Yine de dayımı bir görsem fena olmaz diye düşünerek merdivenlerden inip locaların olduğu odaya yöneldim. Kapı büyüklüğünün aksine oldukça sessiz açılırken bu kapının ses çıkarmaması için ne kadar yağ kullanılıyordur gibi saçma düşünceler, içimdeki sıkıntının üzerini kapatmam için bana yardım etmeye çalışıyordu.
İçerisi akşamdaki halinin aksine oldukça boştu. Boş olmasının da etkisiyle büyüklüğü ve ihtişamı daha da dikkat çekiyordu. Şöyle bir göz gezdirdiğimde çok geçmeden koltukların birine yayılmış ve perişan halde görünen dayımı buldum. Dağılmış saçları ve kızarmış gözleri aldığı alkol promilini buradan bile ölçmemi sağlardı. Ağır adımlarla yanına ilerledim. Önüne geldiğimde benim geldiğimi anlamış gibi biraz olsun toparlandı.
"Nasıl gidiyor?" Gibi bir cümle kurmaya çalıştı. Elimden geldiğince kendimi sitem etmemeye zorladım.
"İdare eder."
Lanet olsun. Ne denirdi ki? Dayımı ilk kez bu kadar dağılmış görüyordum. Derdi neydi bu adamın? Evet, kardeşi ve en yakın arkadaşı burada ölmüştü. Ortamın kokusu bile bunu hatırlamasına yeterdi. Fakat intikam için buradaydık değil mi?
"Aslında konuşsak iyi olur."
Nihayet! Dayımdan günlerdir duymadığım hassaslıkta bir cümle.
Sarsak adımlar yerine oldukça sağlam bir dengeyle kalkıp önümden geçti. Bir kaç saniye kalktığı yere odaklanıp ot ya da uyuşturucu görmeyi bekledim. Ardından ben de dayımın peşine takıldım.
Artık kimse odalara nasıl girildiğini bilmemi umursamıyordu. Merdivenlerden çıkıp büyük salona geldiğimizde kapıların açıldığı yerde durdu. Omzunun üstünden bana baktı ve oldukça soğuk bakışlarını tekrar önüne çevirdi.
Odamıza giden merdivenleri ortaya çıkardıktan sonra ağır fakat sert adımlarla tırmanmaya başladı. Oldukça sakin ve soğuk durma gayretiyle onu takip ediyordum. İçimde çığlık atmak isteyen dürtüm de benimle beraber sabır basamaklarını tırmanıyordu.
Odaya girdiğimizde dayım önce banyoya girdi. Kasılan vücudumu rahat bırakıp kendimi koltuğa attım. Ellerimi saçlarımdan geçirdim. Ne oluyordu bu adama böyle? Ateş bir şeyler anlamış olabilir miydi? O zaman beni buradan kaçırmanın yolunu arardı. Elbette bulurdu. Böyle gece gündüz içmezdi. Ateş, dayımın ne kadar eski dostu da olsa kendine yapılan hatayı affetmeyecek kadar vicdansız bir adamdı. Kendi çocuğunu ve kim bilir kaç çocuğu öksüz bırakmış biriydi söz konusu olan adam. Dayım Ateş tarafından öldürülüp benim yalnız kalmamdan korkuyordu. Fakat Ateş dayıma namluyu doğrultamadan ben onun ensesinde olacaktım. Bunun için planlar yaptık. Boşa çıkamaz. Çıkmamalı. Geriye tek seçenek kalıyor o da annemi ve babamı kaybettiği günlere dönmesi.
Düşüncelerin istilasından sıkılıp koltuktan hızla kalktığımda dayım da banyodan çıktı.
"Artık konuşabilir miyiz? Ben delirmeden önce."
Bakışlarını yerden kaldırmadan onaylar şekilde başını salladı. Ardından benim kalktığım koltuğa oturdu.
"İs. Plan ne durumda?" Dudakları soru soruyordu ama aklının aynı fikirde olmadığına yemin edebilirdim.
"Ciddi misin?"
"Evet. İlgilenmediğimi düşünmüyorsun herhalde. Her gün Ateş ve Kavin'in yanında boş duracak kadar düşmedim."
Böyle söylediğinde sakinleşmekle beraber suçlu hissettim. Onun işi benimkinden daha zordu. Düşmanlarının yanında her an tetikteydi. Yatışan sinirime karşın yüzümdeki sert ifadeyi bozmadım.
"Soyacağımız çete için plan hazırlıyorum. Taslak kafamda oluştu aslına bakarsan. Sadece daha fazla çalışmam gerek."
Başını salladı tekrar.
"Kurt'un çetesine karşı plan hazırlıyorsun. Parayı kaldıran onlar."
İşte bu kurşunun düşüncelerimin ortasından geçtiği andı. Bundan şüphelenmiştim zaten. Arat'a karşı plan yapıyordum. Bacaklarımın titremesine karşı yavaşça koltuğa yaklaşıp dayımın karşısına oturdum.
"Bunu bilerek mi ayarladılar."
Vereceği cevaptan ölesiye korkuyordum. Yakalanmamız, dayımın ve Arat'ın öldürülmesi. İşkenceler konusunda Kavin'in yaratıcılığı. Milyon senaryo arasından dayımın sözleri ciğerlerimdeki taşı kaldırdı.
"Hayır. Son zamanlarda güçlenen çetelerden biri olduğu için buranın kıdemlisi biziz deme şekilleri bu. Küçük bir sataşma. Bu yüzden dikkatli olmalısın. Yapacağın plan aradaki ipleri gererse suçlu buldukları kişi sen olursun. Sonuçları çok kötü olur."
Derince verdiğim nefes geri alamadan yine boğazıma takıldı. Küçük sataşma dedikleri olay yirmi gangster ile korunan bir kamyon parayı gasp etmek.
"Kurt'a haber uçurabilirsek planı buna göre düzenleyebiliriz. İpler benim boynumu germeden görevi tamamlarım."
Dayım soğukluğu içimi ürperten gülümsemesiyle başını iki yana salladı.
"Çok küçük düşünüyorsun İs. Zekan asla Ateş'in zekasıyla aşık atamaz. İyi düşün. Bu görevi kolayca atlatman akla ilk neyi getirir?"
Dediklerine bozulsam da üstünden geçtim. Biraz daha düşününce aslında haklı sayılabilirdi.
"Benim casus olduğumu. Hem de Kurt tarafından gönderilen bir casus."
"Evet. Sana haber verdiğim gibi Kurt'a da haber verdim. Fakat aynı şeyler onun için de geçerli. Senden haberi yokmuş gibi davranacak. Bak, Ateş öylece karar vermez. Öylesine iş yapmaz. Önceki görev de öldürdüğün kız, üç beş korumanın yanında yüksek duvarlar ardında, yaşadığından bile çok az kişinin haberi olan bir kızdı. Fakat bu görev oldukça güçlenmiş bir çeteye karşı. Yanındaki adamları iyi koordine etmelisin. Onları seni denetleyenler olarak görmen seni dikkatli ama sıradan biri yapar. Fakat onları idare etmeyi de becerirsen liderin sen olduğunu kanıtlarsın."
Şaşkınca dayıma baktığımın farkındaydım. Fakat dikkatli olma konusunda o kadar yoğunlaşmıştım ki bunu hiç düşünmemiştim. Haklıydı. Her zaman olduğu gibi.
"Sen olmasan ne yapardım ben."
En sonunda gözyaşlarıma sahip çıkamamıştım. Kendimden nefret ettim. Adam içkili haliyle benden daha ayıktı. Tam bir aptaldım. Dayıma iyice yanaşıp boynuna sarıldım.
Dayımda bunu bekliyormuş gibi kollarında kaybolmama sebep olacak kadar sarıldı.
"İs, seni ablamın karnından çıkardığımda öyle sessizdin ki bir an ölü doğduğunu sandım. Ya da karnını açarken seni öldürdüğümü. Ama ölü değildin. Ben, seni aldığımın anlaşılmaması için işimi yaparken benim işimin bitmesini bekliyor gibiydin. Ne zaman seni alıp şehirden çıktım, işte o zaman ağlamaya başladın. O zaman annen için, baban için ve benim canlı bedenimde ölen ruhum için ağladın. Her zaman çok akıllıydın. Seni yetiştirirken ileride benden nefret edeceğini düşünürdüm. Ama sen hep ablam gibi oldun. Annen gibi hep merhametli fakat mantıklı oldun"
Başlangıcımı milyon kez dinlediğim halde yine göz yaşlarıma sahip çıkamadım. Anne ve babamın ölümü ve intikam yolculuğumuz. Ablasının intikamı için uğraşan bir adamdan nasıl nefret edebilirdim ki? Sessizliğimi bozmadan dinlemeye devam ettim.
"Bu intikam asla bir tek senin ya da benim intikamım değil, bunu unutma. Babanın, annenin, benim, senin, Elisa'nın hatta Kavin'in intikamı. Ne olursa olsun, ne yapman gerekirse gereksin yapacaksın. Eline bulaşan kanı değil, kaderinden silinen insanların kanını düşüneceksin. Ölmesi gereken kişi ben bile olsam bu intikamdan vazgeçemezsin. Senin dünyaya gelmeni sağladıysam, yaşama sebebin bu olmalı. Bunu bir tek sen yapabilirsin."
Hırs içinde dayımı dinlerken artık ağlamıyordum. Hayatta olmamın, nefes almamın sebebini hatırlarken içimde taşıdığım kana bulaşan hırs, kalbimin daha fazla intikam için atmasını sağlıyordu. Ben bunun için vardım. Bunun için doğdum. Ve bunun için öleceğim. Eğer başarısız olursam her zaman yapmayı denediğim şeyi bu kez gerçekleştireceğime yeminliydim...
Banyodan çıkıp giyindikten sonra hazırladığım planın son rötuşlarını yaptım. Planı dayımla paylaştığımda bakışlarında uzun zamandır görmediğim içten gülümseme ve umutla keyfim tam anlamıyla yerine geldi. Dünkü konuşma, Ateş'in üzerimde bıraktığı korku perdesini aralamamı ve kendimi gösterme güdümü harekete geçirdi.
Hazır olduğumu hissettiğimde odadan çıktım ve suikastçıların odasının önüne ilerledim. Her zaman yaptığım gibi kapılarını tıklattıktan sonra içeri girdim.
Depoladığım şarj Kavin'in de burada olduğunu görmemle yüzde seksenlere inse bile, terleyen ellerimi çaktırmamaya özen göstererek kotuma sildim.
"Başlayalım."
Yine içimi titreten sesiyle herkesi masaya topladı. Doğuştan lider dedikleri böyle bir şey olsa gerekti. Masanın başına gidip herkesin görebileceği şekilde parşömeni açtım. Derin ve sessiz bir nefesle kendimi ve amacımı bulduktan sonra anlatmaya başladım.
"Plan oldukça basit. Fakat etkili olacağından eminim. Bu gece çatal yola gidiyoruz. Her zaman kullandıkları yolu hazırlayacağız. Daha önce kullanılan yere gizli bir araç yerleştireceğiz. Aracın içinde ses bombaları olacak. Yol kenarlarına koyduğumuz tümseklerin altında ise çalışmayan mayınlar. Kimsenin ölmesine gerek kalmayacak."
"Bu planla adamlarımı heder etmene izin vermemi beklemezsin herhalde."
Kavin'in konuşması tüm gözleri üzerime topladı. Ama beni rahatsız eden tek bakış nedense Hera'nın bakışı oldu.
Çatılı durmaktan sızlayan kaşlarımı serbest bırakmadan anlatmaya devam ettim.
"Bu planın görünen kısmı olacak. Onca bariz tuzağı gördükten sonra içlerinden bir gurup diğer yolu kontrol etmek için araçtan inecek. İki adamımız diğer yolda gelen gurubu etkisiz hale getirirken biz asıl planı uygulamaya başlayacağız."
İşte şimdi Kavin de ilgili görünmeye başlamıştı.
"Gidenlerin geri dönmediğini gördüklerinde geldikleri yola geri dönecekler. Elbette bir kaç kişiyi daha gönderdikten sonra. Sinyal kesici yerleştirdiğimiz için telefonla haberleşme kesilecek. Bu kez de kendilerini ve parayı imha etme yoluna gidecekler. Fakat onlar daha başlamadan bir kızı yanlarına göndereceğiz. Onlar, kız üzerine gidip planı anlamaya çalışırken ben direksiyondaki adamı etkisiz hale getirip kamyonu ele geçireceğim."
Herkesin ifadesini görmek için başımı kaldırdığımda gördüğümden memnundum. Fena sayılmayacak bir plandı. Olması gereken hızda gerçekleşirse kesinlikle başarılı olacaktı.
Kavin plan kağıdına biraz daha baktıktan sonra masadan kalktı. Gitmesini beklemiyordum. Ya da istemiyordum, bilmiyorum. Fakat böylece gitmesi garipti. Diğerleri de Kavin'in arkasından kalktıklarında ne yapacağımı bilemeden kalakalmıştım. Neyse ki Şah şaşkınlığımı anlayıp bir açıklama zahmetine girdi.
"Plan tamamdır. Bu gece yol hazırlanacak. Yarın gece de vurgun var."
Başımı tamam anlamında salladım. Oysa içimden elimin tersi ile yüzlerini kızartmak geçiyordu. Az insan olmak için çabalarsanız başarabilirsiniz demek istiyordum.
Ve sonra "Güzel. Peki kaçta gidiyoruz? " Diyebildim.
"10'da burada ol." Dedi kelime saçma açısından en bonkör olanları.
Başımla tekrar onayladıktan sonra Şah'ın arkasından ben de odadan çıktım. Planımın beğenilmesi ile içime kısmen de olsa rahatlama geldi. Bir de işleyişinde sorun çıkmazsa kısa süreli nefes alabilirdim.
Herkes dağılmıştı. Oldukça boş kalmıştım ve bu boş vaktimi en iyi şekilde değerlendirmek için de keşif yapacaktım.
Büyük dikkatle Kavin'in buradaki odasının kapısına yaklaştım. Kimse yoktu etrafta. Görebilmek için baykuş misali her yerde kamera aradım. Eğer gizli değilse buraya kamera takılmamıştı. Yavaşça kapı kulpunu indirdim. Tabi ki kapı kilitliydi, ne bekliyordum. Bu kapıyı açmalıydım. Gündüz vakti bile oldukça karanlık olan koridorda gece içilen içkiler yüzünden kimse yoktu fakat Kavin oldukça dinç görünüyordu. Her an gelebilirdi. Hızlı olmalıydım. Bu kadar kolay yere oda koyup kilitlemek de neydi?
Saçımda tel toka yoktu. Pantolonumun ceplerini büyük bir umutla karıştırırken sonunda unutulmuş bir tane buldum. Tokayı cebimden çıkarıp dünyanın en iyi buluşu muamelesiyle baktım.
Önce tokayı kıvrım yerinden kırdım, böylece pimleri kurcalarken altına destek olacak düz bir çubuk elde etmiştim. Tokanın kıvrımlı parçasının ucunu göz kararı bükerek kilidin pimlerine ulaşacak amatör bir maymuncuk yaptım. Düz parçayı alta sokup, kıvrımlı parça ile tek tek pimleri yokladım. Bir kaç dakikanın ardından kilidi açmayı başardım.
İkinci görevi alırken geldiğim gün nasılsa aynı olan odaya girip yine ilk kameraları kontrol ettim. Burada da kamera olmaması içime şüphe düşürdü. Kavin de babasına en sadık kalanımız değildi belli ki. Onunla ilgili olan yerlerde hiç kamera yoktu. Suikastçıların odası da dahil.
Sessizce kapıyı kapatıp Kavin'in masasının yanına ilerledim. Masasının üzerinde hiç bir şey yoktu. Bir resim, kişisel bir eşya. Öylece bomboş bir masaydı. Çekmecelere yöneldim bu defa. Açtığım ilk çekmecede bir kaç kalem ve ıvır zıvırlar vardı. Diğer çekmece ise tamamen boştu. Hadi ama bu kadar kusursuz olamaz. Başka bir bölmesi olmalıydı. İyice eğilip masanın altına baktım. Kılıfı masanın altına sabitlenmiş bir bıçak vardı. Bu beni güldürmüştü. Kavin'in elinde bu bıçak oldukça küçük kalırdı bununla kendini savunması gerçekten komik olurdu.
Masanın her yerine dokunmaya başladım. Sonunda elimde hareketli bir yer hissettim. Yakaladığım yeri görmek için iyice masanın altına girmem gerekti. Küçük ama oldukça iyi gizlenmiş çekmeceyi yine tel tokamın yardımıyla kendime doğru çektim. Oldukça zor geldiği için tırnağım kırıldı üzerine bir de kanadı. Kanı hiç bir yere bulaştırmamak için insan üstü çaba sarf ettim. Fakat buna değdi. Bu gizli çekmecenin içinde ilk görevde alıp inceleyemediğim kutu vardı. Hızlı olmalıydım açarken çok vakit kaybetmiştim. İlk elime aldığım kağıt bir nottu. Hızlıca notta yazanları okumaya başladım.
Kavin..
Her zaman yalnız olmadığını bilmen için yazıyorum bu notu. Ateş'e olan sadakatinin gözünü kör etmesine izin verme. Annen benim yanımda öldüğü için ondan nefret edemezsin. O hiç bir zaman beni sana tercih etmezdi. Buna mecbur kaldı. Elisa'yı öldüren Ateş' ti. Onu ihanetle suçladı. Fakat Elisa hiç bir zaman Ateş'i sevmedi. Annenin aşkı sadece senin gerçek babana aitti. O gerçek aşkına asla ihanet etmedi.
Baban ve annen evlenmek üzere iken Ateş buna engel oldu. Elisa'yı tehdit ederek kendi ile evlenmeye zorladı. Baban kaçmak için diretti fakat Ateş'in elindeki büyük kozdan sadece Elisa'nın haberi vardı. Ateş'i seçmek zorunda kaldı. Bunun için yaşadığı acıyı anlamanı bekleyemem fakat bu yaşananlara arkanı dönemezsin. Yapma Kavin. Annene ve onun kaderine arkanı dönme.
Baban bile seni Ateş'in oğlu olarak tanıyor. Böyle kalmasına izin vermek ya da tüm bu düzeni değiştirmek senin elinde.
Babanın kim olduğunu sana ben söylemeyeceğim. Bunu sana Ateş söyleyecek. Çünkü kendisi asla bir çocuğa sahip olamayacağını ve Elisa'nın kendinden hamile olmadığını biliyordu. Sana karşı tek zayıf noktası bu zaten. Öğren Kavin. Babanın kim olduğunu öğren. Sen tarikatın gelecek varisi olabilirsin. Ama asla Ateş'in soyundan değilsin...