Yetişkinler için uygundur. +18
Bana olan aşkını itiraf ya da inkâr etmedi. Süslü cümleler de kurmadı. Sadece dudakları nazikçe dudaklarımı kavradı. Öylesine güzel bir histi ki... Bir insan birini sıkılmadan ne kadar öperdi? Ayaz'ın öpücüğünün sonu yok gibiydi.
Zorlamıyor, hırpalamıyor ve almıyordu. Ayaz veriyordu. İstediğim ilgiyi, sevgiyi bana öyle hissettirerek veriyordu ki... Bitti sandığımda dudakları yüzümde, boynumda, göz kapaklarımda dolanıp yeniden dudaklarıma dönüyordu. Sabırla, hevesle öpüyordu. Nazik dokunuşuna karşın çekinerek birkaç kez dudaklarımı oynattım, o kadar! Daha fazlası için çekiniyordum.
Ayaz'ın büyük bir sabırla ne yapmaya çalıştığını kavramıştım. Öpüşmeyi yeni öğreniyordum, gerçekten öpüşmeyi... Öpülmek güzeldi. Onun öpücükleri çok, çok güzeldi. Ama biz öpüşmüyorduk.
Ayaz, sabırla ona karşılık vermemi bekliyordu. Tereddütle dudaklarını kavradım yine. Büyük bir farkındalıkla, tamamen hissederek hareketimi yineledim. Boynumdaki parmakları karmakarışık olmuş kızıl kahve saçlarıma daldı.
Bacaklarım ona daha yakın olacağım bir pozisyon almak için kıpırdanırken ceplerine doldurduğu şeyleri hissedebiliyordum. Dudaklarının baskısı artarken ağzımı araladım ve dilini ağzımda hissedince ürkekçe geri çekilmeye çalıştım. Ensemde duran eli fazla uzaklaşmama izin vermemişti.
“Beni neden öpmüyorsun?” diye sorumu bana sattığında daha cesur davranmaya karar verdim. Daha önce birkaç kez öpüşmüştük. Muhtemelen o zaman da tecrübesiz davranmıştım. Bunu fark etse de benimle alay falan etmemişti. Şimdi de edeceğinden şüpheliydim.
Elleri kalçamı bulduğunda artık kucağında oturuyordum. Alçak tavana değmemek için ona doğru eğilmiştim. Kalçalarımı kavrayıp beni kendine bastırdığında nasıl olduğunu anlamadan inledim. Baş döndürücü bir zevk dalgasına kapılmıştım. Bacaklarımın arasında onu hissettiğimde ürkünce çekilmemem için beni tutmaya devam ederek yeniden öptü. O öptü, ben de yeni zevk dalgalarıyla boğuşmaya başladım. Ürküyordum, ama geri çekilemeyecek kadar da yoldan çıkmıştım. Karnım düğüm düğüm, kanım kaynıyordu. Dünyanın en doğal şeyiymiş gibi benimle nazikçe sevişirken korkularımdan uzaklaşmak kolaydı.
Tişörtümü kavrayıp yukarı ittiğini hissettim ama bu kez refleksime engel olup elini yakalamak yerine omzuna yakın bir yerden kollarını tuttum. Parmaklarım kasılmış, sert kaslarına gömülmüştü ve bundan rahatsız değildi. Aksine gözlerini kısıp bana öyle bir baktı ki...
Parmakları belimi sıkıca kavrayıp yavaşça göbeğime kaydığında dudaklarımdan ikinci bir inilti çıktı. Tepkisiz kalamadı. Benim zayıf sızlanmalarıma karşılık dudaklarımdan kopup boynuma yöneldi. Köprücük kemiğime yakın, hassas bir bölge bulup hafifçe dişledi. Ben aldığım hazla ürperip minik bir itiraz mırıldanana kadar dudakları tüm boynumu dolaştı. Tüm hassas bölgelerimi teker teker onunla birlikte keşfederken düşecekmiş gibi hissediyordum. Ellerimi göğsüne bastırdım.
Tüm ağırlığımla üzerine çökmüştüm ama ağırlığımı hissetmiyormuş gibi rahattı. Göbeğimi okşarken elleri arasında arzudan tutuşmuş bir şekilde kıvranmaya başlamıştım. Utancımın çığlık atan ağzına kirli bir bez parçası sokuşturulup kenara itilmişti.
Ayaz da en az benim kadar heyecanlanmıştı. Yangın yerinde kalmış gibi hissetmeme sebep olacak kadar ısı yayıyordu. Kaslarının kasılıp gevşemesini fark etmek beni daha sağır, daha kör ediyordu.
Ayaz'dan başka her şeye kör, sağır!
Dudakları yeniden yavaşça dudaklarıma yöneldi. Başladığı gibi nazik birkaç dokunuştan sonra içini çekerek başını geriye attı. Elleri sıkıca kalçamda duruyor, kımıldamama izin vermiyordu. Bu durumdan hiç şikayetçi değildim. Güzel ellerinin üzerimde olmasını seviyordum ve sanırım kalçamda olmasını daha çok sevmiştim.
Benimkiyle yarışacak kadar hızlanmış nefesini düzene koymaya çalışırken çaresiz, boğuk ve erkeksi bir inilti kopardı. Beni dağıttığı kadar onu dağıtmıştım. Ardından yutkunurken hareket eden âdem elmasını izlemekse ayrı bir güzeldi. Onu gerçekten beğendiğimi içten içe kabul ettim. İnkâr etmenin gereği yoktu. Ona deli oluyordum.
Ayaz'ın boynu şimdiye kadar gördüğüm en şahane erkek boynu olabilirdi. Tariflemek için şahane kelimesini seçtiğimi fark edince yeniden gülümsedim. Bu kez annemden bir kelime çalmıştım! Annem şu halimi görse ne derdi acaba?
Başını hareket ettirmedi. Uzun kirpiklerini kaldırıp yarı aralık gözleriyle beni süzdü. Ellerim hala göğsündeydi. Bakışlarındaki ateşe karşılık halimi fark ettiğimde kızararak hafifçe kımıldandım. Gözlerini sımsıkı kapatıp acı çekiyor gibi “Kımıldama,” diye soluduğunda taş kesilip kaldım. Neden öyle dediğini fark ettiğimde daha çok kızardım. 0Kalın pantolonu ve ince iç çamaşırıma rağmen tüm kaslarını hissedebiliyordum. Ne yapacağımı bilemeyerek donmuş bir şekilde beklerken gözleri yeniden açıldı. Beni, duruşumu ve yüzümdeki ifadeyi gördüğünde arzuyla kasılmış yüzü yumuşadı. Dudağının kıyısında bir gülümseme gezinip kayboldu.
“Cesur laflar ediyorsun Nehir Hanım,” deyip bir hamle yaptı ve yer değişmemize sebep oldu. “O kadar da cesur sayılmazsın.”
Mafya
asker