NEFESİM

1604 Words
Taner Ilgaz’dan İşlerin kontrolden çıkmış olması sonucu Kızıl prensesin gözünü korkutmadığımı umuyordum. Bu şekilde ilerlemek planladığımın dışındaydı fakat hala öfkemi kontrol etmekte zorlanıyordum. Bu kadar uzun süre terapi görmenin bir sonuç vermesi gerekiyordu fakat her ne kadar öfkemi kontrol edemesem de aynı oranda sabırsızlık sorunum vardı. Bir şeylerin hızını değiştirmek istemiyordum fakat anında olmasını bekleme huyumda hala bir ilerleme yoktu. Kısaca yaşadığım boktan depresif olayların beni ulaştırdığı son noktadaki adam ile hayatımın sonuna kadar yaşayamayacağıma karar verdiğim günden bu yana terapi alıyordum. Bir ara alkol ile fazla test edilmiş ve iki yol arasında kalmıştım. Ya alkolün agresifliğin ve pislik adamın teki olma yolunda süratle ilerleyecek dibi görecektim ki benim bekleyen üç farklı dip vardı. Birincisi, öfkemi kontrol edemeyecek ve birinin hayatı ile oynayacak hapse girecektim. İkincisi alkol komasına girmiş bir şekilde rezil bir hayatta beş parasız kalacaktım üçüncüsü ise geberip gidecektim. Ya da benim için ikinci yolu seçip terapi alacak bu boktan adamdan kurtulup hayatımı kazanacaktım. Tamda tedavimin sonlarına yaklaşmış olduğum zamanlarda Nazlı’nın staj dosyasında bulunan resimdeki aklımı başımdan alan mavi gözlerini görene kadar hayatımın sonuna kadar yalnız kalmam gerektiğine inanıyordum. Fakat, o mavi gözler sanki kalbimi ele geçiren bir okyanus gibiydi ve ben hayatımın her evresinde okyanus sularında yüzmeyi severdim. O ana kadar her zaman aklımda olurdu. Onu görme arzusu içimde kabarır ve beni çok az tanımasına rağmen hayatının en özel gecesini bana vermek isteyeceği geceyi aklımdan çıkaramazdım. Uzun zaman önce bir kalbim olmadığını hissediyordum. Şimdi onun gözlerine baktığım her an aklımın başımdan gittiğini ve kalbimin hiç olmadığı kadar hızlı attığını hissediyordum. Bu durumun bir anlamı olmalıydı. Her ne kadar onun da dediği gibi her şey çok hızlı ilerlemiş olsa da yavaşlama kararı almıştım. Adım adım ilerleyecek ve onun bana gelmesini sağlayacaktım. Bunun için üstün bir sabır örneği göstermem gerekse bile… Düşüncelerimden beni odaya hızlıca giren ve bana gülümseyen psikiyatrım Paulina oldu. Paulina işinde uzmandı ve kesinlikle işini nasıl yaptığını çok ama çok iyi biliyordu. “Merhaba Taner, seni bu kadar erken beklemiyordum. Sanırım projeni artık başlattın” diye sorduğunda derin bir nefes alarak ona baktım. Evet artık başlamıştık. Paulina’ın kliniği Marsilya’daydı. Onunla burada geçirdiğim bir atakta tanışmıştım ve o günden bu yana ayda bir kere mutlaka seansa geliyordum. Her geldiğimde biraz daha sakinleşmiş ve biraz daha 27 yaşında hissediyordum. Onunla tanışmadan önce hayattan bıkmış, öfke dolu ve kendini hayatın sonuna gelmiş bir adam olarak görüyordum. Başımı sorusuna evet dercesine salladım ve “ Merhaba Paulina, evet hoş bir başlangıç olmasa bile başladık.” Dediğimde cevabıma karşılık kaşlarını çatarak, “Senin için önemli bir yere sahip stajyer mimarın Nazlı ile başlamış olmanın hoş olacağını düşünmüştüm.” Dediğinde derin bir nefes aldım. Nazlı’dan bahsettiğin andan bu zamana hayatımda farklı bir yere sahip olduğunu söyleyip duruyordu. Tamam bunda haklı olabilirdi. Hayatımda farklı bir yere sahipti. Başımı evet anlamında sallayarak, “Konunun onunla alakası yok. Her şey biraz farklı ilerledi ve karşılaşması gereken en son kişi ile karşılaştı. Onunla planladığım gidişatın dışına çıktım” dediğimde elindeki kalem ile bazı notlar aldı. Her söylediğimin ardından söylediğim şey ile ilgili notlar alıyordu. Kişisel paylaşımlarımın ardından benim adıma aldığı notları bir gün bana da göstermesini diliyordum. O notlar arasında koyduğu tanılardan birinde paronayak falan yazıyor mu? diye merak etmiyor değildim. Paulina yine bir şey yakaladım gülümsemesi eşliğinde “Hadi biraz Nazlı’dan bahsedelim.” Diye söylediğinde kalbimin içimde titrediğini hissettim. Paulina gözlüklerinin ardına sakladığı bakışları ile sanki kalbimin titrediğini görmüşçesine dikkatli bir şekilde, “Hayatının neresinde durmasını planlıyorsun?” diye sordu. Hemen arkasında duran camın öylesine güzel bir deniz manzarası vardı ki saatlerce burada oturup kendimi bu manzaranın keyfinde kaybedebilirdim. Onun için cama bakışlarımı sabitledim ve “Adını verirken ailesinin ne düşündüğünü onu tanıdığım ilk gün aklımdan geçirmiştim. Nazlı ismi ona hitap etmeyen tek isim bile olabilir aslında. Hayatımda onun kadar cesur, sert ve bakışları ile bir adamı felç edebilecek kadın görmedim. Fakat bir o kadar da naif bir kalbe sahip. Onu tanıdığımda cesur davranışlarından o kadar etkilenmiştim ki son ana kadar ilki olabileceğimi aklıma dahi getirememiştim.” Dediğimde öksürmeye başlayan Paulina “Onun ilk gecesinin sahibi mi oldun?” diye sorunca gözlerim şaşkın ve alacağı cevaptan korkan bakışlarına odakladım ve “Son anda fark ettim ve geri adım attığımda onun kalbini kırdım. Onun için bana inanmayan bir kadın. Haklı yanları var fakat hayatıma adım atmaya kalktığı zamanlar benimle tanıştığın dönemden 1 yıl öncesiydi. Berbat bir adamdım ve bu pisliğin yapacaklarını hak etmediği için o gece kırılması umurumda olmadı.” Dedikten sonra gülümseyen Paulina, “Ona iyilik yaptığını söylemen gerek” dediğinde ise gülümsedim. “Geçmişim ile karşılaştığında denedim fakat sanırım bana inanamamakla birlikte birini sevebileceğime de inanmıyor” dediğimde elindeki kalemi not aldığı defterin üzerine bırakan Pauline “Sen inanıyor musun?” diye sordu. Sanki tokat yemişçesine ona baka kaldım. Sonrasında bana biraz yaklaşarak, “Sen kalbini yeniden bir kıza açabileceğine, âşık olabileceğine ve hayatına sana değer veren birini tekrar alabileceğine inanıyor musun? Şu anda bana bahsettiğin kadın aşkı hak ediyor ve hayatında yaşadığın hiçbir şey için onu suçlayamazsın. Attığın adımlara dikkat etmeli ve ne istediğine önce kendin karar vermelisin. Sen bir ilişkide olan aşk, sadakat ve güven temellerinden vuruldun ve kendin gibi bir insan yaratmamak adına dikkatli olmalısın” dediğinde yutkundum. Yaşadığım acıyı, öfkeyi, hayal kırıklığını tarif edecek kelime bulamıyordum ve bunu Nazlı’nın yaşamasına asla izin vermezdim. Onun için “Benimle bir anlaşma yapma kararı aldı” diyerek açıkladığım olaya kaşlarını çatan paulina, “Ne tür bir anlaşma?” diye sorduğunda ise kahkaha atmaya başladım. Birkaç dakika kendime gelmek için çaba sarf ettim ve sonunda konuşmama yetecek kadar sakinleştikten sonra, “Ağırdan alacağız, mesai saatleri içerisinde patron stajyer mimar kavramından asla çıkmayacağız ve ona kendimi inandırmak için büyük çaba sarf edeceğim” diyerek verdiğim cevaba, “Bu güzel en azından seni hayatında istemediğini ondan uzak durmanı ve hayatında biri olduğunu söylememiş. Sana karşı bitmeyen bir ilgisi olduğunu fakat kırdığın kalbin kapısını açmak için bu sefer güvenmek istiyor.” Dediğinde gülümseyerek, “Yani önce canına bir okuyayım sonra bakarız demenin kibar bir versiyonu” dediğimde Paulina “Öyle de denebilir.” Dediğinde ise gülümsedim. Hakkıydı ve sonuna kadar tüm benliğini bana açana kadar sabırla bekleyecektim. ………………………….. Terapistten döneli yaklaşık 2 saat olmuştu. Duş alıp Smokinimi giydikten hemen sonra lobiye inip arabamı getirmelerini isterken su istedim ve içmeye başladım. Resepsiyonda beklerken görevliye Nazlı’nın odasına aramasını ve aşağıda olduğumu söylemesini istemiştim. Bu sürenin üzerinden 15 dakika geçmişti ve vale çoktan arabamı kapının önüne çekmişti ve bizi bekliyordu. Şişenin içinde kalan son su yudumunu da içtikten hemen sonra çöpe attım ve saatime baktım. O anda açılan asansör kapısının ardında görünen kişi ile donup kaldım. Kırmızı favori rengimdi. Teni ile uyumlu tüm kadınların hayatlarında mutlaka bir gece seksi, kendilerine vücutlarına yakışan elbise ile karşısındakinin aklını başından alması taraftarıyım. Kırmızı kısa seksi ve o muhteşem kıvrımlarını ortaya çıkaran elbisesinin içinde saçlarını açmış ve kırmızı ruj ile tamamladığı kusursuz makyajı ile nefesimi kesmişti. Bakışlarımı ondan alamıyordum ki o kendinden emin bakışları tanıyordum. O gece de bana bu şekilde bakmıştı. Ellerim cebimdeydi ve Tanrı yardımcım olsun ki gece boyunca hiç ama hiç çıkmaması gerekiyordu. Gülümseyerek yanıma gelen kızıl prenses “Beklettim mi?” diye sorunca yutkunarak, “Böylesi bir güzelliği hayatımın sonuna kadar bekleyebilirim kızıl” dediğimde gözlerini kısarak bana bakışına gülümsedim. Gerçekten ne kadar çekici ve öpülesi olduğunu bilse sanırım bunu bir daha tekrarlamazdı. “Butikten sana kıyafet göndermelerini istemiştim. Kendi zevkinde almak için dışarı çıkmana gerek yoktu” dediğimde ise bana bir adım yaklaşarak, “Bu kıyafet butikten gelen milyonluk tasarımmış. Üzerimdeki bu bez parçasıyla İstanbul’da bir ev alabileceğimi sanıyorum. Aklını mı kaçırdın sen? giyerken zarar veririm diye neredeyse aklımı kaçıracaktım” dediğinde o elbiseyi üzerinden parçalayarak çıkarmamak için aklımı kaçırmak üzere olduğumu söyleyip söylememem konusunda resmen direndim. Fakat derin bir nefes alarak, “Elbiseleri geri iade etmeyeceğiz kızıl onun için rahatla” dediğimde gözlerini resmen beni öp dercesine kocaman açarak, “Odamda artı üzerimde neredeyse bir servet var ve sen bunları geri iade etmeyeceğini mi söylüyorsun? Bu kadar pahalı hediyelerini kabul edemem kusura bakma” dediğinde ise dişlerimi sıkarak “Para ile ilgili bir sıkıntım yok prenses savaşmak zorunda kaldığım şey fiyatı değil” dediğimde kaşlarını çattı ve bana bakarken “Savaşmak zorunda olduğun şey ne?” diye sorduğunda ona birkaç adım yaklaşarak hemen dibinde durdum ve tüm içimi doldurup sarmalayan kokusunu içime çektim. Birkaç saniye öylece kaldıktan hemen sonra “Bu üzerindeki elbise ile öyle mükemmel ve bir o kadar da seksi duruyorsun ki zihnimde canlanan sahneler ile o elbisenin gecenin sonunda da üzerinde kalmasını istiyorsan bence zorlama” dediğimde ise susmuş olması tapılası güzellikteydi. Bana “Arabaya geçsek iyi olacak sanırım” dedi ve hızla yanımdan geçip arabaya doğru yürürken sırt dekoltesine gözüm takıldı ve hızla cep telefonumdan butik sahibini arayı telefonu açar açmaz “Siktir Gabriel sana mütevazi şık bir elbise gönder dedim.” Diyerek söylenmeme karşılık telefonun diğer ucunda kahkahalar atan bir arkadaş son istediğim şeydi. “İki kıyafeti de Rüya Hanım seçti üzgünüm” dediğinde ise derin bir nefes verdim. Tamam Rüya ve onun tasarımları erkeklerin aklını başımdan alırdı fakat tanrı yardımcım olsun ki bu gece bir dizi kalp krizi için çok ama çok gençtim. Telefonu kapatıp arabaya gittiğimde ön koltukta oturan Nazlı ile göz göze geldim. En az elbise kadar kızarmıştı ve bu onu daha çok istememe neden oluyordu. Telefonuma gelen mesaj ile duraksayıp telefonuma baktım ve “Babam aşkın yeşil olduğunu söylerdi ama ben aşkın kırmızı olduğuna inananlardanım. Kalbini attıracak ve sana nefes aldıracak kişi o elbisenin içinde ve bu şansı iyi değerlendir.” Yazıyordu. Mesaj Rüya’dan geliyordu ve okuduğum mesajın ardından gözlerim Nazlı ile buluştu. Kalbim göğüs kafesimde deli gibi atıyordu ve bu da ne kadar haklı olduğunu gösteriyordu. Nazlı kalbimin nefesi olmuştu. Duygusal anlamda yaşayabilme için bu nefese ihtiyacım olduğunu hissettim ve “Bu gece patronun olabileceğimi de sanmıyorum” Dediğimde bakışlarındaki şaşkınlığa gülümsemeden edemedim.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD