ESKİYİ HATIRLAMANIN YOLU

1122 Words
Güneş doğmak üzereyken ben hala uyanıktım. Çaresizce beklerken Tanes kıpırdanmaya başladı sonra dudaklarından inlemeye benzer sesler yükseldi. ‘’Tanes.’’ diyerek oturduğum sandalyeden fırladım. Sesime Anres'de uyandı. Yatakta yaralı halde yatan genç kız gözlerini açtığında bakışları boştu. ‘’Tanes!’’ diye tekrar ismini seslendim. ‘’İsilya!’’ dediğinde gözlerimden mutlulukla bir kaç damla yaş düştü. ‘’Neredeyim? Ne oldu? Çok kötü hissediyorum.’’ Sesi çok güçsüzdü. ‘’İyi olacaksın.’’ dediğimde Anres'de Tanes’in elini sıkıca tutuyordu. ‘’Aramıza hoş geldin ufaklık.’’ Tanes gözlerini kapatıp bir süre öyle bekledi. ‘’Kafamın içinde küçük insanlar var sanki.’’ ‘’Hepsini anlatacağız ama önce iyileşmelisin.’’ dedim. Beynine daha fazla yüklenemezdim. "Hadi biraz daha uyu.’’ diyerek sarı saçlarını okşadım çok geçmeden uykuya daldığında Anres'i odada bırakıp dışarı çıktım. Adımlarım çatı katına yöneldi ve dün Atak’la oturduğumuz yere çıktım. Doğan güneşin ışıkları şehri boyarken derin bir nefes aldım. Tanes uyanmıştı ve benliğini hatırlıyordu. Dünden sonra benim için en güzel haber buydu bundan sonrası daha hareketli günlerle dolu olacaktı ama yine de mutluydum hepsi yanımda olduğu için ve beni terk etmedikleri için çok mutluydum. Eve geri indiğimde diğerleri de uyanmıştı. İşe gitmek için hazırlanmam gerekiyordu. Okullar bir sonraki hafta açılacaktı bu yüzden Anres henüz tatildeydi ve Tanes’le evde kalacaktı. Tanes’in ise taşınma izni sekiz gün sonra bitiyordu bu yüzden herhangi bir sorun yoktu. Sürekli zihnindeki tuhaflığı sorup dursada sadece dinlenmesini söylüyorduk. Hepimiz gerçekleri anlatma fikrini erteleme konusunda hemfikirdik. Evden ayrıldığımızda arabama binince içini temizlemeyi gözden kaçırdığımı fark ettim. O telaşla aklımdan çıkıp gitmişti ve böyle kanlı kanlı binip işe gidemezdim. Arabadan geri indiğimde Atak bana bakıyordu. ‘’Ne oldu?’’ ‘’Arabayı temizlemeyi unuttum.’’ ‘’Hadi gel.’’ diyerek arabasının kapısını açtı. Arabaya binmeden üst kata çıkıp Anres'in üzerine arabanın temizleme işini yıktım ve tekrar alt kata garaja inip Atak’ın açtığı kapıdan arabaya oturdum. Araba hareket ettiğinde çantamdan küçük el aynasını çıkarıp yüzüme baktım. Gözlerim uykusuzluktan şişmişti. Gözümün altında kocaman bir morluk vardı. Ellerimin üzerinde de dövüşten kalan yaralar duruyordu. ‘’Geceyi yine uykusuz geçirmişsin.’’ dediğinde omuz silktim. ‘’Uykuyla pek barışık değilim.’’ ‘’Yaralarına krem de sürmedin?’’ Yine omuz silktiğimde kendi iş çantasını açıp içinden dünkü krem tüpünü çıkardı. ‘’Tam tahmin ettiğim gibi söz konusu başkası olunca her detayı düşünüyorsun ama kendine gelince sıfır ilgi. Bana dön.’’ Ona doğru döndüğümde kremi parmağıyla yüzümdeki morarmış noktaya sürmeye başladı. ‘’Eskiden de hep böyle morluklarla mı gezerdin?’’ ‘’Hem evet hem hayır. O zamanlar karaborsadan edindiğim makyaj malzemelerim vardı ve morluklarımı sadece ben bilirdim ama şimdi ki insanlar yasadışı iş yapmıyorlar. İstediğim malzemeleri aradım ama bulamadım.’’ Araba durduğunda inmeden ellerimdeki yaralara da krem sürdü. İşini bitirdiğinde arabadan inecekken durup arabanın içine bakan bir kaç kişinin olduğunu gördüm. ‘’Ah, hayır!’’ dediğimde Atak da insanları fark etti. ‘’Aldırma.’’ dedi ve arabadan indi. Nasıl bu kadar umursamaz oluyordu ki? Ardından inip merkez binaya girdim. Çalıştığım laboratuvara girene kadar herkes bana bakmıştı. İçeri girdikten bir süre sonra biri yanıma geldi. ‘’Doğa?’’ dediğinde gelecek soruyu biliyordum. ‘’Efendim.’’ dediğimde bakışları yüzümdeki morluktaydı. ‘’Yaralanmışsın. Sağlık merkezine gittin mi?’’ ‘’Önemli bir şey değil sadece parkta yürüyüşe çıktığımda ayağımda topuklu ayakkabı vardı ve taşlık alanda yürümek pek kolay değildi. Düşünce de taşlardan dolayı yaralandım birkaç güne geçer.’’ ‘’Geçmiş olsun.’’ diyerek yanımdan uzaklaştı. Yalan söyleyeceğim akıllarına bile gelmiyordu. Bütün gün iş saatinin bitmesini sabırsızlıkla beklemiştim. Bir an önce işten çıkmak ve Tanes’in yanına gitmek istiyordum. Çıkış zili çaldığında da eşyalarımı kaptığım gibi dışarı fırlamıştım. Atak’da gelince beraber yola çıktık. Önce benim evime uğradık. Eve girdiğimizde eşyalarım her zamanki gibi sağa sola saçılmıştı artık toplamakla uğraşmıyordum ki Atak’da bu dağınıklığımı benimsemişti. Önce hızlıca duş aldım sonra dolabımı açıp birbirine aynı kıyafetlerden birini çekip çıkardım ve üzerime geçirdim. Saçlarımı kurutup birkaç parça giysiyi küçük bir çantaya tıktım ve salonda bekleyen Atak’ın yanına döndüm. Atak etrafa saçılmış kıyafetleri toplamış, güzelce katlamış ve koltuğun kenarına yerleştirmiş sonrasında da koltukların yastıklarını kabartmaya girişmişti. ‘’Bunu yapman gerekmiyordu.’’ dedim. Sesimle bana doğru döndü ve yine gamzesini ortaya çıkaracak şekilde gülümsedi. ‘’Beklerken boş oturmak istemedim.’’ ‘’Dağınıklık ruhuma iyi geliyor o topladıkların ilk fırsatta tekrar dağılacak.’’ Yüzüme anlayışla baktı. ‘’Hayır dağınıklık ruhuna iyi gelmiyor aksine ruhun dağınık olduğu için bulunduğun yeri de fiziksel olarak dağıtıyorsun.’’ ‘’Senin ruhunda çok derli toplu sayılmaz.’’ dedim. Hala ölen eşi ve kızının yasını tutan biri için söylediklerim abartı olmazdı. ‘’Evet ama benim ruhum olgun seninki ise hala yaramaz bir çocuk.’’ Ne söylersem söyleyeyim verecek bir cevabı olacaktı o yüzden fazla uzatmadım. Mutfaktaki kalan yiyecekleri de topladıktan sonra ‘’Hadi gidelim.’’ dedim ve kapıya yöneldim. Arabaya bindiğimizde ‘’Ee, şimdi ne olacak?’’ diyerek sessizliği böldü. ‘’Önceliğimiz Tanes’in iyileşmesi sonra herkes işinin başına dönecek ve sonrasında da gerekli hamle için plan üzerinde çalışacağız.’’ ‘’İsilya, senden önce bir yaşam rutinim vardı ve sen geldiğin günden beri her şeyi askıya aldım. O askıdakileri geri indirmem gerekiyor. İnsanlar sürekli bir şeyler soruyor ve daha fazla oyalayamam.’’ ‘’Hımm,’’ dedim. ‘’Peki, o askıda neler var?’’ ‘’Patlamadan bir süre sonra her ay komşularım için evimin bahçesinde küçük bir parti verdim. Tabi eski zamandaki partiler gibi değil öyle müzik, dans gibi şeyler olmuyor ama insanlar bir araya gelip en azından belli bir derecede sohbet ediyorlar.’’ ‘’Eskiyi hatırlama yolun bu muydu?’’ Başıyla onayladı. ‘’İnsan olduğumu kendime kanıtlama yolum diyelim. Ayrıca benim sınırsız kahve hakkımıda sonuna kadar kullanıyorduk. Kazadan sonra uzun bir süre kazayı bahane ettim ama komşularım artık her gördüğünde ne zaman gelelim diye soruyorlar ve daha fazla söyleyecek yalanım kalmadı.’’ Bir süre düşündüm. ‘’O zaman şöyle yapalım; Sen soranlara iki hafta sonra dersin bizde o zamana kadar evini boşalmış oluruz.’’ Kaşları havaya kalktı. ‘’Amacım sizi evden kovmak değil.’’ Başparmağımı havaya kaldırıp tamam işareti yaptım. ‘’Biliyorum zaten bizim için çok şey yaptın bundan sonrasına karışmaman daha iyi.’’ Araba garaja girip durduğumuzda açılan kapıdan inip üst kata çıktık. Eşyaları Atak taşıdığı için ben koşarak Tanes’in kaldığı odaya girdim. Uyanıktı beni görünce gülümsedi. ‘’O kadar sıkılmıştım ki iyi ki geldin.’’ ‘’Nasılsın?’’ dedim. ‘’İyiyim ama hasta bakıcım yataktan çıkmama izin verse daha iyi olacağım.’’ ‘’Çok beklersin.’’ diyen Anres ile hepimiz güldük. ‘’Her şeyi anlattım, biliyor.’’ dediğinde bakışlarım tekrar Tanes’e odaklandı. Oldukça rahat bir şekilde omuz silkti. ‘’Şaşırmadım, hükümetten bir hamle geleceği belliydi. Tamam istemeden ışınlanmanın bir çeşidini üretmişler ama dış görünüşüm hala aynı ve ben hala hepinizden güzelim.’’ Anres ile birbirimize baktık ve sonra aynı anda Tanes’in üzerine yürüyüp gıdıklamaya başladık. Kahkalarımız arasında Anres bana dönüp. ‘’Ayrıca bu ufaklık bizim gibi şoka falan da girmedi.’’ dedi. Tanes daha fazla güldü. ‘’Gerçekten korkup şoka girmiş olamazsınız. Nerede sizin özgür savaşçı ruhunuz?’’ ‘’Dedi beynini neredeyse yaktığım kadın.’’ diyerek daha çok gıdıkladım. Kahkalarımıza Raygel ve Atak içeri girdi. Raygel gözlerini devirerek bize baktı. ‘’Bu üçü hangi gezegende olursak olalım hiç değişmeyecek.’’ Arkasını dönüp gittiğinde Atak gördüğü manzara karşısında şaşkın halde hala bize bakıyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD