Oğuz boş bir ifade ile ' Bir şey yok. Artık kalkalım mı?' dedi.
' Neden öyle bakıyorsunuz? '
Cevap veren Ateş oldu.
' Sesini yükseltme Hazal. Bu masadakilerin hepsi vatan için can vermeye sevdalı insanlar. Bu kadar doktora ihtiyacı olan bir ülkenin vatandaşı olup yurt dışında çalışacak olman kimsenin hoşuna gitmedi. '
' Beni suçlayamazsınız. Hakkımda hiçbir şey bilmiyorsunuz. '
' Doğru bilmiyoruz ama kimse de seni suçlamıyor. Sadece seninle ilgili farklı düşünüyorlardı. Sen onları değil beni haklı çıkardın. Ben sana bir ayda kaçar demiştim ama sen çoktan kaçmışsın. '
' Ben kaçmadım. '
' Öyle diyorsan. Kalkalım mı artık?'
Hesabımı ödemek istedim ama izin vermediler. Arabaların yanına gittik. Ateş yanıma geldi.
' Ben önden gideceğim bu kez. '
' En azından kibarca kovdun. '
' Kovmadım. Gelmek isteyeceğini sanmıyorum. Sonuçta nedenini öğrendin.'
' Senin arkanda gözün mü var? Biz konuşurken masada değildin. '
' Ben Türk askeriyim tabii ki var. '
Kapıyı açıp arabaya bindim. Oğuz ve diğerleri hareket etti. Ateş arabayı çalıştırdı. Şehirden çıkarken diğer arananın önüne geçti. Oğuz bir kaç kez geçmeye çalıştı ama müsade etmedi. Ortalama bir hızla gidiyorduk. Birden silah sesi geldi ve araba sallandı. Ateş direksiyon hakimiyetini sağladı. Anladığım kadarıyla lastik patlamıştı. Daha doğrusu patlatılmıştı. Arabaların farlarını kapattılar.
' Başını eğ. '
Ateş' in dediğini yaptım. Silah sesleri başladı. Torpidoya uzanıp telsizi aldı ve pusuyu haber verdi.
' Barut Timi durum bildir. '
' Tam kadro. Barut durum bildir. '
' Zayiat yok. '
Ateş telefonundan birini aradı. Sanırım Oğuz' du.
' Yardımın gelmesi yirmi dakikayı bulur. Arkada kayalık var. Size koridor açacağım. ' dediğinde kafamı kaldırdım.
' Araç daha güvenli değil mi?'
Ters ters baktı.
' Ellerinde ne var bilmiyoruz. Sen kafanı eğ. '
' Bana silah ver. '
' Hazal oyun oynamıyoruz. '
' Tek başına nasıl koridor açacaksın? Silah ver. '
Telefonu kapattı.
' Mühimmat deposu olarak gezmiyoruz. Her kurşun değerli. '
' Ateş silah ver. Tek başına yapamazsın. Karşımızda kaç kişi var bilmiyoruz. Üstelik hava karanlık. '
Ateş elime bir silah tutuşturdu.
' Sadece net hedef görürsen ateş et. Harcadığın her boş mermi bizden bir cana neden olabilir. '
Ayakkabıyı değiştirdim. Arabadan indim. Ateş' te benim tarafımdan indi. Silah sesleri duruyor sonra yeniden başlıyordu.
' Kızgın!'
' Hazırım komutanım. '
' Hazal dikkat et. '
' Merak etme. '
Ateş rastgele ateş etti. Karşıdan silah sesleri başladı. Bize doğru ateş ediyorlardı. Tabii silah patlarken çıkan ışık yerlerini belli ediyordu. Göz karanlığa alıştığı için hareket fark ediliyordu zaten. Ateş' le sırayla ikişer kez ateş ettik.
' Kaplan!'
' Hazır!'
Ateş ettik.
' Kurt!'
' Hazır!'
Yine ateş ettik. Silahların hepsi bize doğruydu.
' Bomba!'
' Hazır!'
' Hazal sıra sende. Merak etme herkes arkada seni korurlar gerekirse. Sürünerek arkadaki kayalara git. '
' Birlikte gidelim. '
' Hazal!'
' Emir erin değilim. '
' Sana git dedim!'
' Gelmeyeceksin. Sen gelmeyeceksin.'
' Ben gelirsem yaklaşırlar ve ateş etmek zorunda kalırız. Yerimizi belli ederiz. Şimdi git. Onlara da sürünerek uzaklaşmalarını söyle. '
Mermi az kalmıştı ve Ateş kendini feda ediyordu. Eninde sonunda tek silahtan ateş edildiğini anlayıp geleceklerdi. Mermisi yetersizdi ve eminim ki son mermiyi kendine saklayacaktı. Ekibin ne dediğini şimdi anlıyordum. Ekibini yaşatmak için gözünü kırpmadan kendini feda edebilen biriydi.
' Beni koru Yüzbaşı.' diyerek diğer arabaya koşmaya başladım. Ateş arka arkaya üç kez ateş etti. Bana sövdüğünden emindim. Aracı siper alarak ateş ettim. Kurşunlar şimdi bana doğru geliyordu. Ateş' in silahında mermi kalmamış olacak ki kurşunları kendine çevirmek için ateş edemiyordu.
' Barut!'
' Seni sikeceğim kızım.' dedi. Ağzı bozuktu ondan şüphem yoktu.
' Vatan sana emanet. Git. ' dedim. O askerdi. Bense sadece bir sivildim. Ülkenin onun gibi kahramanlara ihtiyacı vardı.
O sırada araba farları göründü. Silah sesleri arttı. Ateş yanıma geldi. Beni kolunun altına aldı.
' Gölgesiz. Bizi koru. ' dedi ve beni arkaya kayalıklara götürdü. Kısa sürede Selçuk Yüzbaşı yanımıza geldi geldi ve herkese silah verdi. Ateş beni bir eliyle kayanın arkasına bastırıyordu. Bir kaç patlama sesinden sonra silah sesleri kesildi. Araçlara bindik. Askeriyeye gittik. Yol boyunca kimse tek kelime konuşmadı.
....
Askeriye indiğimizde lojmana doğru yürüyordum ki bir el koluma yapıştı. Kafamı çevirince Ateş' le gözgöze geldim. Dahası bütün tim oradaydı.
' Orada ne yaptığını sanıyordun?'
' Sadece elimden geleni. '
' Elinden geleni öyle mi?'
Beni sürüklemeye başladı. Bir binaya soktu.
' Işıkları açın!' dedikten sonra sürüklemeye devam etti. Bir kapının önünde durdu.
' Orada ne yaptığını sanıyordun. '
' Sen ne yaptığını sanıyorsan onu. Kabul edelim ki ülkenin gidecek bir doktordan daha fazla bir bordo bereliye ihtiyacı var. '
' Sen kimsin?'
' Sadece bir doktor. '
' Peki. '
Kapıyı açtı. Burası poligon gibi bir yerdi. Tabi daha farklıydı. Hedefler bir bölmeden değil farklı yerlerden vurulmak üzere tasarlanmıştı. Bir tepe, bir araba parçası gibi yerler vardı. Bir dolabı açtı.
' Silah seç. '
' Niye?'
' Hazal beni delirtme!'
Beni denemek istiyordu. Rastgele bir silah seçtim.
' Şu aracın arkasına geç ve hedefe ateş et. '
Onunla daha fazla uğraşmak istemiyordum. Ters gidersem peşini bırakmazdı. Dediğini yaptım. Hedefi de vurdum ama alakasız yerlerden. Şarjör bitince Ateş' in yanına geldim.
' Oldu mu?'
' Sen kimsin?'
' Buna cevap vermiştim. Arasıra poligona giden sıradan biriyim. '
Gözündeki öfke sanki mümkün gibi daha da arttı. Elimdeki silahı aldı.
' Sıradan birisin öyle mi? Orada attığın hiçbir mermi boşa gitmedi. Burada hedefi bu şekilde vurarak beni kandırabileceğini mi sanıyorsun? '
' Şans.'
' Şans öyle mi?'
' Evet şans. Adrenalinde etkili olmuştur tabii. '
Silahı Oğuz' a attı.
' Tamam mı? Bitti mi sorgun? Odama gidip yatmak istiyorum.'
Kolumu sıkıca tuttu.
' O silah askeriyeye ait. Yani normal bir silahtan daha fazla mermi alır. Sen o silahın normalde kaç mermi aldığını bilseydin dediğine inanabilirdim. Ama sen askeriye ait bir silahın kaç mermi aldığını biliyorsun. '
' Bildiğimi nereden çıkardın. '
' Mermi sayısı kadar ateş ettin. Bittikten sonra bir daha tetiğe basmadın. '
' Sana abim askerdi demiştim diye hatırlıyorum. '
' Abisi asker olana özel kurs mu veriyorlar. Kim senin abin?'
' Ne yapacaksın? Abim öldü benim. Daha gencecik yaşta öldü. Onu bu işe karıştırma. '
Beni Oğuz' a ittirdi.
' Alın götürün. Sorgulayacağız.'
' Sorgu mu?'
' Asker değilsin. Bu durumda şüphelisin. '
Bordo bereliler tarafından sorgulanmak mı? İşte şimdi fena batmıştım. Teşekkür edip geçse ne olurdu sanki?
' Ne demek şüpheliyim. Bunu nasıl dersin. Sadece iyi nişancıyım diye suçlu mu oldum. Silahlara ilgim var tamam mı! Araştırma yapmıştım'
'Seçtiğin silahın geri tepme gücünü de biliyorsun. Silahı sadece elinle desteklemek yerine araçlada destekledin. Bunu hangi poligonda öğrettiler? '
' Sadece elime ağır geldi. '
Oğuz' a kafasıyla beni götürmesini işaret etti.
Yolda Oğuz Ateş' in sorguda mimli biri olduğunu her şeyi olduğu gibi söylememin benim için iyi olacağını anlatmaya çalıştı. Binalardan birindeki boş bir odaya girdik. Girer girmez burnuma kurumuş kan kokusu doldu. Odada hiç pencere yoktu ve tamamen karanlıktı. Oğuz kapıyı kapatıp çıktı.
....
Yazarın anlatımı...
Selçuk hızla Albay' ın odasına girdi.
' Komutanım Ateş Erva' yı sorguya almış.'
'Neden?'
' Baskında Erva' da onlarla birlikteydi. Hareketlerinden şüphelenmiş sanırım. Timin ağzından laf çıkmaz bilirsiniz. Alabildiğim bilgi bu kadar şu an. '
'Tamam.'
Selçuk Albay' ın tepkisizliğine şaşırmıştı.
'Af buyurun ama Ateş sorguya almış dedim. Bir şey yapmayacak mısınız?'
' O benim kızım Selçuk. İsterse bunu söyler çıkar sorgudan. İstemezse dayanıyordur. Ben ona askeriye dışına çıkmaması gerektiğini söylemiştim. Ayrıca madem kendini gizleyecekti ona uygun davransaydı. '
' Komutanım. Erva' nın Ateş' in sorgusuna girdiğini öğrenirse hiçbir şeyi gözü görmez. Buraya gelmek ister. '
Albay susması için elini kaldırdı.
' Erva' yı hafife alacaktır Ateş. Bir sıkıntı çıkacağını sanmıyorum. Sende kesinlikle haber vermiyorsun. Haberi olursa senden bilirim. '
' Emredersiniz Albay' ım.'
....
Hazal Erva' nın anlatımı...
Kapı açıldı ve Ateş içeri girdi. Kapıyı kapattı. Ortalık yeniden karanlığa büründü.
' Seni buraya kim gönderdi?'
' Kendim geldim. '
Bir süre sessizlik oldu. Sonra birden onu arkamda hissettim ve aniden döndüm ama yok oldu. Bu kez bir anda solumda belirdi. O yöne döndüm. Yine kayboldu. Böyle dakikalarca sessizce dönüp durduk. Şu an psikolojik baskı uyguluyordu ve bu konuda iyiydi. O istemediği sürece ne nefesini ne de adım sesini duyamıyordum. Birden eli boğazıma yapıştı. Ve beni sertçe duvara yasladı.
' Söyle neden geldin? Kim gönderdi? '
O sırada kapı açıldı. Doğu gelmişti.
' Komutanım Göktürk arıyor. Acilmiş. '
Birden boğazımı bıraktı. Ve hiçbir şey demeden gitti. Geri gelecekti ve belli ki buradan az hasarlı çıkmayacaktım.