Son yedi günün özeti tam bir felaketti. Karışımın her defasında dozunu artırarak denemiştim ama değişen hiçbir şey yoktu. Patlamada karışımın etkisiyle bir süre uyuyordu ama uyandığında her şey aynı devam ediyordu. Artık zincirlere bağlı değildi. Odada kalıyordu sadece deneme yapacağımızda garaja iniyorduk ki patlama etrafa çok zarar vermesin. Onun dışında bütün gün odada oturuyor yemek verirsek yiyordu vermezsek acıktım bile demiyordu çünkü hükümet ondan emirlere uymasını istemişti. Dışarıyla tek bağlantısı annesi ve babasıyla konuşması için ona telefonu verdiğimiz zamanlardı.
Geçen bu bir hafta içerisinde çökmüş bir haldeydim. Doğru düzgün yemek yemiyor, uyumuyor ve sürekli çalışıyordum. Yarın işe dönmem gerekiyordu ve bugün kendimi ormana salmıştım. Elimdeki kavanozlara birkaç böcek topladım ve çantama attım yalanımı doğru çıkarmam gerekiyordu. Daha fazla izin yazarsam da dikkat çekerdim. Sıkışıp kalmıştım bir adım bile ilerleyemiyordum.
İlk defa başarısız olacağımı düşünmeye başlamıştım. Bir ömür bu bedende hapis olarak yaşayacaktım ve hükümet savaşı kazanmış olacaktı. Annem, babam ve bu uğurda ölen daha bir çok kişi boş yere ölmüş olacaktı. Onlara verdiğim sözü tutamamış olacaktım. Tam bir hayal kırıklığıydım!
Gün bitmek üzereyken eve döndüm ve kendimi yatağa bıraktım. Üstümü değiştirecek gücüm yoktu, düşünecek enerjim yoktu. Depresyon havuzu içinde yüzmeye çalışıyordum ama her defasında biraz daha batıyordum.
Ertesi gün işe döndüğümde çalışma köşeme geçtim ve böcek dolu kavanozları masanın üzerine yerleştirdim. Doğaya dair anılar netti ama son beş yılı kapsıyordu. Ondan öncesi yoktu. Son beş yılı hatırlamak buradaki işimi yapmam için yeterliydi. Çalıştığı projeyi biliyordum ve en azından bir şeyler yapmış olmak için onun bilgilerini kullanarak kaldığı yerden çalışmaya devam etmeyi denedim.
Üzerinde çalıştığı ilacın vücuda vereceği yan etkileri hesaplamaya çalışıyordum ama düşüncelerimi toparlayamıyordum aklım sürekli Raygel’deydi. Son bir kaç gündür Atak benimle konuşmaya çalışmaktan vazgeçmişti. Öfkemin altında daha fazla ezilmek istemiyordu.
Elimdeki dosyayla Atak’ın çalıştığı kata doğru ilerledim. Onunla aynı laboratuvarda çalışan ve üstüm olan Doruk’a sormam gereken bir kaç ayrıntı vardı. Dağınık düşüncelerimle tıkandığım yeri çözememiştim.
İçeriye girdiğimde Atak’a bakmadan yanından geçip ilerledim ve Doruk’un yanına gittim. Elimdeki dosyada takıldığım yeri gösterdiğimde incelemeye başladı. ‘’Biraz bekle.’’ diyerek kalkıp ilerideki arşiv odasına girdi. Gözüm istemsizce Atak’a kaydı. Bilgisayar üzerinde bir şeyler yapıyordu. Ona baktığımı görünce ‘’İşin yoksa yardımını kabul ederim.’’ deyince olduğu yere doğru ilerledim.
Yanına vardığımda ‘’Gözlerinin şişliği ve kırmızılığına bakılırsa her zamanki gibi uykusuz bir gece geçirmişsin.’’ dedi. Sözlerini duymazdan geldim O da daha fazla uzatmadı. Parmağı ekrandaki bir alana uzandı. ‘’Bu alan çipin anılara ulaştığı alan yani bir anıyı hatırlamaya çalıştığında oraya belli bir güç göndererek hatırlamanı kolaylaştırıyor.’’ Eli sürekli ekranda geziniyordu. ‘’Anılarda olduğu gibi temel ihtiyaçlarını karşılamasında da yardımcı oluyor. Alzheimer gibi hastalıkları bu sayede belli bir yere kadar durdurmayı başarıyoruz ama bir yerden sonra beyin bir anda çöküyor ve bu tür hastalığa yakalananlar çok kısa sürede son evreye geçiş yapıyor.’’
Ekrana baktım. ‘’Aslında son evreye geçiş yapmıyorlar tüm evreleri tek tek yaşıyorlar sadece bunun farkında değiller çünkü çipleri sayesinde belli bir yere kadar etkileri örtebiliyorlar. Kolu kesilen birine ağrı kesici yaparsan ağrısı geçer ama kesilen yer kanamaya devam eder çünkü kanamayı durduracak bir şey yapmamışsındır ve sonunda kanamadan ölür sadece ölüm gelene kadar çekeceği acıyı çekmemiş olur.’’
‘’Amacımız o kanamayı durdurabilmek ama çipleri bu yönde geliştirmeyi başaramıyoruz. Teknolojiyi elinde oyuncak gibi tutuyorsun belki vermek istediğin bir fikir vardır.’’
‘’Bu tür hastalıklar uzmanlık alanım değil ama düşüncem böyle bir durumda beyni tamamen yenilemek gerekeceği yönünde.’’
‘’Nasıl yani?’’
‘’Mesela bazı kalp ritim bozukluklarında kalbe elektroşok verirsin ve kalp kişinin bile anlayamayacağı kadar kısa bir süre için durup tekrar çalışmaya başlar ve kalp ritmi normale döner. İşlevi bozulan bilgisayara format atmak gibi belki çiplerle beyne böyle bir sinyal göndermek işe yarayabilir ama bunu yapmak kolay olmayacaktır ki işe yarayıp yaramayacağını da bilemezsin. Söz konusu beyin olunca çok fazla değişken olduğunu benden daha iyi biliyorsun en küçük bir hata kişinin hayatına mal olur.’’
‘’Beyindeki sinirlere verilecek en küçük bir hasar bile ölümcül sonuçlara yol açar. Söylediğin yol hem mantıklı hem değil buna benzer bir kaç yol denedim ama olmadı.’’
Eğilerek sadece onun duyabileceği şekilde fısıldadım. ‘’İnsan beynine sahte anı yüklemeyi nasıl başardıysan bunu da öyle başarırsın.’’ Arkamı dönüp Doruk’un masasına doğru ilerledim. O esnada Doruk da elindeki dosyalarla geldi.
‘’Bu dosyalardaki çalışmaları incele araştırmana yardımcı olacaktır.’’
Dosyaları elinden alıp ‘’Teşekkür ederim.’’ dedim ve laboratuvardan çıktım.
Çalıştığım birime döndüğümde işime odaklanmaya çalıştım ama boşuna bir uğraştı. Saatlerce Doruk’un verdiği dosyanın aynı sayfasına bakıp durdum. Mesainin bittiğini belirten sesle olduğum yerde oturmaya devam ettim.
‘’Doğa, mesai bitti sen gelmiyor musun?’’ Sesin geldiği yöne başımı çevirdim. Aynı laboratuvarı paylaştığım bilim insanlarından biriydi.
‘’Okumam gereken birkaç sayfa kaldı bitirip öyle çıkacağım yarına kalmasın.’’ diyerek yalan söyledim.
‘’Peki, hoşça kal.’’ dedikten sonra yanımdan gitti.
Çok geçmeden bina tamamen boşalmıştı sadece güvenlik görevlisinin katları dolaşırken çıkardığı ayak sesleri duyuluyordu çok geçmeden olduğum yerin kapısı açıldı ve güvenlik görevlisi içeri girdi.
‘’Mesai bitti.’’ dediğinde elimdeki dosyayı gösterdim.
‘’Az kaldı. Bitirip çıkacağım.’’
Başını sallayıp gitti. Aklından kötü bir düşünce geçmemişti çünkü bu duygulardan bihaberdi. Hırsızlık yapabilirdim, bir yere bomba yerleştirebilirdim ama bu düşünceler onda asla olmayacaktı. Kötülük olmadan iyiliğin ne anlamı kalmıştı ki!
Başım ellerim arasında öylece bekliyordum. Çalmaya başlayan telefonumun sesi içerideki sessizliği gürültüyle yarıp geçti. Ekrana baktığımda Atak’ın ismi belirdi. Çağrıyı reddedip telefonu kapattım.
Ne o eve gidecek gücüm vardı ne de Raygel’i görecek tabi içinde bir yerde Raygel’e dair bir kalıntı varsa. Belki de sadece Kaya’dır. Ruhu değişen tek kişi benimdir.
Mantığım bir ruhun böylesine yer değiştirmesini kabullenemiyordu ve düşündükçe delirecek gibi oluyordum bu yüzden düşünmeyi bırakıp sadece kabullenmiştim.
Kolumu yastık gibi kullanıp masanın üzerine başımı dayadım. Gözlerimi kapatmış düşüncesizlikte sessizliği dinliyordum. Öylesine boştum ki!
Sonra aklıma bir haftadır Kaya’nın üzerinde denediğim ve işe yaramayan deneyler boşalan zihnimde belirmeye başladı. Hemen ardından bugün Atak’ın her şey normalmiş gibi çalışması ve sıradan biriymişim gibi istediği yardım kendini hatırlattı.
Gözlerim kapalıyken beliren görüntüler birbiriyle birleşiyor ve sanki bir şey anlatmak istiyordu. Atladığım bir nokta vardı. Zihnim bunu bulmak için savaşıyor gibiydi.
Başımı kaldırıp alnımı ovmaya başladım. Atladığım şey neydi? Hissettiğim noksanlık duygusunun temelinde ne yatıyordu?
Bir anda yumruk halini alan elim sertçe masaya indi. Ben bunu kontrol etmeyi nasıl atlamıştım? Hükümetin bizlere karşı kazandığı zafer kendimi zayıf hissetmeme sebep olmuştu ve hata yapmaya başlamıştım.
Bulunduğum laboratuvardan çıkıp Atak’ın çalıştığı laboratuvarın olduğu katın merdivenlerini üçer üçer koşarak çıktım ve içeri girdim. Güvenlik görevlisi girişteki yerine dönmüş olmalıydı çünkü etrafta hiç adım sesi duyulmuyordu.
Atak’ın çalıştığı alana geçtim ve bilgisayarını açtım. Malzemelerinin arasında çipleri incelemek için kullandığı cihazları bulup ortaya çıkardım. Bugün üzerinde çalıştığı çipin bilgisayardaki bilgilerini açtım. Kişinin ölmeden önce yaşadığı yıllardaki sinyal grafiği vardı.
Patlamanın olduğu andaki sinyal değişimi fark edilmeyecek kadar derindeydi. Bilmeyen birini dikkatini çekmezdi ama ben biliyordum. Sonra aparatı hazır hale getirip çipimin üzerine tuttum. İki minik iğne derimi yarıp cihaza sabitlenirken oluşan acıyla dişlerimi sıktım ve işlem tamamlanana kadar hissedeceğim küçük acıyı düşünmemeye çalıştım.
Neden bu tarz işlemlerde çalışma ücretlerimizi alırken olduğu gibi acısız olmuyordu ki!
İşlem bittiğinde iğne derimden çekildiğinde rahat bir nefes aldım ve bilgisayarda oluşan görüntüleri incelemeye başladım. Aradığımı bulduğumda yüzümde zafer içeren kocaman bir gülümseme oluştu. Hükümet mi zafer kazanmıştı? Hiç şansları yoktu! Hepsini ezip geçecek ve sonra o görkemli binalarını ateşe verip karşısına oturup bir fincan kahve içecektim.