3.BÖLÜM

970 Words
2 GÜN SONRA Maskeli balonun yapılacağı tarihi şatoya gelen Reynaldo, arabadan inmeden önce sıkıntıyla dikiz aynasında smokininin papyonunu düzeltti. Oldum olası şatafattan hoşlanmadığından isteksizce yanındaki koltukta duran kutuyu açarak içinden sadece gözlerini kapatan siyah maskesini çıkarttı. Maskeyi takarken de aklına kardeşiyle balonun konseptini tartıştığı gün geldi. Onun, Disney'in Sindirella şatosunun en büyük ilham kaynaklarından birisi olan bu yapı için izin çıkartamayacağını düşünmüştü. Fakat son dönemlerde Hector'un başarılı girişimlerine bir yenisini daha eklemesiyle hem şaşırdı, hem de onunla gururlandı. Genç adam arabasını görevliye teslim ettikten sonra şatonun girişine doğru yürüdü. İçeriye girdiğinde ise duyduğu melodiyle gülümsedi. Beethoven'in en popüler kompozisyonlarından birisi olan Für Elise çalıyordu. Devasa sütunları aydınlatan meşalelerin arasından kırmızı halıda ilerlerken balonun yapıldığı salonda kardeşini gördüğü an kostümüne rağmen onu tanıdı. Çocukluğundan beri Batman hayranı olan Hector, tercümanlar aracılığıyla sohbet ettiği Fransız müşterilerle konuşurken genç adam da bu kısa sohbete dahil oldu. Ana dili gibi konuştuğu Fransızcasıyla masadaki konukları büyüledikten sonra izin isteyerek başka bir masadaki İngiliz müşterilere yöneldiğinde Hector da peşinden gitti. Takdir bekleyen kardeşi bulundukları ortama bakarak “Eee, nasıl buldun?” diye sordu. Reynaldo ellerini ceplerine yerleştirerek burun kıvırıyormuş gibi yaptı. “Eh işte! İstersen bu konuyu reklam sunumundan sonra konuşalım.” Duydukları nedeniyle morali bozulan kardeşine göz kırpan genç adamın yanaklarında küçük bir tebessüm oluştu. “Yalnız, Beethoven nokta atışı olmuş.” Anında yüzü gülmeye başlayan Hector elini yumruk yapıp Reynaldo’ya çevirdiğinde, genç adamda aynı şekilde karşılık vererek yumruklarını çarpıştırdılar. “Beethoven'i çocukken de çok severdin sen. Karar vermek hiç de zor olmadı.” Aslında Hector kendinden üç yaş büyük olmasına rağmen her zaman ağabeylik görevini üstlenen Reynaldo olmuştu. Gerek zekası, gerekse tabiatı gereği ailesinin göz bebeği olan genç adamın babası için, oğulları arasında onun yeri çok başkaydı. Hatta yaşlı adamın oğluna olan inancı o kadar büyüktü ki, hiç düşünmeden hesapsızca koltuğunu ona devretmişti. Babalarının verdiği kararla geçmişte kardeşler arasında ufak çaplı kıskançlıklar yaşansa da ilerleyen yıllarda Reynaldo’nun şirket sınırlarını yurt dışına taşıyacak kadar genişletmesiyle küçük sorunlarda kapanmıştı. Birbirinden ilginç kostümlerle balo salonu dolduran konuklar eğleniyor gibi görünse de Reynaldo kendini bu dekora yabancı hissetti. O bunları düşünürken yanına gelen Hector genç adamın smokinine bakarak, “Maskeli baloya ortak karar verdiğimizi sanıyordum,” dedi. Reynaldo alaycı şekilde gülümseyerek kardeşinin kostümünü tepeden aşağı süzdü. “Ben değil, sen karar verdin Hector. Ben sadece onayladım. Lansman için daha etkili bir şeye ihtiyacımız olduğunu söyleyerek beni ikna ettiğini unuttun mu yoksa?” Ellerini havaya kaldıran Hector teslim olduğunu ifade ederken aynı şekil de gülüyordu. “Tamam haklısın, seni ikna edebilmek için çok uğraştım.” Uluslararası kimya kongresi nedeniyle Madrid'den iki gün uzak kalan Reynaldo döndüğünde yoğun geçen iş programı nedeniyle reklam filmiyle ilgilenememişti. Hector'a; “Reklam filmini konuşmadık. Vizyonumuza uygun bir iş çıkarttığınızı umuyorum,” dediği zaman kardeşi sırıtmaya başladı. “Hiç şüphen olmasın. Hem, daima bu kadar kasıntı olmak zorunda mısın bay R?” Genç adam etraflarında eğlenen insanlara bakarak gri gözlerini tekrar Hector'a çevirdi. “Huyum kurusun. Bende böyleyim işte.” Reynaldo’nun şüpheci sözlerine daha fazla dayanamayan kardeşi cep telefonunun ekranını açarak “O kadar merak ediyorsan izle de gör,” dediğinde genç adam o saatten sonra hiçbir şeyin değiştirilemeyeceğini düşünerek itiraz etti. “Konuklarla birlikte izlerim, sürpriz olsun.” Türk misafirlerinde katılımıyla konuklar tamamlanmış, sıra açılış konuşmasına gelmişti ki, hazırlanan kürsüye iki kardeş alkışlar eşliğinde birlikte çıktılar. Ailelerinin onur duyarak, misafirlerin gıptayla izlediği kardeşler herkesi selamladıktan sonra söze ilk olarak Reynaldo başladı. Reynaldo’nun firmalarının kuruluş ve yükselişiyle ilgili yaptığı kısa konuşmadan sonra sıra Hector’a geldiğinde, o da lansman ile ilgili beklentilerine değinip reklam yatırımlarından bahsetti. Sonrada muzip bakışlarını genç adama çevirdi. “Bu gecenin ilk dansını açmak için, yeni markamızın yaratıcısıyla dans etmek isteyen hanımları görebilir miyim?” Hector’un sözleriyle Reynaldo’nun beyaz teni kırmızıya dönse de genç adam sıktığı dişlerinin arasından gülümsedi. “Seninle sonra görüşeceğiz.” Bir anda dans alanında toplanan en az yirmi kadın U şeklinde yan yana sıra olduğunda Hector daha da neşelendi. “Bayağıda talibin varmış kardeşim. Tanrı aşkına sen bu kadınlara ne yapıyorsun?” Reynaldo onun söylediklerine tepkisiz kalırken müzik tekrar başladı. Hector bakışlarıyla kızları işaret etti. “Bu kadar kadını bekletmek senin gibi bir centilmene yakışmıyor şövalye.” Reynaldo içinden küfürler yağdırarak alana gidip kızların tam karşısına gelecek şekilde ortada durduğunda, herkes gecenin şanslı kızının kim olacağını merakla bekliyordu. İsteksizce tek tek kızlara baktı. Kimisinin saçıyla oynadığını, kimisinin heyecandan titrediğini görse de yüzünü görmediği kadınların hiçbirisi ilgisini çekmedi. Ta ki sıranın sonunda, kusursuz vücuduyla kendinden emin bir şekilde ona bakan kadını görünceye kadar. Ağır adımlarla aralarındaki mesafeyi kapatıp, onun karşısında durduğu an heyecanlandığını hissetti. Sadece yeşil gözlerini gördüğü kadının büyüsüne kapılarak elini uzattığında, genç kadın bir adım öne çıkarak onun elini tuttu. Bir anda diğer kadınların geri çekilerek kendi masalarına dönmesiyle, alanda sadece ikisi ve çalan müzik kaldı. Reynaldo kollarını partnerinin ince beline dolayarak onu kendine çektiğinde önce gri ve yeşil gözler bir kez daha birleşti. Sonra kadının, ruhunu mest eden teninin kokusunu algıladı. Tabiattaki hiçbir kokuya benzemiyordu. Eşsiz ve tekti. Tıpkı ona bakan yosun yeşili gözleri gibi. Tanıdık gelen gözlerde bir kez daha kaybolmamak için dikkatini dağıtmalıydı. O nedenle ilk aklına gelen soruyu sordu, “Sizi tanıyor muyum?” Genç kadın buğulu sesiyle “Hayır,” diye cevap verdiğinde Reynaldo maskenin arkasında gizlenen kadını daha çok merak etti. “İsminizi öğrenebilir miyim?” Onun sorusuyla Nathalie gözlerini kaçırarak bakışlarını şatonun zeminine çevirdi. “Nathalie.” Kadının tek kelimelik cevapları nedeniyle konuşmaya niyetinin olmadığını anladığından başka soru sormadı. Nasıl olsa partinin sonunda maskeler çıktığında onu görebilecekti. Bir an için sebepsiz heyecanı ve merakından dolayı kendine kızdı. Normalde bir kadına bu kadar ilgili davrandığı, konuştuğu ilk kez oluyordu. Peki, görmediği birinden neden ve nasıl bu denli etkilenebiliyordu. Sebep sadece içine işleyen gözleri mi? Yoksa kokusu muydu? Sözcüklerin sustuğu, sadece çalan melodiye uyum sağlayan bedenlerin ve gözlerin konuştuğu dansta, Reynaldo bu bakışların kendisini ateşe atacağını düşünürken Nathalie için de durum çok farklı değildi. Baktığı gri gözler intikamla harmanladığı kalbinin sonu olacaktı.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD