Yüzümde kocaman gülümseme, gözümden akan birkaç damla yaşla karşımdaki o kocaman bedene sarıldım. O kadar büyüktü ki kollarım birbirine kavuşmuyordu ama ben yine de sarılabildiğim kadar sarılmaya devam ettim.
Geri çekildiğimde yüzüme garip bir ifadeyle bakıyordu. Sarılmak benlik bir hareket değildi ve şaşırmıştı ayrıca zihni karışıktı bunu anlayabiliyordum. ‘’Otur lütfen.’’ dediğimde yavaşça oturdu.
Elleriyle alnını ovuyordu. ‘’Neredeyiz? Kafamın içi boşalmış gibi hissediyorum. Evdeydim çok uykum geldiğini hatırlıyorum şimdi buradayım ve sen de buradasın? Burası neresi? Sen ne zaman geldin? Ben nasıl geldim? Ah, kafamın içinde sanki başka biri var.’’
‘’Sakin ol her şeyi anlatacağım.’’
Sonrasında tüm olanı ayrıntısıyla anlattım. Benim gibi şoka girmemişti sadece sinirlenmişti. Duvarın üzerinde birkaç yumruk izi bırakmıştı. Atak kapıyı açmaya çalıştığında kovalayarak uzaklaştırmıştım. Ruhunun değişmesine benim kadar şaşırmamıştı çünkü o her zaman böyleydi.
Raygel’in kitabında asla imkansız kelimesine yer yoktu. Onun için bir şey bu olmuyorsa olabileceği yolu henüz bulamadığı içindi.
‘’Kaya’ya ait her şeyi hatırlıyorum İsilya. Çocukluğu, gençliği, şimdisi hepsi o kadar net ki!’’
‘’Ciddi misin? Ben de sadece son beş yılın anıları var.’’ Belki ben kaza sonucu bu hale geldiğim için bir hasar oluşmuştu ama Raygel’de kontrollü bir şekilde düzeltme yapmıştım ve bunun sonucunda her şey fazlasıyla netti.
‘’Bu çok saçma! Beş yıldır o elma bahçesinde çalışıyorum ve canım çektiği için tek bir elmayı bile yemedim çünkü hepsi hükümet malıydı.’’ Sesli bir kahkaha attı. ‘’Bu çok insafsızca.’’
‘’Raygel bana yardım etmelisin.’’ Sözlerimle gülmesi son buldu.
‘’Yardım etmelisin de ne demek İsilya, ne zaman bu savaşta yanında olmadım? Gezegen değiştirmem, benzerimin bedenine ışınlanmam umrumda bile değil benim savaşım son bulmadı sadece hükümet başarılı bir hamle yaptı ama bu savaş devam ediyor.’’ İşte benim tanıdığım Raygel buydu; Korkusuz, gözü kara.
‘’Şu dışarıdaki Atak mı ne Onu da hatırlıyorum ve dışarıdan ekibe birini alma konusundaki kuralımızı tekrar hatırlatırım.’’
Ekibe bir başkasını almak yasaktı ama bu kuralı çiğnemek zorunda kalmıştım. ‘’Mecburdum Raygel, benliğime kavuştuğumda bir başımaydım, ne olduğunu anlayamıyordum ve delirmek üzereydim. Atak’a ben de tam olarak güvenmiyorum ama sana ulaşana kadar yaptığı yardımları görmezden gelemem.’’
‘’Her neyse, şu an felaket açım ve yemek yemek sonrasında uyumak istiyorum. Beynime her ne yaptıysan inanılmaz derecede uykum var sonrasında da ekibin geri kalan üyelerini uyandırırız.’’
Odadan çıktığımızda Raygel’in kolu omzuma dolanmıştı. O hem bu savaşta sağ kolum hem de hayatta hiç sahip olmadığım ağabeyimdi. Mutfağa girdiğimizde Atak bize bakıyordu. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.
Raygel yemeklerin olduğu masayı görünce sandalyeyi çekip oturdu ve yemeye başladı. Ağzına attığı büyük lokmakların arasında bize baktı. ‘’Hey, bana öyle bakmaya devam mı edeceksiniz yoksa yemek mi yiyeceksiniz? Hayır, aç kalmanız benim için sorun değil ben hepsini yiyebilirim.’’
‘’Pislik!’’ dedim ve sandalyeyi çekip oturdum. ‘’Senin yüzünden yiyecek bankasından yiyecek aşırmakdan bıktım. Hakkın kadarını ye.’’
‘’Bunları yiyeyim daha gidip o bahçedeki elmaları kusana kadar yiyeceğim.’’
Yiyecekten bir lokma aldığımdan Atak’da oturmuştu. ‘’Neler olduğunu anlatacak mısınız?’’
‘’Olan şu dostum.‘’ Raygel ağzındaki lokmayı yuttu. ‘’Bana yaptıkları için hükümeti yok edeceğim.’’
‘’Yani, o?’’ Atak şaşkınca yüzüme baktı. ‘’Ama nasıl? Bunu nasıl başardın?’’
‘’O da benim sırrım.’’ Ellerimi çırptım. ‘’Bugün dinleniyoruz ve yarın ekibin diğer üyeleri için harekete geçiyoruz.’’
Yemek bittiğinde Raygel ile saatlerce sohbet ettik. Son beş yılda konuşacağımız hem çok şey birikmişti hem de hiçbir şey olmamıştı. Atak sadece yanımızda sessizce oturmakla yetindi.
Raygel’in henüz rapor süresi dolmadığı için bu sürede bizimle kalacaktı ve diğer ekip üyelerini toparlayacaktık. Yatmaya giderken Atak’ı durdurdum. ‘’Yarın iş yerinde bazı malzemelerinin eksik olduğunu fark edersen görmezden gel.’’
Yüzüme baktı. ‘’İsilya gerçekten bunu nasıl başardın, ne işler çeviriyorsun çözemiyorum ama bu işte inanılmaz iyisin.’’ Sanırım kendi benliğime kavuştuğumdan beri ilk defa bu kadar içten gülüyordum. ‘’Ben yatmaya gidiyorum siz sabahlayacak gibisiniz.’’ Atak kalkıp gittiğinde yalnız kaldık.
‘’Bu adama ne kadar güveniyorsun?’’
Raygel’in sorusuyla bir an durup düşündüm. ‘’Bilmiyorum bunu fazla sorgulayamadım çünkü yardım edecek tek kişi oydu. Geçmişini tam bilmiyorum ne kadar hükümet yanlısı bunu da bilemem ama çip numarasını patlamadan silmiş.’’
‘’Aynı zamanda patlamayı bulanlardan birisi.’’
‘’Gerçekten bilmiyorum Raygel ama bir kere yollarımız kesişti işte.’’
Elindeki listeye baktı diğer grup üyelerinin adres bilgileri vardı. ‘’Seni tanıyorsam bu bilgilerle birlikte Ahdas’ın da nerede olduğuna bakmışsındır.’’
Elindeki listeyi çekip aldım. ‘’Çok merak ediyorsan bir kaç ev ötede karısı ve çocuklarıyla yaşıyor.’’
Yüzünde bilmişliğin gülümsemesi oluştu. ‘’Layığını bulmuş diyelim şimdi ilk kimden başlıyoruz?’’
‘’Seryus’la başlayalım. İşi gereği bu şehre getirtmek kolay olacaktır sonrasında Anres’in de öğretmenlik yaptığı okulu bu şehre alırız ama okulların açılma zamanına henüz var o yüzden hemen gelemez onu okulların açılacağı zamana bırakalım.’’
‘’Sanırım en zoru Tanes’e ulaşmak olacak.’’ Raygel’i başımla onayladım.
‘’Sana hem iyi hem de kötü bir haber vereyim mi?’’ Bakışları keskinleşti. ‘’İyi haber Tanes’in olduğu birliğin daha büyük şehirlere dağıtılmasına karar verilmiş ve atamasına müdahale edip bu şehre ayarlayabilirim.’’
‘’Kötü haber?’’
Derin bir iç çektim. ‘’Kötü haber şu ki güvenlik merkezinin başındaki kişi Ahdas yani burada polis olarak görev aldığı an emirleri ondan alıyor olacak.’’
Raygel kuvvetli bir of çekti. ‘’Bu kötü oldu. Tanes seni ablası gibi görüyor ve o olaydan sonra Ahdas’ı bıraksan seni üzdüğü için gözünü kırpmadan öldürürdü. Onun emri altında çalışmak onu zorlayacaktır.’’
‘’Belki gerçek benliğinde olmadığı için bunu sorun etmez!’’ Bu düşüncemin altı boştu ama iyisini ummaktan başka çarem yoktu.
Koltukta arkasına yaslandı ve başını ellerinin arasına aldı. ‘’İsilya savaşmak, isyan çıkarmak zor değil zaten kimse bir isyan beklemediği için sessizce her şeyi hallederiz ama asıl önemli olan insanların benliklerini geri getirebilmek ve bunu aynı zamanda buradan kendi gezegenimize de uygulayabilmek.’’
Bu söylediklerini defalarca düşünmüştüm ama nasıl olacağını ben de tam bilmiyordum sadece ihtimaller vardı. Patlamanın yapıldığı ana bilgisayarı bulursam belki uzaktan hepsini halledebilirdim ama bu kendi bilgisayarımdan hackleyerek yapabileceğim bir şey değildi doğru yazılımı oluşturup ana bilgisayardan birebir yapmak gerekirdi yani üzerinde düşünüp, yapılacak çok şey vardı.
‘’Bunu da zamanı gelince düşünelim olur mu?’’ dediğimde sessizce onayladı çünkü işin zorluğunun farkındaydı.
Raygel ile planlar yaparak iki gün geçirmiştik. Sisteme sızıp gerekli ayarlamaları yapmıştım ve hem Seryus hem de Anres’in işyeri değişiklikleri gerekli yerlere ulaşmıştı.
Önce şehre benim küçük dostum Seryus gelmişti ve Raygel ile gerekeni yapmaya hazırdık. Demiryollarının bakımıyla ilgileniyordu ve işi gece yarısı bitiyordu. Ondan önce biz evine varmış, gizlice içeri girmiş ve beklemeye başlamıştık.
Oturduğum koltukta gözlerim kapalı kendi meditasyonuma dalmıştım ki kapını kilidinin sesini duydum. Raygel ile aynı anda birbirimize baktık.
Seryus içeri girip bizi gördüğünde duraksadı. ‘’Merhaba, ben araştırma merkezinden Doğa ve bu da yardımcım Kaya. Buraya hükümet adına bir araştırma için geldik. Lütfen içeri girin ve oturun.’’
Sözlerimle kapıyı kapattı ve içeri girip oturdu. ‘’Bana bilgi gelmedi.’’ dediğinde konuşmaya devam ettim.
‘’Bu gizli bir araştırma efendim aksi olsaydı şifreyi bilip evinize giremezdik değil mi?’’
Sözlerimle sessizliğe büründü. Görünüşü Seryus’tu ama ruhu bu gezegende yaşayan Ali’ydi. Bir metre yirmi santimetre boyuyla küçük insan Seryus’tu. Bu gezegendeki bedeni de diğer gezegendeki gibi keldi ama mavi gözleri hep gördüğüm parlaklıktaydı.
‘’Ne yapmamı istiyorsunuz?’’ dediğinde yatağı gösterdim.
‘’Lütfen uzanın. Tedavisi olmayan beyin hastalıkları üzerinde bir araştırma yürütüyoruz ve farklı mesleklerde çalışan sağlıklı olan insanların çiplerinden beyin dalgalarını kontrol ederek sağlıklı bir beynin değişik durumlarda verdiği tepkilerin grafisini çıkarmak için uğraşıyoruz. Yardımcı olursanız seviniriz ve lütfen bunun hükümet tarafından istendiğini unutmayın.’’
Hükümet lafını duyunca itiraz etmek aklına bile gelmedi. Küçük bedeniyle yatağa uzandı ve beklemeye başladı.
Aparatı bilgisayara bağlayarak gereken programı hazırladım. ‘’Çipe bağlanırken biraz acı oluşacak.’’ dediğimde dudaklarından küçük bir inilti çıktı. Bekletmeden programı başlattım ve aynı Raygel’de olduğu gibi atak geçirmeye başladı. Gerekli süre bitip atak son bulduğunda gelecek tepki için beklemeye başladık.
Gözbebekleri normale döndüğünde önce bana sonra Raygel’e baktı. ‘’Hey, sizin evimde ne işiniz var? Son dakika işi mi çıktı yoksa?’’ dediğinde eli boynundaki aparata uzandı. ‘’Bu da ne?’’ dediğinde aparatı hemen çıkardım.
‘’Hoşgeldin küçük dostum.’’ dediğimde önce anlamsızca yüzüme baktı sonra başını elleri arasına aldı. Kafa karışıklığı başlamıştı. Raygel hemen müdahale edip olan biteni anlattı.
Raygel kadar soğukkanlı karşılamadı ama benim gibi de şoka girmedi. Öfkeyle evde kırılmadık eşya bırakmadı sonrasında saatlerce oturup ağladı.
‘’Beni bu halde bırakmadığınız için size minnettarım.’’ dediğinde sıkıca sarıldı.
‘’Benim küçük dostum bu yola çıkarken yaptığımız anlaşma neydi?’’
Gözyaşlarıyla gülümsedi. ‘’Ya beraber ölürüz ya beraber kazanırız.’’
Başımla onayladım. ‘’Bu yolda beraberiz.’’
‘’Peki şimdi ne yapacağız?’’
‘’Hiçbir şey olmamış gibi yaşamaya devam et. Tahminimce bir hafta içinde Anres de bu şehre gelmiş olur ve sonra onu almaya gideriz.’’
Ekibim yavaş yavaş toparlanıyordu ve savaş için sabırsızlanıyordum.