BİR İFRİT DAHA

915 Words
Uzun zamandır işitmediğim ses olan sabah ezanı ile gözlerimi yeni bir güne keyifle açtım. Araf odanın bir köşesine geçmiş yerde kulaklarını kapatarak ezan yüzünden azap çekiyordu. Hiç oralı olmadım, madem o bana acımasızdı artık ben de ona karşı acımasız olacaktım. "Acıktım." dedim en duygusuz halimle. O ise ezan bittiği gibi çömeldiği yerden doğrulup anında kayboldu. Bir süre sonra geldiğinde ise elinde ekmek ve soğan vardı. Soğanı gördüğümde ona ters bir bakış attım ve elinden sadece ekmeği aldım. Karnım çok aç olmasaydı ondan gelen hiçbir şeyi yemezdim ama dua etsin açtım. Kuru ekmeği kemire kemire yedim. Günlerdir yediğim tek şey bayat ekmekti zaten Dün bana hamile olduğumu söylediğinden beri midem feci bulanıyordu. Bu yediğim tatsız tuzsuz yiyecek de iyice zorluyordu beni. "Birkaç gün yanında olamayacağım, cinler alemine gitmem gerekiyor burada gücümü kaybediyorum." dedi Araf. Ona dönüp bakmadım bile. Gitmesine sevinmiştim ne yalan söyleyeyim. Ona omuz silktim ve yine ona bakmadım. Gözlerim duvarda duran sembollere takıldı, burada o kadar ürkütücü şekiller vardı ki kendimi onlara bakmaktan alıkoyamıyordum. Ama bir yandan da çok korkuyordum. Hangi akla hizmet bunları yazmıştı bilmiyorum. Araf biraz sonra evden gitmeden bana baksınlar diye cinnialar getirmişti. Ardından da benimle zorla vedalaşıp gitmişti. Ben de bunu fırsat bilip yataktan kalktım ve cesaretimi topladım. Yürümeye başladığımda şehadet getirmeye başladım. Karnım kasılıyor, kalbim sıkışıyordu lakin aldırış etmedim. Çünkü şu an bu hale gelmemin sebebi evdeki cinlerdi. Onlar dua okumamam için bedenimi işkenceye maruz bırakıyorlardı. Durmadan nas ve felak surelerini okuyordum. Cinniaların çığlıkları evin içinde yankılanıyordu. Çektikleri azabın siniriyle beni öldüreceklerini söylüyorlardı. Güç bela o lanetli evden çıktım ve korkudan ağlayarak camiye gittim. Yolda kimseye görünmeden dikkatlice gelmiştim. Eğer biri beni görseydi tekrar Araf'a verebilirlerdi beni. Hocayı gördüğümde köylüler vardı yanında bu yüzden çalıların arkasına girerek sadece hocanın beni görebileceği şekilde durdum. Hoca beni fark ettiğinde parmağı ile gizlice caminin içini göstermişti ve ben gizlice içeri girdikten hemen sonra kendisi de girip beni ilk geldiğimdeki odaya soktu. Bana üzüldüğü için uzun uzun sarıldı ve köylünün beni Araf'a verdiğinde çok üzüldüğünü ama bir türlü yardım edemediğini söyledi. Benim buraya gelme nedenim çok önemli olduğundan hemen sadede geldim. "Hocam ben hamileyim, hemen bir şeyler yapmalıyım." dedim. Hoca şaşkınlıkla yüzüme baktı. "Ne! Nasıl olur?" dedi. Orada çözüm aradık ve tek çözümün Emine teyzeye gitmek olduğunu fark ettik. Yolda imam telefonla Emine teyzeye haber etmişti ona doğru gittiğimizi. Neyse... Biz eve bin bir zorlukla gittik. Emine teyze beni acele ile içeri alıp salona getirdi ve yere yatmamı söyledi. Hemen onu dinleyip yere yattım. Göbeğimi açtı ve sure okumaya başladı. Karnımın içinde dalgalanmalar olmaya başlıyordu. Sanki birisi beni tekmeliyordu. "Bu cin tohumu ifrit." dedi Emine teyze. Ben tam anlayamadığım için imam açıkladı. "Yani kızım bu cin kafir. Araf gibi kafir." dedi. Açıkçası bu umurumda değildi. Araf gelmeden bu bebeği öldürmek istiyordum. Lakin Emine teyze benimle aynı fikirde değildi. Eğer bu bebeği öldürürsek Araf'ın artık benden nefret edeceğini söylüyordu ki bu benim işime gelirdi. "Hocam ben bu cini doğurmak istemiyorum, alın şu yaratığı karnımdan." dedim. Daha fazla ısrarıma karşı çıkmadan karnıma 33 günlükken kesilmiş kuzu kanı sürdüler. Ardından kuzunun kafatasını evin başköşesine yerleştirdiler. Bu Araf'a karşı çıkıp bebeği öldürmek için gelecek olan cine sunağımızdı. İmam baş kısmıma geçmiş dua ediyordu. Bir süre sonra evin içinde siyah silüetler oluşmaya başladı. Emine teyze bağırarak sesini tüm cinlere duyuruyordu. Hem titriyordu hem de dua okumayı bırakmıyordu. Emine teyzenin dediğine göre bebeğin canını almaya gelecek olan cin evin çevresine ulaşmış ve birazdan kapıdan içeri girecekti. Kafamı kapıya doğru çevirdiğimde dilim tutuldu çünkü kapının önünde Araf duruyordu. Ben nasıl olur da herhangi bir cinin Araf'ın bebeğini öldürebileceğini düşünmüştüm. Korkudan ne yapacağımı bilemediğim için çığlık attım. Emine teyze ve imamı tek bir hareketi ile savurup bir hışımla yanıma geldi ve o büyük ellerini karnıma getirdi. Ellerini karnıma değdirdiği an karnımın içindeki cin tüm vücudumu felç etmişti. Saç diplerimden ayak parmak ucuma kadar her bir zerrem kasılıyor ve bana ağrı veriyordu. Ben ise sadece çığlık atabiliyordum. Ben çığlık attıkça da Araf şeytani bir şekilde gülüyordu. ''Oğlumuzu öldürmek istedin, bir kez daha evden kaçtın Elif! Seni tam da burada şu anda öldürürdüm ama karnında benim tohumum var. Cinler aleminin veliahtı var! Ve o veliaht senden nefret ediyor!" deyip kayboldu. Yerde korku içinde ne olduğunu anlamaya çalışan imama bakarak ayağa kalktım. Sanırım Araf onların bilincini kapatmıştı. Ben ayağa kalktığım için meraklanan imam neler olduğunu sordu. "Canım acıyor. Araf bana karnımdaki bebeğin bir veliaht olduğunu ve onu öldürürsem beni öldüreceğini söyledi." dedim. Yine ellerimiz kelepçelendiği için sadece Araf benden uzak dursun diye koruyucu dualar içeren bir muska yaptık. Emine teyze ile tekrar vedalaşıp imam ile birlikte evlerimize gittik. Çünkü Araf'a karşı yaptığımız her plan suya düşüyordu ve ben Emine teyzenin canını daha fazla tehlikeye atamazdım. İmam beni annemlerin evine bırakmıştı. Beni görünce Araf'ın azabından korkan annemlere hamile olduğumu ve biraz burada kalmam gerektiğini söyledim. Onlarla gereksiz samimiyete girmeden odama geçtim. Tahammülüm yoktu onlara karşı. * * * Derken birkaç ay boyunca Araf yanıma hiç gelmedi. Varlığını dahi hissetmemiştim. İlk başlarda bu durum beni çok mutlu etse de şu an için geçerli değildi bu durum. Açık olan camımın önüne geçtim ve son birkaç gündür yaptığım gibi onun yolunu gözledim. İçimden bir ses kaderin bizi yine birleştireceğini söylüyordu. Elimi büyümeye başlayan karnıma getirdim ve karnımı okşadım. "Sen de babayı özledin mi?" dedim. Bebeğimden yanıt alamasam da onun da babasını deli gibi özlediğini biliyordum. Onu özleyeceğim aklımın ucundan dahi geçmezdi fakat o ifriti çok fena özlemiştim. Bana bakarken kor gibi yanan ve ardından sönen alev gözlerini özlemiştim. Ondan kurtulmak istediğim için gururuna yedirememiş ve gitmişti. Bebeğim de babasının protestosuna uymuş ve bana küsmüştü. Artık bir şeyler yapmalıydım...
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD