‘’Büyüklerin toplantısına mı?’’ Sibel Hanım elinde kadehi üstünü giyen kocasına baktı.
‘’Evet.’’ diye cevapladı kocası. ‘’Sorun ortak olunca herkes anlaşma yapmaya çok hevesli.’’
‘’Anlaşmanın ilerleyeceği yönü az çok tahmin edebiliyorum. Hiç kimse kuru kuruya sözü kabul etmez.’’ Elindeki kadehi tek dikişte içti. Ayağa kalktığında deri pantolonunu düzeltti. ‘’Güvenler dışında kızı olan tek aile biziz. Seçimini iyi yap azıyla yetinme.’’ Kocasının karşısında durduğunda kravatını düzeltti. ‘’Elif ile önden konuşayım mı?’’
‘’Hayır. Kesinleşene kadar bekle. Duyunca muhtemelen evi başımıza yıkacak ne kadar geç o kadar iyi.’’ Selçuk Bey karısının yanağından öpüp odadan ayrıldı.
Bahçede hazır bekleyen arabaya binip adamlarıyla beraber dağ evine doğru yola çıktı.
Onlar yolda ilerlerken Cavit Bey oğlunu karşısına almış konuşuyordu. ‘’Bu ailelerin hiçbirine güvenmiyorum. Yıllarca düşman olmuşken şimdi dost gibi sırt sırta savaşa giremeyiz.’’
‘’Ne yapalım baba?’’ diye sordu Ayberk. Pencereden sızan güneş ışığı yeşil gözlerini olduğundan daha parlak gösteriyordu. Eli kirli sakallarının üzerinde gezindi. ‘’Hiçbiriyle anlaşma yapmayalım ama düşmanla tek başımıza nasıl baş edeceğiz? Alışkın olduğumuz düşman gibi değiller. Ülkemize el attılar ve hepimizi birer birer saf dışı bırakıyorlar. Güçlerimizi birleştirmezsek yok olmamız kaçınılmaz olacak.’’
Babası çok düşünmüştü. ‘’Ailelerin içinde güç olarak bize en denk olan Allar yine en çok çatıştığımızda onlar. O aile ile anlaşma yapabilirsek diğerleri de bize boyun eğmek zorunda kalır.’’
‘’Nasıl anlaşacağız? Birimiz diğerine mekanlarından mı verecek? Kazandığımız parayı mı önlerine koyacağız? Maddiyatın verdiği güvene inanmıyorum.’’
‘’İki aile arasında ihaneti önlemenin tek yolu birleşmek.’’
‘’Birleşmek?’’ dedi Ayberk. ‘’O nasıl olacak? Adamla kan kardeşi mi olacaksın?’’
‘’Oğulları olmadığı için biz Allardan hep Selçuk ve Sibel’i gördük ve kızını göz ardı ettik. Bence biraz da bunu düşünmeliyiz.’’
Ayberk babasının niyetini anladığında eli yumruk halini almıştı. ‘’Tanımadığım ve hiç görmediğim biriyle evlenmemi mi istiyorsun?’’
‘’Bizim için bunu yapamaz mısın?’’ Cavit Bey oğluna beklentiyle bakıyordu. ‘’Kızın belli ki bu işlerle ilgisi yok. Aksi olsaydı annesi gibi sahaya çıkardı. Selçuk ailesindeki kadınları bu yönde kısıtlayan biri değil. Evlen işte gelsin otursun evimizde biz de böylece anlaşmanın bozulmayacağına emin olalım.’’
İki aile birbirini sadece dört yıldır tanıyordu ve ne düşmanlardı ne de dost. Sıkça çatışsalar da geri dönüşü olmayacak bir kan dökme durumu olmamıştı. Eğer, anlaşabilirlerse düşmana karşı ortak olabilirlerdi.
Genç adam kabul etmek istemese de mecbur olduğunu biliyordu. Kendisinin yerine kardeşlerini öne sürmek istemiyordu ki zaten en büyük oğul olduğu için diğer aile de onun dışında birini kabul etmezdi. Gelecekleri bu anlaşmaya bağlıydı. Ülkenin en güçlü ailesinden biriydiler ama hiç beklemedikleri bir anda yurtdışında bir topluluk ülkelerine el atmış ve işleri birer birer devralıyordu. Tüm anlaşmazlıkları bir kenara bırakıp tek bir vücut gibi hareket etmenin yolunu bulamazlarsa karşılarındaki kalabalık ve güçlü grupla baş edemeyeceklerdi.
‘’Tamam söylediğin gibi olsun.’’
Babası oğlunun dizine iki kez vurup büyüklerin toplantısına katılmak için yola çıktı.
~~~~
‘’Baba, Zara’nın yaşı diğerleri için çok küçük. Bu işi unut.’’ Yalın toplantı öncesi babasıyla konuşmak istemişti. Olacakları tahmin etmesi zor değildi.
‘’Farkındayım oğlum da ne yapayım? Kızı olan iki aileden biri biziz. Allar ile olanları biliyorsun zaten. Güvenmiyorum o aileye. Anlaşma için Elif’i sana isteyelim diyorum onu da kabul etmiyorsun. En azından bir aileyle bağımızı sağlamlaştırmalıyız.’’
Genç adam kızıl saçlarını eliyle geriye taradı. ‘’Elif benim kardeşim onunla asla evlenmem. Zara’yı da kimseye vermeyeceksin. Sadece onları takip edeceğini söyle ve olsun bitsin. Anlaşmayı bozan olmadıkça biz de bozmayız. İlla evlilik istiyorsan da Şirin için anlaş.’’
‘’O deliyi gelin diye bu eve hayatta getirmem. Yaptıklarını bilmiyorsun sanki. Bir insan durduk yere evleri arabaları ateşe verir mi? Babasının dizginleyemediği deliyi kocası olup sen mi dizginleyeceksin? Zaten yıllar önce kendi ailesine bile sırt çevirdi çekip gitti. Tımarhaneye kapatsalar yeridir.’’
Babasının öfkesini hissediyordu. Geçmişin anıları hala tazeydi. ‘’O zaman evlilik işini tamamen unut. İçinde olduğumuz durum hemen herkesin elini kolunu bağlıyor kimseye ihanet edecek pozisyonda değiliz. Güveneceklerse bu şekilde güvensinler.’’
‘’Söz vermiyorum ama denerim. Zor durumda kalırsam da Zara için anlaşmayı yaparım.’’ Gelen arabaya binen Yaman bey toplantı için adamlarıyla beraber yol aldı.
Tek durumda olan bu üç aile değildi. Akgök ve Özvar aileleri de güvenin sözlerle olmayacağının farkındaydı ve hepsi işin içine evlilik gireceğini biliyordu. Kimse dile getirmese de bu toplantı erkek babalarının iki kız babasına karşı sessiz bir yarışıydı. Gücünü artıran aile diğer aileler üzerinde de söz hakkına sahip olup düşman ile girilecek savaşta başı çekecekti.
~~~~
Dağ evinde toplanan beş aile büyüğü yuvarlak masanın etrafında oturuyordu. Evin dört bir yanı adamlarla çevriliydi ama içerideki beş kişi yalnızdı.
‘’Beyler ortak bir anlaşmaya varamazsak hepimiz yeni düşman karşısında yok olup gideceğiz.’’ İlk konuşan Mustafa Akgök’dü. ‘’Açık konuşacağım Selçuk güvenin temellerini sağlam atmak için kızını oğlumla evlendirmek istiyorum.’’
İbrahim Özver karşılık verdi. ‘’Nazik sözlerin arkasına saklanıp kimse kimseyi kandırmasın. Buradaki herkes biliyor ki bir evlilik olacak ve güç dengeleri bu şekilde belirlenecek. Kızı olan sadece Selçuk ve Yaman var. Lafı uzatmadan seçiminizi yapın.’’
Cavit Titan araya girdi. ‘’Oğluma eş olarak kabul ederse sadece Selçuk’un kızını istiyorum.’’ Titan ailesi güçlüydü ve yine gelin alacağı ailenin güçlü olmasını istiyordu. Daha azıyla yetinmezdi.
Konuşmaları Yaman Güven’in sesi böldü. ‘’Kızımı yaşından dolayı evlendirmeyi düşünmüyorum. Oğlum içinde gelin olarak Elif’i istemiyorum. Anlaşmaya sadık kalacağım ve sizleri takip edeceğim. Düşman ortak bu yüzden hiçbir aileyle çatışmaya girmeyeceğim.’’
Herkes Selçuk Al’ın dudaklarından çıkacak sözleri bekliyordu. Selçuk, Yaman’ı anlıyordu. Onun kızı yirmi yaşındaydı kendi kızı yirmi iki. Bu yaşta kızına evlen demek istemezdi ama elindeki gücü kaybetmek istemiyordu.
Karşısındaki üç aileyi mantık terazisinde tek tek tarttı. İçlerinde en güçlü olan aile Titan ailesiydi. Seçimi belliydi. ‘’Kızımı gelin olarak vereceğim tek aile Titan ailesidir.’’
Cavit Titan’ın girdiği keyifli ruh haliyle omuzları kabarmıştı. ‘’O halde bir an önce düğünü yapalım ve düşmanla savaşa girelim.’’
Diğer aileler artık gücü ele alan bu iki aileyi takip edecekti. Bu durum düşmanı yenene kadar böyle olacaktı. Düşmanın düşmanı dostumdur ilkesi düşman düşene kadar geçerliydi sonrasında herkes yine bildiği yolda ilerleyecek ve gerekirse yine düşman olacaklardı.
Selçuk Bey eve gelmiş karısının Elif ile konuşmasını bekliyordu. Çok geçmeden odadan bağırış sesleri geldi sonra kızı karşısına dikildi. ‘’Tanımadığım bir adamla evlenmem.’’ diyen genç kızın yanakları yaşlarla ıslanmıştı. ‘’Sizin savaşınızın kurbanı ben değilim. Gidin başkasını bulun.’’
‘’Ne diyorsam onu yapacaksın. Sana seçim şansı sunmuyorum.’’
Babasının bağırmasıyla daha çok ağlamaya başladı. ‘’Nefret ediyorum hepinizden. Ne dünyanız umurumda ne de yapacağınız anlaşmalar. İstemiyorum ve o adamla evlenmeyeceğim.’’
‘’Elif odana git ve kendini bu düğün için hazırla. Titanlara gelin olarak gideceksin.’’
Babasının öfkesiyle arkasını dönüp odasına çıktı. Saatlerce aralıksız ağladı. Sevgilisine ne diyecekti? Babam gücüne güç katmak için beni evlendiriyor mu diyecekti? Karşı çıksa da babasını iyi biliyordu. Elindeki gücü tutmak için yapamayacağı şey yoktu.
Telefonu çalarken ekrandaki Aşkım yazısıyla ağlaması daha da arttı. Caner’e nasıl söyleyecekti bunu? Telefon ısrarla çalmaya devam edince açmak zorunda kalmıştı.
‘’Bebeğim.’’ diyen sesle daha çok ağladı. ‘’Elif, ne oldu iyi misin?’’
‘’Değilim. Caner, babam.’’
‘’Ne oldu babana? Kötü bir şey mi var?’’
Ağlaması daha da şiddetlenmişti. ‘’Babam beni tanımadığım biriyle evlendirmek istiyor.’’
Bir süre sessizlik oldu. ‘’Eşyalarını hazırla nöbetimi ayarlayıp ilk uçakla seni almaya geliyorum.’’
Telefon kapandığında düşünmeden kalkıp eşyalarını toparlamaya başladı. Tanımadığı biriyle evlenmek yerine sevdiği adamla kaçıp mutlu olurdu daha iyiydi. Caner ile üniversitede tanışmıştı. Kendisi iki yıllık bir bölüm okumuştu ve o dönem sevgilisi tıp okuyordu. Aralarında üç yaş vardı. Mezun olunca farklı bir ilin küçük bir ilçesinde doktorluğa başlamıştı. O günden sonra ilişkilerini uzaktan yürütüyorlardı.
Bir gün boyunca odasından çıkmadı ailesi de buna karışmadı. İçindeki durumu kabullensin diye bekliyorlardı. Gece olduğunda Caner’in aramasıyla evden kaçtı ama korumaların çok geçmeden babasına haber vereceğini biliyordu. Onlara görünmeden istese de evden çıkamazdı çünkü her yerdelerdi.
‘’Caner.’’ dediğinde sevgilisi hemen elindeki valizi alıp arabaya koydu. Şehre gelir gelmez bir araba kiralamıştı. Taksi tutarak kız kaçıramazdı sonuçta. ‘’Nereye gideceğiz?’’ diye sordu genç kız.
‘’Görev yaptığım ilçeye.’’ Beraber arabaya bindiler.
Elif korkuyla oturduğu yerde tırnaklarını yiyordu. ‘’Olmaz babam bizi çok geçmeden bulur.’’ Saklanabilecekleri bir yer düşünüyordu. Sevgilisi babasının gerçek yüzünü bilmiyordu ama O biliyordu. Yakalandıkları an Caner’i öldürür ve evlilik için kızını zorla geri götürürdü.
‘’Bebeğim, seni seviyorum ve asla bırakmam. Baban ne söylerse söylesin bu değişmeyecek. O bizi bulana kadar nikahı kıyarız.’’
“Nikahı kıymamız fark etmez çünkü her türlü babam bulduğu an seni öldürür.” Bir tırnağını daha yedi. “Seni babam konusunda baştan uyarmalıydım özür dilerim.”
Genç adam arabayı kenara çekip durdurdu. “Hangi konuda uyarmalıydın?”
“Caner, babam…” dediğinde bir süre duraksayıp derin bir nefes aldı. Korkusunu geri itmeye çalışıyordu. “Babam aslında mafya babasıdır ve fazlasıyla acımasızdır. Güç için yapmayacağı şey yoktur. Beni de yine gücünü artırmak için kendi gibi bir mafya ailesine gelin vermek istiyor.”
Genç adam duyduklarını sindirmeye çalışıyordu. “Ciddi olamazsın. Bu şimdi mi söylenir?”
“Özür dilerim. İstemiyorsan dönerim geri.” dediğinde gözünden bir damla yaş süzüldü.
“O yüzden söylemedim. Gelmeden gerçekleri anlatsaydın saklanacak yer ayarlardım. Şu an nereye gidebiliriz bilmiyorum.”
Genç kız telefonundan haritayı açıp aklındaki adresi girdi. ‘’Buraya gidelim. Bizi babama karşı koruyabilecek tek kişi orada.’’
Caner sevgilisinin gözlerindeki korkuyu görüyordu. Kendisi de ne yapacağını bilmiyordu. Babası söylediği gibiyse nereye saklanabilirlerdi? Bu sorunun cevabı olmadığı için sevgilisine itiraz etmeden navigasyondaki yolu takip etmeye başladı.