Karan, hastaneden çıkmış sadece beş dakikalık bir işini halletmek için uğradığı yerde başına bela olmuş bu kız yüzünden hâlâ huzursuzdu.
Bugün akşam, otelde Kenan Bey’le iş yemeği vardı. Gecikmeyi göze alamazdı. Eve gidip hızlıca bir duş alıp hazırlanması gerekiyordu.
Karan duşunu aldıktan sonra aynanın karşısına geçti. Üzerindeki pahalı takımın düğmelerini iliklerken aklı bir anlığına dağıldı.
Neden sadece birkaç dakika gördüğü bir kadını düşünüyordu ki?
Omzunu silkerek düşüncelerini dağıttı.
Parfümünü sıktı, beline silahını taktı ve arabasına doğru ilerledi.
Karan, arabanın kapısını açıp direksiyona geçti. Motorun güçlü sesi gecenin sessizliğini yırttı. Yol boyunca Kenan Bey’le yapacağı iş görüşmesini düşündü.
"Dikkatimi dağıtmamalıyım," diye mırıldandı, parmakları direksiyonda sıkıca kenetlendi.
Otele vardığında, çalışanlar hızlıca kapısını açtı. Karan, kendine has sert duruşuyla içeriye adım attı. Lobide Asaf, gevrek bir şekilde gülümsüyordu.
"Abi, kızgın kumlardan serin sulara geldin mi?" dedi, göz kırparak.
Karan, kısa bir bakış fırlattı. "Boş yapmayı bırak da Kenan Bey’e haber ver."
Asaf gülerek uzaklaşırken, Karan lobideki büyük aynada kendine göz attı. İşler pürüzsüz görünüyor, tamamen kontrol altındaydı. Ama içindeki rahatsızlık, bir gölge gibi peşindeydi.
Karan, bir an durup etrafı süzdü. Güvenlikten ve kalabalıktan memnundu. Her şey onun kontrolünde olmalıydı.
"Daha büyük işler için odaklan," diye içinden geçirdi ve Kenan Bey’i beklemeye başladı.
Bu gece iş görüşmesi sorunsuz geçmeliydi.