KÜÇÜK YAKAZA

1018 Words
Beni eve getirip evin içinde de bir çuval gibi sürüklediğinde evin duvarlarında korkunç simgeler beliriyordu. Ben ise hem eve hem de Araf'ın bedenine bakamıyordum. Duvarlarda kanla yazıldığını varsaydığım Arapça yazılar vardı. Bazı yerlerde de hayvan kafasına benzer resimler çizilmişti. Beni merdivenlerden sürüklediğinde merdivenlerde, içinde büyü olduğunu görebildiğim parşömenler her tarafa saçılmış duruyordu. Yukarı kata çıktığımızda uzun kalın tırnaklı elleriyle çenemi sıktı. Yüzüme o kadar kötü bakıyordu ki o an cidden ölmek istedim. "Öleceksin zaten." dedi. Aklıma muska geldiğinde gözlerimi Araf'tan sakladım. Düşüncelerimi bilmesini istemiyordum. Göz göze geldiğimiz her an benim düşüncelerimi okuyordu ve bu beni ona karşı iyice güçsüzleştiriyordu. Ben ne zaman bir adım önde olmaya hazırlansam o düşüncemi okuyarak beni yerin dibine sokuyordu. "O kadar acizsin ki Elif, sana acıyorum. O muska bana işler mi sandın? Ben koskoca Yakaza kabilesinin lideriyim. En güçlüsüyüm, seni burada bir saniyede öldürürüm" dedi. "Öldür o zaman beni. Hadi öldür! Yaşattıkların yetmedi mi?" diyerek bağırdım. Onun ellerinde son çırpınışlarımı veriyordum. Cebime sakladığım muskayı aldı ve paramparça etti. Ben ise korkudan kalakalmıştım. Allah'ım ayetlerinin yazılı olduğu muskayı parçalamıştı. Tükenmiştim... "Seninle işim bittiğinde o Emine denen kadının yanına gideceğim. Seni benden ayırmak için muska yapmak ne demekmiş o pis insanoğluna göstereceğim." dedi. Hayır, hayır bu olamaz. Emine teyzeye bişey yapmamalıydı. Onun yavrusu var ve o kadın masumdu. Benim yüzümden kimse ölmemeliydi. Bu yüzden onun aklını çelmeliydim. Ona keyifli dakikalar yaşatmaktan başka çarem yoktu. "Araf hayır. Yalvarırım yapma. Ne istersen yaparım." dedim ve elbisemi yırtarak üstümden attım. Sonra da Araf'ın nasırlı ellerini tuttum. Hala kor gibi yanan gözlerinin içine bakıp onu yatağa oturttum. Ne yaptığımı anlama çalıştığı için onu yönlendirmeme izin veriyordu. Şu an günahı sevabı düşünemeyecek kadar köşeye sıkışmıştım. Emine teyzeyi öldürmemesi için onu baştan çıkarıyordum. Hem seven bir erkeğin istediği şey mutlu bir birliktelik değil miydi? Bunu ona verecektim. "Senden korktuğumuz için onu yaptık Araf." dedim ve kucağına oturdum. Korkudan titreyen ellerime hakim olup saçlarını okşadım. "Lütfen ona zarar verme. Ben artık çok yoruldum." diyip şakağına bir öpücük kondurdum. Evet şu an kendimden iğreniyordum ama bir cin nasıl sakinleştirilir bilemiyordum. "Eğer ona zarar vermezsen istediğin her şeyi kabul edip itirazsız yapacağım." dedim. O ise hem sinirle hem de hazla yanan gözlerini gözlerime dikmeye devam ediyordu. Üstünde biraz hareket ettim çünkü tam olarak yerleşememiştim derken altımda kabaran erkekliğini hissettim. "Tamam o pis cadıyı öldürmeyeceğim." diyince sevinmiştim. "Ama bu gece benden kaçmaya çalıştığını unutmadım sevgilim." diyip beni altına aldı. Zaten çıplak olan tenimi soyundurmaya gerek kalmamıştı çünkü az önce kendim soyunmuştum. Araf üstüme çıkmadan hemen önce bedenindeki pantolonunu parçalarcasına çıkardı. Şahlanan erkekliğine böbürlenerek baktı. Aklı sıra güç gösterisi yapıyordu. Bacaklarımı ayırıp kendini konumlandırdı. Gözlerime bakarak tepkimi merak etti ve ona izin verdiğimi görünce hızla içime girdi. Onun bu ani hareketine karşılık minik bir çığlık attım ama bu Araf'ın hoşuna gitmişti. "Sevdin mi bunu karıcığım?" dedi. Sessiz kalmıştım çünkü konu Emine teyze olmasa asla izin vermezdim böyle bir şeye. Ellerini kafamın yanına koyup yataktan destek aldı. Tam hızlanmaya başlamıştı ki birden durdu. Garip garip etrafa baktı. "Biri var!" dedi sinirle. Ne demek istediğini anlamamıştım. Araf'ın altında da olsam evde yabancı biri vardı ve ben çıplaktım. "Evde biri mi var yani Araf." dedim. Yüzüme doğru bakıp konuştu. "Bekle burada Elif. Aşağıya bakacağım. Sakın kımıldama." "Tamam." demiştim el mecbur. Araf hışımla içimden çıkıp yataktan kalktı. Onun çıplaklığından utanıp kafamı başka yere çevirdim. Araf'ın ayak sesleri merdivenin gıcırtısıyla buluşunca onun gittiği yere baktım. Çok temkinli ve avına yaklaşır gibi gidiyordu. Ama birden geri döndü. Sinirle evde kükredi. "Kimsin sen! Ne cüretle beni rahatsız edersin!" demeye başladı. Kiminle konuştuğunu anlayamadım. Ama Araf kafayı yemiş olacak ki üst katlardaki odalara baktı ve bir şey bulamadı. Ardından çok sinirli bir şekilde yanıma geldi ve boğazıma sarıldı. "Bana bak bu işte senin parmağın varsa seni bu sefer öldürürüm. Kim var evde, bulamıyorum onu!" dedi. Daha ne olduğunu daha anlayamayan ben Araf'ın parmaklarının arasında olan boğazımı kurtarmaya çalışıyordum. "Ben..." "Söyle Elif, sen ne?" dedi kükreyerek. Ellerini biraz gevşetmeyi başarınca konuştum. "Yemin ederim bir şey yapmadım ben. Evde kim var anlamıyorum bile." dedim ağlayarak. Evet gerçekten anlayamıyordum. Araf tekrar avına odaklanan aslan gibi durdu ve yüzüme ciddiyetle baktı ardından kulağını karnıma yaslayıp akı olmayan gözlerini gözlerime dikti. Birkaç dakika sadece karnımı dinledi. Karnımda ne olduğunu anlayamadığım için Araf'ın hareketlerini gözlemliyordum. Bir anda sevindiği anlarda çıkardığı ürkünç sesi çıkardı. O sevinince evdeki cılız ışık bir gidip bir geliyordu. Evin içinde uğultular başlamıştı. "Davetsiz misafirimiz karnında. Bebeğimiz karnında." dedi. Gözlerim şaşırdığım için kocaman açılmıştı. 'Ne bebeği?' diye geçirdim içimden. "İkimizin bebeği." dedi Araf. "Ne diyorsun sen ya? Olamaz, istemiyorum Araf!" dedim. Evet gerçekten bir bebeğe hazır değildim. Bir de yasaklı olan bebeğe hiç hazır değildim. Demek ki Araf'ın evdeki davetsiz misafir olarak hissettiği cin karnımda olan bebekti. "Az önce sen altımdaydın Elif, bu sefer sen istedin. O bebeğe bir şey yaparsan tüm soyunu kuruturum!" deyip tekrar sevinmeye devam etti. Araf mutluluktan havalara uçarken bense ağlamaktan helak olmuştum. O ibranice bir şeyler söyleyip karnımla konuşuyordu. Bense kara kara ne yapacağımı düşünüyordum. "Ben baba oluyorum. Küçük bir Yakaza geliyor!" diyordu. Hayatım daha ne kadar kötüye gidebilir dedikçe iyice kötüye gidiyordu. Araf evin dışına çıktı. Cin suretine girdi ve kabilesini de evin dışına çağırdı. Onlara çocuğunun olacağını söylediği belliydi çünkü tüm cinler ellerini havaya kaldırmış seviniyorlardı. Ardından hep birlikte anlaşmış gibi Araf'ın önünde secdeye gittiler. Araf'a tapıyor gibi duruyorlardı. Allah'ım hepsi ne kadar da kötü duruyordu. Hep birlikte küçük bir ritüel yaptılar. Ailenin en yaşlı olan cinleri ellerinde tuz olduğunu gördüğüm çuvallarda evin çevresine çember oluşturuyorlardı. Ardından yine bilmediğim dillerde sözcükler söyleyerek tuzları alevle kavuşturdular. Artık evin çevresinde ateş çemberi vardı. Ardından Araf cin sureti ile yanıma geldi ve karnımı açmamı söyledi. Onun gazabına uğramamak için karnımı hemen açtım. Tırnağı ile karnımda minik çizikler atarak pentegram işareti çizdi. Ardından içine ibranice olduğunu anladığım harflerle bir şeyler yazdı. Tırnağıyla karnımı çizdiği için karnım acımıştı. "Acıyor." dedim. "Acıya alışacaksın." deyip saçlarımı öptü Araf. Hem bu evden, hem Araf'tan çok korkuyorum derken şimdi de karnımdaki canavardan korkuyordum. Araf'ı göz ardı edip kendimi hemen yorganın altına attım. Hıçkırıklarımı duymaması için yorganı dişlerimin arasına alıp ısırdım. Allah'ım bu bebek de nereden çıkmıştı? Elbet bu yaratıktan kurtulacaktım. Şimdilik sadece uyuyup güç toplamalıydım. Allah'ım bu derdi bana verdiyse sabredecektim ve bu savaşı kazanacak ve bu yaratıktan kurtulacaktım.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD