Hazar Şahindağ/ Aşiretin küçük ağası:
“Evlenmek istemiyorum dedim! Anlamaz mısınız siz hiç laftan?” diye haykırdı avlunun ortasında Hazar. Babası Asım Ağa kaşlarını çatıp, “Oğlum inat etme! Ailemize bir erkek torun lazım. Evlenmen gerekiyor bırak artık Berivan’ın yasını!” diye çıkıştığında Hazar bedeninde baş gösteren öfkenin kurbanıydı.
Eline geçen vazoları avlunun ortasına fırlattığında konağın tüm çalışanları ona korku içinde bakıyordu. Kalbine kor ateşleri düşmüştü de kimse onu anlamıyordu. Acısı daha tazeyken ondan istedikleri şeyi aklı almıyordu.
“Acıma bile saygınız yok sizin! İnsanlığınız öldü mü? Nerede o tüm Midyat’ın en merhametli ağası dediği adam? Bu mu senin merhametin?”
Oğlunun lafları üzerine Asım Ağa iyice gerildi. Kalbi sıkışmaya başlıyordu. Tüm Mardin’in dilinde onlar vardı. Önce büyük oğlunu kaybetti, sonra gelinini. Gelinin de adı kısır kadına çıkınca hep dalga geçilen o oldu ama kimse onun omuzlarında ki yükü bilmiyordu tabi. Davulun sesi herkese uzaktan hoş geliyordu.
“Ben çok mu mutluyum sanıyorsun oğlum? Sana aşkından vazgeç demiyorum sadece bir torun istiyorum çok mu? Kahveye gitmeye utanıyorum artık. Herkes bana sen ne biçim ağasın bir oğluna söz bile geçiremiyorsun dedikleri halde ben sen üzülme, sen kırılma diye tüm lafları hep yuttum ama yeter artık. Berivan’ın kısır olması aşiretimize yeterince gölge düşürdü. Gelinimi bende severdim ölsün ister miydim? Kuma almış gibi düşüneceksin.”
Onlar için bunlar normaldi. Kuma almak, Kan davası uğruna birilerini öldürmek ve niceleri. Ne yazık ki doğunun kanunları kafa ağrıtıcıydı. Hazar ise buralardan nefret eder hale gelmişti.
“Onları diyeni getir karşıma da kafasına sıkayım! “
“Kafaya sıkmakla çözülüyorsa her şey ben kendi kafama sıkayım da bu şeyleri duymayayım!" Diye bağırdı en sonunda Asım Ağa. Kalbi daha fazla sıkışmaya başlıyordu.
Hazar takım elbisesinin kravatını çekiştirdi. Daha yeni şirketten gelmiş kafasını sikmeye başlamıştı sevgili ailesi. Zaten şirkette yeterince sorun, personel eksiliği vardı bir de bunlarla uğraştığı için daha da öfkeleniyordu.
“Abim öldü diye niye her şeyin faturası bana kesiliyor baba? Neden bu aileye bir erkek evlat getirmek zorundayım? Yeni gelecek olan kadının erkek doğuracağı ne malum?” diye hiddetle bağırmaya devam etti. Aynı zamanda bir ileri bir geri hırsla yürüyordu.
“Kendine gel Hazar! Soyumuz için bu gerekli! Bak kuzenlerine paşa gibi oğulları oldu sen de hala iş yoktur. 28 yaşına geldin artık bir yerden başlaman gerekir!”
Hazar’ın annesi Zeliha yazmasını düzeltip konuştu. “Baban doğru söyler oğlum. Büyüklerin ne diyorsa yap.”
Hazar bu sefer annesine döndü hiddetle. “Bana evlen dedin, senin istediğin kızla evlendim zaten. Daha derdin nedir ana?”
“Çürük yumurta seçmişim ne yapayım? Hadi inat etme de birini bulalım sana bak kaç tane kız bekliyor seninle evlenmeyi. Yakışıklısın, işin gücün yerinde inat etme be oğul.” Diyerek kanına girmeye çalıştı annesi ama Hazar Nuh diyor peygamber demiyordu.
“Evlenmeyeceğim!” sesi çok net ve kendinden emindi. En azından bu kadar kısa süre içerisinde evlenmek istemiyordu. Daha yası bile bitmemişti neydi bu aceleleri?
O esnada babası Asım Ağa kalbini tuttu. Artık yaşadığı stres bedenine fazla geliyordu. Aniden yere düştüğünde herkes bağırarak ona koştu. Konağın korumaları hemen dibinde bitmişti. Hazar korkuyla babasının yanına gittiğinde yüzünün kıpkırmızı olduğunu görünce korkuyla nefesini tuttu.
Kalp krizi geçiriyordu. Onu alel acele kucaklayıp hastaneye giderken de dualar etmeye başlamıştı. Hepsi onun yüzünden olmuştu. Babasına bir şey olursa asla kendini affetmezdi. Karısını kaybetmişti bir de babasını kaybederse mahvolurdu!
Hastaneye gelip hemen babasını sedyeye bindirdiler ve bir odaya doktorlar. Annesi korkuyla ağlamaya devam ediyordu. “Ne olurdu he deseydin? Bir inat uğruna babanı kaybetsek daha mı iyi olacak senin için?” diye kızdı oğluna.
Hazar sustu. Şu an konuşacak hali bile yoktu. Nihayet doktorlar çıkıp durumunun iyi olduğunu, ani kalp spazmı olduğunu söyleyince rahat bir nefes aldı ve içeri girdi. Babası yorgun gözleriyle ona bakarken sıkkın bir nefes aldı ve konuştu.
“Tamam, evleneceğim. Ama benden sakın düzgün bir karı koca ilişkisi beklemeyin! Sadece çocuk olsun diye uğraşacağım o kadar. Eğer bundan da olmazsa sakın beni zorlamayacaksınız. Burada ki ağaların kızlarından birini istemiyorum. Buluyorsanız da başka bir kız bulun, sessiz sakin olsun.”
Bu sözler üzerine herkesin yüzünde güller açarken annesi Zeliha çoktan kız arayışlarına düşmüştü bile.