BEN KİMİM?

1376 Words
Gözlerimi açtığımda gördüğüm ilk şey süt beyazı tavandı. Bedenimdeki soğukluk dışında his yoktu. Düşünemiyordum. Beynim felç geçirmiş gibiydi. Görüş alanımda bir çift göz belirdi sonrasında kayboldu. Derinden sesler geliyordu ama algılayamıyordum. Görüş alanıma bu defa parlak bir ışık girdi. Sağa sola hareket ediyordu. Ben kimdim? Neredeydim? Yüzümde bir basınç vardı. Ne olduğunu anlayamıyordum. Gözlerimi sıkıca kapadım ve derin bir nefes aldım. Burun kenarlarımdaki nemliliği hissettim. Beynimi saran felç yavaşça geri çekilmeye başladı. Elim yüzümü bulduğunda sert ama aynı zamanda yumuşak bir cisme çarptı. Zihnim bulunduğum yeri anlamlandırmaya çalışıyordu. En son neredeydim? Bir laboratuvarda çalışıyordum. Laboratuvar? Zihnimin oyunu olmalıydı. En son bilgisayardan hükümet yiyecek bankasına sızmaya çalışıyordum çünkü fazladan yiyecek gerekiyordu. Patlama olmuştu. Hatırlıyordum. Yakalanmış mıydım? Bulunduğum yeri tespit edip havaya mı uçurmuşlardı? Şu an bu yüzden mi böyleydim? Zihnimde laboratuvardaki görüntüler belirdi. Birkaç sıvıyı birbirine karıştıran eller benimdi sonra patlama olmuştu. İmkansızdı. Hayatımda girdiğim tek laboratuvar genel sağlık kontrolünde kan aldırmak için girdiğim laboratuvardı. Patlamada beyin sarsıntısı geçirmiş olmalıydım. Gerçekle hayal birbirine karışmıştı. Gözlerimi tekrar açtığımda tavandaki süt beyazlığı yerine hafif karanlık vardı. Uyumuş olmalıydım. Bu defa bedenimdeki soğukluk biraz daha ılıklaşmıştı. Ellerimle yatağın kenarından destek alıp doğruldum daha iyi hissediyordum. Yüzümdeki oksijen maskesini çekip çıkardım. Yatağım pencere kenarındaydı. Gökyüzü kızıla boyanmış doğacak güneşi bekliyordu. Başımı odaya çevirdiğimde yattığım yatağın yanındaki geniş koltukta uyuyan adamı gördüm. Onu tanıyordum. Çalıştığım araştırma merkezindeki üst düzey bilim insanlarından biriydi. Duraksadım. Çalıştığım araştırma merkezi? Ben hükümetin bana biçtiği mesleği yapıyordum; Hosteslik. Uçaklardan nefret etsem de bana biçilen rol buydu. İstesem sisteme sızıp değiştirebilirdim ama yapmamıştım çünkü amacım için seyahat serbestliği önemliydi. Her neyse ben bu adamı tanımıyordum! Yoksa tanıyor muydum? Yataktan doğrulup kalktım. Adım attığımda bacağıma yayılan ağrıyla duraksadım. Bakışlarım bacağıma kaydı, sağ ayağım dizime kadar tamamen sarılıydı. Ben tam olarak nasıl bir kaza geçirmiştim? Topallayarak yürüdüm ve tuvalet olduğunu düşündüğüm yere girdim. Nefeslenebilmek için klozetin kapağını kapatıp üzerine oturdum. Biraz dinlenince tekrar ayağa kalktım ve kenardaki musluğu açıp akan soğuk suyla yüzümü yıkadım. Aynaya baktığımda nefesimi istemsizce tuttum. Aynadaki bendim ama değildim. Kendimi çok tuhaf hissediyordum. Yüzümde çokça kesik izleri vardı. Biraz daha aynaya yaklaştığımda kesiklerin arasında yanağımda minik bir siyah nokta dikkatimi çekti. Benim yüzümde hiç ben yoktu ki? Elimle kaldırmaya çalıştım ama kalkmadı. Yara değildi, kesinlikle bendi. Kafam karışmıştı. Tuvaletten çıkıp odaya geri döndüm. Her yer yabancıydı ama aynı zamanda tanıdıktı. Buradan gitmek istiyordum. Üzerimde ince bir önlük vardı. Bir köşede duran ince uzun dolaba ilerledim ve kapısını açtım. İçinde sadece battaniye vardı. Kapıyı kapatırken biraz sert kapattım ve çıkan sesten kendimde ürküp havaya sıçradım. ‘’Uyanmışsın!’’ Arkamdan gelen sesle bir kez daha havaya sıçradım. Derin bir nefes alıp sesin sahibine döndüm. ‘’Üç gündür uyuyordun.’’ sözleriyle bir kez daha afalladım. ‘’Sen kimsin?’’ dediğimde oturduğu yerden kalktı ve iki adımda yanıma ulaştı. ‘’Hemen yatağına geri dön ve o oksijen maskesini yüzüne tak çok fazla kimyasal hava soludun ciğerlerine kendisini toparlaması için yardım et.’’ Konuşurken beni yatağa doğru sürükleyip oturtmuş ve oksijen maskesini yüzüme takıyordu. Bir kez daha ‘’Sen kimsin?’’ diye sordum. ‘’Çalıştığın araştırma merkezindeki üst düzey bilim insanlarından biriyim ve aynı zamanda seni o patlamadan kurtaran kişiyim. Haber verecek bir ailen olmadığından dolayı ve seni kurtaran kişi olduğum için araştırma merkezi başkanı buradan çıkana kadar sana refakat etmemi istedi.’’ ‘’Araştırma merkezi mi?’’ Hayallerim gerçek miydi? ‘’Ama ben hosteslik yapıyorum.’’ Karşımdakinin gözleri kısıldı. ‘’Doktor beyin sarsıntısı geçirmediğini söyledi ama soluduğun kimyasallar tam olarak hangi kimyasallardı bilmiyoruz bu yüzden halüsinasyon görebilirsin, hayali gerçek sanabilirsin, saldırganlaşabilirsin, günlerce uyanmadan uyuyabilirsin vesaire vesaire daha birçok olasılık sayabilirim. Belli ki duman beynini etkilemiş ve olmayan şeyleri gerçek sanıyorsun.’’ Olan gerçekten bu muydu? ‘’Ben, bilmiyorum aklım çok karışık.’’ Omuzlarımdan tutup geriye doğru yavaşça itti ve yatmamı sağladı. ‘’İşin doğrusu sana refakat etmek için burada değilim panikleme diye yalan söyledim. Patlamayı nasıl ortaya çıkardın bilmiyoruz ve araştırma merkezinde birçok kimyasal malzeme var tabi yapılan deneyleri söylememe gerek bile yok şu an ikimizde karantinadayız. Öngörülemez bir durum gelişmesin diye.’’ Güneş doğmuş odayı aydınlatmıştı. Pencerenin yanına geçip dışarı baktı. ‘’İşten zamanında çıkıp eve gitseydim burada olmazdım.’’ Tekrar bana döndü. ‘’Patlama anında oradaydım ve senin kadar olmasa da o dumana ben de maruz kaldım. Araştırma merkezi böylece beni de karantinaya aldı.’’ Sesi bana kızgın gibiydi. Başına gelenlerden dolayı beni suçluyordu. Ne diyeceğimi bilmiyordum ki açılan kapının sesi imdadıma yetişti. İçeri üç kişi girdi. Gelenlerden birinin elinde tepsi içinde yemek vardı. Yemeği masaya bırakıp kaçarcasına odadan çıktı. Diğer ikisi doğrudan bana yaklaştı. Üzerlerine garip bir kıyafet giymişlerdi. Yüzlerini saran şeffaf bir maske vardı. Elleri, ayakları, başları hepsi kıyafetin bir parçasıyla kaplanmıştı. Yanımdaki karantinadayız demişti. Kendilerini bizden koruyorlardı! ‘’Uyanmışsın.’’ diyen doktor olduğunu düşündüğüm kişi bana biraz daha yaklaştı. ‘’Birkaç kan tahlili yapacağız.’’ dediğinde yanındaki kadın elinde tuttuğu küçük çantayı açtı ve içindeki malzemeleri çıkardı. Kolumu tutup hasta önlüğünün kolunu geri sıyırdı ve elindeki iğneyi derime batırdı. Birkaç tüpü kanımla doldurdu ve tüpleri çantasına özenle yerleştirdi. Aynı işlemi odayı paylaştığım yabancıya da yaptı. Doktor elindeki ışıklı kalemle gözlerime bakıyordu. ‘’Kendini nasıl hissediyorsun? Ağrın var mı?’’ ‘’İyiyim.’’ dedim. ‘’Sadece biraz tuhaf hissediyorum sanki buraya ait değilmişim gibi.’’ ‘’Olanları hatırlıyor musun?’’ ‘’Evet yani hayır aklım çok karışık.’’ ‘’Çok fazla duman solumuştun. Yapılan analizlerle soluduğun kimyasalların bir kısmı tespit edildi. Uzun süredir uyuma sebebin de bununla alakalı. Yeni uyandın zihnine biraz zaman tanı sonra gerekirse birkaç test daha yaparız.’’ ‘’Daha ne kadar burada kalacağız?’’ Soruyu soran odayı paylaştığım yabancıydı. Doktor ona doğru döndü. ‘’En az bir hafta daha buradasınız sonra duruma göre karantinadan çıkıp çıkamayacağınıza karar verilecek.’’ ‘’Ah, tabi insanlara hastalık bulaştırırız onları eski zaman filmlerindeki gibi zombiye çeviririz falan tedbir almak gerek.’’ Bu sözleri söylerken gözlerini devirmişti. Burada olmaktan mutlu olmadığını anlamak çok kolaydı. Doktor yabancıya doğru birkaç adım attı. ‘’Atak Bey bu durumdan biz de memnun değiliz ama prosedürü en iyi bilenlerden biri sizsiniz.’’ Adı Atak mıydı? Ne tuhaf bir isimdi! İlk defa böyle bir isim duymuştum. ‘’Sadece gerginim.’’ Omuzlarını düşürmüştü. Doktor Atak’a anlayışla baktı. ‘’Haklısınız ama ikiniz de bolca dinlenin ve bu sürenin sorunsuz geçmesini dileyin.’’ Sözlerin sonuna doğru bana da bakmıştı. Sonrasında odadan çıkıp gitti. Tekrar yalnız kaldığımızda oldukça gerilmiştim. Atak çevresine fazlasıyla negatif bir enerji yayıyordu ve ben de payımı alıyordum. Masadaki yemeklere doğru yürüdü ve kapaklı kapların içlerine baktı sonra masayı tekerlekleri üzerinde iterek yanıma getirdi. ‘’Kahvaltını yap üç gündür damar yolundan verilen mamayla besleniyorsun gerçek bir yiyeceğe ihtiyacın var.’’ Gerçekten düşünceli, iyi biri miydi yoksa kızgın, öfkeli biri miydi? Kaplardaki yiyeceklere baktım. Haşlanmış yumurta, zeytin, peynir, bolca sebze ve küçük bir kutu süt vardı. İkimiz içinde yetecek kadar yiyecek koymuşlardı. Yumurtayı uzanıp aldım ve soymaya çalıştım ama ellerim titriyordu. Atak hemen soyduğu diğer yumurtayı bana verdi ve elimdekini kendisine aldı. ‘’Yemek yedikten sonra titremenin geçeceğine eminim. Bilimsel olarak verilen mama seni besleyebilir ama hiçbir şey gerçek bir yiyeceğin yerini tutmaz.’’ Cevap vermeden sadece yumurtadan bir ısırık aldım devamını diğer yiyecekler takip etti. Haklıydı karnım doyduğunda ellerim artık titremiyordu ve kendimi daha iyi hissediyordum. Zihnimdeki bulanıklıkta geçmişti. Atak kanepeye uzanmış telefonuyla uğraşıyordu. Sürekli birileri arıyor anlamadığım araştırmalarla ilgili bir şeyler sorup kapatıyorlardı. Bedenimdeki pası silmek için odanın içinde yavaş yavaş yürüyordum. Henüz oksijen maskesini çıkarmama izin vermemişlerdi ve büyük tüpü peşimde sürükleyerek yürümek zor oluyordu. Odada hayat sıkıcıydı. Öğlen yemek bırakmak için biri gelmişti. Öğleden sonra doktor rutin kontrol için uğramıştı. Ciğerlerimin daha iyi olduğunu ve yürürken oksijen maskesini çıkartabileceğimi ama otururken, uyurken takmaya devam etmemi söylemişti. Akşam yine yemek bırakmak için biri gelmişti sonra başka biri temiz kıyafet ve havlu falan getirmişti. Hasta önlüğü yerine Atak gibi normal kıyafet giyebilirdim ve banyo yapabilirdim ama banyoyu sıcak suyla yapmama izin vermemişlerdi. Ciğerlerime su buharını doldurmayacaktım! Uyandığımdan beri düşünüyordum ama patlamayla ilgili kendimi ikna edemiyordum. Laboratuvarda çalıştığımı biliyordum yeni bir ilaç üzerine denemeler yapıyordum ve bazı maddeleri birbirine karıştırdığımı hatırlıyordum sonrasında elimle yanlışlıkla bir şişeye çarpmıştım ve bu karıştırdığım maddenin içine dökülmüştü. Hangi madde olduğunu bilmiyordum ama bir anda kırmızı renkte köpürmeye başladığını hatırlıyordum sonrasında gözlerimi burada açmıştım. Tüm bunları hatırlıyordum ama başka hatırladığım şeylerde vardı. Gizli yerimde bilgisayar başındaydım ve hükümet bankasına sızmaya çalışıyordum. Sonrasında çok uykum geldiğini hatırlıyorum ama sonrası yoktu. Uyuduysam bile uyandığım ana dair bir hatıra yoktu. Hostes olarak çalışıyordum ama aynı zamanda bir bilim insanıydım. Zihnimde iki farklı hayata dair anılar vardı ve iki hayatında anıları netti. Bana neler oluyordu? O patlamada buna sebep olacak ne solumuştum?
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD