RAYGEL

1069 Words
Ertesi sabah uyandığımda yataktan çıkar çıkmaz garaja indim. Raygel hala uyuyordu. Bugün pazar günü olduğu için işe gitme gibi bir sorun yoktu yarın içinde bir çözüm yolu bulacaktım. Tekrar eve geri döndüğümde Atak uyanmış, mutfakta kahvaltı hazırlamaya başlamıştı. Kokusu etrafa yayılan kahveyi duyumsayınca raftan bir fincan alıp içini sıcak kahveyle doldurdum ve mutfak tezgahına yaslanıp bir yudum içtim. ‘’Burada sessizce durduğuna göre misafirimiz hala uyuyor olmalı.’’ Peynir tabağını masanın üzerine yerleştirip yumurtalara yöneldi. ‘’Evet, ne zaman uyanır bilmiyorum ama o uyanana kadar bu hafta işe gitmemek için bir bahane bulmak gerekiyor.’’ Yumurtaları tavaya döktü. ‘’Sen kendin için bahane bulabilirsin ama ben işe gideceğim. Gerçekten üzerinde çalışmam gereken projelerim var.’’ Gözlerimi devirdim. ‘’Ciddi misin?’’ ‘’Evet gayet ciddiyim.’’ Pişen yumurtayı tavadan tabağa alırken bir parçayı soğutmak için üfleyip sonrasında ağzıma tıkıştırdı. Yumurtayı çiğnemeden yuttum. ‘’Seni gerçekten anlamıyorum hem yardım etmek istiyorsun hem de kaçıyorsun. Normalde olsa senin gibi biriyle asla işbirliği yapmazdım. Fazla hükümet yanlısı görünüyorsun ama onlara patlamadan kaçarak zaten karşı koymuşsun. Ruhun gerçekte hangi tarafa ait?’’ Yüzüme o kadar dikkatli baktı ki o bakışların altında ezildiğimi hissettim. Elimi tutup kalbinin üzerine koydu. ‘’Gerçek beni tanımak istemezsin İsilya bu yaptıklarımı yanan vicdanımı söndürmek için yaptığımı bil. Ruhuma gelince o benim bile ulaşamayacağım bir yere ait.’’ Vicdanı neden yanıyordu? Patlamayı bulan ekibe dahil olduğu için miydi yoksa başka sebebi mi vardı? O kadar kapalı kutuydu ki onu çözemiyordum. Elimi geri çekmek istedim ama çok sıkı tutuyordu. Parmaklarım bembeyaz olmuştu. Aşağıdan yükselen seslerle onun eli gevşedi ben de merdivenlere doğru koştum. Aşağı indiğimizde Raygel uyanmış bileklerine bağlı zincirleri parçalamak için çabalıyor, ayaklarındaki zinciri ise tekmeleyerek kurtulmaya çalışıyordu. Yanına ilk ben vardım arkamdan Atak geldi. Bizi gördüğünde ‘’Siz kimsiniz?’’ diyen sesi korku doluydu. ‘’Sakin ol!’’ diyerek öne doğru bir adım attım. ‘’Her şeyi anlatacağım ama önce sakinleşmen gerekiyor.’’ Pek sakinleşecek gibi değildi. Atak öne çıktı. ‘’Ben araştırma merkezinde kıdemli bilim insanıyım. Bir araştırma üzerine çalışıyoruz ve sen de bu araştırmada yardım etmek için hükümet tarafından seçildin. Buraya seni bayıltarak getirdik ve zincirleyerek uyanmanı bekledik. Tüm bu süreç içerisinde beyin dalgalarını takip ederek kayıt altına aldık. Amacımız bu durumlarda verilen tepkileri ölçmek ve beyni hasar almış insanların tedavileri üzerinde çalışmak. İstersen seni serbest bırakabiliriz ama hükümet tarafından görevlendirildiğini tekrar hatırlatmak isterim.’’ Raygel yani bu gezegendeki ismiyle Kaya bir anda sakinleşti ve yere oturdu. ‘’Hükümet tektir. Sözü her şeyin üstündedir. İstediğinizi yapmaya hazırım.’’ Şaşkınlıkla donup kalmıştım. Bu patlamayla insanlara ne yapmışlardı? Nefes almakta zorlanıyordum. Garajın duvarları üzerime üzerime geliyordu. Arkama bakmadan kaçmak istiyordum. Benim dostum böyle bir insan değildi. Raygel korkusuz, gözü kara biriydi. Hükümet ne derse tam tersini yapardı. Kimseye boyun eğmezdi. Daha fazla dayanamadım ve garajdan kaçıp üst kata çıktım. Banyoya girip suyu sonuna kadar açtım ve atabildiğim kadar çığlık attım. Duvarda duran ayna attığım yumrukla elimde kanlı kesikler bırakarak parçalandı ve etrafa savruldu. Kenarda duran dolaba defalarca tekme attım en sonunda menteşeleri parçalandı ve kapağı gürültüyle yere düştü. Kapı açıldığında içeri girenin üzerine yürüdüm. Göğsüne attığım yumrukla nefesi kesildi ama kendini çabuk toparladı ve bileklerimden tutup engel oldu. ‘’Sakin ol!’’ ‘’Sakin mi olayım? Nasıl? Sen ve o ekibin bunu nasıl yapabildiniz? Bir insanı kaçırıp zincirlerle bağlıyoruz ve bunu hükümet istedi deyince tamam deyip öylece kabulleniyor. Bu nasıl bir iğrençlik? Bunu yapmak yerine hepimizi öldürseydiniz keşke.’’ Bileklerimi kurtarmak için debelendim ama tutuşu kuvvetliydi. Bacaklarını tekmelemeye başladım. Tüm öfkemi ona yöneltmiştim. İçimdeki bu öfkeyi boşaltmazsam patlayacaktım. ‘’Hepiniz patlamayı bulamadan ölseydiniz keşke.’’ Tuttuğu bileklerimden savurup sırtımı duvara dayadı ve yine bileklerimi sertçe duvarla birleştirip elleriyle sabitledi. ‘’İsilya sakinleş!’’ ‘’Bırak beni aşağılık pislik.’’ Gözlerimi kapayıp bir saniye kadar öyle kaldım. ‘’Neden yaptın? Madem insanların bu kadar itaatkar olduğunu biliyordun neden onu kaçırmak gibi bir işle uğraştık. Gidip gel deseydik yine gelirdi. Bile bile dostuma bu acıyı çektirmeme izin verdin.’’ Bu defa gözlerimden yaşlar akmaya başlamıştı. ‘’Ne kadar kararlı olduğunu görmem gerekiyordu. Bu savaş gerçekleri öğrendiğinde hissettiğin öfkeyle birlikte gelen geçici bir heves mi yoksa gerçekten bu uğurda her şeyi göze almış mıydın bunu anlamamın bir yoluydu.’’ Hareketlerim yavaşladığında bileklerimi tutan eli gevşedi ve duvarda aşağı doğru kayarak yere oturdum. ‘’Bunu yapmamalıydın!’’ ‘’Ben senin ne kadar kararlı olduğunu gördüm sende sana bu savaşta ne kadar yardımcı olabileceğimi gör. Bana güvenmediğini biliyorum ama elimden geleni yapacağım.’’ Ona gerçekten güvenmeli miydim? Bunun cevabını vermek için çok erkendi. Bir süre daha olduğum yerde oturdum sonra kalkıp musluktan akan suyla elimi yüzümü yıkayarak banyodan çıktım. Adımlarım merdivenlere yöneldi ve garaja Raygel’in yanına indim. Bu gezegendeki isminin önemi yoktu. Ne olursa olsun o benim dostum Raygel’di. Beni gördüğünde oturduğu yerden hemen kalktı. Benden gelecek bir emri beklediği açıktı. Telefonumu çıkarıp ‘’Ailenin telefon numarasını söyle.’’ dedim. Söylediği numarayı telefona yazdım. ‘’Şimdi aileni arayacağım ve onlara gece ayağın kaydığı için ağaçtan düştüğünü belinde kırık olduğunu bu yüzden iyileşene kadar bakımevinde kalacağını söyleyeceksin. Gelmek isterlerse ziyaretçi yasak diyeceksin.’’ ‘’Bu gerekli mi çok üzülürler?’’ diyerek gözlerime baktı. Akmak isteyen gözyaşlarımı içime akıttım ve yüzüme duygusuz bir maske taktım. ‘’Hükümet bu araştırmanın gizli kalmasını istiyor.’’ ‘’Anladım Efendim.’’ dediğinde telefondaki numarayı arayıp sesi dışarıya yansıttım. Hattın diğer ucunda üzgün bir ses duyuldu. Raygel benim istediğim gibi annesiyle konuştu ve onlarda hemen ikna oldular. Bir insanın yalan söyleyeceği akıllarına bile gelmiyordu. Telefonu kapattığımda Atak elindeki tepsiyle içeri girdi ve tepsiyi Raygel’e uzattı. ‘’Kahvaltını yap sonrasında testlere başlarız.’’ yine itirazsız tepsiyi alıp yere koydu ve kendi de oturarak yemeye başladı. Bu manzarayı görmemek için üst kata çıktım ve kendimi yapmam gereken işlere odaklamaya çalıştım. Öncelikle Raygel için bir doktor raporu ayarladım, sonrasında kendime dış hizmet araştırması için izin yazıp bunu onayladım böylece önümüzdeki hafta boyunca araştırmam için görevlendirilmiş oldum. Onlar beni dağda bayırda üzerinde deney yapmak için böcek kovaladığımı düşünürken ben onları avlamak için çalışıyor olacaktım. Tekrar garaja ineceğimde Atak karşımda belirdi. ‘’Önce kahvaltını yap sonra çalışmaya başla.’’ ‘’Sana afiyet olsun.’’ diyerek yanından geçip garaja indim. Raygel kahvaltısının son lokmalarını yiyordu. Kenarda duran dolaba yöneldim ve içinden daha önce hazırladığım karışımları çıkardım. Ben bunları hazırlarken O da kahvaltısını bitirmişti. Elimdeki kapları götürüp önüne koydum. ‘’Senden yapmanı istediğim bu gördüğün solüsyonu bu karışıma dökmek sonrasında bir duman çıkacak bundan korkma ben de senin bu esnadaki beyin dalgalarını ölçeceğim.’’ Yalandan birkaç kabloyu alnına yapıştırdım. Güvenli bir mesafeye kadar uzaklaştım ve ‘’Şimdi karıştırabilirsin.’’ dedim. Solüsyonu karıştırdığında kırmızı bir duman yükselmeye başladı ve sonrasında küçük bir patlama oldu. Patlamanın etkisiyle Raygel belli bir mesafe geriye sürüklenmiş ve bayılmıştı. Geriye sadece uyanmasını beklemek kalmıştı!
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD