NİŞAN HAZIRLIĞI

1135 Words
"Ben kalabalık olmasını istemiyorum fazla, sadece yakın iş arkadaşlarımız gelir. Onlar da fazla kişi etmez, sizden kaç kişi gelecek?" Ada şimdiden kendini düğüne hazırlıklarına kaptırmıştı, ama benim bu konuda hiçbir hevesim yoktu. "Ada, her ne yapmak istiyorsan yap, ya da hayalin neyse gerçekleştir işte. Senden rica ediyorum beni anlamadığın işlere bulaştırma, anlatsam gerçekten sana fikir vermeye çalışırdım." "Sen şuna anlamıyorum değil de işime gelmiyor desene, başka bir kız olsa koşa koşa yapardın bu işleri." Bu kızın bu tavırlarından nefret ediyordum, sürekli bir laf sokma çabası içindeydi. "Ne düşündüğün inan hiç umurumda değil, sen istediğin gibi ayarlarsın. Bak daha baban karar vereli bir gün olmadı, ama sen şimdiden nişan hazırlığı için beni yanına çağırıyorsun. Ne kadar yoğun günler geçirdiğimizin farkındasın, bu işleri yarına bırak. Günler çuvala girmedi, izin verirsen ben de gidip uyuyacağım." Ters ters sonra baktığını fark edince homurdandım. Sanki kırılmış gibi bakıyordu, daha dün bu evliliğin umrunda olmadığını söylememiş miydi bana? Tepkisini ölçmek için yüzüne bakınca gözlerini kaçırdı. Sanırım hevesi tamamen kaçmıştı, zaten ben de bir an önce arkadaşlarımın yanına gidip olayları anlatacaktım, o yüzden bunu fırsat bilip yerinden kalktım, ama Ada'nın sesiyle geri durdum. "Normalde de böyle bir insan mısın, yoksa evleneceğin kişi ben olduğum için mi böyle davranıyorsun?" Bu soruyu duyunca ona baktığımda gözlerinin sulandığını fark ettim. Bir insan ne kadar kötü olursa olsun, özellikle de bir kadın, onu asla incitmemem gerektiğini öğretmişti rahmetli annem. Onun dünden beri ne kadar üstüne gittiğimi şu an fark etmiştim. Yanına oturdum. "Seninle evlendiğim için değil, ben normalde de böyle gamsız bir insanım aslında. Hem ayrıca sadece ben değil, tüm erkeklerde böyle bir özellik var. Ada, biz seninle ne kadar kavga etsek de ben seni üzmek için demedim az önce dediklerimi. Sadece babam aniden böyle bir karar verdiği için canım sıkıldı, o kadar. En azından bize biraz süre verseydi konuşup anlaşmamız için, o zaman emin ol ki böyle bir tepki vermezdim." Şu an yalan söylüyordum ama Ada'nın bunu bilmesine gerek yoktu. Ada'yı sevmiyordum, kötü bir adamın kızı olduğu için, ayrıca o kötülüğe kendisini de buladığı için. "Benim namusumdan şüphe ediyorsun, ama emin ol ki ben öyle bir şey yapmadım. Tamam, insanları kandırdığımı kabul ediyorum, ama bunu kendimi sergilemeden yaptım." Gerçekten buna inanacak kadar salak olduğumu mu düşünüyordu, buna inanmazsan bile daha fazla üzülmesin diye sessiz kaldım. Hiç bir kadının benim yüzümden ağlamasını istemiyordum. "Dediğim gibi, az önceki lafları babana sinirlendiğim için söyledim. Yoksa seni üzmek gibi bir niyetim asla yoktu." Annem aklıma gelmese belki de az önceki gibi kötü davranmaya devam edecektim ona, ama dayanamamıştım işte. "Yeterince zor duruma girdiğinin farkında olduğum için bu nişan işini fazla uzatmayacağım, sade bir nişan yapıp ikimiz de kurtuluruz." Tam da benim istediğim karara varmıştı çok şükür, rahatlatmak için gülümseyerek başımı tamam anlamında salladım. Daha sonra tekrar yerimden kalktım. "Sen istediğin gibi ayarla, benim şimdi çıkmam lazım, gidip arkadaşlarla konuşayım, bu düğün işimizi onlara da haber edeyim." Bunu dedikten sonra onun bir şey demeden fırsat vermeden odadan çıktım, büyük ihtimalle bunu öğrendiklerinde demedikleri laf kalmayacaktı bana. Dışarı attığımda onların etrafı kolaçan ettiğini gördüm. Yanlarına vardığımda bana baktılar, ilk konuşan Uraz oldu. "Duyduklarımız doğru mu, o İsmet abisinin kızıyla mı evleneceksin? Kafayı mı yedin sen Efe, bir öğrenseler biteriz biz." Nasıl haberleri olduğunu bilmiyordum, zaten konumuz da şu an bu değildi. "Kararı ben vermedim, adam çoktan bunu planlamış ne hikmetse. İtiraz etmek istedim, ama beni canımla tehdit ettiler. Daha sonra düşündüm ki zaten soyadım farklı, bu yüzden evlilik olsa bile sahte olacak. görev bittikten sonra da kıza her şeyi açıklar postalarım hayatımdan." Planım aynen buydu, kulağa ne kadar kolay gelse de aslında zor olduğunu o an anlamamıştım. "Bu sence sence söylediğin kadar kolay olacak bir iş mi Efe? Her ne gerekçeyle olursa olsun müdüre sormadan böyle bir şeye hiçbirimiz girişemeyiz, bunu hemen müdüre haber vermelisin. Gerekirse bize bu görevden çeksinler, yoksa bazı şeyleri düzeltelim derken daha kötü şeylere yol açacağız." Belki de haklıydı, bilmiyorum. Ama o an hissiyatımla düşünüyordum, ben bu görevi yapmak zorunda hissediyorum kendimi. "Müdüre aynen söylediklerini iletin, bu sahte bir evlilik olacağı için hiçbirimiz bir sıkıntı çekmeyeceğiz. Kızdan yana sıkıntı duyuyorsanız o da zaten bu evliliği istemiyordu, onun da işine yarayacak plan bittikten sonra." Ben böyle diyince bu sefer de Samet atladı söze. "Kızın babasını tutuklatmak için eve girdiğimizi öğrenince gerçekten de 'ha tamam,' deyip geçeceğini mi düşünüyorsun? Yapma gözünü seveyim Efe, buna inanmak kendini kandırmaktan başka hiçbir şeye yaramaz." Her ne derlerse desinler bu plandan asla vazgeçmeyecektim. "En fazla beni öldürür, o adam hapse girdikten sonra her ne oluyorsa olsun. Yeter ki o kadar mazlumun kanı yerde kalmasın," dediğimde Uraz homurdandı. "Tamam kardeşim, biz senin dediklerini aynen müdüre iletiriz, ondan habersiz iş yapmamız mümkün değil çünkü." Onlar bunu dediğinde başının altına onayladım ve geri içeriye girdim. Mutfağa gireceğim sırada yine Ada ile karşılaştım. "Efe, ben az önce yanımdan ayrılırken arkadaşlarımın yanına gideceğim dememiş miydim? Yoksa birileri beni başımdan atmak için bazı bahanelerin arkasına mı sığınıyor?" Bunu sorarken gözlerini kısmıştı, bu kız aynı toksik ilişkilerdeki insanlar gibiydi. "Yanlarına gittim, bu evlilik haberini verdim ve geri döndüm. Yalan söylüyormuşum gibi davranmaya kessen mi acaba?" "Geri döndüğün yer neresi, benim yanım mı yoksa?" Bunu sorarken bana bakışları çok farklıydı, yine her sana yaptığı gibi beni öpeceğinden korkmuştum. Ne kadar uzak durursak o kadar iyiydi benim için. "Şey, evet senin yanına geliyordum ben de tam da. Uyumadan önce nasıl olduğuna bakmak istedim, şu an iyi olduğunu gördüğüme göre geri odama gidebilirim." Biz müştemilatta kalıyorduk, tam arkamı dönüp gidecekken Ada elimi tuttu. "Biraz benimle otursan olmaz mı, birlikte film falan izleriz, ya da sohbet ederiz, ne bileyim işte?" Bunu gerçekten isteyip istemediğini anlamak için yüzüne baktım, ama onunla ilgili hiçbir ifadeyi çözemiyordum. "Peki, ama en fazla 2 saat kalabilirim yanında." Bunu duyunca sarıldı hemen bana, bu kadar samimiyet hiç hoşuma gitmemişti. "O zaman sen benim odama geç ben patlamış mısır getireyim hemen." Bunu dedikten sonra mutfağa geçince arkasından baktım. Ne kadar gıcık bir kız olsa da aynı zamanda bir o kadar tatlıydı nedense, böyle düşününce bir anda bu düşüncelerden uzaklaştım. Onu övmek bile yasaktı bana, bakışlarımı o yönden uzaklaştırıp odasına doğru ilerledim. Koltuğa oturdum ve onu bekledim, zaten birkaç dakika sonra gelmişti. Yanıma oturdu ve elindeki patlamış mısırla cips kasesini yanımıza koydu. Odasına koyduğu mini buzdolabından iki tane kutu kola çıkardı ve bana uzattı. Daha sonra sehpanın üzerinde duran bilgisayardan bir film açtı ve yanıma oturdu. "Artık film gecemize başlayabiliriz," dedi. O filmi izlerken ona baktım. Bu kız bunları nasıl başarıyordu, kötüyken aynı zamanda nasıl bu kadar iyi olabiliyordu? Ya da hep kötüydü, ama belki de hepsi bir rolden ibaretti. Benim ona baktığımı fark edince filmi durdurdu. "Efe," dedi kısık bir sesle. Ona bakarken başımı salladım soru sorarcasına. Normalde bakışlarımı kaçırırdım utanarak, ama şu an o kadar dalmıştım ki bakışlarımı bir türlü ondan ayıramıyordum. "Film bilgisayarda oynatılıyor, benim yüzümde değil," dedi tatlı bir ifadeyle. O böyle diyince bakışlarımı çektim üzerinden. Ama bu kez o yüzümü tuttu ve bir anda dudaklarımdan öpmeye başladı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD