‘’Bu arkadaşınız anladığım kadarıyla kadın.’’ Atak kapıdan çıkmak üzereyken engel olmuş elindeki malzemelerle karşımda duruyordu. Anres şehre gelmişti ve onu almak için gidecektik.
‘’Evet.’’ diye onayladım. Atak’ı mümkün olduğunca işlerimizden uzak tutuyordum. Evini bize açması bile bizim için yeterliydi fazlasına bulaşmasına gerek yoktu.
‘’Bu sakinleştiriciyi al gerçekleri öğrenince şoka girerse kullanırsın.’’
‘’Neden şoka girsin ki?’’
‘’Gerçekleri öğrendiğinde aynı şeyleri sen de yaşadın İsilya. Kadın beyni erkeklere göre daha farklı işler. Sizler fazla detaycı ve duygusalsınız diğer arkadaşların olayı öğrendiklerinde onlar bunu olup bitmiş bir eylem gibi görüp yapacaklarına odaklandılar ama arkadaşın da senin gibi düşünecektir. Zihni son beş yılda yapamadığı, yapabilecekleri, kaybettikleri ve yaşamak kaldığı her detayı ayrıntısına kadar hissedecek ve bu da onu şoka sürükleyecektir. Tıpkı senin gibi!’’
Atak gerçekten bu kadar ince düşünceli biri miydi? ‘’Ben şoka girdim çünkü gerçek bedenimin öldüğünü öğrendim.’’ diyerek itiraz ettim ama elimi tutup elindeki küçük ilaç ampulünü ve enjektörü avucumun içine bıraktı.
‘’Bunu yanında götürmen sana yük olmayacaktır. İtiraz etme.’’
Elimdekileri cebime tıkıştırdım. ‘’İhtiyacım olmayacağına eminim ama ısrar ettiğin için alacağım.’’ diyerek kapıdan çıktım.
Diğerleri arabada beni bekliyordu. Yola çıktığımızda oldukça heyecanlıydım çünkü bu defa kız kardeşlerimden birine kavuşacaktım. ‘’Size söylemediğim bir detay var.’’ diyerek yanımdakilere baktım.
‘’Her şeyi bilip yine bize son anda söylüyorsun hiç değişmemişsin.’’ Seryus’u duymazlıktan geldim.
‘’Anres yani Satna’da ki adıyla Hilal beş ay önce nişanlanmış.’’
‘’Ciddi olamazsın.’’ Raygel şaşkınlıkla bana bakıyordu. ‘’Bu işleri zora sokacaktır.’’
‘’Nişanı bozabilir.’’ dedim ama Seryus hemen itiraz etti.
‘’Gerçekten seviyor olabilir. Benliğine kavuştuğunda ne yapacağına kendi karar versin.’’
‘’Bir aşk uğruna umarım ortak kaybetmeyiz.’’ Raygel’in sözleriyle kalbim ağırlaştı. Duygu değişimimi fark etmiş olacak ki kolunu omzuma sarıp kendine çekti. ‘’Sözlerim sana değildi biliyorsun.’’
‘’Biliyorum ama kaderin oyununa bak ki bu gezegende de savaşta karşıma o çıktı.’’
Diğer tarafımda oturan küçük dostum elimi hafifçe sıktı. ‘’İsilya, Ahdas ile ilgili o gün ne düşündüysem hala aynı şeyi düşünüyorum.’’
Söylediği sözler hala aklımdaydı. ‘’Evet; siz birbiriniz için iyi bir eş değil sadece iyi bir düşman olursunuz. Tam olarak böyle söylemiştin.’’
‘’Hala da bu sözlerimin arkasındayım. Ahdas’ın karakteri senin özgür ruhuna göre değil O köle olmayı seviyor ve insanlarında bu köleliğe boyun eğmesini istiyor. Senin özgürlük isteğin nasıl ki son bulmayacaksa onun da bu isteği son bulmayacak.’’
‘’Boşversenize,’’ diyerek ellerimi çırptım. ‘’Artık üç erkeğin içinde tek kalmaktan kurtulacağım çünkü birazdan Anres de bize katılmış olacak. Bu akşam parti verelim.’’
Aramızda bu konuyla ilgili şakalaşmaya devam ederken araç bir evin önünde durdu ve bizler de heyecanla araçtan indik.
Evin zilini çalıp bekledik. Çok geçmeden kapı açıldı ve karşımdaki yüzle ağlamamak için kendimi zor tuttum. Uzun saçları artık yoktu yerini kulaklarının üzerini zoraki örten kısa saçlar almıştı. Anres’in saçları sarıya yakın bir renkteydi ama bu gezegendeki Hilal siyah saçlıydı ve gözleri ela rengindeydi. Basit farklılıklar dışında aynıydı.
Rutin yalanı söyleyip eve girdik ve çipine bağlanıp işlemi başlattık. Kasılmaları diğerlerinden biraz daha şiddetliydi ama işlemle birlikte o da son buldu. Kendine geldiğinde bakışları kaybolmuş gibiydi.
Gerçekleri yumuşatarak anlatmaya çalıştım ama itiraf etmek istemesem de Atak haklı çıkmıştı ve şoka girmişti. Enjektöre çektiğim sakinleştiriciyi kolundan damar yoluna zerk ettiğimde derin bir uykuya daldı.
‘’Eve götürelim.’’ dediğimde Raygel koca cüssesiyle Anres’i bebek gibi kucaklayıp arabaya taşıdı.
Atak’ın evine geldiğimizde kapıdan içeri girince Atak’ın bakışları önce ilacın etkisiyle uyuyan Anres’e sonrasında bana kaydı. Bakışlarında ben demiştim diyen alaycı bakış vardı.
‘’Çek o bilmiş bakışlarını üzerimden.’’ dediğimde dudağına alaycı bir gülümseme yerleştirip gözlerini gözlerimden çekmeden geri geri yürüyüp koltuğun üzerindeki yastıkları kaldırdı.
Raygel kucağındaki Anres’i koltuğa yatırdı. Ses yapmamak için mutfağa geçtik ve Atak’ın hazırladığı kahve fincanlarıyla sandalyelere yerleştik.
‘’Ekip tamamlandı mı?’’ diyen Atak’a baktım.
‘’Hayır bir kişi kaldı; Tanes.’’ dedim. Ekibimin laf cambazı oydu. İnsanları sadece konuşarak etkisi altına almak gibi mükemmel bir özelliği vardı.
‘’Anlayabilmek için soruyorum ekipteki görevleriniz neler?’’ Atak’ın bu sorusuna Raygel cevap verdi.
‘’İsilya beynimiz, teknolojiyi onun kadar iyi kullanabilen kimseyi görmedim.’’ Bu sözleriyle gülümsedim ve sessizce dinlemeye devam ettim. ‘’Sadece teknoloji değil tabi yakın dövüşte de oldukça iyidir.’’
‘’Ve Raygel,’’ diyerek araya girdim. ‘’Yakın dövüşte benden daha iyi tamamen korkusuz ve cesaretin vücut bulmuş hali.’’
‘’Bu beden bende olsa bende korkusuz olurum.’’ Atak’ın sözleriyle güldük. Bakışlarım yanımdaki minik dostuma kaydı ve elimi omzuna koydum.
‘’Seryus’un yetenekleri nadirdir. Her türlü kilidi kolayca açabilir buna elektronik son teknolojiyle donatılmış kilitlerde dahil sonra ne kadar uzakta olursa olsun okuyla hedefi en ölümcül noktasından vurur. İnsanlar bu boydaki birinin yay tutup ok atmayı başaramayacağını düşünüyor ama o hepsine bu konuda diz çöktürür.’’
Atak her sözümüzü dikkatle dinliyordu. ‘’Bu kadar donanımlı olmanızı beklemiyordum. Peki içeride uyuyan?’’
Bu defa Seryus cevap verdi. ‘’Anres de İsilya kadar olmasa da teknolojide iyidir bir de patlayıcılar onun bebeği gibidir. Tahmin bile edemeyeceğin basit malzemeleri bir araya getirip güçlü bombalar yapabilir.’’
‘’Yüzüne bakınca çok kibar birine benziyordu.’’ Atak’ın sözlerine güldüm.
‘’Görünüşe aldanma.’’
‘’Peki son kişi, O kim, ne yapar?’’
‘’O,’’ diyerek devam ettim. ‘’Tanes ekibin en küçüğü hepimizin ufak kız kardeşidir. Keskin nişancıdır ve mükemmel derecede insanı manipüle eder sadece beş dakikalık konuşma sonucu onun istediğini söylemiş ya da yapmış olursun şimdiki bedeninde de polismiş. Bir ay içinde şehre gelmiş olur ve o da aramıza katılır.’’
‘’Polis mi?’’ Atak’ın kaşları havaya kalkmıştı. ‘’Mutluluğunuzu bozmak istemem ama sizlere yapıldığı gibi kapıyı çalıp hükümet gönderdi diyemezsiniz.’’
‘’Neden?’’ diyerek sordum.
‘’Polisler ayrı bir eğitim alır. Talimat üstlerinden gelmedikçe asla uygulamazlar. Elinizde resmi bir yazıyla da gitseniz emre uymayacaktır ve sizi tehdit olarak algılayacaktır.’’
‘’Yani güç kullanmak gerekecek.’’ Raygel’in omuzları gerilmişti.
‘’Evet.’’ diyen Atak’la ‘’Hadi herkes dinlenmeye Anres’le ben kalırım.’’ diyerek oturduğum sandalyeden kalktım. Zor kullanma düşüncesi huzurumu kaçırmıştı. Kendi dostuma bunları yaşatmak hoşuma gitmiyordu.
Raygel ve Seryus’da benimle birlikte oturdukları sandalyeden kalkıp buradayken kaldıkları misafir odasına gittiler. Geriye sadece Atak kalmıştı.
‘’Üstesinden geleceğine eminim.’’ Yaklaşıp tam karşımda durdu. Nefesini yüzümde hissediyordum.
‘’Yapabilirim ama bundan nefret ediyorum.’’
‘’Sevdiklerine çok değer veriyorsun. Gerekirse onlar için ölmeye hazırsın bu gözlerinden anlaşılıyor.’’
‘’Onlar için ölmeye hazırım çünkü onları bu yola ben soktum karşılarına çıkmasam normal hayatlarına devam ederlerdi.’’ O kadar yakınımda duruyordu ki kokusu hücrelerime doluyordu.
‘’Senin gibi bir liderleri oldukları için çok şanslılar. Size evimi açmak dışında pek yardımım olmuyor ama,’’
Sözünü kestim. ‘’Bu bizim için yeterli.’’
Gülümsedi. ‘’Tabi bir de kaybolan bir çip okuma aparatım var ve bunu bildiremediğim için işlerimi istediğim hızda ilerletemiyorum.’’
‘’Öyle mi?’’ Şaşırmış numarası yaptım. ‘’Birileri hırsızlık yapma düşüncesinde olmayacağına göre kesin başka malzemelerin arasına karışmıştır yakında bulacağına eminim.’’
‘’Ben de öyle düşünmüştüm.’’ dediğinde kaşının biri hafifçe havaya kalkmıştı.
‘’Ben Anres’in yanına gideyim.’’ diyerek hızlıca mutfaktan çıktım. Neden bu kadar yakınımda durmuştu ki? Pekala kendime küçük bir itirafta bulunabilirdim gülümsemesi çok güzeldi sadece şimdi değil her zaman öyleydi. Gülümseyince dudağının kenarında küçük bir gamzesi ortaya çıkıyordu ve bu neden beni ilgilendiriyordu?
‘Düşünmeyi kes!’ diye kendi kendime söylenerek Anres’in uyuduğu koltuğun yanında yere oturdum ve başımı koltuğun kenarına dayadım.
Sabah sesle uyandığımda üzerimdeki örtü yere düştü. Oturduğum yerde uyuyakalmıştım ama örtüyü üzerime kim örtmüştü bilmiyordum.
Anres uyanmış ismimi sesleniyordu. ‘’Uyandın mı?’’ dediğinde yorgun gözlerle bana bakıyordu.
‘’Evet, iyi misin?’’ diye sordum.
‘’İyiyim, bana ne oldu? Tuhaf bir rüya gördüm.’’
Düşüncelerini az çok tahmin edebiliyordum. ‘’Rüya görmedin hepsi gerçekti.’’
Gözleri büyüdü. ‘’Bu gerçek olamaz.’’
‘’Düşünmemeye çalış ben öyle yapıyorum yoksa delirmemek mümkün değil.’’ Uzanıp elini tuttum ve içtenlikle sıktım.
Koltukta oturur pozisyona geçip yüzünü elleri arasına aldı. ‘’Herkes burada mı? İyiler mi?’’
‘’Sadece Tanes yok ama onuda alacağız.’’
‘’Biz bunu nasıl fark edemedik? Nasıl bunların olmasına izin verdik?’’
Yanına oturup sırtını sıvazladım. ‘’Bunları düşünmemeye çalış. Oldu ve bitti. Biz savaşımıza kaldığımız yerden devam edeceğiz.’’
Yüzüme baktığında bakışları kararlıydı. ‘’Biraz çökmüş olabilirim ama toparlanacağım.’’
Elim parmağındaki yüzüğe kaydı. ‘’Bu konuda ne düşünüyorsun? Ruhundaki duygular ne?’’
Yüzüğüyle oynamaya başladı. ‘’Zihnimde iki farklı insanın hayatı var ama kim olduğumu biliyorum. Ben onu patlamadan sonra sevdim ama kendi ruhumla sevdim. Benliğimi hatırlayınca sevgimde değişiklik olmadı.’’
‘’Nasıl bir yolda yürüdüğümüzü biliyorsun!’’
‘’Biliyorum İsilya ve bu yürümeme engel değil. Zamanında sen de yürüdün ve gerektiğinde yürümeye de devam ettin aynısını yapabilirim.’’
Neden her konuşmanın sonu bir şekilde Ahdas’a çıkıyordu ki? Bunu düşünmek istemiyordum. İstediğim tek şey Tanes’e ulaşmak ve ekibi tamamlamaktı sonrası adım adım özgürlüğe yürümek olacaktı.