ÇOK TEHLİKELİSİN!

1015 Words
Bilgisayarayı getirip yemek masasına yerleştirdim. ‘’Hastanedeyken yapılan tahlillerde dumanla soluduğum bazı gazları tespit etmişlerdi belki bu gazlardan hangi maddeyi kullandığımı çözebiliriz.’’ Atak ışıldayan gözlerle yüzüme baktı. ‘’Mantıklı sen sisteme girerken ben yemeğimi bitireceğim daha önce hiç bu şekilde yememiştim ve çok güzel olmuş.’’ Gülümsedim. ‘’Afiyet olsun.’’ Atak yemeğini bitirdiğinde ben de sisteme sızmayı başarmıştım. ‘’Buldum.’’ dedim. Test sonuçlarını açıp onunda görebileceği şekilde bilgisayarı çevirdim. Yazanları dikkatle inceliyordu. ‘’İsilya bu maddeleri sadece tek bir kimyasaldan elde edebilirsin ama bu senin çalıştığın laboratuvarda bulunmaz. Nasıl oraya gelmiş ki?’’ ‘’Nasıl yani?’’ Zaten bütün gün uğraşıp durmuştum ama elde edebildiğim hiçbir şey olmamıştı. ‘’Bu madde senin çalıştığın alanla ilgili değil. Kamera görüntülerine ulaşabilir misin? Kasıtlı bırakılmış olamaz insanlar kötülük düşünemezler ama kontrol etmekte fayda var.’’ Görüntü kameralarının olduğu sisteme sızdım ve kazanın öncesini hızlandırarak izlemeye başladık. Öğlene doğru içeri biri geliyordu ve elindeki kimyasal sıvı dolu tüpü masada bırakarak orada çalışanlardan biriyle konuşuyordu gittiğindeyse tüpü unutuyordu. ‘’Tanıyor musun?’’ diye sordum. ‘’Evet.’’ dedi. ‘’İkisi birbiriyle evli tamamen unutkanlıktan doğan bir tesadüf.’’ ‘’Vakit kaybetmeden gerekli denemeleri yapmalıyız.’’ ‘’İsilya sakin ol bu saatte araştırma merkezine geri gidemeyiz yarın denemeyi yaparsın ve eğer doğru birleşim olursa sonrasında bunu denemek için birine ihtiyacımız olacak ki işin en zor kısmı burası.’’ ‘’Orası kolay ekibimdekilere ulaşacağım.’’ Başıyla söylediklerimi reddetti. ‘’Ulaştığın kişi senin dostun olmayacak bir yabancı olacak ayrıca onun da senin gibi olduğunu bilemeyiz ya hala kendi gezegenindeyse?’’ Bu ihtimali düşünmüştüm ama denemekten başka çarem yoktu. ‘’Denemeden bilemeyiz. Yarın eğer o kırmızı karışımı elde edebilirsem ekibimdekilerden birinin adresini bulup onu kaçırmam için yardım etmelisin.’’ Sözlerimle gözbebekleri büyüdü. ‘’Adam kaçırmaktan bahsediyorsun doğru mu anladım?’’ ‘’Atak bu işler çocuk oyuncağı değil tehlikeli. Eğer, kendini tehlikeye atmayacaksan hemen şimdi evine dön.’’ ‘’Hayır, kaçmayacağım ama birini kaçırmak kolay olmayacaktır işe gitmediği an dikkat çekecek ki eğer bir de ailesi varsa.’’ ‘’Doktordan yazılacak bir rapor, aileye uydurulacak bir yalan ve bitti gitti kimse bu süre içerisinde aramaz. Güven bana sizler bu patlamayı gerçekleştirmeden önce de ekibimle özgürlük savaşı veriyorduk ve neredeyse başarmak üzereydik.’’ ‘’Kanundışı yaptığım tek şey patlamadan kendi çip numaramı silmek oldu bunlar gözümü korkutmuyor dersem yalan olur ama elimden gelen yardımı yapacağım.’’ ‘’Anlaştık.’’ dedim ve dişlerimi gösteren kocaman bir gülümseme gönderdim. Bilgisayarı kapattım ve yemeklerden kalan bulaşıkları toparladım. Bulaşıkları yıkamama Atak da yardım etti. Gecenin ilerleyen saatlerinde evine gitmek için yanımdan ayrıldı. Tek kalınca kendime engel olamadım ve yine bilgisayarın başında parmaklarım gezinmeye başladı. Önce geldiğim gezegendeki başkanların sistemine sızdım ve oradan vatandaş bilgilerini buldum. Ahdas’ın bilgilerinden resmini aldım ve şu an yaşadığım gezegenin ki bu durum hala çok saçma geliyordu bir insan nasıl bir başkasının bedenine girebilirdi? Bu saçmalığı düşünmemeye çalışarak bu gezegenin vatandaşlık sistemine sızdım ve Ahdas’ın resmini kullanarak bilgilerine ulaştım. İsim bilgisinin olduğu kutucuğa ‘Volkan’ yazıyordu. Onun için ne kadar da uygun bir isimdi! O gün bir volkan patlaması gibi üzerime patlamıştı ve her şeyi yok sayarak çekip gitmişti. Adresin olduğu koordinatları not aldım ve sistemden izimi silip çıkış yaptım. Gitmemek için kendimi zorlasam da içimdeki yangına engel olamadım ve kendimi arabaya koordinatları girerken buldum. Araba adresin önünde durduğunda öylece oturmaya devam ettim. O da Atak’ın evinin olduğu sitede oturuyordu. Aralarında sadece üç ev vardı yani Ahdas’da bu gezegende önemli bir mevkideydi. Arabada öylece otururken bir anda evin ışıkları yandı. Pencereleri karartmamışlardı ve içerisi olduğu gibi görünüyordu. İlk gördüğüm yerdeki halının üzerinde oturan iki çocuktu. Eskiden çocukların yaptığı gibi koşup, gülmüyorlardı ama yine de aralarında bir oyun oynuyorlardı. Sonra bakışlarım koltukta oturan Ahdas’a yani Volkan’a kaydı. Aynıydı, dış görünüş olarak benim tanıdığım adamdı. Çok geçmeden elindeki kahve fincanlarıyla içeriye bir kadın girdi. Ahdas yani Volkan fincanın birini aldı ve yan yana oturup sohbet etmeye başladılar. Ben bu manzaraya dalmışken Ahdas oturduğu koltuktan kalktı ve pencereye yaklaştı. Öylece durup dışarıya baktı. Yüzünü olduğum yerden çok net görüyordum sonra pencereleri kararttı ve görüntüler gitti. Hareket edemiyordum. Bunca zaman sonra onu bu şekilde görmek içimde yok ettiğimi sandığım acıyı tekrar harekete geçirmişti. Arabanın camına tıklatılınca yerimden sıçradım. Camı indirdiğimde Atak karşımda duruyordu. ‘’Yürüyüşe çıkmıştım arabanı görünce bakmak istedim, neden geldin?’’ Cevap vermedim. ‘’Sen ağladın mı?’’ Sözleriyle elim yüzüme gitti. Yanaklarım ıslanmıştı. Bu adam için ağlamayı kendime yasaklayalı çok olmuştu o zaman neden ağlamıştım? ‘’İyiyim. Eve dönsem iyi olacak.’’ dedim ve konuşmasına fırsat vermeden arabaya eve dönmesi için talimat vererek hızla uzaklaştım. Eve geldiğimde kapıyı ardımdan kapatıp yere çökerek oturdum. Ahdas yoktu. Gideli uzun zaman olmuştu ve Volkan onun bu gezegendeki yanılsamasıydı. Ruhu Volkan’ın bedeninde olsa bile umrumda olmamalıydı. Söylediği sözlerle kalbimi parçalayıp gideli çok olmuştu. ‘Sen çok tehlikeli birisin İsilya. Senin gibi birini severek kendime farkında olmadan nasıl da hakaret etmişim. Susacağım ama sana iyilik olsun diye değil, insanların gözünde kendimi rezil etmemek için susacağım.’ Gözümden akan yaşları silip oturduğum yerden kalktım. Beni umursamayan birini umursamayacaktım. Yatağa yatıp örtüyü başımı içine alacak şekilde üzerime çektim. Yine uykusuz bir gece geçireceğimi bilerek gözlerimi kapayıp beklemeye başladım. Ertesi sabah işe gittiğimde uykusuzluktan gözlerim şiş bir haldeydi. Çalıştığım laboratuvar odasına gitmeden Atak’ın tarif ettiği bölüme gidip söylediği kimyasalı buldum ve bir miktar gizlice aldım. Çalıştığım yere döndüğümde ana karışım hazır beni bekliyordu. Dün o kadar çok hazırlamıştım ki elimde fazlasıyla vardı. Önlüğümü ve eldivenimi giyip, koruyucu gözlüğümü taktım ve karışımdan bir miktarı geniş kaba aldım. Gizlice aldığım kimyasaldan içine üç damla damlattım. Damla ana karışıma düşer düşmez kırmızı bir duman yükselmeye başladı ve balon patlaması gibi bir patlama oldu. Sevinçten havaya zıplamamak için kendimi zor tutuyordum. Olmuştu işte aynı patlamayı yapmıştım. Laboratuvarı paylaştığım diğer çalışanlar bana bakıyordu. ‘’Umarız bizi de havaya uçurmazsın Doğa.’’ Bu sözleri söyleyen adama gülümsedim. ‘’O bir kazaydı her şey kontrolüm altında.’’ Tekrar işlerine döndüklerinde dikkat çekmemek için bir süre daha bekleyip laboratuvardan çıktım ve Atak’ın çalıştığı bölüme gittim. İçeri girdiğimde diğer çalışanlar bana baktı. Onlarında duyabileceği şekilde konuştum. ‘’Üzerinde çalıştığım bir ilaç var ve beyin üzerindeki etkilerini tam olarak anlayamadım. Yardım edebilir misiniz?’’ Atak duygu belirtisi göstermeden. ‘’Olur.’’ dedi ve elindeki işi bırakıp yanıma geldi. Birlikte laboratuvardan çıktık. ‘’Ne oldu?’’ diye sordu. ‘’Oldu aynı patlamayı yaptım. Planın ilk aşaması tamamdır.’’ İkimizin de yüzünde bir gülümseme belirdi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD