Bir süre sonra telsizden sesler gelmesiyle telsizi eline aldı .
' Barut timi. Durum bildir. Tamam. '
' Durum stabil Komutanım. Hatta sıkıldık iddiaya girdik. '
'Peki kim kazandı?'
' Henüz bilmiyoruz Komutanım. Herkes kendi sayıyor. Son yedi kişi kaldı. Ben altı dayım. '
' Ben Kaplan. Bum daha altıdaysa işi zor Komutanım. Gölgesiz komutan bomba izni vermedi. Silahı hatırlamaya çalışıyor. '
' Sen kaçsın lan kedicik? '
' On. Bum 'c*m '
' Bum kadar sikeyim seni. Bomba lan. Lakabım Bomba. '
' Götünde patlasın bomba. Yenildin işte kabul et. '
' Kızgın. 14 komutanım. Zirve benim herhalde. Konum iyiydi. '
' Çene yaparsanız bir halt yapamazsınız. 20 '
' Ha siktir. Sen gözlük al Kurt. Bence çift görüyorsun. O kadar kişi yoktu bir kere '
' Lan bir saattir bu taraftan geliyorlar gelin diyorum gelemediniz. '
' Ben gelecektim de postu deldirmeme ramak kaldı. Ne biçim yerlerde yatıyorsun soteye amına koyayım. Oldu olacak diğer illere kadar uzan. '
' Konuşmak yerine ateş et Bum '
Bir yandan silah sesleri geliyordu.
' Sıkıntı yok. Kaplan kurtardı Bum' un kestanesini . 11 oldu bu arada. Kalanları vurmayın lan. Maaşımı size yemek yedirmek için harcayamam. Olmadı sizi de vurup sayıyı tamamlayacağız artık. Yaralamalarda sayılır herhalde.'
' Oldu. Adamları da tutalım mı senin için? Zafer Kurt' un. '
' Sen pek heveslisin herhalde. Size yemek ısmarlamam için arkasından güzel bir gece vaat etmeniz lazım. Ben sadece beni memnun edecek kişilere yemek ısmarlarımda. '
' Ayıp ettin bana gel güzelim. Ben sana ateşli gece yaşatırım. Takım taklavat toptan uçururum. Hiç karı kız derdin kalmaz. '
Ateş telsizi eline aldı.
' Çeneniz yerine eliniz çalışsın. Kurt 22 oldu. Kazanan belli. Kaldı dört kişi.'
' Komutanım siz nerden anladınız. Biz görmedik anasını satayım. '
' Silah sesinden anladı tabi ki nereden anlayacak? Adam boşuna komutan değil anasını satayım. Komutanım şu işin sırrını bize de öğretseniz. '
Ateş tekrar telsizi eline aldı.
' Senin daha kırk fırın ekmek Yemen lazım Bum. '
' Bomba komutanım bomba. Sizin yüzünüzden rezil oluyorum ya. Telsize sızıntı oluyor. '
' Hadi bitirin de dönün artık. İlk iki kazanmış olsun. Son iki üçümüze artı sizi bir saattir dinleyen Doktor Hanım' a yemek ısmarlayacak. '
' Yaa Komutanım. Bir saattir küfür ediyoruz insan uyarmaz mı? '
' Tabii askeriye de hiç etmezsin ya buradan duydu ayıp oldu değil mi?'
' Ama Komutanım Kızgın' ı yine korudunuz gözümüzden kaçmadı. O da yenildi. Elini cebine atsın biraz. '
' Benim bekleyenim var oğlum. Düğün hiç ucuz bir şey değil. '
' Oğlum Kızgın var ya yenge seni bizden almaya kalkarsa yatağınızı havaya uçururum. '
' Merak etmeyin lan öyle biri değil diye kaç kez dedik. Mesleğimi biliyor. Hepinizi de tanıyor seviyor. Sizde hödük gibi bakmak yerine tanımaya çalışsaydınız anlardınız. Hayır size giren çıkan ne anlamıyorum. Hepinizi ziyaret ediyorum geceleri sandı kız. '
' Lan sen evlenince geceleri karınla yatacaksın değil mi ?'
' Yok seninle yatacak. Yenge yorulmasın diye senden çıkartacakmış çocukları. Oğlum herhalde adam niye evleniyor. '
' Lan Doktor Hanım duyuyor. Saçma sapan konuşmayın. Ayrıca ev yüzü mü görüyoruz lan. '
' Oh çatlayın işte en çok benimle yatacak. Yenge kıskanmasın hırpalamam. '
' Komutanım izninizle ben telsizi kapatıyorum. Şu kediciği bir Ziyaret edeyim. '
' İzin senin.' dedi. Ve telsizi kapattı.
....
Henüz seslerinden ayıramıyordum. Gerçi o kadar tanımaya zamanım da yoktu.
' Kızgın kim? Sevgilisi mi var. '
' Oğuz. Evet nişanlı. Bu yıl evlenecek kısmet olur da evine dönebilirse. '
Dönebilirse. Bu tehlike her zaman vardı. Silahın icadından beri. Sadece bu mesleği yapanlar içinde değildi. O kadar çok silahlanma vardı ki dünya genelinde her an her yerde bir kaza kurşunu denk gelebilirdi. Kaç kişi karısına annesine çocuğuna giderken bir kurşunla düşmüştü? Silahları sevmiyordum. Barut kokusunu da. Silahın icadından önce de vardı ölüm ama ne demişlerdi silah icat oldu mertlik bozuldu. Ve tabii ölümlerden kazanç sağlayan zirvede kendilerine yer edinen silah tüccarları. Aslında dünyada akan bir çok kanın ardında onlar yok muydu? Dünyayı getirdikleri halde insanlar kendilerini korumak için silaha ihtiyaç duyuyordu. Dünyadaki her karışıklık onların işine geliyordu. Belki de onlar dışında kazanan yoktu savaşlarda.
Ateş' e döndüm.
' Hepinizin bir lakabı mı var?'
' Evet. Telsizde isim yerine kullanmak daha iyi oluyor. '
' Güvenlik nedeniyle. '
' Öyle. Doktor Hanım bitti mi işimiz? '
Sahiden ben dalıp giderken sohbete ve düşüncelere Ateş baya iş yapmıştı.
' Gerisini ben hallederim. Teşekkür ederim. Yaralı halinle seni de yordum '
' Önemli değil. Senin için değildi. '
' Biraz nazik olamaz mısın? '
' Buna uygun bir yerde değiliz. '
' Niye? Askeriyede kibar olunca insanı dövüyorlar mı?'
' Dövmezler ama başka şeyler düşünmeye başlayabilirler. Havadaki testesteron konusunu almıyor musun? '
' Erkekler kaba canlılardır diyorsun yani. '
' Doğamız daha yatkın diyelim. Görünüş olarak bile belli oluyor. Siz hassas narin ve daha minyonsunuz. Genel olarak bütün kadınlar yani.'
' Ama en azından isteyince sakin konuşabiliyormuşsun. Bugünde bunu öğrendim. Bu arada senin lakabın ne. Sakıncası yoksa. '
' Bir tahminin var mı? '
' Öküz desem ayıp olur o yüzden yok. '
' Lakabım Barut.'
' Barut t6imi komutanı Yüzbaşı Barut öyle mi?'
' Timim de adını burdan aldı. '
' Ne kadar zamandır bir aradasınız?'
' Bizde zaman farklı işler Doktor Hanım. Sen birini yıllarca tanırsın ama güvenemezsin. Biz o gün tanışır sırt sırta çarpışıp can emanet ederiz. O yüzden soruna en doğru cevap çok fazla can borcu kadar süredir bir aradayız. '
Ateş gitti. Çok fazla hayat demişti. Kimbilir kaç kez ölümden dönmüş ya da ölümün kıyısından timinden birini almıştı.
Son kalan ilaçlarıda yerleştirdim. En azından benden sonra gelen doktor rahat ederdi. Birden kapı açıldı. Sırtında biriyle Doğu' ya benzeyen biri girdi. Sırtındaki kişiyi sedyeye bıraktı. Doğu' nun üzeri kan içindeydi.
' Ne oldu? Vuruldunuz mu? '
Sedyede yatan kişi;
' Nerede. ' dedi. Diğerleri gülmeye başladı. Ateş' in timi geri dönmüştü.
' Düştü Doktor Hanım. '
' Nerede lan o Aslan! '
' Komutan' a gitti. '
Yarasına bakmaya başladım. Kafası yarılmıştı. Yara kötü görünüyordu. Yarayı temizlemeye başladım. Bir yandan da soruyordum. Yaralı olan Oğuz' du.
' Nerede düştü? Ne zamandır bu şekilde taşıdınız? '
' Araca kadar yirmi dakika. araçtan inince de iki dakika ama merak etmeyin biz kontrol ettik. Beyin kanaması yok. '
' Nasıl kontrol ettiniz? '
' Hakkımızı yeme Doktor Hanım.'
' Dikiş atmam lazım. Lokal olarak uyuşturacağım. Sakın bayılma Oğuz. '
' Türk askeri bayılmaz Doktor Hanım. '
Keşke bunu dedikten sadece bir dakika sonra bayılmasaydı. Dikiş attım. Hastaneye götürmemiz gerektiğini söyledim. O sırada Ateş gelmişti. O vahşi adamın gözünden bir an için endişe geçtiğine yemin edebilirdim ama ispatlayamazdım. Oğuz 'u hastaneye sevk ettim. Tim arkadaşları onunla birlikte gitti. Sadece Ateş kalmıştı.
' Merak etme. Sadece tedbir amaçlı gönderdim. Bayıldığı için. '
' Biliyorum. '
Onu insan yerine koyandaydı kabahat zaten.
....
Ertesi gün sabah erken kalktım. Revire giderken Ateş ve timini gördüm. Hepsi su içinde kalmıştı. Ateş hariç tabi ki.
' Devam edin. Tembel herifler sizi. Karı gibi koşuyorsunuz '
Dayanamadım.
' Kadınların kötü koştuğu kanısına nereden vardın. O kadar milli atletimiz var kadın. Bence senden hızlı koşuyorlardır. '
Bana bakmadan cevap verdi.
' Motivasyon diye bir şey duymadın mı? '
' Saçma bir motivasyon örneği. Kadınları aciz kendilerini güçlü gören erkeklerden hiçbir zaman hayır gelmez. Erkeğin gücü kadın üzerinden ispatlanacak bir şey değildir. '
O sırada ' Daha ne kadar duracağım burada Komutanım ' diyen bir sesle kafamı kaldırdım. Oğuz kafasında sargıyla nöbetçi kulübesinin üzerinde üstelik tek ayakla duruyordu.
' Ayağını değiştir devam et.' diye bağırdı Ateş.
' Onun orada ne işi var? Adam daha dün kaza geçirdi.
' İşime karışma! '
' Oğuz benim hastam. Bu bana karışma hakkı verir. ' dedikten sonra yukarı seslendim.
' Nasılsın göz kararması falan var mı? Baş dönmesi? '
' Yok Doktor Hanım. Türk askerine bir şey olmaz. '
' Dün en son Türk askeri bayılmaz deyip bayılmıştın. '
' Bayılmadım Doktor Hanım ben sadece gözlerimi dinlendirdim. '
Gülümsedim. Tekrar Ateş 'e döndüm.
' Ona oradan inmesini söyle hemen '
' Sorularını sordun, son derece iyi. Senin işin yok mu?'
' Oradan düşebilir. '
' Dengesini koruyamazsa düşer zaten. '
' Zemin beton farkında mısın? '
' Farkındayım ama en azından burda pusuda bekleyenler yok. Burada öldürse kendi hatasından kendi ölecek sadece. '
' Bu nasıl bir mantık? Sen ölmeyi bayılmak mı sanıyorsun?' diye bağırıp yakasını tuttum.
' Seni mahvederim. Şikayet ederim. Hemen inmesini söylüyorsun. Beni duydun mu hemen? '