Dilan
İstanbul’dan Adana’ya vardığımızda her yer bana çok yabancıydı. Taksi bulunca kardeşimin elini tutarak “Şey, Beyzade konağına gideceğim. Acaba orayı biliyor musunuz?” diye sordum.
Adamın yüzü değişti. “Hangi Beyzadeleri diyorsun bacım?”
“Fırat Beyzade. Karataşın toprak ağalarından,” dedim.
“Bilmem mi ya. De hele sen niye oraya gidecen? Neyin olur Fırat ağa?”
“Rahmetli teyzemin kocası. Beni götürebilir misiniz?”
“Emrin başım üstüne küçük hanım. Buyur şöyle.”
Taksiye binince Berkay uyuya kaldı. Yarım saat sonra konağa ulaşmıştık. Çantamı alırken taksici “Beş yüz kağıt yeter bacım,” dedi.
“Biraz bekleyebilir misiniz?”
“Olur bacım.”
Konaktan içeri girer girmez bizi karşılayan güvenlik "Dilan, hoşgeldin. Nasılsın?" dedi. Beni tanımasına sevinmiştim. Sonra Berkay’a bakıp “Len sen nasıl büyümüşsün böyle,” dediğinde Berkay ilgilenmedi. Recep abi kardeşimin rahatsızlığını bildiği için üstelemedi.
Recep abi annemin uzak akrabasıydı. Bir dönem İstanbul’da babamla birlikte tamirci de çalışırken ara ara bize hanımıyla yemeğe gelirdi. Babam hapse atılınca Recep abi de işi gücü bırakıp Adana’ya geri döndü.
"İyiyim Recep abi, sen nasılsın?"
"Ben de iyiyim. Taksi neyi bekliyor?“
“Taksiye param yetmedi. Borç olarak 500 lira verebilir misin Recep abi?”
“Olur. Sen bahçeye geç, ben geliyorum.”
Berkay etrafına bakarken elini tutup “Hadi Berkay,” dedim.
“Hallettim. Siz İstanbul’dan niye geldiniz? Fırat ağanın haberi olsa söylerdi. Ne oldu?”
"Annem vefat etti ya, biz idare edemedik. Gidecek başka yerimiz yoktu. Fırat Bey’den iş istemek için geldim. Evde mi?" diye sordum.
"Evde ama biraz rahatsız. Fırat ağa bu ara aksi ama umarım yardım eder. Eğer huysuzluk ederse ben sana iş bulurum.”
Keşke bilse tek meselenin iş bulmak olmadığını.
"Sağol Recep abi. Fırat Beyi Görebilir miyim?”
“Arayıp sorayım. Haaa ona da Bey deme sakın. Fırat Ağa denmesini sever.”
“Olur, ağa derim.”
Benden uzaklaşıp telefonla görüştü. En son telefonumu bile satmıştım. O da iki kuruşa gitmişti.
“Müsait. Seni bekliyor ağam.”
Kapıyı çaldık. Evin kahyası kapıyı açtı. Berkay ile birlikte içeri girince yabancılık çektiği için arkama saklandı.
"Ben Dilan. Fırat ağa ile görüşecektim. Müsait mi?" diye sordum.
"Buyrun Dilan Hanım, kendisi rahatsız olduğu için inemiyor. Ağamızı yatak odasında görebilirsiniz."
Neyi olduğunu merak etmiştim. Üvey teyzem hayattayken en son görmüştüm. Teyzemin vefatından sonra en son annemin ve anneannemin cenazesinde görmüştüm.
Fırat Bey o gün bir ihtiyacım olursa çekinmemem gerektiğini söylemişti.
Hayatın bu kadar zor olduğunu bilmediğim için bir şekilde idare ederim sanmıştım. Ancak yanıldığımı anlamak uzun sürmemişti. Kimsenin yardımına muhtaç olmam derken açlıktan nefesim kokacak haldeyken rahmetli teyzemin ailesinden yardım istemeye gelmiştim.
"Hadi Berkay gel, Fırat ağa ile konuşacağız."
"Eve gidelim. Canım sıkıldı."
"Konuştuktan sonra gideriz tamam mı ablacım?"
"Off, tamam!" diyerek dudak büktü.
***
Yatak odasının kapısını çaldım. İçeri girdikten sonra Fırat Bey yataktan başını ağır ağır kaldırdı. Beni gördüğüne şaşırmıştı.
"Hoşgeldin Dilan, geç otur."
Odası yatak odasından ziyade misafir salonu gibi büyük ve yatak dışında koltuklar vardı. Televizyon ile mini buzdolabı bile odasında vardı. Zenginlik böyle bir şey miydi?
"Hoş buldum Fırat ağam. Geçmiş olsun. Rahatsız olduğunuzu yeni öğrendim.” Küçükken enişte derdim. Şimdiyse ağa demek tuhaf gelmişti.
Fırat Bey ellerini bacaklarına koyup örtünün üstünden tutarak kaşlarını çattı. “Sağ ol Dilan.” Sonra kardeşime dönüp daha yumuşak bir ifadeyle "Berkay sen de hoş geldin,” dedi.
Berkay arkama saklandı koca cüssesi ile. "Ben hoş geldim yok."
Berkay konuşmak istemeyince böyle tepkiler verirdi. "Tamam korkma, Berkay cici. Berkay'ı seviyor."
Berkay yine de umursamadı. "Berkay’ı sev yok. Berkay yabancı sev yok."
"Çikolata ister misin Berkay?"
Berkay gülümsedi. "Evet Berkay çikolata sevdi."
Telefonu eline aldı. Fatma hanımla konuştu. Saniyeler sonra Fatma hanım içeri girip Berkay'a çikolata verdi.
"Fatma hanım Berkay'ı mutfağa götür. Sevebileceği her şeyden ikram edin."
"Tamam ağam," diyerek Berkay'ı götürmek istedi ancak Berkay yine itiraz etti.
"Abla sana doğum günü pastası verecek. Sen git ben de birazdan geliyorum."
"Hemen gel. Berkay küs var."
"Tamam, işim bitsin hemen gelirim."
Berkay, Fatma hanım ile gidince Fırat Bey ile baş başa kalabildik. Merakla yüzüme bakarken "Bir sorun mu var?" diye sordu. “Böyle habersiz çıkıp gelmene şaşırdım doğrusu. Başın mı belada?”
"Hayır öyle bir şey değil. Ben size yük olmak istemem, ancak gidecek başka kapım yoktu. Çok zor durumdayım. Berkay'ı bırakacak yerim olmadığı için çalışamıyorum da... Ev sahibi kapıya dayandı. Bakkaldan ekmek alamaz oldum. Paralarını istiyorlar... Berkay’la birlikte ayakta kalabilirim sandım. Çok uğraştım ama yapamadım. Ben ne yapacağımı bilmiyorum.”
"Ne kadar borcun var? Çekinme, kaç lazımsa veririm. Babanın olmasa bile Cemile’nin bizde hatırı vardır," dediğinde başımı eğdim.
"Ben karşılıksız para istemiyorum. Belki bana bir iş verirsiniz diye çıkıp geldim. Ama buna mecbur hissetmeyin. Daha önce annemin cenazesinde yardıma ihtiyacım olursa gel dediğiniz için burdayım.”
“İstanbul’da mı iş istiyorsun Adana da mı?”
“Fark etmez. Ama ben çalışırken Berkay’ı bırakacağım kimsem yok. O yüzden girdiğim işlerde sorun yaşadım. Bunu sorun etmeyecek bir yer olursa seve seve her işte çalışırım.”
Fırat Bey başını salladı. Bir müddet duvardaki tabloya bakarak düşündü. Beni kovacak mıydı yoksa yardım mı edecekti emin olamadım.
Bir müddet sonra iç çekti. "Demek Berkay’ı sorun etmeyecek bir iş istiyorsun. Ya da Berkay’a kalacak yer…”
“Doğrudur. Başka türlü çalışmam mümkün olmadı. Babam hapisten çıkana kadar en azından… Bir yıl sonra babam hapisten çıkacakmış. İsterseniz konakta hizmetçilik de yaparım.”
“Rahmetli karımın yeğenisin. Öyle hizmetçilik falan duymamış olayım. İstersen bir yıl kal burada.”
“Böyle size maddi olarak yük olmak istemem. Yapabileceğim herhangi bir iş varsa gönlüm rahat eder.”
“Peki sana bir teklifim var. Bu iş dışında başka ne iş verebilirim bilemedim. Ama bu işi kabul edersen hem sen rahat edersin hem de Berkay rahat eder. Konakta kalırsınız. Bir de kardeşinle ilgilenecek birini ayarlarız."
Berkay'ın rahat edeceğini duyunca sevinmiştim. Ayrıca merak etmiştim.
"Berkay’ın mutlu olması, aç uyumaması benim için önemli. O yüzden vereceğiniz ne iş olursa yaparım."
Fırat Bey bu sözümü duymaktan memnun olmuşçasına gülümsedi. "Çok iyi. O halde beni iyi dinle Dilan. Bu işi kabul edersen vazgeçmek yok. İş sözleşmesi yapacağız. Anlaştık mı?"
Sözleşme deyince biraz korkmuştum. Ancak başka alternatifim yoktu.
"İşim ne olacak?"
"Serhat'ı tanıyorsun değil mi?" diye sordu.
“Uzun zamandır Serhat abiyi görmedim. Ama görsem tanırım illa ki. Televizyonda haberlerine denk geliyorum.”
Fırat Bey’in yüzü asılmıştı. Televizyonda Serhat abiyle ilgili çıkan haberler pek hoş değildi.
"Anladım."
"Peki benim işim ne olacak?"
"Oğlumun özel asistanı olacaksın. Yediği her haltı bana rapor edeceksin. Kimle konuşuyor, kimle görüşüyor. Kiminle gezip dolaşıyor. Hayatına giren kadınların hepsini bana rapor edeceksin. Haa onun yaptığı başka şeyler olursa bunu görmezden geleceksin."
"Ne gibi?"
"Adam öldürmek gibi..." Bunu dediğinde ellerim buz kesti. Bir an korkuyla yerimden kalktım. Sonra derin nefes alıp gözlerimi kapattım.
"Oğlunuz katil mi?" diye sordum.
"Hayır. Aşiret ağası. Bilirsin düşmanlarımız, kan davalı olduklarımız var. Eee iş konusunda rakipler var. Bazen başka dilden konuşmak zorunda kalıyor.”
"Anladım. Bir an öyle deyince afalladım ama haklısınız.”
“Anlamana sevindim.”
“Bu durumda sizin gizli ajanınız mı olacağım?"
"Aynen öyle. Ancak oğlum bunu asla anlamamalı. Çok dikkat edeceksin.”
“Dikkat ederim.”
“Ayrıca çok çapkındır, sana sarkıntılık ederse..."
"Size söylerim."
"Hayır, sana sarkıntılık ederse idare edeceksin. Serhat kuzenlerine yan gözle bakmaz ama belli de olmaz. Ona sakın sert davranayım deme, bu defa seni etrafında tutmaz.”
"İşe almazsa beni?"
"Seni işe alan benim. Geri çeviremez."
Bunu duyunca rahatladım. Derin bir nefes aldım.
"Peki, kabul ediyorum."
"Çok iyi. Avukata gizlilik sözleşmesi hazırlatırım. Birkaç güne işe başlarsın. Bu akşam Serhat’la konuşurum. Sen şimdi kardeşinle ilgilen.”
"Teşekkür ederim Fırat ağam. Bu iyiliğinizi asla unutmayacağım."
“Lafı olmaz kızım.”
Ne iyi adammış. Babam Fırat beyi sevmezdi. Sanırım annemin akrabalarını sevmediği için Fırat Beye de önyargılıydı.
Alt kata inince gördüğüm manzarayla şok oldum. Adamın biri Berkay’ın yakasına yapışmış bağırıyordu.
“Bırak kardeşimi!” dediğimde yüzü bana döndü.
O adam Serhat abiydi. Kardeşimden ne istiyordu?