( Kiraz )
Saatlerdir yoldaydık. Mert sürekli mesaj atıp duruyordu. İyi olduğumu ve nereye gittiğimizi bilmediğimi söylemiştim. Ömer bana hiçbir şey söylemiyordu.
Onlara kimse gelmemişti. Zaten beklemiyordum. Annem kızın başı ağrıyor kimse girmesin odaya demişti. Kapının önünde belli ki babam ya da abilerim bekliyordu.
Babam ... çocukluğumdan bu yana bana destek olan ve annem kız gibi ol, bunu yapma, şöyle otur, okuma dediği zaman anneme karşı gelen babam. Aşiret kızını oturuyor diye babamı hor gördüğü zaman onlara benim paramla okuyor sizi ilgilendirmez diyen babam. Şimdi beni kendi elleriyle kaderime mahkum eden ve yüzüme hiç bakmayan babam.
Kaderine razı olma diyen annem ve yüzüme bakmayan babam arasında kalmıştım.
Kaçmanın hükmü belliydi, kalmanın bedeli de...
Geceden bu yana uyumadım. Yanımda sessizce araba süren Ömer'e baktım. Kaşlarını çatmış yola bakıyordu. Benim ona baktığımı fark edince bana döndü.
- Bir sorun mu var ?
- Yok sadece nereye gittiğimizi merak ettim.
- Geldik zaten dedi. Etrafıma bakıyordum. Uzunca bir yol vardı sadece. Büyük bir ova gibi etrafında bir ağaç bile yoktu.
- Neredeyiz?
- Kars sınırındayız.
- Ne işimiz var burada ?
Bana sinirle baktı. Ne yaptım ben şimdi ?
- Senin ailenin işleri yüzünden buraya geldik. Sen sınırdan geçip gideceksin ve orada kendine bir hayat süreceksin. Biz de senden kurtulacağız.
Sinirle ona doğru döndüm. Emniyet kemerini de çözdüm.
- Kendin gelmek istedin. Ben seni zorlamadım. Bilmediğim bir ülkede ne yapacağım tek başıma.
- Ben gelmeseydim kardeşimin başına bela olacaktın. Sana yardım edecekler. Karşıdan gelen adam seni orada bir ailenin yanına götürecek. Sana yeterli para da vereceğim. Orada bir gelecek kur ve bizden uzak ol.
- Bana karşı bu nefretini anlamıyorum.
Yüzünü buruşturup sinirle bana baktı. Geriye doğru ilerlemek zorunda kalmıştım.
- Senin yüzünden kardeşimin bir geleceği yok. O çöplükte duruyor. İyi bir yerde Ceo ya da başarılı bir ressam olabilirdi. Ne kadar yetenekli olduğunu sende biliyorsun.
Bana bağırınca kendimi kötü hissettim. Evet tüm bunlarda haklıydı ama Mert benim yanımda kalmayı tercih etmişti. Bu onun seçimiydi, kimse karışamazdı. Ses etmedim. Herkesin hayatında bir yük olarak kalmaktansa gitmek daha mantıklıydı.
- Tamam gideceğim ama senin paranı istemiyorum dedim.
Ne yapacağımı bilmiyordum ama onun parasına da kalmamıştım.
- Boş gurur senin yaptığın. Adamlarla anlaştım dedi ukala bir şekilde.
- O seninle adamların arasında ben almam dedim arabadan çıkarak. Gözlerimi kapatıp açtım. Ağlamamak için kendimi tutuyordum. Bir araba bize yaklaştı. Arabadan inip yanıma geldi Ömer.
- Yaptığım şeyler senin de iyiliğine.
Ses etmedim. İkimiz de bunun yalan olduğunu biliyorduk. O sadece kendini ve Mert'i düşünüyordu. Benden kurtulmak istiyordu ve ben onu suçluyamıyordum. Böyle bir aile ve sorunlarıyla uğraşmak istemiyordu. Kardeşini korumak istiyordu sadece. Ona kızamıyordum. Bir seçme şansım olsaydı ben de istemezdim. Ne bunlarla uğraşmak ne de böyle bir yerde doğmak. Seçme şansı verilmemişti ama Mert'in seçme şansı vardı.
Ömerle adam el sıkıştı. Ermenistanda güvende olacağıma dair bilgi alınca bana baktı. Kafamı çevirdim.
- Arabaya geçin dedi esmer, kısa boylu adam. Orta yaşlıydı. Saçlarının yarısı beyazlamış dişleri sarıydı. Arabalardan anlamazdım ama basit bir arabaydı.
- Ömer dedim yüzüne bakmadan.
- Efendim Kiraz.
Sesi duygu doluydu. Beş dakika önceki gibi sert değildi.
- Sen Mert'e kaliteli bir gelecek verebilirsin ama benim yanımda ki gibi mutlu olamaz. Ben de senin ona asla sağlayamayacağın bir şey verdim. Menfaatsiz sevgi ve mutluluk. Sen onu patron yapabilirsin ama mutlu bir adam yapamazsın.
Cevap vermedi. Haklı olduğumu o da biliyordu. Ne yapacağımı bilmeden arabanın arka koltuğuna geçtim. Ömer hala bana bakıyordu. Adamla el sıkıştılar. Senin sorunun olmadığını biliyorum ama gitmesen olmaz mı? Korkuyorum Ömer. Tek başıma bu adamla gitmekten çok korkuyorum.
Alt dudağımı ısırarak ellerime baktım. Ömer'in bunları bilmesini istemiyordum ama yalnız kalmak da istemiyordum. Adam arabaya bindiği zaman bana baktı. Bakışlarını tüm vücudumda hissettim. Ellerime bakmaya devam ettim. Tuhaf bir şekilde huzursuz olmuştum.
- Kiraz Hanım ben Mustafa tanıştığıma memnun oldum.
Tüm görevi o üstlendi sonuçta. Benim adımı da söyledi cevap vermeli miyim?
- Konuşsana be kadın diye bağırdı birden. Deli mi bu adam ?
- Ben ... ben de memnun oldum.
- Memnun olmak zorundasın zaten. Şimdi telefonunu ver. Elini uzattı aynı zamanda araba sürüyordu.
- Neden ? dedim telaşla. Telefonum ne alaka?
- Seni sınırdan gizlice geçireceğiz, artık bu telefonu kullanmayacaksın. Ver şu telefonu sana orada başka bir hat verilecek.
Mantıklı gelmişti aslında. Telefonumu cebimde çıkarıp ona verdim. Hemen alıp cebine koydu.
Aklıma gelen şeyle durdum.
- Çantam diğer arabada kaldı diye bağırdım.
- Yani dedi adam. Hiç oralı olmamıştı.
- Gidip almalıyız bütün eşyalarım orada. Gurur yapacağım diye tüm paramı, kimliğimi orada bırakmıştım. Salak kafam.
- İşine yaramaz o kimlik artık.
- İçinde başka eşyalarım da var. Gidip almalıyız.
- Sus be kadın kafamı şişirdin.
Bana bağırınca iki koltuğun arasında ona baktım.
- Sana tonlarca para vermiştir Ömer. Bana böyle davranamazsın.
- Artık benim malımsın, Ömer falan yok dedi.
Bu adam beni sattı mı? Hem de bu adama.
- Sen ne demek istiyorsun ? Beni satmadı, Ermenistan'a götürmeni istedi.
Merkeze yakın bir yerdeydik. İnsanlar vardı. Bu adamın ne yapmak istediğini anlamıştım. Saçlarını tutarak arkaya çektim.
- Seni adi köpek, bırak lan beni.
- Ne yapıyorsun bırak beni kaza yapacağız.
Kafasını tuttum, bırakmadım. Bana küfür ediyordu, araba sağa sola gidiyor insanlar yoldan çekilmeye başlamıştı. En son güm sesiyle araba istop etti. Benim de kafam koltuğa çarpmıştı. Adamın kafası direksiyona çarpmış arabadan duman çıkıyordu.
İlk şoku atlayınca hemen dışarı çıktım. Halk toplanmıştı zaten. İnsanlar iyi misin diye soruyordu.
- Bu adam beni kaçırdı yardım edin diye bağırdım. Herkesi etrafıma topladım. Alnım çarpmadan dolayı ağrıyordu ama kendimi tuttum.
- Polis çağırın dedi bir adam.
Aferin akıllı adammış. Diğer adam arabada bayıldı. Yarım saat içinde polisler, ambulans herkes toplanmış bize bakıyordu.
Adamın tacir olduğunu ve beni kaçırdığını anlattım. Hastaneye gittik sonra adamı da beni de karakola getirdiler. Alnımı sarmışlardı. Sakince oturdum. Ezbere bildiğim tüm numaraları aramalarını söyledim. Sadece kimin olduğunu hatırlamıyordum. Birazcık aklım karışmıştı. Tam olarak olayları da hatırlamıyordum. Doktor normal olduğunu şokta olabileceğimi söylemişti.
Polise olayları anlattım. Saatler geçmişti ve çok yorulmuştum. Karakol birden gürültülü bir yer olmaya başladığı zaman gözlerimi açtım. Dışarı çıktığım zaman Mert, Ömer, anneleri, benim babam, annem, abilerim hepsi gelmişti.
Bunlar hepsi neden burada ?
- Kiraz sana ne oldu ? Mert koşarak yanıma geldi. Bana sarılınca kollarımı doladım.
- Mertttt abin beni sattı diye ağlamaya başladım.
Herkes Ömer'e bakıyordu.
- Sen ne saçmalıyorsun dedi Ömer hiddetle.
- Dur bakalım delikanlı dedi oradaki polisler. Babam Ömer'e giderek yumruk attı. Ömer'in annesi bayılmıştı. Annem yanıma geldi.
- Kaçmayı bile beceremedin, beceriksiz.
Mert'e sarılıp ağlamaya başladım.
- Mertttt bana ne olacak ?
Karşı tarafta olay büyümüş. Polisler babamla abimleri ve Ömeri ayırmaya çalışıyordu. En büyük salak abim yanlışlıklar diğer kardeşimin kafasını kırmıştı. Ömer'e vurayım derken ayağı kaymıştı ortanca abimin de. Küçük abim kız kaçırdığı için gelmemişti sanırım.
Mert beni bırakıp abisinin yanına gitmek istedi ama izin vermedim. Burada ağlıyorum dursana yani. Polisler herkesi sakinleştirip nezarethaneye attılar. Komutanın odasında babam, Ömer, Mert ve ben vardım. Annemle Makbule Teyze sakinleştikten sonra gelecekti.
- Kızımı kaçırdın dedi Ömer'e babam.
- Evet kaçırdı ve adama sattı, adam bana bağırdı diye ağladım.
- Kızım sen de adamın kafasını direksiyona gömmüşsün adam yoğun bakımda dedi komutan.
- Beni kaçırdılar ne yapayım dedim çemkirerek.
- Seni ırz düşmanı dedi babam tekrar Ömer'e vurmak istiyordu belli ki.
- Sana inanamıyorum abi, Kiraza bunu nasıl yaparsın dedi Mert.
- Susun diye bağırdı komutan.
Sonra tek tek anlatmamızı istedi. Ben de evden kaçıp onlara sığındığımı sonra da Mert'in bulduğu planı ve Ömer'in yaptıklarını hatta arabadan inerken bana kustugu nefretini anlattım.
- Komutanım ben o adamın böyle bir işle ilgilendiğini bilmiyordum. Tavsiye eden arkadaşım da gelecek. Sadece iyilik yapmak istedim.
- Tanımadığın birine niye böyle büyük bir iyilik yapmak istedin dedi komutan.
- Doğru söylüyor niye dedim. Ömer bana sinirle bakınca ben de aynı şekilde baktım.
- Sen kapımıza geldin, yalvardın unuttun mu?
- Ben Mert'in yanına geldim. Sen kendin atladın. Tabi benden kurtulmak istedin hep bu yüzden değil mi?
- Saçma sapan konuşma Kiraz.
Babam, Mert ve benim nefretim sonucunda Ömer ve komutanla geçen iki saat konuşmadan sonra serbest kaldık.
Ömer'in eli kolu uzun çıktı. Avukatlar falan geldi. Makbule Teyze de ayıkmıştı. Babam sinirle beni arabaya bindirmeye çalışıyordum. Mert izin vermedi bir yerde konuşalım dedi. Babam sizin aile ile konuşacak bir şeyimiz kalmadı falan dedi, abilerimi topladı ve yola çıktık. Annem sürekli bana laf sokuyordu. Salak kızım diye. Söyle anne haklısın. Salak olmasam kaçayım diyerek bu durumlara düşmezdim.
Sekiz saat yolculuğun ardından evimize gelmiştik. Ömer'in arabası ve Mert'in arabası da arkamızdaydı. Babam sinirle onlara bakıyordu. Bizim evin önü cenaze var gibi kalabalıktı.
- Anne ne oluyor burada?
- Cehennemin dibi oluyor. Ben de seninle geldim ne bileyim.
Haklı kadın. Kafamı tutarak etrafıma baktım. Mert yanıma geldi. Abimlerle tartışıyordu. Toplanan kalabalıktan o amca çıktı. Benimle evlenmek isteyen yaşlı amca dede karışımı adam. Herkes susmuştu.
- Kızın kaçmış dediler, belli ki doğruymuş.
- Öyle birşey yok, ufak bir kaza geçirdi o yüzden evde değildik dedi babam.
- Benim her yerde kulağım var, olanları da iyi biliyorum.
- Kızımı getirdim istersen şimdi nikâh yap, sana karşı gelmeyecek dedi sinirle bana bakarak. Yerime sinmiştim.
Amca karışımı dede kahkaha attı. Korkarak annemin yanına iyice sokuldum. Elini belime koymuştu annem de.
- Senin kirlenmiş kızını ne yapayım? Adı çıktı artık kızının kimseye yar olmaz.
Tüm kalabalık şok içinde bana bakıyordu. Ne kirlenmesi neden bahsediyor bu bunak.
- Sen kimin namusuna dil uzatıyorsun diyerek üstüne yürüdü Mert yaşlı bunağın. Silahlar çekilince Ömer araya girdi. Tam bir kargaşa olmuştu.
- Onu abine sor delikanlı, sabaha kadar kızı Kars'a götüreceğim diyerek neler yapmış sonra da satmaya kalkmış anlatsın sana.
Adamları onu korumasa Mert çoktan haddini bildirmişti.
- Ben Kiraza elimi bile sürmedim. Sen ne aşağılık bir adamsın dedi Ömer. Kalabalık sadece izliyordu. Bir kişi de çıkıp bu kız yapmaz, yanımızda büyüdü demedi. Ben şaşkınca onlara baktım. Hepsi ayıplayarak yüzüme baka baka konuşuyordu. Aysel teyze sen doğum yaptığın zaman tüm tatilinde sana bakmadım mı ben ? Yenge senin çocuklarını ben büyüttüm. Murat amca sen fatura ödemeyi bilmiyorsun diye her ay seninle gelmedim mi? Biriniz çıkıp şu adama haddini bildirin.
Annemi bırakıp yaşlı bunağın önüne gittim.
- Ben sadece senden kaçtım. Sonunda ölüm bile olsa seninle evlenmemek için. O dilini tut, ben asla öyle birşey yapmadım.
- Bana yar olmadın ama kimseye olamayacaksın. Adın çıktı bir kere dedi sessizce. Bende duymuştum o da. Ne yapmak istediğini anladım. Tokat atmak istedim ama elimi tuttu. Bana vurmak isteyince bir el belimden tuttu. Kafamı çevirdim de Ömer beni tutuyordu.
Mert de yanımıza geldi. Kalabalık sanki şov yapıyoruz gibi bize bakıyordu. Kimse ses etmedi. Sokak ortasında ölsem kimsenin umurunda olmazdı.
- Abi birşey yap. Ne istersen yaparım kurtar Kirazı bu durumdan dedi Mert. Ömer'e çok sinirlendim. Mert ona yalvarınca Mert'e daha çok sinirlendim. Ömer'in belimi tutan elini çekmeye çalıştım ama daha sıkı tuttu. Dede sinirle o ele bakıyordu.
- Gördünüz mü nasıl koruyor kızı, size söylediklerim doğru diye bağırdı dede.
- Müstakbel gelinim hakkında düzgün konuş Kemal Bey. Şimdiye kadar saygımdan sustum ama bu saatten sonra susmam. Kim ki Kiraza laf eder karşısında beni bulur.
Herkes şaşkınlıkla Ömer'e bakıyordu. En çok şaşıran da bendim. Hangi gelinden bahsediyor bu???