SÖYLENTİLER

1151 Words
‘’Hazır mısın?’’ Atak’a baktım. Alnından terler akmaya başlamıştı. Fazla korkaktı ama yine de pes etmiyordu. Başını olumlu yönde salladığında sağlık aracına doğru koştum ve altına kayıp elimdeki kabloyu girişe taktım. Araçların alt tarafında yaptığı hareketleri kaydeden bir aygıt vardı. Cebimden bilgisayarı çıkarıp avuç içime sığacak kadar büyüttüm ve aracı hacklemek için tuşlara basmaya başladım. Aracın sistemine sızdığımda yüzümde zaferin verdiği mutluluk belirdi. Kapıların açılma sesini duyduğumda kabloyu yuvasından çekip çıkardım ve arabanın altından sürünerek geri çıktım. İşaretimle Atak saklandığı yerden koşarak geldi ve arabaya bindik. İç tarafta koordinatların olduğu yere Raygel’in bu gezegendeki yaşadığı çiftliğin koordinatlarını girince hareket ettik. Bilgisayarı biraz daha büyütüp dizimin üzerine yerleştirdim ve hastanenin güvenlik sistemine sızdım. Sistemden kamera kayıtlarını belli bir döngüde ayarladıktan sonra biz gelene kadar sağlık aracının gerekmemesi için yıldızlara küçük bir dilek fısıldadım. Bilgisayarı küçültüp cebime yerleştirdiğimde aracın içerisindeki önlükleri giymeye başladık. ‘’Kalbim deli gibi çarpıyor, felaket korkuyorum ama aşırı heyecanlı ilk defa insan olduğumu hissediyorum.’’ Atak’ın yüzünde ilk defa korkudan başka bir duygu görmüştüm. Bu iyiye işaretti, aşırı korku işleri bozardı. ‘’İnsan olmak böyle bir şey Atak doğru olan bu diğer insanların robottan tek farkı atan kalplerinin olması.’’ Etraf karanlıktı, kaçırma işini gece yapmayı planlamıştık gündüz fazla dikkat çekerdi. Ayrıca gelmeden önce küçük bir gözlemle Raygel’in gece ağaçları kontrol etmek için dışarı çıktığını biliyordum. Bütün ağaçları tek tek kontrol ediyor bir aksilik olmadığına emin olunca geri eve giriyordu. Arkama yaslanıp gözlerimi kapadım ve düşüncelerime odaklandım. Bu bir eylemi gerçekleştirmeden önce yaptığım terapiydi. Yapmak istediğimi önce düşünce gücüyle defalarca zihnimde yaşardım. Olabilecek farklı aksiliklerde neler yapabileceğime dair yollar oluştururdum ve böylece çok nadir planlamadığım sürpriz bir durumla karşılaşırdım. Zihnimde bir çok sahneyi yaşarken araç durunca gözlerimi açtım. Çiftliğin girişindeydik. Aracın ekranında koordinatlarda küçük bir oynamaya yaptım ve yolda belli bir mesafede geri kaydık. Tabancayı alıp araçtan inerek çiftliğe yaklaştık. Ağaçların olduğu bahçeyi gördüğümüz ama onların bizi karanlıkta göremeyeceği bir mesafede gizlendik. Atak’ın elindeki tabancayı çekip aldım ve tahta çitlerin arasına yerleştirdim. Bahçedeki ışıklandırma çok azdı bu yüzden görüşüm kısıtlıydı ama atışı kaçırma şansım yoktu. ‘’Bu mesafeden vurabilecek misin?’’ sözleriyle Atak’a baktım. ‘’Atış yapmayı biliyor musun?’’ diye sordum. ‘’Hayır.’’ derken başını olumsuz yönde sallıyordu. Gözlerimi devirdim. ‘’O zaman işime karışma.’’ Uzaktan alınacak her hedef Tanes’in işiydi çünkü iyi bir nişancıydı ama şu an burada olmadığına göre kendimle yetinmem gerekiyordu. Neyse ki tamamen bilgisiz değildim. Raygel çıkana kadar bekledik. Sonunda bir kapı sesi duyuldu ve sonra elinde feneriyle Raygel göründü. ‘’İnanamıyorum. İsilya bu adamı bayıltıp kaçırsak bile uyandığında nasıl baş edeceğiz? Bizi kesin öldürecek. Boyu kaç onun iki metre mi?’’ Güldüm. ‘’Sadece bir doksan beş.’’ Alaycı bir ses çıkardı. ‘’Tabi o beş santimetre çok önemli. Adamın tek kolundaki kas benim iki kolumdan daha kalın. Neden ilk onu seçmek zorundaydın ki?’’ ‘’Sızlanma.’’ dedim ve hedefim ağaçlar arasında dolaşmaya başladığında derin bir nefes alarak tek gözümü kapattım. Tanes’in anlattıklarını hatırlamaya çalıştım. Hedefe odaklandım ve tetiğe bastım. Havada fırlayan iğnenin tiz sesini belli belirsiz duyuldu sonrasında Raygel’in dudaklarından acıyla bir ses çıktı. Vurmuştum! Atak ilacın koca bir fili bile bayıltacağını söylemişti. Raygel etrafına bakınıp ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Bedeni o kadar güçlüydü ki ilaç etkisini hemen göstermemişti. Nefesimi tutmuş bekliyordum ve sonunda bayılıp yere düştü. ‘’Hadi.’’ diyerek sağlık aracının olduğu yere doğru koşmaya başladım. Atakla araca yerleştiğimizde bir süre bekledik ve sonra çiftliğe doğru harekete geçtik. Çiftliğe girerken aracın sirenlerini duymaları için bir kez açıp kapattık. Sesi duyan yaşlı çift evden dışarı çıkıyordu. Araçtan inip sedyeyi indirdik ve ağaçların olduğu yere doğru ilerledik. Ailenin babası yanımıza yaklaştı. ‘’Neden geldiniz? Ne oldu?’’ ‘’Yoldan geçen bir sürücü ağaçtan düşen birini ihbar etti onun için geldik.’’ dedim. Annesi ağlamaklı bir sesle. ‘’Kaya!’’ diye koşarak bizden önce bahçeye daldı. Arkasından aceleyle gittik ve yerde yatan Raygel’in yanına sedyeyi indirdik. Vücudunda hızla gezen gözlerim bacağına saplanmış iğneyi bulunca çekip aldım ve diğerleri görmeden cebime attım. Kadın oğlunu uyandırmaya çalışırken omuzlarında tutup geri çektim. ‘’Hanımefendi izin verin işimizi yapalım.’’ Evin babası gelip karısını geri çekti. ‘’İşlerini yapmasına engel olma oğlumuzu iyileştirecek olan onlar.’’ Raygel’i sedyeye koymak ve sedyeyi tekerlekleri üzerine kaldırmak o kadar zordu ki! Aşırı iri ve ağırdı. Sedye tekerlekleri üzerinde gıcırdayarak kaydı ve sonunda aracın arkasındaki yerine yerleştirebildik. Ben muayene ederken Atak damar yolunu açmış boş bir serum bağlamıştı. Bekleyen yaşlı çifte döndüm. ‘’Hayati tehlikesi olduğuna dair bir belirti yok ama hastaneye götürüp gerekli tahlilleri yapmalıyız.’’ ‘’Ben de geleceğim.’’ diyen kadına tebessüm ettim. ‘’Buna izin yok sizi alamayız kendine gelir gelmez sizi arayacaktır. Evinizde kalın ve haber bekleyin.’’ ‘’Tamam.’’ diyerek geri çekildiler. Kurallara o kadar uyuyorlardı ki! Normal şartlarda evladı için ne yapar ne eder o hastaneye gelirdi. Araç hareket ettiğinde ikimizde derin bir nefes alarak araç koltuklarına çöktük. Hastane yakınında kör bir noktada Atak’ın aracını bırakmıştık. Sağlık aracıyla oraya varınca durduk ve Raygel’i güç bela diğer arabaya aktardık. Taşımak pek mümkün değildi bu yüzden yerde sürükleyerek anca yapabilmiştik. ‘’Sen burada kal ben sağlık aracını bırakıp geleceğim.’’ İtiraz etmesine fırsat vermeden araca bindim ve hastaneye doğru hareket ettim. Sağlık araçlarının park alanına girip aracı durdurdum ve cebimden bilgisayarı çıkarıp büyüterek açtım. Kabloyla tekrar aracın sistemine bağlandığımda yaptığımız yolculuğa dair hareketleri sildim. Araçtan inip koşarak aracın olduğu yere geldim ve araca oturunca tekrar bilgisayarı açıp hastanenin güvenlik sistemine girip kamera görüntülerini normale döndürdüm. Yola çıkıp Atak’ın evine doğru giderken ben bilgisayardan güvenlik biriminin sistemi ile uğraşıyordum. Geçtiğimiz tüm yerlerdeki kamera görüntülerini yok etmem gerekiyordu. Çiftlikte buna dahildi. Arkamızda bir iz kalmamalıydı ve bu hemen yapılmalıydı. Evin garajına girdiğimizde kalan son silme işlerini de hallettim ve resmi olarak hiç bir yerde evden çıkışımız, Raygel’i kaçırışımız ve buraya geri gelişimizin kaydı kalmamış oldu. Sistemden kendi izimi silip çıktım ve bilgisayarı kapatıp küçülterek cebime attım. Atak yanımda olsa da tecrübesizdi ve her işi tek başıma yapmak zorunda kalıyordum ki bu da aşırı yorucuydu. Atlayacağım en küçük detay sonumuz olurdu. Saklama yeri olarak Atak’ın evini seçmiştik çünkü garajı evin altında kapalı bir alandaydı ve kimse bizi görmezdi. Benim evim daha göz önündeydi ve kapalı bir park alanına da sahip değildi. Raygel’i bu bedenle görünmeden hızlıca eve taşımamız imkansız olurdu. Araçtan indirdiğimiz tutsağımızı bacaklarından tutup sürükleyerek yere serdiğimiz örtünün üzerine yatırdık ve örtüyü de sürükleyerek köşede hazırladığımız yere götürdük. Önceden yere sabitlediğimiz zincirlerle bağladık. İplere güvenmektense işimi sağlama almayı tercih etmiştim. ‘’Yarın akşama kadar uyanmaz biz de dinlenelim.’’ Atak’ın sözlerine uyum sağladım ve dinlenmek için eve varan merdivenlere yöneldik. ‘’Söylentiler çıkacak biliyorsun?’’ diyerek bekledim. ‘’Ne söylentisi?’’ Yüzüme beklentiyle bakıyordu. ‘’Atak sürekli ya ben senin evindeyim ya da sen benim evimdesin her şeyin bir rutinde işlediği yerde dikkat çekmemek imkansız ve hakkımızda söylentiler çıkacak.’’ ‘’Ne gibi söylentiler?’’ Anlamamakta gerçekten çok başarılıydı! ‘’Bir kadın ve erkek sürekli neden bir araya gelir?’’ Bakışları bir anda değişti. ‘’Bunu hiç düşünmemiştim.’’ Merdivenler bittiğinde benim için hazırladığı misafir odasına gittim. Kapıyı kapatacakken engel oldu. ‘’Çıkacak söylentiler benim için sorun değil sürekli bir arada olmamızı açıklamamız için güzel bir yol olabilir.’’ Cevap vermeden kapıyı kapattım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD