Ellerimi tuttu. Yakasından çekti. Gözlerini gözlerime dikti.
' Ben senin nasıl dikiş atacağına karıştım mı dün? Sende benim işime karışmayı kes!'
' İnsan canını hiçe saymana sessiz kalacağımı sanıyorsan yanılıyorsun '
Birden 'Oooo!' 'Vayy!' gibi sesler gelince arkamı döndüm. Ateş 'in timi bizi izliyordu.
Ateş bağırdı.
' Size durun diyen oldu mu? '
' Komutanım ateş ediyordunuz. Yardıma ihtiyacınız var mı diye... '
' Kesin zevzekliği. Gidin beşer kilodan az olmayacak şekilde ağırlık arttırın. Hala çeneniz çıktığına göre yeterince çalışmıyorsunuz. '
Bana döndü.
' Sizde görev başına Doktor Hanım. '
Sinirle revire doğru yürüdüm. Bu adamı kızdırmaya gelmiyordu. Acısını yine askerlerden çıkaracaktı. Kesin bir kadının diklenmesi rahatsız etmişti. Cinsiyetci vahşi ne olacak. Bir de timi imalarda bulunuyordu. Ateş ve ben mi? Allah yazdıysa bozsun. Doğu birden yanımda belirdi.
' Komutana haksızlık yapıyorsun. '
' Siz her şeye tamam demek zorunda olabilirsiniz ama ben değilim. Ayrıca olsaydım da demezdim. '
' Senden nasıl asker oldu anlayamıyorum ama Oğuz... Onlar dün görev bitiminde Aslan' la şakalaşırken itiştiler ve Oğuz dengesini sağlayamadı. Dengesi olmayan asker ölüme yakındır. Öyle yerlere çıkıyor öyle hızlarla iniyoruz ki denge son derece hayati bir durum. Bir askerdeki denge problemi bütün timi tehlikeye atabilir. Bir taş düşürür yer belli eder en basitinden. Oğuz orada denge eğitimi alıyor tekrar çünkü hata yaptı.'
' Peki düşerse ne olacak? Ölebilir. '
' Burada düşerse tek ölür. Görevde düşerse hepimizin canına mal olabilir. '
' Bunu daha alçak bir yerde yapabilir. '
' Ama görev yaptığımız dağlar hiç alçak değil Doktor Hanım. İnsanın vücut sistemi yüksekten bakarken farklıdır. İstediğin kadar yükseklik korkun olmasın yine de gerilirsin. Kasların farklı çalışır. Komutanım her zaman her şeyi hesap eder. '
' Oğuz' un bekleyeni olduğunu da hesap ediyor mu? '
' Ediyor. Bu yüzden Oğuz' u hep bizden daha fazla çalıştırır. Biz her eğitimi sadece görevi tamamlamak üzerine kurarız. Şehit olursak ne mutlu deriz. Ama Oğuz 'a dönmesi için ekstra yüklenir. Bizde bekleyeni var diye adam kayırmak bu kadar oluyor. Ben daha fazla geç kalmayayım. Oğuz' un yanına çıkmak istemem. ' dedi ve gitti.
Bu nasıl bir mantıktı? Benim aklım almıyordu ama belli ki timinin alıyordu.
...
Revire gittikten kısa süre sonra silah sesleri duymaya başladım. Babama vermem gereken ilaç listesini aldım. Dışarı çıktım. Muhtemelen eğitim vardı. Binadan çıkar çıkmaz bir el tarafından çekildim.
' Ne yaptığını sanıyorsun?'
Beni çeken kişiye baktım.
' Yürüyorum Selçuk yüzbaşım. Siz ne yapıyorsunuz?'
' Çatışma falan işte. Ne olsun. Eee iş güç nasıl? '
' Siz benimle alay mı ediyorsunuz?'
' İnan bana bunu sen başlattın. Silah seslerini duymuyor musun?'
' Askeriye silah sesi duyduğum için panik olmam mı gerekiyor?'
' Aradaki farkı ayırt edebileceğini düşünmem benim hatam. Senin sivil olduğunu unutuyorum bazen. İçeri gir ve sesler kesilene kadar çıkma. '
Birden cızırtılı bir ses geldi.
' Keskin. Ses ver Keskin. Korktun mu yoksa?'
Ses Selçuk' un telsizinden geliyordu. Telsizi belinden çıkardı.
' Ne oluyor? Keskin sen misin?'
' Hayır. Ateş. Dağdakiler onu Keskin diye tanıyor. '
' Telsize mi sızmışlar?'
' Bu o kadar da zor bir şey değil. '
Telsizden yine ses geldi.
' Seni alıp gitmeye geldim Keskin. Herkesi tehlikeye atmak istemezsin değil mi? Az önceki sadece uyarıydı. '
Selçuk kolumu tuttu. Beni binaya soktu. Hala telsizden ses geliyordu.
' Hadi ama Keskin. Ses vermezsen önce kulübenin tepesine tüneyen askerden başlayacağım. '
Oğuz. Oğuz' dan bahsediyordu. Selçuk' a baktım.
' Tamam ben girerim.' dedim. Selçuk kolumu bıraktı. Ani bir hamle ile dönüp binadan dışarı koştum. Tabi yakalandım. Selçuk kıyafetimden çekip durdurdu.
' Ne yapıyorsun Hazal?'
' Oğuz. Oradaki Oğuz. Onu görmem lazım. '
' Hazal buradaki tek doktor sensin farkında mısın? Kendini riske atarken bunu da düşün. '
' Merak etme kendimi korurum. Ayrıca ne kadar yakında olabilirler ki beni vuracaklar. '
' Ellerinde sadece tabanca olsaydı haklı olabilirdin. '
Birden silah sesleri geldi ve ben tekrar koşmaya başladım ama yine tutuldum. Bir mavi bereliden kaçmak kolay değildi. Özellikle topuklu ayakkabı ile kaçmak. Babam alışverişi yasaklamıştı. Güzelim ayakkabılarım ne hale geliyordu burada. Ve tabii ki ayaklarım. Benim güzel ayacıklarım. Neyse ki şu an bulunduğum yerden Oğuz' u görüyordum. Kulübenin üzerine yatmıştı.
' Onun oradan inmesi lazım. '
' Hazal!'
' İnmesi lazım. Bir şey gerelim. Atsın kendini aşağıya. '
' Hazal insanı yoruyorsun. Yürü. '
Bileğimden tuttu. Ateş' in yanına geldik. Bağdaş kurmuş ekibi ile oturuyordu.
' Sen ne yaptığını sanıyorsun?'
' Oturuyorum. '
' Adamlar sana sesleniyor. Telsizin mi yok?'
Önünde duran telsizi işaret etti.
' Niye cevap vermiyorsun?'
' Niye vereyim?'
' Oğuz' u vuracaklar. Seni hangi gerizekalı asker yaptı? Kendinden başka kimseyi korumayı bilmiyorsun sen. '
Bana öyle bir baktı ki öldürecek gibiydi. Uzanıp telsizi aldı. Tam cevap verecek derken bana uzattı.
' Al sen yalvar. Keskin Yüzbaşı yanımda Oğuz' u vurmayın ne olur ben sizin için yüzbaşını vururum dersen işe yarar belki. '
' Sen ne saçmalıyorsun?"
' Kendini yalnız hissetme dedim. Birazda ben saçmalayayım. '
Ona cevap vereceğim sırada yukardan bir ses geldi.
' Doktor Hanım hanım siz ne yapıyorsunuz burada?'
Kafamı kaldırıp baktığımda konuşanın Oğuz olduğunu gördüm.
' İn oradan aşağıya.'
' Buranın havası çok güzel. Biraz daha kalayım. '
' Sen manyak mısın?'
' Biraz. Komutanım. Görüş alamıyorum. Yaklaşmıyorlar. Fena sinmişler. '
O sırada Buğra geldi.
' Komutanım ses mi verseniz? Belki gaza gelir şerefsiz. '
Ateş yerinden kalktı. Diğer nöbetçi kulübesine yürüdü. Kulübeye çıktı. Ordan korkuluğuna basarak kendini yukarı çekti. Gerizekalı şimdi düşecekti. Yoksa Oğuz 'da mı aynı şekilde çıkmıştı? Telsizi eline aldı. Buğra hemen Selçuk' un elindeki telsizi ortaya koydu.
' Kusura bakmayın yüzbaşım ama eğlence başlıyor. '
' Buradayım. Gelip alacak mısın? Var mı sende o yürek? ' dedi Ateş. Manyak mıydı bu adam? Nöbetçi kulübesi üstünde ayakta duruyordu. Birden silah sesleri başladı. Ateş kendini önce kulübe üzerine attı. Sonra kenardan sarktı. Sonra birden kendini bıraktı. Korkuyla gözümü kapattım. Yavaşça geri açtığımda Ateş' i kulübe kenarında sallanırken gördüm. Sonra kendini kulübe içine attı. Kısa sürede aşağıya indi. Kalkıp karşısına geçtim.
' Sen manyak mısın? Ne yaptığını sanıyorsun?'
'Sana da ne yapsak yaranamıyoruz Doktor Hanım. Sen değil miydin telsize cevap ver diyen? '
' Telsize cevap vermek için oraya çıkman mı gerekiyordu?'
' Bu da benim tarzım. Sen benim işimi nasıl yapacağıma karışmayı bırakıpta biraz kendi işinle mi ilgilensen?'
' Ben işimi yapıyorum. Kimseyi tehlikeye atmadan. '
' Kanaması olan biriyle sohbet ederken tehlikeye atmış olmuyorsunuz yani. '
' Kanaması olan?'
Parmağıyla bacağını işaret etti. Baldır kısmından kan akıyordu.
' Yaralandın mı?'
' Birazcık üzerime kurşun yağmış olabilir. '
Arkama döndüm.
' Oğuz , Buğra komutanınızı revire taşımama yardım edin. Oğuz. Sen ne ara geldin?'
' Komutanımdan bir kaç saniye sonra ama sohbetinizi bölmek istemedim. Bu arada hedef indirildi Komutanım. Gerisi de çil yavrusu gibi dağılmış koşuyordu en son. '
' Eyvallah. Yine vatan sağolsun demek zorunda bırakmadın bizi. '
' Olmadı be Komutanım. Bu kez de nail olamadım o şerefe. Bir dahaki sefere artık. '
Aniden Oğuz' un karşısına dikildim.
' Senin bekleyenin var. En azından böyle konuşma. Oldu olacak önüne atla kurşunun. '
Elini omzuma koydu.
' Benim bekleyenim önce bu ihtimali kabul etti Doktor Hanım. İyi günde kötü günde demeden, söz vermeden önce bir gün gelip şehit eşi olursa ağlamayacağına söz verdi. '
' Ama bu seven biri için çok ağır. '
' Bir asker için olduğu kadar değil. Vatan için gerekirse şehit olurum. Şehit olmak için kendimi silah önüne atmam. Bunun kimseye faydası yok. Ama sevdiğim için. Onun için şehitlik mertebesine erişmeye yaklaştığım anda bile pes etmem. Çünkü ona dönmek isterim. Ben her çatışmaya bu ikilemle çıkıyorum. O bir gün bana veda etme ihtimali ile yaşıyor doğru. Ama ben her görevde önce ona veda ediyorum. '
Elimi koluna koydum. Hafifçe sıvazladım.
' Sen kendine dikkat etmeyi bırakma. Sandığın gibi bir kez değil o sana her ulaşamadığında yaşıyor olmalı o acıyı. '
' Sanki biliyor gibi söyledin Hazal. ' dedi Oğuz. Biliyordum. Yıllarca babamı beklemiştim.
' Komutanınız hala kan kaybediyor. ' dedim ve konuyu değiştirdim.
Gülümsedi.
' Onu çoktan götürdüler.' diyerek benimle bir yürümeye başladı.
' Ateş' e karşı bu kadar öfkeli olmanın bir nedeni var mı?'
' Davranışları hoşuma gitmiyor. Siz alışmış olabilirsiniz ama aslında hiç normal değil. Sizi tehlikeye atıyor. '
' Az önce kendini hedef yaptı farkında mısın? Sırf bana görüş açısı sağlamak için. Kurşun bacağına değil hayati bir yerine de gelebilirdi. Bize ne yaptığını görüyorsun ama kendine yaptıklarını görmüyorsun. O çok iyi başarılı bir asker ve bildiği her şeyi öğretmeye çalışıyor. Bizim canımız kendi canından önce gelir onun için her zaman. '
' Eğer öyleyse umarım bir bekleyeni yoktur. '
' Yok. '