MŞAN / Sevmeden kıskanmak

3418 Words
Melik Şah / Sevmeden kıskanmak Saks mavi elbisesinin içinde görmeye alıştığım mahalleli kız gibi değildi. Gözleri olduğundan daha dikkat çekiyordu. İnce belini sarmalayan elbise biçimli kalçalarını daha çok öne çıkarmıştı. Dudaklarının tadı ise hiç aklımdan gitmiyordu. Onu her fırsatta öpmek, beni istediğini duymak istiyordum. Makyajsız bile böyle güzelken sadece dudaklarına parlatıcı sürse bile birçok erkeği kölesi haline getirebilirdi. Zemin kata indiğimizde babamın kesenin ağzını sonuna kadar açtığını anladım. Mücevherler ışıl ışıl parlarken kuyumcu keyiften dört köşe olmuş bize gülüyordu. Hemen yanımıza koşup Asya’ya elini uzattı. Asya elini verince sinirim bozuldu. Ne diye elin adamının elini tutmasına izin veriyor ki? “Amaan efendim, bu ne güzellik! Zarafetiniz başımı döndürmek üzere. Onca gelin gördüm sizin gibi güzelini görmedim.” “Çok naziksiniz.” “Benimle gelin lütfen, bu şahane ötesi güzelliğinize güzellik katacak mücevherleri çok iyi taşıyacağınıza eminim.” Asya’yı alıp götüren kuyumcu bozuntusuna sinirli sinirli baksam da beni görecek durumda değildi. Tahminlerimde neden hiç yanılmıyorum? Asyanın her erkeği kölesi haline getirebilecek güzelliği karşısında ben bile bazen sağlıklı düşünemiyordum. Kuyumcu Asya’ya mücevherleri gösterirken gelinlikçi kadın yanıma gelip “Çok şanslısınız, gelin kızımız bir içim su. Maşallah,” dedi. “Bu bir şans mı yoksa lanetim mi bilemiyorum.” Kuyumcu Asya’nın gözlerine bakarken bunun bir lanet olduğuna emin oldum. İnsanın çok güzel bir karısının olması pek de şans sayılmaz. “Sanırım eşinizi çok kıskanıyorsunuz. Haklısınız. Kim olsa kıskanır.” Kaşlarımı çattım. Kadına cevap vermedim. Çünkü kıskanmak için önce sevmek gerekiyordu. Kaç yıllık sevgilim Ferda’yı Çağrı’dan kıskanmamışken 1 milyon dolar için benimle evlenen kadını mı kıskanacaktım? Saçmalık! Kuyumcunun yanına gittim. “Hadi ne alacaksan al, kuyumcuyu fazla tutmayalım.” “Senin de yüzük alman lazım.” “Ben yüzük takamam.” “İyi, o halde ben de takmam.” Ne inat kızdı. Bir de yüzük takmadan sosyeteye girdiğinde çakalların Asya’ya nasıl çullanacağını düşünüp fikrimi değiştirdim. “İyi seç benim için bir tane.” Asya camlı kutulardan en sade olan çift yüzüklerini seçip denemem için verdi. İnce bir halkaydı. Onun ki de öyle. “Güzel oldu. Annemle babamın halkaları da böyleydi.” “Bunlar olsun.” dedim kuyumcuya. Halkaları seçtikten sonra pırlanta yüzüklere göz attım. En büyük ve ışıltısı en çok olan yüzüğü seçtim. 1 kilometre uzaktan bile ‘evli’ olduğunu gösterecekti bu yüzük. “Bunu da dene.” Asya yüzüğü deneyip “Bu biraz kafam kadar değil mi?” diye sordu. “Uygurların gelini minicik tektaş takmış mı desinler? Zavallı babam üzüntüsünden yataklara düşer.” “Off, peki bu olsun.” “Getirdiğin tüm takı setlerini de alıyoruz. İşin bitti. Gidebilirsin.” Kuyumcunun ağzı kulaklarında “Teşekkürler Melik Şah Bey,” diyerek toparlanmaya başladı. Aldıklarımızı da Seda’ya verip bizimle vedalaştı. Asya’ya hayran hayran bakmayı ihmal etmedi. Gelinlikçi kadın Asya’nın yanına gelip “Bu sezonunun en beğenilen ve özel koleksiyon gelinliklerini sizin için getirdim. Böyle buyrun,” diyerek Asya’yı gelinliklere doğru yönlendirdi. Benim yanıma ise başka bir kadın geldi. “Damatlık denemek için bana eşlik edin lütfen.” “Tabii.” Kadınla birlikte odalardan birine girdik. Askıya dizdiği bir takımı seçtim. Giyinmem için dışarı çıktı. Çabukça giyinip salona çıktım. Karşı taraftaki kapı da açıldı. İçeriden Asya gelinliği ile peri kızı misali çıkmıştı. Göğüslerini sarmalayan dantel aşağıya doğru açılırken omuzlarını örten küçük detaylar onu kraliçe gibi gösteriyordu. Dudaklarında parlatıcı mı var? Ona doğdu yürürken buldum kendimi. Tam önünde durdum. Ona olan hayranlığımı gizleyemiyordum. O da beni inceliyordu. Onu beğendiğim kadar beni beğenmiş miydi? Beyaz tenini ortaya çıkaran gelinliği çıkaracağım geceyi düşünüp heyecanlandım. Bilinçsizce elimi ona doğru uzattım. Parmak uçlarını avucuma bıraktığında onu kendime çekip öpmemek için kendimi zor tuttum. “Hiç bu kadar güzel bir gelin görmemiştim.” Bunu söyleyen ben miydim? Aklımı kaçırıyorum galiba. “Sen de çok şık görünüyorsun. Bu kadar karizmatik bir damat olacağını düşünmemiştim.” Aklından geçeni itiraf ettikten sonra yanakları kızarmaya başladı. “Bu damatlığı alıyorum.” dedim arkamdaki kadına. “Çok hızlı karar verdiniz. Birkaç model daha deneyebilirsiniz.” “Asya beğendi. Başka damatlık denemeye gerek yok.” Asya gülümsedi. Sanki şu yalıya bahar geldi. Hiç bu kadar naif ve güzel gülümseyen bir kadın görmemiştim. Gamzeleri varmış, içten gülünce ortaya çıkan türden. “Asya Hanım, kına olacak mı?” Bana soran gözlerle baktı. Ben de bilmiyordum ki. “Gülay’a sorayım mı?” Gözleri uzaklara daldı. “Kına olmayacak,” dedi durgun bir ses tonuyla. Kim bilir aklına ne geldi de kına gecesi istemedi. “Sade bir düğün töreni yeterli.” “Neden ama artık kına gecelerine de ilgi var.” “Kına, eşlerin birbirine olan aşklarını artırmak ve evliliklerinin bir ömür boyu sürmesi için yakılır. Bizim buna ihtiyacımız yok.” Asya’nın saçlarını okşayıp “Çünkü bizim aşkımız zaten bir ömür sürecek. Değil mi Asya’m?” diye sordum. Gözlerini gözlerime dikerek elini yanağıma koydu. Dudaklarıma kısa bir öpücük kondurup “Evet aşkım, hem de hiç ihtiyacımız yok. Kalbim aşkınla o kadar dolu ki daha fazla aşık olursam aşkından deliye dönebilirim,” dedi. Bu kadının beni şaşırtmak için ekstra çaba harcamasına gerek yok. Her haliyle beni bozguna uğratabiliyordu. “Haklısın. Bize bu kadar aşk fazlasıyla yeter zümrüt gözlüm.” Kolunu belime atıp başını omzuma yasladı. “Görüyorsunuz. Bırakında kınayı aşkı tatmayanlar yaksın.” Kadınlar bize gıpta ile bakarken “Ne kadar da aşıksınız. Biz en iyisi hazırlıklara devam edelim. Gelin kızımızın duvağını takar mısın Ebru,” diye seslendi. Ebru Asya’ya papatyadan tacını takıp geri çekildi. “İşte şimdi benim rüyamda gördüğümden bile daha güzel oldun.” Asya tek kaşını kaldırdı. “Aaa, beni rüyanda mı görüyorsun?” diye sordu. “Aşktan...” “Muhakkak.” Kırdığım pottan sonra Asya’nın keyfi yerine gelmişti. ‘Ne oldu, atıp tutuyordun’ der gibiydi. “Düğün ne zaman?” diye sordu kadınlardan biri. “En kısa zamanda, Asya’mı biran önce hayat eşim olarak görmek istiyorum. Ondan ayrı geçirdiğim her saniye kalbime acı veriyor.” Bunların akşama magazine servis edileceğini biliyordum. Özellikle Ferda kahpesini delirtmek için abartıyordum. “Herkese böyle aşk dolu bir koca nasip olsun.” Bu defa Asya’nın minik çenesinden tutup dudaklarına öpücük konduran bendim. Dudaklarındaki parlatıcıdan eser kalmayana kadar öpe isteği ile dolmuştum. Çünkü o dudaklar ışıldadıkça aklımı başıma toplamam güçleşiyor. Yakında yeniden terapi görmeye gideceğim. Sebebi ise Asya olacak. Babam ise beni kazanmak yerine tamamen kaybettiğini görüp artık kafasını duvarlara vursun. Sonuçta Asya’yı bulan bizzat pederim. *** Asya Nur “Ayy ablaaa! Bu sen misin?” diye çığlık atarcasına bağıran bizzat Yeliz’di. Gelinlik üstümdeyken beni gördüğü için böyle tepki vermesi doğaldı. Arkasında Baran’da vardı. Nasıl buraya geldiklerini anlamamıştım. Melik Şah’ın işi olamazdı. Kesinlikle Ahmet Bey bu jesti yapmıştır. Kardeşime sarılıp yanaklarından sevgiyle öptüm. Çok özlemiştim. “Yaa nereden çıktınız siz? Ne güzel bir sürpriz böyle!” dedim coşkuyla. Baran kaşlarını çattı. “Samet diye biri gelip Asya Hanıma bizi götüreceğini söyledi. Düğün alışverişi yapmamız lazımmış. Biz de kalkıp geldik. Meğer evleniyorsun da haberimiz yokmuş.” Melik Şah mağazadan gelenleri Seda ile birlikte yemek yemeleri için yukarıya yollarken benimkiler durmadan konuşuyordu. Yeliz Baran’ın gazına gelip kollarını önünde bağladı. “Aynen Baran haklı. Biz burada eşek başımıyız? Evleneceksin ama en son bizim haberimiz oluyor. Bu hiç hoş değil!” “Çok ani oldu. Söylemeye fırsatım olmadı. Affedin beni...” “Bir şartla affederiz!” dedi Baran. “Nedir?” “Nikah şahidin olacağız.” “Ama sadece bir şahidim olabilir,” dedim üzgün bir şekilde. Bizi kenarda sessizce dinleyen Melik Şah “Kız kardeşin benim şahidim olabilir. Genç adamda senin şahidin olur,” dedi. Melik Şah’ın bu önerisi beni şaşırtmıştı. Onun nikah şahidi olmak isteyecek yakın arkadaşı yok muydu? Hadi en basitinden Gülay şahit olmak isteyebilir. Sonra aklıma birden Yeliz’in 18 yaşında olmadığı geldi. Tabii Baran’ın da. “Aaa şey 18 yaşından küçüklerin nikah şahidi olabileceğini sanmıyorum.” “Kemik yaşım 20, olmaz mı?” diye sordu Baran. Üzgünce dudak büktüm. “Pek sanmıyorum. Kemik yaşına değilde kimlik yaşına bakarlar.” Yeliz huysuzca “O halde düğünü seneye yapın. Zaten daha dün bir bugün iki, ne bu acele? Ayy yoksa...” deyince ne demek istediğini herkes anlamıştı. “Saçmalama Yeliz!” demiştim. Baran bile beni destekleyip “Asya abladan bahsediyoruz. Kafayı mı yedin kızım?” diye çıkıştı. Melik Şah elimi tutup “Seneye kadar bekleyemeyiz. Üzgünüm gençler,” dedi. Baran elimi tutan Melik Şah’a sinir olarak baktı. “Daha düğün olmamış, yüzük takılmamış. Çek bakalım şu elini...” Baran, Yusuf abiyi bire bir örnek alıyordu. Okulda Yeliz’in yanına erkek sineği bile yaklaştırmıyordu. Ben lisedeyken küçük olmasına rağmen bana bile bazen göz kulak olmaya çalışırdı. Baran’ın koluna girip onu bahçeye çıkardım. “Sakin ol, Baran. Melik Şah elimi tutabilir. Hem zaten düğün çok yakında olacak.” “Olsun, gelin ata binmiş ya nasip demiş. Tanıyorum seninkini, İstanbul’un en hızlı çapkınlarından biri. Oldu ki seni üzerse bana söyle tamam mı?” “Tamam söylerim.” “Ya bak sormayayım diyorum ama eğer bu adamla evlenmen için babam zorluyorsa bana söyle, babamı engellerim.” “Hayır, ben kendi isteğimle evlenmeyi kabul ettim. Hem çoğu kişi zaten görüsücü usulü ile evleniyor. Melik Şah göründüğü kadar kötü biri değil. Bana değer veriyor.” “Eminsin değil mi?” “Tabii ki eminim. Hem babası Ahmet Bey, Melik Şah ile evlendiğimde bana küçük bir servet verecek. Bu devirde böyle bir şansı geri tepmek aptallık olur. Hem kendimi hem ailemi kurtarmak için evlenmem en doğrusu.” “Evet, dün gece babam hepimizi toplayıp anlattı bir şeyler. Tabii Yusuf abim kıyameti kopardı. Ancak babam senin kendi isteğinle şirkete gelip Ahmet Bey ile konuştuğunu, oğluyla evlenmek istediğini söylediğini anlattı. Ben ilk başta inanmamıştım ama şimdi bakıyorum ki babam doğruyu söylüyor. Umarım mutlu olursun.” “Çok mutlu olacağım. Tasalanma. Hadi içeri geçelim, üşüdüm biraz.” Baran ile birlikte içeri girdiğimizde Yeliz ile Melik Şah çoktan kaynaşmış konuşup gülüşüyorlardı. “Evet, eczacı olmak istiyorum. Eğer hasta olursan benim eczaneme gelirsin.” “Neden ilaçları bedava mı vereceksin?” “Yok ya ne bedava verecem. Akrabalara bedava ilaç verirsem üç günde işi batırırım. Herkese neyse sana da öyle yani.” “Ticaret zekası da var. Hadi sen eczacı ol, sana eczane açmak benden olsun. Anlaştık mı?” Yeliz sevinç çığlığı attı. “Yess be! Kimin eniştesi yaaa!” Beni görünce koşup boynuma sarıldı. “Duydun mu abla? Eniştem bana eczane açacakmış.” “Duydum canım.” Melik Şah’a dönüp “Çok iyisin. Teşekkür ederim.” “Senin kardeşin benim de kardeşim sayılır. Hem biliyorsun, benim kardeşim yok. Artık Yeliz benim baldızım değil, kız kardeşim.” Melik Şah beni bir kez daha şaşırtmıştı. Gerçekten samimi miydi? Yoksa ailemin gözünü boyamak için mi böyle davranıyordu? Yeliz’in gözleri ışıldadı. “Yaaa adam yaa! Vallahi adam!” Melik Şah’ın yanına gidip yanağına bir öpücük kondurdum. “Beni çok mutlu ettin. Bunu hiç beklemiyordum.” “Bu daha başlangıç, hep mutlu olman için uğraşacağım Asyam.” Bu tavırları aklımı karıştırıyordu. ‘İnanma Asya. Sen onun Asya’sı değilsin. Gözlerine bak, nasılda yaramazlık yapan çocuklar gibi bakıyor. Samimi değil... İnanma sakın. O pisliğin karaktersizin önde gideni. 5 yıl sürecek bir evlilik bu, yabancıların yanında hep böyle yapacak. Seviyormuş gibi davranacak. Aldanma...’ diye yalvarıyordu mantığım. Duygularım ise suskunluğunu koruyordu. Mantığımı dinleyip Melik Şah ile arama mesafe koydum. “Hadi artık şu alışveriş işini halledelim.” Küçük bir mağaza haline getirilmiş odaya doğru Baran ile Yeliz’i yönlendirdiğimde ikisi birbirine baktı. Baran ile Yeliz aynı anda, “Burada mı alışveriş yapacağız?” diye sordu. “Evet.” Odaya girdiğimizde ikisi de şaşkınlıktan ağzını açmıştı. “Bunlar ne ablaa!” diye bağırdı Yeliz. Melik Şah gülümsedi. “İstediğinizi alabilirsiniz. Eğer bunları beğenmezseniz kartımı alın, Samet sizi avm ye götürür. Hem alışveriş yaparsınız hem de biraz eğlenirsiniz.” “Aaa süper fikir. Sağ ol Melik Şah abicim.” Melik Şah ‘abicim’ dediğini duyunca gülümsemesi genişledi. “Ne demek Yeliz, abiler bunun için var.” “Abla ben de gelinlik deneyebilir miyim?” “Tabii, neden olmasın.” Gelinliklerin olduğu yere giderken Seda ile birlikte mağaza görevlileri geldi. Hem ben hem de Yeliz yeni bir gelinlik denedik. Kardeşimle birlikte salona geldiğimizde Baran ile Melik Şah’da takım giyinip çıktılar. İkisi de çok hoş görünüyordu. Baran bize bakıp “Yeliz sen evlenme, okulunu oku. Gelinlik emanet gibi durdu,” dedi Yeliz’i sinir etmek için. “Hahh asıl sen kendine bak. Hayatında ceket giymediğin o kadar belli ki, babasının ceketini giyen çocuklara dönmüşsün.” Melik Şah ise bana bakıp “Hep mi böyleler?” diye sordu. “Evet.” “Anladım.” Üstümdeki gelinliğe bakıp “Bu da çok yakışmış ama önceki daha güzeldi,” dedi. Yeliz, “Bence de ama damatlar düğünden önce gelinlikle gelini görürse bu uğursuzluk getirirmiş. Ya ayrılırsanız ne olacak?” dedi dudak bükerek. Kardeşime dönüp, “Ben öyle batıl inançlara inanmam. İki kişi birbirini gerçekten seviyorsa onların arasına ölüm dahi giremez. Çünkü ayrıldığın kişiyi unutabilirsin ama sevdiğin kişi ölürse onu anılarında yaşatır, yine sevmeye devam edersin. Bizim evliliğimizin devamını sağlayacak ise sadece sevgi olabilir. Boş hurafelere kafanı takma kardeşim,” dedim. Melik Şah’a göz ucuyla baktım. Bu defa yalandan da olsa ‘evet evliliğimiz bir ömür sürecek’ gibisinden bir şeyler söylemedi. Baran ise oflayıp “Aşkı sevgiyi boş verinde bu ceket ne ya harbiden. Darlandım. Ben düğünde ceket giymesem olmaz mı?” diye sordu. Melik Şah elini Baran’ın omzuna koydu. “Gel sana daha rahat spor bir ceket bulalım.” Ben de Yeliz’e döndüm. “Hadi küçük gelin, biz de kendimize nişan için abiye seçelim.” “Vayy nişan olacak mı?” “Evet. Nişansız düğün olmaz ki.” “Süper yaa, hadi o zaman bakalım.” Yeliz ile birçok abiye denedik. Yeliz’e olan tüm elbiseleri seçip kenara ayırdım. Birkaç tane de abiye beğendi. Onları da aldık. Ben sadece nişan için abiye almıştım. Zaten dolap tıka basa elbise ile doluydu. Onlar bana 5 yıl boyunca yeterde artar. Görevliler aldıklarımızı paketledi. Seda ise Yeliz ile Baran için aldıklarımızı Samet’e verdi. Samet paketleri arabaya götürürken aklıma Ayfer yengem ile amcam geldi. “Yaa amcam ile yengeme de alalım bir şeyler. Hatta Yusuf abi gile de bir şeyler ayarlasak iyi olur.” Yeliz başını salladı. “Dur ben yengeyi arayayım. Bakalım nasıl bir kıyafet istiyor.” Yeliz Ayfer ile konuştuktan sonra yanıma geldi. “Ahmet Bey amcama bir kart vermiş. Neye ihtiyaç varsa alabilirsin demiş. Şimdi hepsi alışverişte. Hem zaten akşam buraya geleceklermiş. Nişan burada olacakmış.” “Yaa?” “Aaa bilmiyor muydun?” “Yok Ahmet Bey söylemeyi unuttu galiba.” Melik Şah, “Benim peder artık yaşlandı malum, bazı önemli şeyleri söylemeyi unutabiliyor,” dedi alaycı bir tonda. İkimizde biliyorduk unutmadığını. Bize söz hakkı tanımadığı için kafasına göre takılıyordu. “O halde Avm’ye başka zaman gideriz. Nişan için hazırlanmamız lazım.” Yeliz el çırptı. “Kuaföre de gider miyiz?” Seda benim yerime cevap verdi. “Kuaför saat 3 gibi burada olacak. Ama sizin tercih ettiğiniz başka kuaför varsa tabii Gülay hanıma bildirebilirim.” “Fark etmez.” Bizim mahallenin cadaloz kuaförü Pervin ablanın buraya geldiğini düşünmek bile istemiyorum. Onun dışında kuaför tanıdığımda yok zaten. Yanında çalıştığım süre boyunca o cazgırlığı ile bana köle gibi davranmış en nihayetinde iflas edince elinden kurtulmuştum. O günlere geri dönebilecek olsaydım eğer Pervin ablaya eyvallah etmez, beni itip kaktığı ilk günden işi bırakırdım. Kız kardeşim benim yaşadıklarımı yaşamasın diye o kadının eziyetlerine ses etmedim. Her gün çalıştım çabaladım. Öyle bir kadınla üç yıl geçirdikten sonra Melik Şah ile yalan bir evliliği beş yıl hayli hayli sürdürebilirim. Alışveriş faslı bittikten sonra öğlen yemeğini ben, Yeliz, Baran ve çok müstakbel nişanlımla birlikte yemiştik. Yemek oldukça keyifli geçmişti. Yeliz ile birlikte odama çıkmıştık. Baran’da eve gidip bizimkilerle geleceğini söyleyip Samet ile birlikte çıktı. Keşke Yeliz hem benimle kalabilseydi. Kardeşimle aynı odayı paylaşacağım günleri şimdiden özlemiştim. Melik Şah’ın nasıl bir oda arkadaşı olacağı ise belliydi. İlk başta ilgisini çekmediğimi söylemiş, babasının bana 1 milyon dolar vereceğini duyunca da fikrini değiştirmişti. Sonuçta onun için alınmıştım değil mi? Bu yüzden bu evliliğin gerçek olacağını açıkça söylemişti. Bu kadar kısa sürede Melik Şah ile böyle yakınlaşıp bu tür konularda konuşmak garipti. Sanki bir kabusun içindeydim. Uyanmak istedikçe daha çok içinde kaybolduğum bir rüyaya dönüşüyordu. Bu duruma yavaş yavaş alışma lüksüm bile yoktu. Bugün nişan yapılıyorsa düğününde birkaç gün sonra yapılacağını tahmin etmek güç değildi. Kuaförün geldiğini Eda haber verdi. Kuaförün malzemeleri odama yerleştirildi. Üç kadın birden içeri girdi. Kısa bir tanışma faslının ardından bizi hazırlamaya başlamışlardı. İlk defa yüzüme boyalar sürülüyordu. Kuaförde kadınlara yaptığım makyajı şimdi daha güzel ve kaliteli malzemeler ile bana yapıyorlardı. Diğer bir kadında Yeliz ile ilgileniyordu. Yeliz zaten çok güzeldi. Bir de bakımlı hali ile mankenlere taş çıkartacak kadar güzelleşmişti. İşimiz bitince birbirimize on üstünden on verdik. İkimiz odadan çıkmadan önce yine ayakkabı almak için Melik Şah’ın odasına gitmem gerekiyordu. “Hemen döneceğim.” “Sıkıntı yok, ben biraz aşağıya bakacağım. Bir sesler var, acaba bizimkiler mi?” “Tamam sen in o halde.” Yeliz merdivenlere yönelirken ben de koridorun sonuna doğru yöneldim. Koyu kırmızı saten abiyemin etekleri uçuşurken kendimi sanki bulutların üstündeymişim gibi hissetmiştim. Melik Şah’ın kapısını tıklayıp içeri girdim. Aynanın önünde durmuş kravatını bağlamak için uğraşıyordu. Başını hafifçe çevirdi. Beni fark edince ellerini yakasından indirip bana doğru geldi. “Sen de kimsin?” Oldukça ciddi sormuştu. “Asya Nur Denizci.” “Asya’ya ne yaptın?” “Ateşin mi çıktı yine? İyi misin?” diye sordum. “Makyajsız daha güzelsin. Neden makyaj yapmalarına izin verdin ki? Git yüzünü yıka.” “Saçmalama Melik Şah. Hem seni makyajsız mı beğeniyorsun? Orayı tam anlayamadım.” “Boyalı badanalı kadınlardan bıktım. Senin onlardan farkın doğallığındı. Bu şekilde birçok erkeği peşinden koşturabilirsin. Ama doğallığınla istediğin erkeği kendine aşık edebilirsin.” Tek kaşımı kaldırdım. “Seni bile mi?” dedim alayla. Elini gerdanıma sürüp “Aşka inanmayan beni bile...” dedi iç gıcıklayan bir sesle. Onun eli gerdanımda hafifçe gezinirken bu durum beni istemsizce etkilemeye başlamıştı. Bu temastan uzaklaşmak için aynaya doğru hızla iki adım attım. “Hımm. İnanmış gibi yapacağım. Aslında ayakkabı almak için gelmiştim. Kapıyı açabilir misin?” Ensemde sıcak nefesini hissettim. Omzumun yanından kolunu uzatıp aynaya dokundu. Diğer eli ise belimdeydi. “Girebilirsin.” Ayakkabıların yerini bildiğim için hızla oraya yöneldim. Üstümdeki kıyafete uygun ışıldayan siyah ince topuklu bir ayakkabı seçtim. Tabureye oturup ayağıma geçirip bağcıklarımı bağladım. Tam ayağa kalkacakken boynumda soğuk bir metal hissettim. Başımı eğdiğimde ise Melik Şah’ın boynuma bugün aldığı mücevherlerden bir kolyeyi takmaya çalıştığını gördüm. “Buna gerek yok.” “Peder Bey gösterişi sever. Bunu taktığını görünce sevinir.” “Peki, takayım bugünlük.” Kolyeyi taktıktan sonra ayağa kalkıp bir adım attığım anda sendeleyip yere düşer gibi oldum. Melik Şah belimden tutup beni göğsüne doğru çekti. Sırtımda onun sıcaklığını hissedince ürperdim. “Dikkat et düğüne kadar. Ayağında alçı ile gelinliği taşıyamazsın.” Beni bıraksa düşecektim. Bırakmadı. Aksine daha sıkı kavradı. Omzuma bir öpücük kondurup “Teninin kokusu insanı büyülüyor. Bir an önce şu düğünü yapsak çok iyi olur. Aksi durumda soğuk duş almaktan yine hasta olacağım,” dedi fısıltılı bir tonda. Etkilenmemek için taş kalpli olmak gerekir. Ya da size dokunan kişiden ölesiye nefret etmek... O an fark ettiğim şeyle dizlerimin bağı çözülür gibi oldu. Melik Şah’ın bana dokunmasından nefret etmiyorum. Aksine daha fazla etkilenmekten korkuyorum. Ne yapacağım? Kadın ruhundan anlayan çapkın bir adamın karısı olmak sandığımdan daha zor olacak. Beni kendine doğru çevirdi. “Koyu kırmızı içinde o kadar göz alıcısın ki şu an seni burada...” “Sus lütfen. Bırak beni!” dedim en nihayetinde. Onun aklından geçenlerden korkmaya başlamıştım. Asıl korktuğum ise buna izin verecek kadar sersemlemiş olmam. “Korkma, istemediğin hiçbir şey yapmam.” Sorun da bu zaten. Onunla olmak nasıl olur diye merak eden aptal Asya artık mantığımı dinlemeyi bırakmıştı. Ona hayır, diyemeyecek kadar salaklaşmıştım. “Seni istemiyorum! Bırak artık! Bu numaraların bana sökmez!” Konuşan mantıklı yanımdı. Eminim bu şekilde bir çok kadını etkileyip bir gece geçirdikten sonra bir daha yüzlerini bile hatırlamamıştır. Ben onlardan biri olmayacağım. Evlendikten sonra mecburen yapacağım eyleme düğünden önce asla gönüllü olmayacağım. Olmamalıyım. “Ne numarasından bahsediyorsun?” Kollarının arasından çıkıp karşısına dikildim. “Aşağıda ailemin yanında bana aşıkmış gibi konuşmanı ve Yeliz’i kardeşin olarak ilan etmeni anlarım. Onların tepkisini çekmek istemedin. Ancak bana yakınlaşmaya çalışmanı anlamıyorum. Zaten düğünden sonra benden istediğini alacaksın. Bu küçük flört oyunlarına gerek var mı?” Melik Şah kaşlarını çattı. “Sen benim milyonluk oyuncağımsın! Seninle istediğim gibi oynarım!” “Tamam benimle istediğin kadar oyna! Ama ailemi bu işe katma! Yeliz’e abilik falan yapmayacağını ikimizde biliyoruz. Kardeşimin kalbini kırarsan karşında beni bulursun!” Melik Şah’a parmak salladığımı elimi tutup parmağımı dudaklarının arasına alıp ısırdı. Acıyan parmağımı dişlerinin arasından çekip “Ayy ne yapıyorsun ya! Deli misin?” diye bağırdım. “Dudaklarına da aynısını yapmamı istemiyorsan bana diklenmeyi bırak!” Elimle ağzımı kapattım. Bu adam gerçekten deli, akıllı olsa zaten babası tutup zorla evlendirir miydi? Yanımdan geçip giderken arkasından bakakaldım. Neden bu kadar sinirlenmişti? Oysa ben sadece doğruları yüzüne vurmuştum. ‘İşte böyle Asya, kaptırma kendini. Bu işin sonunda kalbin onarılmayacak hale gelirse bunun sebebi Melik Şah değil senin aptallığındır.’
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD