' Seni lojmana yerleştireceğiz. Beni takip et lütfen. '
' Lojman mı? '
Babam beni evinde bile istemiyor muydu?
' Evet. Valizin götürüldü bile.'
' Babamı görmek istiyorum.'
' Şu an müsait değil. '
' Seni görmeye müsait anlaşılan o zaman gidip babama onu görmem gerektiğini yarın zaten buradan ayrılacağımı söyler misin?'
' Hazal şu an gerçekten ortalık çok karışık. Albay' ım önemli bir görüşme yapıyor. Benimde fazla vaktim yok.'
' Sen gidebilirsin. Sadece bana babamın odasını tarif et. Ben görüşmesi bitinceye kadar beklerim. '
' Görüşmesinin ne zaman biteceği kesin değil. Ayrıca biterse zaten odaya gelecektir. Dün akşam bir saldırı oldu ve Albay' ım o zamandan beri operasyon için izin almaya çalışıyor. Ne yazık ki izin çıkmadan ikinci saldırı da gerçekleşti. '
' Saldırı mı ne saldırısı? '
' Daha fazla bilgi veremem. Akşam Albay' ım gerekli bilgiyi verecektir. Bu arada kusura bakma lojmanda boş yer olmadığı için seni Albayım' ın odasına yerleştirmek zorunda kaldık. '
' Babam lojmanda mı kalıyor?'
' Evet. Albay' ım dahil olmak üzere güvenlik nedeniyle geçici bir süre için bütün askerlerimiz lojmana yerleştirildi. Asker kızısın bilirsin şu an kod kırmızı durumundayız. '
Durum bu kadar ciddi miydi? Kod kırmızı bütün izinler ve terhisler iptal demekti. O sırada bir asker geldi.
' Komutanım. Gölge Timi yola çıktı. Barut Timi de çıkmak üzere. Operasyon için Albay' ımdan emir bekliyoruz. Başka bir emriniz yoksa ' .
' Son durum ne?'
' Maalesef ağır yaralılarımız var. Ancak henüz karakoldan çıkarmayı başaramamışlar. '
' Araba hazır mı?' .
' Hazır Komutanım ama müdahale için hala iznimiz yok. Yine de karakola girmeyi deneyeceğiz. '
' Beni bekle. Geliyorum. '
Selçuk' un koluna dokundum.
' Git sen. Sanırım lojmanları kime sorsam gösterir. '
' Ama.. '
' Burada başıma bir şey gelmeyeceğini ikimizde biliyoruz. Orada sana ihtiyaç var. '
' Anlayışın için teşekkür ederim. ' dedikten sonra koşarak gitti. Aldığı emri uygulamaya çalışıyordu ama ruhu çoktan oraya gitmişti. Üstelik bu şartlar altında gitmesi de gerekirdi. Her şeyden habersiz şımarıklık yaptığıma inanamıyordum. Kırmızı kod verildiğine ve babam bile lojmanda kaldığına göre durum son derece ciddiydi. Babamın doğru zaman değil dediği geldi aklıma. Gerçekten tehlikeli bir dönemde gelmiştim sanırım.
....
Koşan bir askerin çarpmasıyla iki seksen yere uzandım. 1.60 boyla bunu başarmam mucize gibiydi. Oldukça iri yarı biriydi. Aslında o hızla çarpsa bir kaç metre uçabilirdim ama neyse ki sağlam fren yapmıştı. Bir şey demeden yoluna devam etti ama arkasından gelen ve bizi öyle gören askerler öylece bana bakıyordu.
' Len bu Aslan mayına falan mı bastı? Hepimiz havaya uçup cennete kavuştuk kesin '
Yanındaki kişi kafasına vurdu. Sonra da kalkmam için bana elini uzattı.
' He manyak havaya uçtuk. Adamın ölüm hayali bile patlama üzerine. Hadi koş. Biraz daha oyalanırsan Ateş bir tarafında patlatacak bombayı. '
O sırada gıcık yüzbaşı geldi.
' Gevezelik yapmanın zamanı mı? İlk defa mı kadın görüyorsunuz? Doğru araçlara! '
' Emredersiniz Komutanım!' dedikten sonra koşmaya devam ettiler.
' Seni buraya gönderenin aklını sikeyim. Çekil kızım ayak altından git kendine bir yer bul istifanı yaz. Kadın erkek eşitliğini de abarttılar iyice. '
' Sen ne demek istiyorsun? '
' Burası senin askerlik yapabileceğin bir yer değil. Bir an önce gitmeye bak. Kendini öldürtmeden. '
' Ben asker değilim yalnız. '
' Nesin o zaman?'
Albayın kızıyım demek istemiyordum.
' Doktorum. '
' Ha siktir! Ulan erkekler kaçıyor buradan seni hangi akla hizmet gönderdiler? Neyse bugün lazımsın. Yarın ağlaya ağlaya geldiğin yere dönersin nasılsa. ' diyerek kolumu tuttu ve beni sürüklemeye başladı.
...
İki aracın başında az önce gördüğüm askerler vardı.
' Oğuz nerede ?'
' Emrettiğiniz gibi görev emrini genişletmeye çalışıyordu. '
Az önce beni görünce saçmalayan gözlerini bana dikti.
' Bu kim Yüzbaşım. '
' Doktormuş. '
' Ooo bende niye kendimi hasta hissediyorum diyordum. İyi olacak hastanın doktor ayağına gelirmiş. Ben Buğra Doktor Hanım ama siz kısaca ultra yakışıklı hastam diyebilirsiniz. '
Elini uzatmıştı ama karşılık vermedim.
' Geçmiş olsun. '
' Bu mu yani tedavim? Ama doktorum bir kaç dakikadır çarpıntım var. En azından kalbimi dinleseydiniz. '
' Sizin hastalığınız benim alanım değil ama yine de teşhis konusunda fikrimi beyan edebilirim. Bence sizde vicdan ve edep yoksunluğu var. Böyle bir durumda nasıl bu şekilde zevzek zevzek konuşabiliyorsun bilmiyorum ama sen burda bana asılmaya çalışırken belki orda insanlar ölüyor. '
' Ooo. ' Sesleri yükselirken adının Buğra olduğunu öğrendiğim kişi gözlerini gözlerime dikti..
' Sanırım askeriye de ilk kez görev yapacaksınız. Hatta acemi bir doktorsunuz. Yeni mezun musunuz. Bahse girerim ölü bile görmediniz. Peki benim kaç tane gördüğümden kaçıyla bir kaç dakika önce sırt sırta çarpışıyor olduğumdan haberiniz var mı? Peki ben orda onların ölümünü düşünsem kaç tanesi daha ölür bir tahminin var mı Doktor Hanım. '
Birden donup kalmıştım. Herkesin sinirleri korumak için yöntemi farklıydı. Benim neden aklıma bu gelmemişti? Alaycılık onun savunma mekanizmasının önemli bir parçasıydı.
' Doktor Hanım sayesinde Buğra' nın ciddi bir anını görmüş olduk. ' diyerek ortamı yumuşatmaya çalışan kişi bana döndü.
' Gideceğimiz yerde birbirimize seslenmemiz gerekebilir Doktor Hanım . Ben Doğu. Buğra' yı zaten öğrenmiş oldun. Sana çarpan ise Aslan. Komutanımız Ateş. Rütbelerle kafanı karıştırmayalım şimdi. Onu da ilerde öğrenirsin. '
' Memnun oldum. Bende Hazal. '
O sırada biri daha geldi.
' Bu gelen de Oğuz. ' dediğinde Oğuz Ateş' e selam verdi.
' Tam yetki alamadım. Ama çatışma izni aldık komutanım. '
Ateş gözleri ateş ederken; ' Araçlara.. Doktor sizinle gelsin. Buğra ben ve Oğuz öndeki araçta gidiyoruz ' dediğinde ' Emredersiniz Komutanım!'
demeleriyle araçlara binmeleri bir oldu.
' Hadi doktor. ' dediklerinde bende arabaya bindim. Bir çatışma ortasına gidiyordum ama kendimi yapmak zorunda hissediyordum. Orada yaralılar vardı ve ben doktordum.
....
Bir süre sonra yavaşladık. Telsizden konuşuyorlardı. Ateş ' Gölge Timi arkadan saldırmış durumda. Biz içeri gireceğiz. ' demişti.
Aslan ' Komutanım ateş hattını nasıl geçeceğiz?'
' Sence. Doktoru koruyun. Gölge Timi ile irtibata geçeceğim. Bizi koruyacaklar. '
Selçuk' ta buralarda bir yerdeydi. Büyük ihtimalle gölge timinin komutanı oydu. Umarım beni görmezdi. Aslan başımı tuttu yere eğdi.
' Sakın kafanı kaldırma Doktor. Bizden biri vurulsa bile kaldırma. '
Dediğini yaptım. Çünkü Selçuk beni görürse ne yapar eder geri gönderirdi. Aslan bir şeyler yapıyordu. Serinlikten arabanın üst camının açıldığını anladım. Herhalde oradan çıkıp kendini hedef haline getirmezdi..
Önce hızlandık. Sonra yavaşladık. Silah sesleri geliyordu. Arabaya çarpan kurşun sesleri diğerlerinden ayrılıyordu. Kurşun geçirmez olmasaydı kesin delik deşik olmuştuk. Yine de çok yoğun bir bölgeden geçmediğimiz belliydi yoksa kurşun geçirmez olması bile bizi kurtarmaya yetmezdi. Sonunda durduk.
' Nasılsın Doktor Hanım.'
Kafamı kaldırdım.
' İyiyim. ' dediğimde hemen arabadan indik. Ateş bizden önce inmişti. Birilerine beni işaret etti. Yanıma geldiler.
' Bizi takip edin Doktor Hanım. Araçta malzeme var mı?'
İşte bu hiç aklıma gelmemişti. Gerçi gelse ne olacaktı? Ben cerrahtım ve yol ortasında ameliyat yapacağım diye hazırlıklı gezmiyordum ama böyle durumlarda doktor doktordu. Ayrıca kurşun yaralanmaları zaten cerrahi durumdu. Tabii ekipmanı olmayan bir doktorun değil.
' Ben daha yeni gelmiştim. Haberi alır almaz buraya geldim. Yanımda bir şey getirme fırsatım olmadı. '
' Bu kötü oldu. Neyse en azından bir doktorumuz var. Elimizdekilerle idare edeceğiz. Beni takip edin ' diyerek beni karakolun içine götürdü. Odalardan birinin kapısını açtı. İçerde en az on yaralı vardı.
' Biz bulabildiğimiz malzemeleri getirelim.' diyerek gittiler. Durum tahmin ettiğimden çok daha kötüydü.
...
İkisinin durumu ağırdı. Elimdeki serum sayısı bile kısıtlıydı. Yardım için sadece iki kişi kalmıştı. Diğerleri çatışmadaydı. Silah sesleri durmuyordu. O sırada içeri Ateş geldi.
' Onlar için yapabileceğin bir şey yok. Hafif yaralılar ile ilgilen. '
' Ben cerrahım. '
' Ne mutlu sana o zaman buranın ameliyathane olmadığını biliyorsundur. '
' Onları bırakamam. '
' Bana bak Doktor Hanım. Kısıtlı malzemen var. İyileşme ihtimali olanlara bakmalısın. Yoksa onların durumu da kötüye gidecek. '
Bu adam beni delirtecekti.
' Ben senin işine karışıyor muyum? Sen gidip dışardaki çatışmayı bitirsen de bende işimi yapsam. '
Yanımdaki askerlerden birine seslendi.
' İkisini araca taşıyalım. '
' Emredersiniz Komutanım ancak... ' dediğinde ayağa kalkıp karşısına dikildim.
' İşime karışma dedim. Durumları riskli. Onları hareket ettirmene izin vermem. '
' Bana bak Doktor Hanım. Dışarıdaki çatışma en az bir saat daha sürer. Sence bu kadar zamanları var mı? Hareket ettirirsem belki ölürler ama onları burdan götürmezsem kesin ölecekler. '
Cevabımı beklemeden askerle birlikte ikisini de taşıdılar. Hipokrat yemini etmek kolaydı ama şu durumda hipokrat olsa ne yapardı keşke onu da söyleseydi. Askerleri yaralı halde çatışmanın içinden geçirmeleri için bırakmıştım resmen. Bunları düşünecek zamanım yoktu. Yaralılar ile ilgilenmeye devam ettim. O sırada içeri Doğu girdi. Yanıma geldi.
' Kolay gelsin Doktor Hanım. Ateş Yüzbaşım nerede? Yarası ne durumdaydı? '