( Kiraz )
- Mert gülme, Mert sana gülme diyorum.
Gülmekten yere düşen ve karnını tutan Merte tekme atmaya çalıştım ama istediğim gibi sert olmadı.
- Ayyy valla dayanamıyorum ya. Demek benim odama kaçtın ve abin arkandan gelmedi. Hiç huyu değildir aslında.
- Ne demek istiyorsun sen?
- Abim seviyesizdir. Gördüğü her kızı yatağa atar yani. Nasıl peşinden gelmedi?
Kafamı çevirdim. Aslında ben arkasından gitmiştim. Uyuyordu Ömer. Sonra o uyanana kadar bekledim. Sabah uyanıp benimle dalga geçmişti. Bana söylediklerini düşünce gözlerim doldu.
" Sadece seni kurtarmak için evlendim. Sen yanımda olursan Mert de buradan ayrılmaz ve tek taşla on kuş falan olacak. Kendini fazla kaptırma, karım falan değilsin sen benim. "
Umurunda olmadığını söyledim. Niye bu kadar kırıldığımı da bilmiyordum. Gururumu kırmıştı, kendi kocam beni istemiyordu. Onu kocam olarak göremiyordum ama onun beni böyle görmesi de zoruma gidiyordu. Ben galiba bunca yaşanan şeyden sonra delirdim.
Ömer çıkınca Merti aradım. Şimdi de Mert benimle dalga geçiyordu.
- Kızma benim can dostum. Bak korktuğun gibi olmadı. Abimi tanıdığımı söylemiştim. Artık İstanbul'da olduğumuza göre istediğimiz gibi yer, içer, gezeriz. İyi tarafından bak.
- Hoşgeldin Urfalı pembe polyana. Benim derdime bak, senin keyfine bak.
Birden ciddileşti. Yerden kalkıp yanıma oturdu.
- Kiraz bana doğruyu söyle. Abime karşı hislerin mi var?
- Saçmalama Mert.
- Eee onun seni reddetmesi niye seni bu kadar üzdü.
- Reddetmesi değil rencide etmesi olacak.
- Amaaan takma anneme söylerim buraya taşınırız. Abimi görmek zorunda bile kalmazsın.
- Umarım dedim sinirle.
Makbule Teyze yeni gelinin evine bir aydan önce gidilmez ayıp falan diyerek Merti çağırdı. Mert ona anlatmak istedi ama Ömer ve ben evlendik diye çok mutluydu. Mert abisini aradı ve annesinin durumunu söyledi. Akşam yemeğe gelin konuşalım demişti.
Mutfağa girip birlikte yemek yaptık. Mert beni deli ediyordu. Soğanı pembeleşinceye kadar kavur diyorum, daha pembe olmadı diyor ve yakıyordu. Biberleri julyen doğra diyorum brütüs doğrasam olur mu diyor. Yemek yapana kadar hem çok eğlendik hem de çileden çıktım. Tüm dertlerimi unutmuştum ama çok yorulmuştum. Bu haftanın yorgunluğunu hala üzerindeydi.
Masayı kurduk. İşte bu işlerde iyiydim. Ömer gelirken Makbule Teyzeyi de alıp gelecekti.
- İmdatttty diyerek ara ara benim taklidimi yapıyordu Mert. Koluna yapıştırdım.
Üzerimde kot, sweatshirt ve spor ayakkabı vardı. Hep böyle giyiniyordum. Mertle tüm sweatshirtlerimiz aynıydı. Masanın son dokunuşunu yaparken zil çaldı.
Ben de eve bakıyordum. Televizyonlarda gördüğüm evlerden daha güzel ve lükstü. Her şey dijital ve son modeldi. Bu adam tam olarak ne iş yapıyor?
Sesler gelince ben de kapıya doğru gittim. Mert kapıda annesini karşılamıştı. Ömer ellerinde kırmızı gül dolu bir demet bekliyordu.
- Ahh kızım ilk günden seni rahatsız ettik kusurumuza bakma.
- Olur mu öyle şey Makbule Teyze.
- Ama bak kızarım teyze değil anne.
- Evet anne dedim onu öperek.
Ömer Mert'e kaş göz yapıyordu. Gülleri alıp bana uzattı.
- Hangisini sevdiğini bilemedim bitanem, umarım gül seversin.
Ben şaşkınlıkla ona baktım.
- Yaa utandı galiba Mert biz içeri girelim dedi ve Mertin kolundan tutup içeri götürdü. Mert de şaşkındı. İkimize bakıyordu.
- Hayırdır kafana taş mı düştü?
Elini ağzıma götürerek üstüme geldi. Bu adam benden ne kadar uzun ona bakayım derken boynum koptu.
- Annem duyacak sus.
Elini ağzımdan sinirle çektim.
- Duysun ne olacak? Aramızda bir ilişki yok niye yalan söyleyelim?
- Çünkü annem hasta ve bugün çok mutlu olduğunu söyledi. Ona şuan bunu söyleyemem.
Elimle ben ağzımı kapattım.
- Ne hastası, benim niye haberim yok?
- Bugün yanıma gelip söyledi, doktorlar karaciğerinde bir kitle bulmuş. Hastalığı ve tedavisini öğrenene kadar onu üzemem. Annem bugün ne kadar mutlu olduğundan bahsetti. Anlamasam da seni çok seviyor. Benimle evlendiğin için mutlu.
Dik dik ona baktım. Cümlelerin içine nasıl da bana hakareti sıkıştırdı.
- Ben Makbule Teyzeye yalan söylemem. Sonra daha kötü olur. Unuttun mu biz evli değiliz sadece kağıt üzerinde.
- Anneme birşey olsa ne yapacaksın?
- Kadın gayet iyi duruyor, saçmalama.
- Oğlum hadi gelin diye seslendi içeriden Makbule Anne.
- Gelinin beni bırakmıyor ne yapayım anne diyerek gülü bana attı ve içeri girmeye başladı.
- Dursana dedim arkasından.
- Top sende ama unutma benim annem hastalanırsa seni kapının önüne koyarım.
- Senden daha çok düşünüyorum Makbule Teyzeyi dedim
- Teyze değil anne dedi yüzüme bakıp içeri girdi.
Ne yapacağım ben şimdi? Adam topu bana atıp gitti resmen. Yine de dürüstlükten vazgeçmeyeceğim. Elimde güllerle içeri girdim. Masaya indirip onların yanına geçtim. Baş köşede Ömer sağına da bana yer ayırmışlardı. Annesi ne kadar memnun olduğundan bahsetti. Bizi hep yakıştırıyormuş. Böyle olmaz düğün yapalım falan dedi. Mertle öyle bakışıyorduk.
Bir türlü söyleyemedim gerçekleri. Kadın cidden çok mutluydu. Gitme vakti geldiğinde Mert ben gitmem deyip durdu. Ömer de gitmeyin dedi. Benim için sıkıntı yoktu. Onların odası hazırdı.
- Kızım sen yerleştin mi?
- Yok anne eşyaları misafir odasında ama birkaç güne halledeceğiz dedi Ömer.
- Neyi hallediyoruz dedim Ömer'e dik dik.
- Seni benim odama yerleştirmek için yer açacağım dedim ya Kiraz.
- Haaa evet.
Ben sadece bana güldüğünü hatırlıyorum tüh ya. Aklıma koymuştum. Makbule Anne size ayıp oldu falan diyordu ama ben aklımdaki planla gülümsedim.
Akşam ikimiz de birbirimize bakıp odaya giderken Mert kıpkırmızı bize bakıyordu. Makbule anne iyi geceler dedi sadece. Onun odasına gittik. Kapıyı kapatınca hemen ilerleyip dolabı açtım.
- Kiraz bu durum geçici annem bir haftaya kalmaz gider. Sonra tekrar konuşacağız bu durumu.
- Çabuk gitse iyi olur yerde yatmak belini ağrıtabilir.
- Sen koltukta ben yatakta uyuyorum.
- Yok ya senin ailen banane. Valla atarım çığlığı susturamazsın.
- Hayatını kurtardım böyle mi teşekkür ediyorsun dedi üzerime gelerek.
Adam çok uzun ya. Hazar nehri gibi mübarek bitmiyor. Sinsi sinsi sırıtıyordu.
- Beni adama sattın, sonra da rezil ettin unutmadım.
- Ben yatakta uyuyorum buraya sığarsın sen.
Ona dik dik baktım. İkimiz de yatakla bakıştık. Hemen kendimi yatağa attım. Arkamdan gelerek ayağımı tuttu.
- Çık şuradan çocukluk yapma.
Yatak örtülerini tuttum ama kayıyordum.
- Sen bırak valla çığlık atarım.
Beni kucağına aldığı gibi kulaklarını tuttum. Çığlık atarak beni atmaya çalışıyordu. Birden kapı açılınca ikimiz de oraya baktık. Mert içeri girmiş bize bakıyordu. Ömer beni yere bıraktığı gibi sırtımla yer buluştu.
Güm diye yere düştüm resmen.
- Ne oluyor burada? Kiraz iyi misin? Hemen yanıma geldi. Ömer de eğilmişti.
- Oyy anam gitti sırtım diye sızlandım.
- İyi misin dedi Ömer.
- Yer nasıl iyi geldi bilsen. Benim hobilerim de yerle dans etmek de var.
Mert kahkaha atınca ona da ters ters baktım.
- Ahhh kızım sana ne oldu diye içeri girdi Makbule anne.
- Ömer beni kucağından düşürdü dedim. Makbule anne de kıkırdadı. Mert daha gür bir şekilde kahkaha atıyordu. Ömer de kıpkırmızı olmuştu.
- Ya gülmeyin yataktan alınca beni Mert de içeri girince düşürdü.
Daha çok gülmeye başladılar. Yardım için Ömere baktım.
- Daha fazla konuşmasan mı?
- Yardım etsene.
- Mert oğlum ne diye odalarına dalıyorsun?
- Anne kaza çıkacağını tahmin edemedim dedi Mert.
- Siz kızı kaldırın ben de krem getireyim. Mert odana hadi.
Mert kahkaha atarak çıktı. Arkadan pardon kanka falan diyordu. Annesi çıkınca beni kaldırıp yatağa attı Ömer. Aynı zamanda kahkaha atıyordu.
- Yavaş ne yapıyorsun?
- Dilinin kemiği yok mu senin?
- Ne dedim diye sinirle sırtımı tuttum. Ayy nasıl ağrıyor sırtım?
Makbule Anne gelerek Ömer'e krem verdi.
- Sen sürersin oğlum diyerek kahkaha atıp çıktı.
- Ne Makbule anne gitme sen sür dedim ama kalkamadım.
- Ne o utandın mı? dedi Ömer.
- Bana dokunma ırz düşmanı.
- Yalnız ben senin kocanım.
- Sahtecikten koca...
Ayağa kalkayım derken tekrar sırtım ağrıdı ve bağırdım.
- Dur be kadın. Ne kadar nazlandın. Altı üstü bir krem. Tabi etkilenmekten korkuyorsan bir şey diyemem.
- Haaa senden mi etkileneceğim? Saçmalama.
- O zaman sus da şu kremi süreyim.
Sırtımı döndüm.
- Susarım tabi.
- Çıkar şunu.
- Huy ettin soyun demeyi.
- Tamamen soyun demedim tabi ben soyunacağım dersen orasını da sana bıraktım.
- Ya sen bu saçmalama işini iyice büyüttün.
- Saçmalamak senin uzmanlık alanın. Ömer beni düşürdü diye taklidimi yaptı. Ergen velet.
Sweatshirtü çıkarıp kafama geçirdi.
Bir tane çakacağım o olacak. Ne bekliyor bu?
Elleri sırtıma değdiği an dilimi ısırdım. Nazik bir şekilde ovalıyordu. Tuhaf bir şekilde sırtım zevk noktama dönüşmüştü. İnlememek için dudağımı ısırdım. Eliyle ovmaya başlayınca kendimi tutamadım.
- Ömer dur. Elini hemen çekti. Kafama toplanmış kıyafeti aşağı indirdim. Ona döndüm. Kıpkırmızı olmuş bana bakıyordu. Krem elinde şaşkındı. Hemen ayağa kalktı.
Ne diyeceğimi bilemedim. Kremi üstüme attı.
- Benim gitmem lazım.
- Nereye? diyene kadar kapıyı açıp çıktı. Ne oldu şimdi buna? Ne acelesi vardı.