Elleri kan içinde kalmış odanın ortasında oturmuş düşünüyordu. Amcalarına, halalarına gidemezdi çünkü onlarda da bu kararı onaylamıştı.
Kimse yoktu. Aklına kimse gelmiyordu. Ne yapacaktı? Ağabeyleri bile yardım etmezdi ona artık.
Nupelda öylece düşünürken odasının kapısı açıldı. Gözü hiç bir şeyi görmüyor, kulağı duymuyordu. Kapısının açıldığının farkında bile değildi.
Eylem kan çanağına dönmüş gözleri ile kapının ardında elleri, dizleri kan içinde kalmış kardeşini gördü. Bu görüntü onu irkiltti.
Kardeşi per perişan haldeydi. Göz yaşları içinde camlara dikkat ederek kardeşinin yanına ilerledi.
"Nupelda kalk yerden." diyerek kardeşine eğildi. Kollarından tutarak kaldırmaya çalıştı. Fakat Nupelda hareket dahi etmeden göz yaşları ile ıslanmış boş surat ifadesi ile ablasına bakıyordu.
"Kalk yerden, ellerine cam batmış. Kanıyor avuçların, dizlerin." Kısıkça söyledi bunları.
"Ellerim değil kalbim kanıyor... Kimse görmüyor beni. Herkes sağır olmuş bana... Eylem ellerim değil kalbim ağrıyor... Sırtım kambur kaldı benim..." kederli sesi ile dile getirdi içindekileri. Belki ablası anlardı onu.
"Yapma... Söyleme... Çaresizim elimden bir şey gelmiyor... Benim bacımı mahvediyorlar ben bir şey yapamıyorum..." Eylem kardeşini böyle görmek istemiyordu. Onun kardeşi güçsüz düşmezdi.
Nupelda her zaman dimdik durmayı bilirdi. Şimdi de dik durmalıydı. Düşmanlarına fırsat vermemeliydi.
"Ben değil onlar yaptı... Onlar beni ateşe attılar. Ferhat ağabeyimin katilleriyle iş birliği yaptılar..." Ellerini bir kez daha küçük cam parçalarının olduğu yere sertçe vurdu.
Eylem kendinde olmayan kardeşini son bir güçle kaldırdı yerden. Yatağa doğru yürüterek oturttu cesetten farksız bedeni.
Nupelda ayağına batan cam parçalarını hissetmiyordu. Kalbine binen yük öylesine ağırdı ki... Hiç bir acı onun kadar kuvvetli değildi.
Eylem kardeşinin içler acısı haline baktıktan sonra odada bulunan banyoya geçerek ilk yardım çantasını aldı. Tekrar yanına gelerek önünde diz çöktü.
Kız kardeşinin kan içinde kalan ellerini avuç içine aldı. Pamuk yardımı ile kanları temizlemeye başladı. Gözlerinden akan yaşlar da bir yandan kız kardeşinin avuçlarına damlıyordu. Elinin tersi ile sildi göz yaşlarını.
"Acıyor mu? Acırsa söyle bana." dedi.
Bomboş baktı Nupelda. Acıyor muydu eli? Bilmiyordu ki.
Kalbi acıyordu sadece. Hemde çok acıyordu. Ama kime söylerse söylesin kimse bir şey yapmazdı.
Eylem, kandan arındırdığı avuç içlerini sardı sargı bezi yardımıyla.
Ayaklarını kaldırdı kardeşinin kendi dizlerinin üzerine koyduktan sonra dizlerini ve ayaklarının altını da temizleyerek sardı.
Bu süre boyunca Nupelda hiç sesini çıkarmadı. Ablası gibi için için ağladı sessizce.
Nupelda'yı yatağına uzandırdı. Ardından odayı toparlamaya başladı.
Bu sırada Nupelda düşünüyordu. Bir çıkar yol olmalıydı. Sonunda aklına gelen düşünce ile dudaklarının arasından bir hıçkırık firar etti.
Ferhat ağabeyinin karısının yanına gidecekti.
Esma yengesi yardım ederdi ona belki. İzin vermezdi dedesi ile konuşur ikna ederdi.
"Abla," dedi çığlıklarından kısılan sesiyle.
"Efendim," diyerek kardeşinin yanına oturdu.
"Bana yardım etmelisin. Bu gece Esma yengeme gitmem lazım." Eylem kardeşinin söyledikleri ile başını umutsuzca salladı.
"Gidemezsin Nupelda. Dedem nikâha kadar odasından çıkmayacak diye kesin emir verdi. Sen odanın dışına adım attığın an kulağına gider dedemin. Burdan Adıyaman'a hiç gidemezsin."
"Abla gitmem lazım. Kimse anlamayacak yokluğumu yemin ederim. Sen sadece bana yardım et." dedi ablasına bir umut.
"Nupelda, dedem her yere adamları dikmiş kaçacağını düşünerek. Yapamazsın. Gitmeye çalışırken yakalanırsan işler daha kötü olur." diyerek kız kardeşinin sargılı ellerini avuç içlerine aldı.
"Bundan daha kötüsü olamaz Eylem." diyerek ablasının gözlerinin içine inatla baktı.
"Yapamam Nupelda," dedi.
"Yaparsın, yapmalısın. Kurtulmam için yapmalısın. Esma yengem yardım eder. Dedemle konuşursa dedem dinler onu."
Eylem her ne kadar yapamayacağını söylese de Nupelda direterek onu ikna etmeyi başarmıştı.
Ablasına aklında kurguladığı planı her ayrıntısına kadar birer birer anlattı.
Eylem duydukları karşısında karmakarışık bir ifadeye büründü. Kız kardeşi sonunda delirmişti.
"Nupelda bu çok tehlikeli. Çok tehlikeli anlıyor musun? Yokluğun anlaşılırsa kaçtığını düşünürler her iki tarafta." dedi bir umut kardeşini kararından ikna etmek amacıyla.
"Biliyorum tehlikeli olduğunu ama ucunda kurtuluşum var abla... Düşmanımın nikahı altına girmem belki..."
"Ya işe yaramazsa? Ya Esma hiç bir şey yapmazsa? o zaman ne yapacaksın?" Bunu düşünmemişti işte Nupelda.
"Eğer işe yaramazsa... İşte onu da o zaman düşüneceğim. Bir çıkar yol olur illaki." Eylem olumsuzca salladı kafasını.
"Dedem öğrenirse yokluğunu kopacak kıyamete kimse engel olamaz." diyerek stresle ofladı.
"Plana sadık kalırsan kimse öğrenmeden gidip geleceğim." diyerek ablasının olumsuz düşünmesine izin vermemeye çalıştı.
Eylem her an onu ikna edecek bir şey bulmaya çalışırdı yoksa.
"Şimdi aşağı in etrafı kolaçan et bütün akşam. Bana arabalardan birinin anahtarını getir kimseye fark ettirmeden. Gece çıkacağım yola. Sen bir şey belli etme." dedi ablasına.
Endişeli halini görünce zoraki bir şekilde tebessüm etti.
"Eylem bir şey olmayacak bana. Rahat ol. Sen stres yaptıkça anlarlar."
"Tamam, tamam. Bir şey olmayacak sana. Sana zarar gelirse ölürüm." Eylem daha fazla odada kalmak istemedi. Kardeşinin yanına giderek saçlarından öptü. Şakağından, yanaklarından öptü.
Ellerini avucunun içine alarak incitmeden dudaklarını değdirdi. Gözünden akan sıcak bir yaş sargının üzerine damladı.
"Bir şey olmayacak." diyerek kendi duyacağı şekilde mırıldandı. Ardından kız kardeşine sarıldıktan sonra odadan çıktı.
•••••
Saatlerdir odasında bir başına ablasını bekliyordu Nupelda.
Kimse yanına gelmemişti. Bu onun açısından iyiydi. Kimseyi görmek istemiyordu.
Sadece bir ara annesi kapıyı açmış içeri girmeden onu kontrol etmişti. Dila hanım kızının yanına gitmeye cesaret edememişti.
Yatakta cenin pozisyonda iki büklüm kalmış halini izlemişti içi gide gide. Yüzü yoktu kızının yanına gidip de yalancı teselli vermeye.
Hangi evladına elini atsa bir diğeri ateşe gidiyordu. Ama bir evladını daha toprağa vermektense ona nefretle bakan gözlerine razı gelirdi.
Evet çok denemişti bu evliliğe engel olmak için ama kimse onu dinlememiş evlatlarının canı ile tehtit edilince köşesine çekilmek zorunda kalmıştı.
Nupelda belki bu evlilikten sonra hepsinden nefret edecekti ama en azından yaşıyor olacaktı. Nefes alıyor olacaktı kızı.
Ama bilemezdi kızının diri diri öldüğünü. Bilseydi bu acımasız kararı değiştirmek için daha fazla çabalardı. Tehtitlere boyun eğmezdi.
Uzun uzun izlemişti kapı eşiğinden kızını, kınalı kuzusunu. Sonra içi yana yana dönüp gitmişti o eşikten.
Annesinin gittiğini anlayınca kapanan kapıya yüzünü dönmüş boş boş izlemişti bir süre Nupelda.
Eylem saatlerin ilerlemesi ile kimseye belli etmeden aldığı arabanın anahtarını cebine atmış, herkesin köşesine çekilmesi ile kardeşinin yanına çıkmıştı.
Nupelda kapı sesi ile irkildi. Göz yaşları ile elindeki fotoğrafı izlemeye öylesine dalmıştı ki kapı sesi onu ürkütmüştü.
"Sonunda. Bir an gelmeyeceksin sandım. Vazgeçtiğini düşündüm." dedi ablasına.
"Aşağı cenaze evinden farksız. Her yer kalabalık adım atıyorum karşıma biri çıkıyor anca gelebildim." diyerek kardeşinin yanına vardı.
"Tamam, tamam yaptın mı sana dediklerimi?" Başını sallayarak onayladı kız kardeşini. Hırkasının iç cebine sakladığı arabanın anahtarlarını çıkarıp kardeşine verdi.
"Nupelda, bu anahtar Baki abinin arabasına ait. Sokağın sonuna park etmiş aracı. Kimse anlamaz sessiz olursan." dedi onu dikkatle dinleyen kardeşine.
"Herkes uyudu mu?"
"Uyudu. Kilerin arka tarafa açılan kapıdan çık. Orada kimse yok gözetlediğim kadarıyla. Ne olursun dikkatli ol Nupelda." diyerek korkuyla kardeşine sarıldı.
"Olacağım abla. Sen şimdi odana git bende birazdan çıkacağım." Ablasına kollarını sıkıca dolayarak sarıldıktan sonra ona korkuyla bakan gözlerine dikti gözlerini.
"Korkma. Sen bir şey bilmiyorsun. Yokluğum anlaşılırsa sesini çıkarma. Eniştem sana bir şey yapmalarına izin vermez ama sen yine de kendin için çocukların için sus." diyerek ablasının yanağından öptü.
"Nupelda..." dedi çaresizlikle Eylem, kız kardeşine.
"Abla ne olur sesini çıkarma..."
"Tamam... Tamam..." kardeşiyle doya doya sarılıp kendi odasına çekildi. Korkudan içi içini yiyordu.
•••••
Nupelda ablasının odasına çekilmesiyle biraz daha beklemiş ardından sessizce odasından çıkmıştı.
Küçük temkinli adımları ile etrafı kolaçan edip sonunda aşağı inerek kilere ulaştı. Kilerin kapısını ablası dediği gibi aralık bırakmıştı. Kapı açıldığı zaman çok ses çıkardığı için böyle bir önlem almışlardı.
Aralık kapıyı parmak uçları ile ittirerek içeri ilerledi. Odanın sonunda ki küçük kapıyı da yavaşça açarak dışarıyı kontrol etti. Bir adam etrafı dolaşıyordu. Hızlıca kafasını içeri çekti beklemeye başladı. Geçen dakikaların ardından tekrar kafasını temkinlice çıkarıp etrafı kolaçan etti.
Etrafta kimseyi göremeyince tuttuğu nefesini verdi sakinlikle. Kapıdan dikkatlice çıkarak büyük ama temkinli adımları ile konağın arka tarafından uzaklaşarak sokağın sonuna adımladı. Yüreği ağzında atıyordu.
Konaktan uzaklaşınca elini kalbinin üzerine koydu. Sakinleşmesi lazımdı yoksa kendini belli edecekti.
Kimse onu tanımasın diye üzerine siyah çarşafı giymiş, yüzüne siyah peçe takmıştı. Bir tek keskin ela gözleri açıkta kalmış görünüyordu.
Sonunda arabanın yanına ulaşınca cebinde sakladığı anahtarı alarak kapıları açtı. Bir gözü sürekli etrafında dolaşıyordu biri gelirse diye.
Açtığı aracın ardından hızla sürücü koltuğuna yerleşti. Anahtarları taktıktan sonra arabayı hareket ettirerek konaktan uzaklaşmaya başladı.
Kontrolsüzce aldığı nefesleri ile son sürat Adıyaman'a gitmek için gaza bastı.
Onu neler bekliyordu, sonuçlar dilediği gibi olacak mıydı bilmiyordu. Bildiği tek bir şey kurtulmak istemesiydi...