5. Hira

4067 Words
Senin bedenin , benim hayatım . Senin geçmişin , benim geleceğim . . . Aklında bir sürü soru işareti vardı . Notu elinde tutup , bir süre daha incelemeye başladı . Bu not nereye gidecekti ? Kime gidecekti ? Hira kim ? Bu beden , Zoya gerçekten birilerine işkence mi ediyordu ? Diye çok düşündü içinde . Ona bahşedilen bedenin ne gibi sırları vardı ? Bunları çözmesi gerekirdi . Bu bilinmezlikte başına ne gelecek belli değildi . Özellikle bu beden , gelecekteki Kraliçeye aitti . Bu göründüğü gibi kolay değildi . Onu izleyenler ve başkalarına haber uçuranlar bile vardı . Hayatı ne kadar tehlikedeydi , bilmeliydi . Ya da , gerçek Zoya’nın insanlarına nasıl davrandığını bilmesi gerekirdi . Kimseyi şüphelendirmek istemiyordu . Hafıza kaybı , yalanı işe yarasa da , bunu ne kadar sürdüre bilirdi bilmiyordu . Üstelik burası normal bir dünya bile değildi . İnsanlar yoktu ki burada , büyücüler vardı . Büyücüler hakkında eski kitaplarda okumuştu . Yani geçmişten gelen bir söylenti olduğunu sanıyordu . Şimdi ise o gerçekliğin içindeydi . Büyücülerin var olduğu bir dünyadaydı . Bir insanın ruhu ve bir Kraliçenin bedeni . Bu olay biraz onu düşündürüyordu . Çünkü , bir başınaydı ve kimseye gerçekte ne olduğunu anlatamıyordu . Kral ve Kraliçenin bu mutluluklarına hiç anlam veremiyordu . En önemlisi , bu hayatının ne kadar süreceğini de bilmiyordu . Bu beden onun değildi sonuçta , acaba gerçek Zoya’nın ruhu geri gelir miydi ? Aklında bin bir soru ve onlarca gizem vardı . Ama burada olduğu sürece öğrenmeliydi . Neden , öldüğünde bu bedene geldiğini ve burada hala hayatta olduğunu . Şu bir gün içinde bu dünyayı az da olsa keşfetmişti ama kendisi hakkında olan sorularına cevap bulamamıştı . Elinde zehirli bir şarap ve aynısı olan bir kadeh vardı . O sorunları yetmezmiş gibi , bir de Zoya’nın gizemi devam ediyordu . İnsanlar ona korkarak ve şaşırarak bakıyordular sürekli . Zoya’nın bedeni artık onundu . Bu bakışlardan , rahatsız olmaya başlamıştı ama alışması gerekirdi . En azından gizemi çözene kadar . Bunu çok düşündü . “ Çok mu zalim bir prensestin ? ” dedi kendi kendine . Sanki içinden bir ses cevap verecekti ama duyguları da , orman kadar , karışık seslerle doluydu . Kuş sesleri , ya da garip hırlamalar vardı , ormanda . Hafif esen rüzgarın , sesi de kendini belli ediyordu . Ne kadar ürkütücü gözükse de , Kataleya korkmuyordu . Aksine burada kendini daha rahat hissetmişti . Kafasını dağıtmıştı bir müddet . Ağacın en üst dalına çıkarak , gökyüzüne bakmaya başladı . Böyle bir manzarayı , hayatında ilk kez görüyordu . Yıldızların parlaklığı , siyah gözlerine yansıyordu . Bu manzaraya , büyülenmemek elde değildi . 15 yaşlarına kadar , sadece günde bir saat dışarı çıkarılıyorlardı . Güneş yüzü görsünler diye . Ama hiç gök yüzünü göstermemişlerdi . Gökyüzünü , olurda , gece göreve gönderilirse görüyordu . Yıldızları seyrederken , bir yıldız kaydı . Bunu Alex’den duymuştu . İlk sorusu , ‘ O yıldız yer yüzüne mi çarpıyor ? ‘ olmuştu . Bunu kağıta yazıp Alex’e sorduğunda , Alex kahkaha atmıştı . “ Hayır gök yüzünde süzülüyor . Bir yere düşmüyor . Ama dilek dilersen gerçek oluyormuş . “ demişti Alex . Hayatında ilk kez kayan bir yıldız görmenin mutluluğuyla , yerinde dikeldi ve ellerini birleştirdi . “ Dileğim , Alex’le yeniden buluşmak . O da buraya gelsin ve beni bulsun . Ben bu bedeni sevdim . Lütfen gerçek Zoya , bu bedeni bana sonsuza kadar ver . “ diye konuştu kendi kendine . En son cümlesinde fısıldamıştı . Sanki biri duyacaktı onu . Bu bedende kalmak istiyordu ve bu günün bir rüya olmamasını diliyordu . Ağaçta biraz daha düşünerek , bir süre daha kaldıktan sonra , aşağı atlayıp , saraya doğru , hızlı adımlarla yürüdü . Kimseye gözükmeden balkonunun önünde durup odasına nasıl gideceğini düşündü . Duvarlarda sürekli çıkıntılar vardı . Ayağın koydu ve üstteki süslerden tutup tırmanmaya başladı . Bu sarayın duvarları çok güzeldi . En sonunda balkonuna gelip , odasına girdi ve balkonun kapısını kapattı . Notu nereye saklayacağını düşündü . En sonunda kıyafetlerinin arasında bir yer bulup , gardırobun en karanlık kösesine bıraktı . Kıyafetlerin altında kalıyordu bu not ama yine de güvenli bir yerde değildi . Üstünü çıkarıp yerine uzandı . Çok yumuşaktı yatağı . Suikastçı dağındaki yatağı taştandı . Yastığı yumuşaktı , yorganı küçük bir battaniyeydi . Karanlık odada kendini uykunun kollarına bırakırken , korkuyordu . Ya yarın uyandığında bunların hiç biri olmasa . Ya bunlar rüyaysa ? İçi içini kemiriyordu . Uyuya kaldığında , sürekli bu korkuyla , sıçrıyordu . En sonunda yoğunluktan , göz kapakları daha fazla açık kalamadı ve uyudu . Tabi buna uyumak derlerse . Gece sürekli uyanıp etrafına bakıp , uyuyordu . Bir an önce sabahın olmasını istiyordu . Çünkü , kurtulmak istiyordu bu korkudan . Güneşin ilk ışıkları odasına dolarken , onu uyandıran şey , aynaya yansıyan güneşin ışıklarının ona vurmasıydı . Gözlerini açmaya çalışırken , çok ışıklı olduğunu görüp kapadı . Eliyle yüzün kapatıp yataktan kaldı . Hızla gidip aynanın üstünü elbiselerle kapattı . Aynadan odaya yansıyan ışık çok fazlaydı . Sonra bir anda nerede olduğunun farkına vardı . Neyse ki gördükleri rüya değildi . Bunun mutluluğuyla uykusu kaçmıştı ve enerjik bir şekilde gülümsüyordu . İçi rahatlamıştı . Dün giydiği mavi elbise gözlerine takıldı . Bu gün bu elbiseni giymeyecekti . Zoya olmaya çalışıp siyah elbiseni giyinecekti . Onun gibi olmaya çalışıp , Zoya’nı çözmeye karar vermişti . Madem ki artık bu beden onun , bu bedenin gerçek kimliğini ve kişiliğini keşfedecekti . İçinden bir ses , bulduklarının hoşuna gitmeyeceğini diyordu ama pes etmeyecekti . Hira isimli kişinin mektubu aklını karıştırmıştı . Üstüne siyah elbiselerden birini giyinip saçların taradı ve salık bıraktı . Odadan çıkacakken , kapının üst kısmında çıkıntılı süsün , üstünde bir şey olduğunu gördü . Elini uzatıp orada olan şeyi kaldırdığında bir anahtar olduğunu gördü . Kapının anahtarı olacağını düşünüp kapıya takıp , çevirdi . Sonra kapıyı açmaya çalıştığında , kapının kilitli olduğunu görünce yüzünde bir gülümseme belirdi . “ Demek kapını kilitliyorsun . ” dedi kendi kendine . Anahtarın çok narın bir zincir vardı . Sanki dokunsan kırılacak gibi gözüküyordu . Çok küçük halkalar bir birine geçmişti ve anahtarın boşluğundan geçiyordu . Bir kolye gibiydi . Kataleya kapını açıp dışarı çıktı ve kapıyı kapatıp yeniden kilitledi . Anahtarı da boynuna asıp yürümeye başladı . Dün geldiği koridorda yürürken , hizmetçilerin yeni uyandıklarını , hala uykulu olduklarını gördü . Ne yapacağını düşünürken Kral ve Kraliçenin , odalarının nerede olduğunu merak etti . Kraldan ve Kraliçeden bu dünya hakkında bir sürü şey öğrene bilirdi . Zoya onların kızlarıydı , kızlarına kötülük etmezler diye düşüncesiyle etrafındaki odalara bakınmaya başladı . Her adım attığında izlenildiğini hissediyordu . Birisi onu bir yerlerden izliyordu . Arkasına falan baksa da kimin olduğunu çıkaramadı . Yanından sürekli hizmetçiler geçiyor çünkü . Süslü bir kapını görünce buranın Kralın odası olduğunu düşündü . Kapını tıklattı ve yavaşça açtı . Biran önce Kralı uyandırıp , ondan bir çok bilgi almak istiyordu . Odanın ortasında büyük bir yatak olduğunu gördü . Yatağa yaklaşırken Kral ve Kraliçenin uyuduğunu gördü . Kendisi bu sabah çok erken kalkmıştı ve bunun farkında değildi . Yüzüne güzel bir gülümseme yerleştirip “ Anne , baba kalkın artık . “ dediğinde kral yerinden zıpladı resmen . Onun bu haline Kataleya kıkırdayarak gülmüştü . İlk kez konuşa biliyordu ve bu kelimeler hoşuna gitmişti . Alex’e hep içinden baba diye seslenişi aklına gelmişti . Kral hala dün olanlara alışamamıştı ve bu sabah Zoya’nın sesin böyle duyunca yerinden zıpladı . Kraliçe Stella uyanıp “ Günaydın Bitanem . ” dedi gülümseyerek . Kraliçe Stella mutlu gözükse de , Kral Maksis hala olanlara alışamamıştı ve her seferinde şaşkınlığını gizleyemiyordu . “ Hadi ben çıkıyorum odadan . Sizde artık kalkın . Siz olmadan kendimi yalnız hissediyorum . ” deyip , odadan çıkıp , kapıyı kapattı . Kataleya gerçekten de onlarsız kendin bu koca dünyada yalnız hissetmişti . Onunla konuşan , sadece Zoya’nın ailesiydi . Onlardan daha fazla bilgi edinip , Zoya’ın sırlarını çözmeliydi . Bu iki kişi onu en az Alex gibi seviyordular . Yine Alex aklına gelince kederleniyordu . “ Keşke sen de buraya gele bilseydin . Hayatımız daha farklı olurdu . ” diye fısıldadı dışarı bakarken . Birinin ona yaklaşmasıyla ona döndü . Bir hizmetçi kızdı . Mavi gözleri , sarı saçları vardı . “ Efendim odanızı temizlememiz gerek ama kapı kilitli . ” dedi baş eğdikten sonra . Kataleya hemen , “ Gerek yok . ” dedi . Kız “ Tamam efendim . ” deyip yanından ayrıldı . Oda zaten temizdi ne gerek vardı ki odayı temizlemeye . Ayrıca notu biri bulur diye izin vermemişti . Ne garip Zoya’da hep o odada günlüğün gizliyordu , şimdi Kataleya’da bir not gizliyordu . Şimdiden bir ortak noktaları vardı . Daha zaman ne gösterirdi , belirsizdi . Karanlık bir yolda yürüyordu Kataleya farkında bile değildi . Kataleya Kral ve Kraliçe odalarından çıkana kadar beklemişti . Onlar çıkınca kollarına girip gülümseyerek , yemek salonuna geçmişlerdi . Yemekte Kataleya büyük bir merakla krala , ” Bu gün de bana bir sürü şey anlatır mısınız . Çok merak ediyorum . Aklıma geldi de hafızamı yitirmeden önce nasıl biriydim ben . ” dedi . Bu sorusu salonu büyük bir sessizliğe bürümüştü . En sonunda kraliçe kendini toplayıp , bu sessizliği bozma kararı vermişti . Sessizlik uzadıkça kız şüphelenmeye ve aklına onlarca senaryo getirmeye başlıyordu . “Her zaman iyi biriydin . ” dedi . Yutkunarak konuşması , Kataleya’nın dikkatinden kaçmamıştı . Kataleya ikinci sorusunu sordu bu sefer . “ Neden tüm elbiselerim siyah ? ” dediğinde Kral hemen , “ Çünkü , siyah rengini seni güzel gösterdiğin diyordun ve siyahı seviyordun . ” deyip gülümsedi . Kral ve Kraliçe sürekli bir birlerine bakış atıp duruyorlardı . Çok garip davranmaya başlamışlardı . Sanki küçük kızlarına bir yalan söylüyorlardı . Zoya yeterince büyük biriydi ve bedenine dikkatli bir ruh hakimdi . Ama Kataleya bunlara inanmamıştı . O bir suikastçıydı ve o hemen bir şeyler olduğunu sezdi . İlk sorusundan sonra sessizlik oldu ve kraliçe sahte ve acı dolu bir gülümsemeyle cevap vermişti . İkinci sorusunda , Kral endişeyle karısından önce cevap verme gereği duydu . Çünkü , karısı ne cevap vereceğini bilmiyordu . Kataleya bunları düşünerek kahvaltısın sessiz bir şekilde yaptı . Kahvaltıdan sonra yine kralla birlikte askerlerin eğitim yerlerine gittiler . Kral her sabah gelip askerlerini gözlemliyordu . Ama artık yalnız değil de kızıyla gelmenin mutluluğun yaşıyordu . Zoya gelecekte Kraliçe olacaktı ve bunları bilmesi gerekirdi . Hafızasını kaybetmeden önce , askerlerin yanına , hep kötü emirlerini vermek için giderdi . Bu sefer sadece izleyecek ve öğrenecekti . Kataleya sürekli askerlerin dövüş sanatlarını gözlemliyordu . Bildiklerine bakıyor , bilmediklerini de öğreniyordu . En sonunda krala “ Bende biriyle dövüşe bilir miyim ? ” dedi . Kral kızının bu isteğine ne cevap vere bileceğini bilmedi . Zoya’ya çok öğretmeye çalıştı dövüş sanatlarını ama Zoya pek yetenekli değildi bu konuda . Bir kaç gün sonra sıkılıp bırakmıştı , nasıl olsa muhafızlarına güveniyordu , onu koruyacakları konusunda . Ama Kral geçtiği bu yıllarda bir çok tecrübe edinmişti . Bir kral da olsa , aniden bir suikastçı , çıkıp gele biliyordu . Yalnız zamanını , kollayanlar çok oluyordu . O yüzden Zoya da öğrenmeliydi , dövüş sanatlarını . Şimdi bu isteği nereden çıkmıştı bilmiyordu ama geçmişine dayanarak ona izin vermemeliydi . Kızının dövüşemeyeceğini biliyordu . Kaybederse de prenseslik unvanına laf getirirdi . Bunları düşünürken yanlarına ordu generali yaklaşmıştı . General kralına saygıyla baş eğdi . Prensesin garip davranmasını o da duymuştu ama inanmamıştı . Ama şimdi prensesin mutlu halin görünce gözlerine inanamıyordu . Kataleya bir kolu sargılı adamı görünce “ Elinize ne oldu ? ” dedi . Bu sorusuna kral ve general afallamıştı . ‘ Kolunu bu hale getiren ta kendisiyken sorduğu soruya bak . ‘ dedi general içinden . General ağzını açıp söyleyecekken , kral hemen , “ Düştü kızım . Yoksa o ordu generali . Çok güçlü bir askerdir . Ona kim ne yapa bilir ki ? ” deyip generali övdü . General hiç bir şey anlamadan onlara anlamaz bakışlar atıyordu . Ama ne zaman Kataleya’yla göz göze gelse gözlerin kaçırıyordu . Kataleya , onun bu haraketini gözünden kaçırmamış , inatla ona bakıyordu . Kataleya , “ Dikkatli olun general . Geçmiş olsun . ”dedi ve devam etti .“ En güçlü askerin hangisi ? ” dedi merakla . Prensesin bu sorusu üzerine general Krala baktı . Kral başıyla onay verdiğinde , “ Andrey .” ismini söyleyip iri yapılı bir askeri ona gösterdi . Kataleya onu bir süre süzdükten sonra , “ Ben kendimi denemek istiyorum . İzin verir misiniz ?” dedi büyük bir heyecanla . Kral en sonunda pes edip kızına izin verdi . General kızın uygun kıyafette olmadığını görüp , “ Kıyafetiniz uygun değil prenses . Güvenliğiniz için zırh giyinmeniz gerekir . ” dedi . Kral da Generalin dediğin onayladığında , Kataleya generali takip etti . Zırhlar olan büyük bir yere geldiler . Odadaki metal kokusu kendini belli etmeye başlamıştı . General ona kızlar için olan zırhları gösterdi . “ Kızlar için de zırh varmış . ” dedi Zoya şaşırarak . General ona , “ Evet var Prenses Zoya . Savaş olunca kız erkek fark etmez . Herkes kendi krallığın korumak için savaşır . ” dedi gözlerinde bir hüzünle . Sanki bunları söylerken geçirdiği savaşları hatırlamıştı . Katelaya zırhta rahat edemeyeceğini bildiğinden deri iç giyimi giyindi sadece . Bedenine yapışan bir gömlek ve pantolondu . Giyinme odasından dışarı çıkınca general ona zırhı uzattı ama Kataleya ” Ona gerek yok . Bununla çok rahatım . ” deyip , koşar adım dışarı çıktı . Çelikten yapılmış , büyük yuvarlak masaya yaklaşıp üstünde olan kılıçlara göz gezdirdi . O bunlara bakarken , Kral kızına yaklaştı ve “ Neden zırh giyinmiyorsun ? ” dedi merakla . Kataleya krala dönüp “ Bununla daha rahatım . Hem herkes böyle giyiniyor şu an . ” dedi askerleri göstererek . Kral başını salladığında ,Katelaya kılıçları eline alıp ağırlıklarına baktı . Uzun , ağır olmayan iki kılıcı aldı eline . Elinde döndürdüğünde çok rahat kılıçlar olduğunu gördü . Kral kızının kılıçları elinde döndürmesini hayranlıkla izlerken Kataleya ona , “ Bana şans dile efendim . ” deyip askerlerin arasına karıştı . Askerler onu görünce açılıyordular . Andrey antrenman yaptığı askerden kafasın kaldırdığında belanın geldiğini gördü . Onu hep bela gibi görmüştü . Çünkü , asla askerlerin yanına iyi bir şey için gelmemişti . Kataleya kılıçları ona doğru tutarak “ Dövüşelim mi ? ” dedi kendinden emin bir tavırla . Andrey’in içinden gülmek ve onu bir güzel benzetmek geliyordu . Ama onu tanıdığından ona ifadesiz bakıp , “ Emredersiniz efendim . ”dedi ve büyük kılıcını kaldırdı . Tüm askerler onların etrafın sararak merakla izliyordu . Kral ve general da onların içindeydiler . Andrey içinden ‘ Sana acımıycam . Sen kaşındın . ’ deyip gülümserken , Kataleya’dan ilk darbeni almıştı ama kılıcıyla hemen kendin korumuştu . Kataleya tüm çevikliğiyle sürekli ona darbalar indirip , onu geri geri gitmesini sağlıyordu . Ama Andrey sadece kendini koruyup Prensesin yorulmasını bekliyordu . Kataleya bunu anlamış olacak ki yalandan öksürdü . Derin derin nefesler alıp verdi . Kendin ona yorulmuş gibi gösteriyordu . Kataleya çok kurnaz bir kızdı . Andrey onun bu yalanına inanıp onun boğazına taraf kılıcını savurdu . Kataleya bir kılıcıyla onun kılıcını tutarken diğeriyle onun karnına darbe indirdi . Andrey aldığı darbeyle biraz eğilince Kataleya onun kafasının arkasından , kılıcının arka tarafıyla vurdu . Andrey kafasına aldığı darbeden dolayı yere düşmüştü . Bu Kataleya için çocuk oyuncağıydı . Bunun gibi bir çok suikastçı ile savaşmıştı . Eğitim alanı çok acımasızdı . Kızın aklına onlar gelirken , bir anda duraksadı . Bu bedeni de , öbür dünyadaki bedeni gibi kullanamazdı . Çok güzel bir beden ve yara almasını istemiyordu . Kral kızıyla gurur duyarken aklını kurcalayan bir çok soru vardı . ‘ Zoya dövüşmeği kimden ve ne zaman öğrendi ? ’ sorusu . Bu soru Generalin aklını da kurcalıyordu . Kataleya yere düşen Andrey’e elin uzattı . Andrey şaşırarak elini tuttuğunda , Kataleya onu yerden kaldırdı . Kataleya elin ondan çekerken , “ Yorulmamı beklememeliydin . Karşılıklı dövüşseydik belki onda daha çok yorulurdum . ” deyip yanından ayrıldı . Andrey’se yenilgiyi hala hazmedemiyordu . Daha fazla çalışıp , daha güçlü olmaya söz vermişti kendisine . Onunda en büyük sorusu , Zoya , savaşmayı ne zaman öğrendiydi . Kral yine akşama kadar kızına bir sürü şey öğretti . Akşam saraya dönerken , bir muhafız yaklaşıp , krala baş eğdi ve ona , “ Efendim büyük salonda sizi Seliya krallığının elçisi bekliyor . ” dedi . Kral kafasın sallayıp koşar adımlarla büyük salona gitti . Kataleya da , onu yemek salonunda bekleyen kraliçenin yanına gitti . Kraliçe kızının bu halini görünce “ Küçük hanım . Hadi banyoya . “ dedi . Kataleya kıkırdayarak üstüne baktı . Gerçekten de durum içler acısıydı . Üstü toz toprak olmuştu neredeyse . Kraliçe kızının kolundan tutarak onu odasına sürükledi . Bu zaman boyunca Kataleya bu gün yaptıkların , büyük bir hevesle , Kraliçeye anlattı . Odanın kapısına gelince , kraliçe kapını açmaya çalıştı ama açılmıyordu . Kızına baktığında Kataleya boynundaki , anahtarı çıkardı ve kapıyı açtı . Bu durumu Kraliçeyi endişelendirmişti . Yoksa kızının hafızası geri mi geliyordu ? İçeri girdiklerinde “ Eskiden de kapını kilitlerdin . Bu huyunu hiç unutmamışsın anlaşılan . ” dedi . Kraliçenin sözleri Kataleya’nı şaşırtmıştı . “ Gerçekten mi ? ”diye sordu merakla . Kraliçe başın sallayarak , “ Evet . Bu zamana kadar hiç bir hizmetçi girmedi odana . ” dediğinde Kataleya daha da şaşırarak , “ Peki temizlik için ? ” dedi . Kraliçe kızına kıyafet seçerken , “ Hayır bir kere hepsini topladın önüne ve kimse odama girmeyecek dedin . Ondan sonra da kimse girmedi . “ dediğinde Kataleya’nın aklına sabah ki hizmetçi gelmişti . Sarı saçlı , mavi gözlü olan kız odayı temizleyeceğini söylemişti . Belki de onun o not gönderen kişiyle bir ilgisi vardır . Belki de o Hira’dır . Bu konu onu iyice düşündürmüştü . O kız bir şeylerin peşindeydi . Kraliçe odanın banyosun açıp , “ Sen banyo yap , ben seni yemek salonunda bekleyeceğim . ” deyip gitti . Kataleya yine odanın kapısını kilitledi ve banyosunu yaptı . Banyodan çıktıktan sonra kıyafet seçerken gözüne bedeninde ki yara izleri takıldı . Korkarak kendine baktı . Yoksa eski bedeninde ki yaralar bu bedende mi oluşuyor diye düşünerek arkasını döndü . Ama dönünce şok oldu . Belinin üst kısmınsa bir damga vardı . Damganın şekli dörtgendi . Kataleya’nın bedeninde hiç böyle bir damga yoktu . Bunlar Zoya’nın kendi yaraları olmalı . Karın bölgesinde bir kaç kılıç yarası vardı . Bunları dün fark edememişti . Ama banyodan sonra bakınca , hepsi çok belirgin gözüküyordu . Acaba nasıl olmuştu bu yaralar ? Kataleya moralsiz bir şekilde bir kez daha baktı , damgaya . Beyaz cildinde çok kötü duruyordu . Acaba kim yapmıştı bu damgayı ? Ya da Zoya kendisi mi yaptı ? Hemen üstün giyinip koşar adımlarla odasından çıktı ve kapıyı kilitledi . Yemek salonuna geçtiklerinde kraliçenin yalnız olduğunu gördü . Yanına gidip oturarak , “ Kral neden hala gelmedi ? “ dediğinde kraliçe üzgün bakışlarıyla , “ Gelir kızım . Elçilerle konuşuyor daha . ” dedi . Kataleya kadında ki ruh halin görünce “ Neden bu kadar üzgünsünüz ? ” dedi . Kraliçe ona , “ Bu dört krallık her zaman Arseliya’ya vergi veriyor . Arseliya her gecen gün daha fazla altın istiyor ve bizim artık altınımız tükenmiş durumda . Baban 3 krallığa elçi gönderdi . Bize borç olarak altın verilmesi istendi ama Tessa ve Hales krallıkları bu isteği reddetti . Onlar da altınlarının tükendiğini söyledi ama Seliya krallığından bu gün bir elçi geldi . Onlar reddetmemişlerdi . Umarım istediğimiz altını verirler . ” deyip derin bir nefes aldı . Kataleya merakla “ Peki altın verilmese ne olur ? ” dedi . Kraliçe hiç bunu düşünmek bile istemiyordu , “ Eğer altın vermezsek , bizim yerimize altın veren Kral burayı da idare eder . O yüzden baban borç istedi . Belki de Tessa ve Hales krallıkları bizim vermememiz için altın vermemiştir ve burayı ele geçirmek istiyorlardır . “ dedi . Kataleya sinirle “ Bu 4 krallık hani müttefikti . ” dedi . Kraliçe başını hayır anlamında sallayıp , “ Sadece savaşlarda müttefikler . Tessa ve Hales krallıkları ikisi müttefikler . Seliya ve Arlond eskiden müttefikti ama artık değiller . ” dedi , gözü kapıda kocasın beklerken . Kataleya’nın aklını kurcalayan bir çok soru vardı ve soru sormak isterken kapılar açıldı ve Kral salona dahil oldu . Kataleya ve Kraliçe ayağa kalktığında , Kral onlara oturmaları için işaret verdi . Ama kralın yüzünde az da olsa bir gülümseme vardı . “ Ne oldu Kralım . Verecekler mi ihtiyacımız olan altını ? ” dedi kraliçe sakin bir sesle . Bu sözleri söylerken içinden dua ediyordu vermeleri için . Kral derin bir nefes alıp “ Evet vereceklerini söyledi . Hatta 2 yıllık altınımızı vereceklerini söylediler . Ama karşılığında bir şey istiyorlar . “ dedi . Sabahtan beri sessizliğini koruyan Kataleya daha fazla dayanamadı ve “ Ne istiyorlar ? ” dedi . Kral başın olumsuz anlamda sallayıp , “ Bilmiyorum . Seliya kralının yakında bura geleceğini söylediler . O zaman söyleyecek istediği şeyi . ” dedi . Daha fazla konuşmadan yemeklerini yiyip odalarına çekildiler . Yemek sessiz ve gergin geçmişti . Kataleya bir kaç lokma ile hemen doymuştu . Aklında sürekli bu olanları tartıyordu . En önemlisi gördüğü dövme aklını karıştırıyordu . Kataleya yine o boş koridorda yürürken , güneşin ateş kırmızısı ışıkları yolunu aydınlatıyordu . Camdan dışarı baktığında o güzel manzaranı gördü . Sarayın kırmızı süsleri , güneş ışıklarının yansıması ile ateş’e benziyordu . Krallık ateş alıp , yanıyormuş gibi bir manzara vardı karşısında . Her tarafı kırmızı ışıklar sarmıştı . Bu manzara hem büyüleyici , hem de ürperticiydi . Sanki bir savaşı andırıyordu . Kataleya biraz daha o manzaranı izledikten sonra odasına yaklaştı ve kapını açıp odasına girdi . Etrafına uzun uzun baktı . Dışarıdan düşen kızıllık , aynasına yansıyordu ve o kızıllık yatağının üst kısmına vuruyordu . Yatağına yaklaşırken o üst kısımda bir yazı olduğunu gördü ve yatağın üstüne çıkıp oraya dikkatle baktı . O belinin üst kısmında olan damganın resmiydi . Bıçakla oyulmuştu ve altında küçük harflerle yazılar yazıyordu . ‘ Güneş doğarken kurduğum hayallerim , güneş batarken kabusum oldu . ’ Yazıyordu . Kataleya bu kelimeleri tekrarlarken sabah ki olay aklına geldi . Güneş doğarken aynadan tam yüzüne ışık yansıyordu . Kataleya yatağın içinde yazıları aradı ama bir kolye buldu . Kolye Z ve A harfleri vardı . Kolyeye bakarak yataktan indi ve yatağın dış kısmına bakmaya başladı . Yatağın dışardan üst kısmında ki küçük harflerle olan yazıyı görünce hemen oraya yaklaştı . Zoya ve Aron ismi vardı . Bu iki ismin ortasında da sonsuzluk sembolü vardı . Kolyeye bakarken , “ Aron sevdiğin birimiydi ? ” dedi kendi kendine . Kolyeye bakarak camın yanına geçip oturdu . Güneş elindeki kolyeye vururken kolyedeki A harfinin içinin parladığını gördü . Parlak ışık saçan tarafı kendine yaklaştırdığında A harfinin içinde “ DEL ” yazıldığını gördü . Z harfinin içine de baktı bir süre ama sadece A harfinin içinde ‘ DEL ’ yazılıyordu . Bu olanlara bir anlam veremeyerek kolyeni aynanın arkasına sakladı . Bunlar sanki , Zoya’nın ona bıraktığı , ipuçlarıydı . Zamanı böyle geçerken dışarıda oturup güvercin beklemeye başladı ama olmayınca yerine girip uyudu . Bu gün biraz daha rahattı içi . Bu bedeninin , artık ona verildiğini sanıyordu . Elinde olan ipuçlarını , hatırlamaya çalıştı . Mektup , kadeh , kolye , yataktaki isimler . Bunların hepsini düşünüp , bir çok hikaye kurdu kafasında ve sonunda uyuya kaldı . Rüyasında kendini ve o kızı görüyordu sürekli . Zoya’ya ne zaman dokunmak istese rüyasından uyanıyordu . Bu rüya sabaha kadar , tekrarlanıp durdu . Güneş doğarken üstünü giyinip balkonuna çıktı . Derin nefesler alıp vererek saçların taramaya başladı . En sonunda gözleri gökyüzünden çekip , aşağıya baktığında garip adamlar olduğunu gördü . Beyaz saçlı insanlar onun dikkatini çekmişti ve odasından çıkıp kapıyı kilitledi . Doğru kral ve kraliçenin odasına gitti ama odalarında yoktular . Sadece yaşlı kişilerin saçları beyazlardı , onun dünyasında ama şimdi gördüğü kişiler , çok gençlerdi . Şimdiden içinde garip bir mutluluk vardı . Bu yeni insanların ne gibi özellikleri vardı da , saçları beyazdı ? Çokta güzel gözüküyorlardı . Boş koridorlarda yürüyerek büyük salona gitti . Ama kapıya varınca kralın bağırarak söylediği cümlelerle birlikte yerinde durdu . “ Hayır ! hayır asla olmaz . Kızımı ne için istediğini biliyorum . Onun hiç bir şeyden haberi yok . “ diyordu . Biri Zoya’yı mı istiyordu ?
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD