⚔️14

1864 Words
Korkunç ve tekrar tekrar dayımın katili olduğum rüyalardan sıçrayarak uyandım. Hava kararmış, odanın içi ay ışığı ile dolmuştu. Saçlarım terden sırılsıklam olmuştu. Korkunç sesler hala kulağımdaydı. Fısıltı içten içe beynimde tekrarlanmaya devam ederken ayaklarımı yataktan sarkıttım. Başımı kaldırmaya korktuğumdan etrafa bakamıyordum.  "Bu iş için oldukça ürkek olduğunu düşünüyorum bazen." Duyduğum sesle küçük bir çığlık atarken elimi ağzıma kapamıştım. Kademe kademe kaldırdığım bakışlarımı dolduran kişi tam da korkumun ta kendisiydi. Ay ışığının gölgesinde kısmen aydınlanmış yüzüyle Kavin, deri koltuğa yaslanmış tam gözlerime bakıyordu.  "Dayımın travmasını kısa sürede atlatacak kadar robotlaşmış değilim sadece." dedim ellerimi saçlarımdan geçirdim. Öne doğru eğilip dirseklerini dizlerine dayadı. Başını iki yana salladı.  "Olmalısın. Yanımda ki insanların dayanıksız olmasına tahammül edemem." Sözleri oldukça aşağılayıcı olsa da görüntüsü tam aksini düşünmeme sebep oluyordu. Kollarındaki kaslar duruşundan dolayı kendini gösterirken, uzun boyu oturduğunda bile heybetli görünmesini sağlıyordu. Loş ışık yüzünden karanlıkta kalan yüzünün aksine aydınlık kısım oldukça sert görünüyordu. O kadar sert bakışları vardı ki sadece baktığı için bile ölebilirdiniz. Düşman olmasaydık diye düşündüm bir an. Düşman değil de sevgili olsaydık. Sanırım o zaman Odin soyundan taptığım tek insan bile olabilirdi.  Titrekçe bir nefesi içime çekip yataktan doğruldum. Banyoya doğru ilerleyip tam içeri girecekken hakaretine karşılık vermediğim geldi aklıma. Kapı koluna koyduğum elimi durdurup bakışlarımı kapıya sabitledim. Ona göz dağı kendime ise bir söz verdim.  "Bu beni bu halde son görüşün olacak." Ardından cevap vermesini beklemeden kendimi banyoya attım. Bu sondu. Ruhumda daha fazla acıya ve çöküntüye yer veremezdim. Bu sondu. Hızlı alınmış bir duşun ardından kıyafetlerimi giyip banyodan çıktım. Siyah bir kot üzerine omuzlara kadar kayık yakalı bir bluz giydim. Saçlarımı ıslak bırakmayı tercih etmiştim. Kavin'de bu sırada üzerini değiştirmişti. Siyah kargo pantolonunun üzerine siyah tşört giymişti. Ayağında ise siyah botları vardı. Tüm bu siyahlığın içinde tek renk açık yeşil gözleriydi. Ve oldukça çekici göründüğünü söylemek boynumun borcuydu.  "İncelemen bittiyse artık gidelim. Ateş seni aramaya başlamıştır."  Adamı gözlerimle yediğim bu kadar belli olmasa daha havalı olabilirdim kesinlikle. Yatağın yanına çıkarmış olduğum siyah spor ayakkabılarımı aldım. Yatağa oturup hızlıca ayağıma geçirdim. Dövme yaparken Kavin'den aldığım siyah lastik tokayla saçlarımı arkadan bağladım. Oldukça salaş bırakarak bağladığım için önden bakılınca serbest bırakmış gibi görünüyor olmalıydım. Kavin merdivenleri bitirmeden hızlı adımlarla yanına yetiştim. Yandan bir bakışla beni süzdükten sonra kolunu omzuma atıp beni kendine çekti. Biraz fazla yakın olmuştuk. Yakında evlenecek bir çift olarak mesafeli yürümek saçma olurdu tabi. Bende başımı göğsüne yasladım kolumu belinin arkasından geçirdim. Fakat böyle de sanırım heyecanlandım. Yani kim birine bu kadar yakın olup sakin kalabilirdi değil mi? "Biraz fazla sade giyinmiyor musun?" dedi. Bendeki heyecanın onda birine bile sahip olmayan ses tonuyla.  "Bir ara alışveriş yaparım." dedim. Evet, her an saldırıya uğrayacakmışım gibi fazla spor giyiniyordum. Üyelerin geneline baktığımda özellikle çok çok sade olduğum bir gerçekti.  "Yarın dışarı çıkacağız."dedi.  Başımı tamam anlamında sallamakla yetindim. Yarın için bir görevimiz olacaktı demekti. Büyük salonun önüne geldiğimizde klasik AEsir eğlenceleri çoktan başlamıştı. Kavin bir adım daha atmamızı sağladığında iyice görünür konuma geldik. Önce bir iki kişi derken tek tek bütün başlar bize dönmeye başladı. Hiç kesilmeyecek gibi duran o büyük uğultu bile bir an sekteye uğradı. Sonra yerini daha kuvvetli bir uğultuya bıraktı.  Kavin istediği etkiyi almış olmalı ki merdivenlerden inmeye başladık. Aslında en üst localara açılan kapılardan birinden girebilirdik. Fakat Kavin ilişkimizi herkesin bildiğinden emin olmak için bu yolu seçmiş olmalıydı.  Sıradan bir üyenin beş yılda belki ulaşabileceği yükselmeyi birilerinin ölümü sayesinde iki ayda yakalamıştım. Şimdi tüm kızların kıskanç bakışları altında Ateş'in yanına ilerliyorduk. Veliahtı kapmış olmamın yanında veliaht olmasa bile Kavin her kızın elde etmek isteyeceği bir adamdı. Yani çarpı iki skorla hiç edinmediğim kadar çok düşman da edinmiş oldum.  Ateş yanında yine sadece iç çamaşırlarıyla duran iki kızın ortasındaydı. Fakat gözleri tamamen bizim üzerimizdeydi. Kavin ise yanında ben değilde kleopatra yürüyormuş gibi bir hava içerisindeydi. Bense Kavin'in yanında biraz küçük kalmış daha çok Kavin'in üzerinde ondan beslenen bir parazit gibi görünüyor olmalıydım.  Ateş'in gözlerinde geldiğimden beri ilk kez gördüğüm bir ifade vardı. Belki de ilk defa Kavin'e diktiği bakışlarında sertlik gördüm. Her zaman veliahtına bakışları gururla parlayan bir adamdı. Bu akşama kadar gözlerinde Kavin'e karşı bir hırs görmemiştim. Sağlı sollu localarda üst kademeli üyeler oturuyor sadece yürüyerek yaptığımız şovu izliyorlardı. Suikastçılar da sağ taraftaki bir locadaydılar. Hera ve Sem dışında bizi pek takan olduğu söylenemezdi. Kavin onlara oyunumuzu söylemiş miydi acaba? Bunu Kavin'e sormayı not edip gözlerimi ileri odakladım.  Ateş'in önüne geldiğimizde ikimizde selamımızı verdik.  "Çok hızlı davranıyorsun oğlum." demişti Ateş önündeki alçak masadan viski kadehini alırken. Bakışları ustalıkla gizliyordu biraz önce yakaladığım ifadeleri.  "Freyja olması bir yana İs' in güzelliği ve cesareti elimde olmadan acele etmemi sağladı." dedi Kavin. Bugün ki konuşmalarımızdan emin olmasam Kavin'in babasının arkasından plan yapan bir adam olduğuna asla inanamazdım. Tamamen samimiyet dolu bakışlarla bakıyordu Ateş'e.  " Veliahtımın yanında görmek isteyeceğim kadar donanımlı bir kız haklısın."dedi Ateş.  Birbirlerinden ziyade alt localarda oturan kıdemlilere konuşuyorlardı. " Yarın için hazır mısın İs. " dedi Ateş bir anda. Bu Kavin' in dışarı çıkacağız dediği olaydı sanırım. Hiç bir fikrim olmamasına karşın açık etmedim. "Her zaman efendim." dedim. Birazda gülümsemeye çalışmış olabilirim tabi.  "Ah Kavin'in benden erken davranması hiç iyi olmamış değil mi?" dedi keyifli çıkan ama asla keyifli olmayan bakışlarının yandaşlık ettiği sesiyle. İçimden 'seni azgın teke kızın yaşındaki kıza mı sarkıyorsun sen' demek geldiyse de hala alınacak bir intikamım vardı.  "Size karşı her zaman dirayetsiz olacağım efendim." dedim. Sanki her hücrem Ateş' in beni istemesinden zevk alıyormuş gibi. Buradan çıktığımda ilk işim ağzımı temizlemek olacaktı.  Ateş kulak dolduran kahkahasıyla elindeki bardağı fondip yaptı. Sanırım şovumuz bitmişti. Kavin elimi sağ eliyle sarmalayıp ilk yaptığımız selama göre daha mütevazi bir baş selamıyla merdivenlerden inmek üzere beni çekti. Sanırım suikastçıların olduğu locaya doğru iniyorduk. Bu fırsatta elimi biraz geri çektim. Kavin arkasını dönüp yeşilliğine ölünür dediğim gözlerini yüzüme dikti. Hiç boşluk bırakmadan kollarımı boynuna sarıp başımı omzuna yasladım. Dışarıdan Kavin'e sarılmadan iki dakika zor dayanmışım gibi görünüyordum.  "Suikastçılar plandan haberdar mı?"  "Kısmen. Sevgililik kısmının oyun olduğunu sadece Sem biliyor." dedi Kavin ellerini belime sarmış halde. Oda yüzünü saçlarıma gömmüştü. Yıllar sonra ilk defa sarılan bir çiftmişiz gibi görünüyorduk  Fırsat bu fırsat Kavin'in güneş kokusunu içime çekmiştim. Teninin kokusu bana güneşi anımsatıyordu. Karanlığın en dibinde yaşayan bir insana göre üstelik.  Yavaşça geriye çekildim. Ayrılırken ikimizde teması tamamen kesmemeye özen göstermiştik.  Ateş'in oturduğu yerden yaklaşık on basamak altında yeni bir loca açılmıştı. Kavin adımlarımızı oraya yönlendirdi. "Bu locayı daha önce görmemiştim." Kavin'in kayıtsız bakışlarına karşı konuştum.  "Bizim için yeni kurdurdum." diyerek aynı kayıtsızlıkla cevap verdi. Yeni locamıza ilk giren Kavin oldu. Mekan babamın mekanı der gibi bir güzelce yayıldı uzun L şeklindeki koltuğa. Ben de mekan kayınpederimin oturuşu yaptım ve Kavin'in biraz uzağına oturdum. "Ateş'in yanına otur istersen." Kavin kafası oturduğu koltuğun sırt kısmına yaslı konuştukça aşağı yukarı hareket eden adem elması ile bana laf atıyordu. İşin kötü kısmı sevgili iki insan için gerçekten çok uzak oturuyorduk. Ayağa kalkmadan popomu sürüklemek suretiyle aramızda boşluk kalmayacak şekilde yaklaştım Kavin'in yanına. O da zaten elleri bunu bekliyormuş gibi elini belimin boşluğuna yerleştirdi. Kalbim oynadığımız oyundan mı Kavin'in elinden mi bilmem hızını arttırdı. Bu oyuna alışana kadar kalbimin bu taşkınlıklarına izin verecektim. Ve de burnum alışana kadar. Çünkü çok tatlı bir çikolata kokusu kaplamıştı etrafımı. Sınav üstüne sınav veriyordum resmen. Ben çikolata sevmezdim bile.  Ben kendimle ve irademle savaşırken içeri suikastçı diye tabir ettiğimiz Kavin'in ekürileri geldi. Herkes bu kadar çabuk sevgili olmamızı yadırgamadan boş olan yerleri doldurdu. Sem ve Pi tam karşıma otururken Hera ve Şah Kavin'in yanına oturdu. Benim tarafımda sadece Kaya kaldı.  Herkesin gelmesi ile Kavin başını kaldırdı. Bedenini biraz topladı ve beni kendine biraz daha yanaştırdı. Sonra yapması oldukça gereksiz bir şey yapıp gözlerime baktı ve gülümsedi. Zaten bir yukarı bir aşağı çekilen hislerimi afallatması oldukça gereksizdi. Gülmek cidden ona çok yakışmıştı çünkü. Neden sonra bu saçma durumun arasına yine saçma bir durum girdi. "Yeni dedikoduları duydunuz mu?" dedi Hera. " Hani şu Ahit, İs ve Kavin hakkında çıkanları."  İçini boşaltıp geriye posasını bıraktığım bakışlarımı Hera'ya çevirdim. Benimle beraber Kavin de ona baktı.  "Ne zamandan beri dedikodu kovalıyorsun Hera?" dedi Kavin. Ses tonu ne yapmaya çalışıyorsun aptal der gibiydi. Ya da büyük ihtimalle bana öyle geldi.  "İs geldiğinden beri heyecan geldi tarikata." dedi. Bu insanlar her ay cam fanusta adam kesiyorlardı! Gözlerimi devirmekle yetindim Hera'ya karşı. Belki görmezden gelirsem kaybolurdu. İyice sıkılmaya başlamadan çıkmak istiyordum odaya. Fakat Kavin rahatlığından bir şey kaybetmeden viski şişelerini deviriyordu. Herkes benimle aynı hissediyor olsa gerekti. Çünkü Pi hiç beklemediğim bir şey yapıp benimle konuştu. "Kaç yaşındasın İs?" Bakışlarımı Pi'ye çevirip gülümsedim. "Yirmi üç." dedim.  Pi gülüşümden olsa gerek rahatlayarak arkasına yaslandı. "Oldukça genç bir Freyja." dedi sağ gözünü kırparak.  İletişime geçmeye başlıyorlardı benimle. Alnımdaki iz geçti diye mi yoksa Kavin ile sevgili olduk diye mi bilemedim. Fakat her bir araya gelişimizin böyle gergin geçmemesi beni de mutlu ederdi. "Bu hafta aldığımız görev en iyilerinden biri." dedi Sem. Bu insanların güldüğünü görmek beni şaşırtıyordu. Tabi ki robot gibi gezecek halleri yoktu fakat, neredeyse bir aydır hiç görmediğimden yadırgamadan edemedim.  "Katılımdan hemen sonra böyle bir göreve gelmek." dedi ve durdu Kaya." Gerçekten çok şanslısın İs." diye devam etti sonra. Şans mı? Sahi burada olabilmek için dayımı canından edeli ne kadar olmuştu? Belimdeki el hareket etti. "Henüz fırsat olmamıştı bebeğim. Odaya çıkınca anlatacaktım görevi."dedi.  Kavin konuşunca etrafıma bakıp 'size mi diyor acaba?' dememek için öyle zor tuttum ki kendimi. Bebeğim nedir ayrıca Kavin he? He? Başımı onaylar anlamda salladım. O ara gözüme Hera takıldı. Hani kanlısı olsam bu kadar kin beslerdi bana. Gerçi benim de arkadaşım benim gibi birden peydah olan birini sevgilim diye karşıma getirse ben de düşman kesilirdim. Yani kesilirdim herhalde. Hera öyle yaptığına göre. Zaten şüphelenmeseler garip olurdu. "Heyecanlı olmalısın." dedi Pi.  "Bilmem." dedim sadece. Pi ise bütün dişlerini göstererek güldü. "Hadi ama bilmelisin. Tanrıça ünvanı alacak kadar iyi yeteneklerin var." dedi. Öyleydi cidden. Ne kadar hala benimseyememiş olsam da bu tarikatın bir üyesiyim artık. Hem de en afillisinden bir üye. Böyle düşününce heyecanlanmıştım işte. "Haklısın. Şimdi heyecanlandım bak." dedim bende Pi'ye en cömert gülümsememi atarak. Saatler geçerken hepimiz muhabbeti ilerletmiştik. Ben de üzerimdeki tutukluğu baya atmıştım. İlk göreve çıktığımız insanlarla şuan konuştuğum insanların aynı kişiler olması oldukça garipti. Aslında bu şartlar altında karşılaşmamış olsak arkadaş olmak isteyeceğim insanlardı hepsi. Hatta Kavin bile bu akşam için çok iyiydi. Çokça gülmüştü. Pi ve gruptaki güldürme işini fazlası ile ifa ederken Sem devamlı küfür ediyordu. Sonra Hera ile her küfürden sonra atışıyorlardı. Kaya teknoloji işi ile ilgili olandı sanırım çünkü devamlı her lafa bilgisayarla ilgili terimler katıyordu. Şah ise sadece gülüyor, başını ya sağa sola ya da aşağı yukarı sallıyordu.  Kavin'in garip tatlılığı ve güzel muhabbet sabaha doğru yerini esneyen yüzlere bıraktı. İnsanlar iyice azalmıştı. Bizim içinde artık dağılma saati gelmişti. Kavin ile beraber el ele locadan çıkıp müşterek odamıza doğru ilerledik. Odaya gelene kadar itina ile devam ettiğimiz sevgililik rolü içeri attığımız ilk adımla dışarıda kaldı. Sanki biraz önce beraber gülen insanlar biz değilmişiz gibi yabancılaştık.  Kavin'den ayrıldıktan hemen sonra kendimi banyoya attım. Aynadaki aksime bakarken ciddi bir sorunla karşılaştım. Çökmüş gözler, maviliği solmuş göz bebekleri. Dayımın gidişinden sonra olan iştahım da kaçmıştı. En son ne zaman yemek yediğimi bile hatırlamıyordum. Gücümü muhafaza etmem için beslenmeme dikkat etmem gerekti. Yoksa sonunu göremeden girdiğim bu yolda karambole düşecektim.  Banyodan çıktığımda gözüm odanın esas sahibini aradı. Hemen yatağın karşısındaki koltukta çoktan uyumuş gibi duruyordu. Hiç rahatsız etmeden, ses yapmadan geniş yatağa bıraktım kendimi. Ve daha sayı saymaya başlamadan uyudum.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD