oysa ki, bunu duymak beni şaşırtmıştı. "Siz benim soruma cevap verin ki ben de sizin sorunuza cevap vereyim, siz kimsiniz, soyadınız ne?" Önce tersleyecek gibi oldu beni, ama sonra adamlarıma bakınca vazgeçerek teslimiyet gösterdi. "Mirza, Mirza Diyarlı!" Başımı tamam anlamında sallayarak oturmasını işaret ettim. "Adamı rahat bırakın beyler, misafirimizi en iyi şekilde ağırlamamız gerekiyor sonuçta." Bunu söyleyince adamlarım kolunu bıraktı. Mirza denen adam ne yapacağını bilmeden onlara baktı ve ardından beni dinleyip yerine oturdu. "Böyle misafirlik mi olur, beni neden kaçırdınız? Hemen mantıklı açıklamalar yapıp beni bırakın, yoksa gerçekten de sonunuz kötü olur!" Bu sinirlerimi bozmaya başlasa da canımı sıkmıştı. Yine de sakin kalmaya çalıştım. "Şimdi misafir olup olmadığına ben karar vereceğim. Eğer bu anlaşmayı imzalarsan o zaman misafir sayıp ona göre gitmene izin vereceğim. "Ama imza atmazsan o zaman en aşağılık şekilde öldürürüm seni, misafir değil ceset olarak çıkarsın buradan, ve inan ki bu konuda hiçbir şakam yok!" Artık gerçek niyetimi göstermem gerekiyordu ona, böylece önümde ceketini ilikleyerek konuşmasını bilecekti. Ben Gökalp Altunsoy, en büyük mafya babasının oğlu idim, ve onun soyunu devam ettirecek kişiydim. Bu kişiler de bunu bilecek, babam gibi bana da saygı duyacaklardı! Karşımdaki adamın benden korktuğunu fark ediyordum, ve bu gururumu okşuyordu. "Ben size ne demek istediğinizi bir türlü anlayamadım. Siz kimsiniz, benden imzalamamı istediğiniz evraklar neler?" Ben gerçekten de anlamışa benzemiyordu, bu yüz ifadesinden belliydi. "Senden istediğim evraklar şunlar, benim müstakbel karımdan aldığın malları geri bana devrettiğine dair bir sözleşme hazırladım, ve sen bunu imzalamadan buradan kurtulamayacaksın!" Bu sözlerimi duyunca daha da şaşırmıştı, belli ki söylediğim sözleri algılayamıyordu, ve bu beni sinir etmeye başlamıştı artık. "Sen ne diyorsun, seni müstakbel karında kim oluyor, ben sadece bir kişinin mallarını aldım, ve o da..." Cümlesinin gerisini tamamlamayıp başını yere eğdi, gerçekten de hâlâ anlamamış mıydı, yoksa anladığı için mi susmuştu? "Lina yakında benim karım olacak, sen belki benim ünümü duymadın daha. Ben Gökalp Altunsoy, Arif Altunsoy'un oğluyum! "Eğer dediğim şeyleri yapmazsan seni hemen öldürürüm, ve inan ki o malları ben her şekilde alacağım, vermeyeyim diye inatlaşarak kendi canından olma bence." Donup kaldı, bu ifadesine gülmemek elde değildi, karısı olacağını sandığı kişi benim karım olacaktı ve bunu yeni öğreniyordu. "İyi ama ben ona evlenme teklif ettiğim zaman araştırma yapmıştım ve hayatında kimsenin olmadığını öğrenmiştim, şimdi nasıl böyle bir şey çıkıyor hiç anlamadım!" Bu adam gerçekten de aptal olmalıydı, hayatı tehlikedeydi, ve buna rağmen konuşuyor muydu? Elimi belime attım ve silahımı çıkarıp emniyetini kapattım gözünün önünde, korkuyla irileşmişti göz bebekleri. "Sen belli ki benim niyetimin ne kadar ciddi olduğunu anlamıyorsun, ben bunu sana en kaba şekilde anlatayım en iyisi. "Şimdi, mala anlatır gibi anlatayım en iyisi. Lina benim bir senedir sözlüm, ve bunu gizledik biz. "Evleneceğimiz zaman ona böyle bir ihanette bulunduğunu öğrendim. O seni babasının yerine koyup sayarken sen ihanette bulundun! Şimdi bunun bedelini ödemek zorunda kalacaksın, sana en ağır şekilde ödeteceğim bunu! "Tabi eğer ihanetini temizleyip ondan aldığın malları geri iade edersen o zaman seni bırakırım! Her ihtimalde o malları geri alacağım. "Önemli olan nokta, bu malları kolay yolla mı, zor yolla mı alacağım. Senin canın da yanında gidecek mi, yoksa normal bir şekilde insan gibi halledecek miyiz bunu?" Adam donup kaldı, silahı ona dayadığım an ağlamaya başladı korkuyla. "Tamam, ne dersen yaparım, yeter ki beni öldürme!" Bunu dediğinde silahı geri çektim, ardından evrakları ve kalemi önüne koydum. "Bu sözleşme ile birlikte Lina'nın tüm mal varlığını bana devretmiş olduğunu kabul etmiş olacaksın. "Mal varlıkları tek tek yazıyor zaten, ayrı olarak ona yıktığın borçları da senin ödeyeceğin yazıyor. "Başka şart yok, senden fazlasını değil, hakkını istiyorum, şimdi at imzayı!" "İyi ama, onun malını neden sana devrediyorum?" Sırıttım, onu öldürmemek için sakinleşmeye zorluyordum kendimi. "Sonuçta artık karı koca sayılırız biz onunla, o yüzden benim malım onun malı, ortak herşey! Daha fazla zorlama da at imzayı!" İkna olmuştu, pes edip imzasını attı. O imzayı atınca adamları da yanında gönderip onu eve bıraktırdım. Lina bana tek bir şart sunmuştu, ve bende yerine getirmiştim. Artık tamamen benim malım olacaktı, sadece benim!
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD