Tabii bir mesele daha vardı. Bu kamp yeri yeniydi. Karakoldan buraya epey yol gelmiştik. Elleriyle koymuş gibi bulamazlardı bizi. Bulmalarını sağlamak için haber uçurmam gerekiyordu ama telsizlerimiz alınmıştı. Telefon bulsam bile burada çekmezdi. Yakalanmadan önce haber ulaştırmayı başarmak zorundaydım. Boynumdaki puşiyle yüzümü iyice sardım. Sadece gözlerim görünüyordu. Koku midemi bulandırmıştı ama kendime hakim oldum. Gerizekalı adam sadece bir silah ve iki yedek şarjör ile geziyordu bu kadar askerin yakalandığı bir dönemde. Kamuflajlarımı özenle katladım. Çadırın yüksek bir yerine koydum. Ayak altında kalmasına izin veremezdim. Giyim tamamdı ama karanlığa ihtiyacım vardı. En azından biraz loşluğa ve bunun için fazla beklemem gerekmiyordu. İstediğim havayı yakalayınca çadırdan çıktım. Bir el silah sesi duydum. Umarım bir şehidimiz daha olmamıştı. Ardımızda şehitler bırakmıştık zaten.
Erkan' ı götürdükleri çadıra baktım. Bir kaç kişi vardı. Ona bir şey yapamazdım şu an. Araçların olduğu kısmı buldum. Üzerine yeşil kahverengi bir örtü sermişlerdi tek tek. Böylece havadan tespit edilemiyordu. Neyse ki kadın erkek aynı giyiniyorlardı da giyimim görenlerin şüphesini çekmiyordu. Araçlara yaklaştım. Havan toplarından, roket atarlara, makineli tüfeklere her şey vardı. Birini alıp kampa dalsam başarılı olamazdım. Yine de bu kampı eninde sonunda hepsine mezar etmeye kararlıydım. Daha bir kaç saat önce şafak hesabı yapan, bizi görünce hayran hayran bakan, daha yirmisinde gencecik askerleri öldürmüşlerdi. Bire bin can diyordum içimden. Bire bin can. Başka türlü içim soğumayacaktı.
O sırada biri önüme geçti. Kartal' ın geldiğini söyledi Kürtçe. Bu adamı kesin öldürmek istiyordum. Hemde işkence ile öldürmek. Babamın kod adını başka kimseye yakıştıramıyordum zaten. Bir de böyle birine asla. Kürtçe geliyorum dedim. Sesimi genize alarak. Adamın peşinden yürüdüm. İşte Kartal karşımdydı. Bir an direkt kafasına sıkmayı düşündün. Başları ölürse panik yapıp herkesi öldürme ihtimalleri vardı. Her Türk askeri yeri geldiğinde komutandı ama bunlarda durum hiç böyle değildi. Bir sürü beceriksiz başına bir kıdemli konuyordu. Bu nedenle vazgeçtim.
' En zayıflardan birini bana getirin. ' dedi Kartal. Korkusu beni güldürdü ama neyse ki puşi nedeniyle güldüğüm görülmedi. Yanımdaki gerizekalı atladı.
' Kızı getirelim Kartal. '
' Kızı niye öldüreyim gerizekalı? Git yaralıyı getir. '
Tüh bak kendimi getirmeye gitsem eğlenceli olabilirdi. Kartal' la adamın zekası yönünden bile olsa aynı fikirde olmak sinirimi bozmuştu. Bahsettiği kişinin Erkan olması daha da sinirimi bozmuştu.
Erkan' ın kaldığı çadıra girerken hızla adamın belindeki iki bıçağı aldım. Birini ense köküne sapladım. Diğerini Erkan' ın başında bekleyen adamın boğazına fırlattım. Erkan' ın iplerini kestim. Ardından çadırın arkasını.
' Adamın puşisini pantolonunu ve ceketini al giy hemen. Silahı almayı unutma. Mağarada bizimkiler. ' dedim.
' Alin. ' dedi..
'Acele et Erkan. '
Erkan dediğimi yaparken adamın boğazındaki bıçağı çıkardım. Üzerine sürerek sildim. Kesin mikrop kapacaktım kesin. Koluma fazla derin olmayan bir kesik attım ve dışarı çıkıp Kürtçe bağırmaya başladım.
' Adam hepimizi doğradı. Duymuyor musun? Ne işe yarıyorsunuz siz? '
Çadırın içine girdiler. Bende arkalarından girip ormana doğru gittiğini söyledim. Mantıklı olan kaçmaktı onlara göre. Mağaraya gideceği akıllarına gelmezdi ki gelmedi de. Türk askeri arkadaşlarını bırakıp kaçmazdı. En fazla haber vermeye giderdi.
....
Yazarın anlatımı...
Alin dışarıda uğraşırken Fırat hesaplamalar yapıyordu. Onunda planları Alin' den farklı değildi. O sırada içeri Erkan girdi. Önce kimse tanımadı tabii ki ama başlarında bekleyen adamı bayılttı. Ardından yarasına aldırmadan adamın boynunu kırdı. Dışarıda duranlar zaten kendilerinden sanıp sorun çıkarmamıştı. Tim şaşkın bakarken Erkan olanların kısa bir özetini geçti. Fırat Alin' le gurur duysa da onunda gelmesi kendini daha fazla yalnız riske atmaması gerektiğini düşünüyordu. Erkan' a mağaranın derinlerine gitmesini söyledi. Ellerini çözdü. Bunu şu ana kadar gerekli görmediği için yapmamıştı. Erkan ne kadar ayakta dursa da kan kaybettiği ve yarasının enfeksiyon kapmaya başladığı kesindi. Erkan' ı şu an olabildiğince güvene almıştı.
Bir süre sonra içeriye biri girdi. Adamı yerde görünce ' Bunu kim yaptı?' diye bağırdı. Fırat ellerini alaylı bir şekilde havaya kaldırdı ve üzerine atladı. O sırada adam silahını çekti. Silah boşa patladı. İçeriye girenler Fırat' ın kafasına silah dayayınca Fırat durdu. İstediği olmuştu. Ondan bildikleri için hesabı da ona sorulacaktı. Bu karışıklık onlara içeri giren ikinci adamın nerede olduğunu unutturmuştu. Fırat tutulup işkence için götürülürken askerini en azından şimdilik kurtardığı için içi son derece rahattı. Götürülürken Alin' i gördü. Elbette askerini gözlerinden tanıyordu. Kafasını olumsuz anlamda salladı. Bu benim için bir şey yapma demekti. Alin gözlerini hafifçe kapatarak karşılık verdi. Bu da tamam demekti. Alin Fırat 'ın kolay harcanmayacağını biliyordu. Kolay çözülmeyeceğini hatta asla çözülmeyeceğini bildiği gibi. Hedefi yerlerini bildirmenin yolunu bulmaktı. Asıl konusuna geri döndü. Mutlaka bir uydu telefonu vardı. Onun hangi çadırda olduğunu bulmak zorundaydı. Buradan sağ çıkmak için başka yolları yoktu.
Fırat' a yaptıkları türlü türlü işkenceler bitmek bilmiyordu. Fırat kesinlikle okumasını istedikleri yazıyı okumayı kabul etmiyordu. Onların canına karşılık hapisteki teröristleri istiyorlardı. Tabii belli başlı bir kaç isim dışında önem verdikleri yoktu ama yine de şu an gücü ellerinde zannettikleri için uzun bir liste hazırlamışlardı. Fırat kabul etmedikçe yeni bir işkenceye geçiş yapılıyordu. Sonunda Fırat bayıldı. Ya da onlar öyle sandı.
' Neyse böyle de olur. Sandalyeye oturtun. ' dedi ve videoyu başlattılar. Yazıyı okuyordu. Arada Fırat 'ın yüzünü gösterdiler. Yırtık kamuflajından yaraları zaten belli oluyordu. Ertesi güne kadar süre verdiğini , istekleri kabul edilmezse askerleri öldüreceğini söyledi ve kaydı bitirdi.
' Sıkın kafasına. ' dediği anda dışarıdan silah sesleri duyulmaya başladı.
' Önce dışarı bakın. '
Ellerinde silahlarla dışarı çıktıklarında üstlerinde deli gibi dönerek ateş eden helikopteri, patlayan cephane yüklü araçlarını ve yerde yatanları gördüler. İşte tam o anda içerideki az önce baygın dedikleri komutan uyandı. Bir tekmeyle az önce yazıyı okuyan adamı düşürdü. Silahını aldı. Üzerine ayağını koydu. Video kaydını başlattı.
' Bizde laf olmaz. İcraat olur. ' dedikten sonra kafasına sıktı ve kaydı kapattı. Oradan çıkıp doğruca askerlerinin yanına gitti. Hepsi çoktan ellerini çözmüştü. Erkan hala mağaranın derinliklerindeydi ve bu kadar gürültüye gelmediğine göre durumu pek parlak değildi. Erkan' ı alıp güvenli bir şekilde buradan çıkmalarını söyledikten sonra kendi karakolun askerlerinin tutulduğu çadıra gitti. Oraya ulaşana kadar önüne geleni öldürüyordu ama mermisi bitti. Bu umrunda değildi. Birini elleriyle öldürdükten sonra silahını aldı ve yoluna devam etti. O askerlere ulaşmayı başardı. Hepsinin ellerini çözdü. Hepsini tek tek güvenli bir şekilde çıkaracağına söz verdi. İlk askeri güvenli bir şekilde ormanlık alana doğru götürdü. Mermiler o taraftan geliyordu çünkü. Orada başında maske olan birini gördü. Yanında maskeli üç kişi daha vardı. Fırat daha kalabalık bekliyordu ama gördüğü hayal kırıklığına uğratmak yerine gururlandırdı. Geri dönerken teröristlere ait bir araç üzerinde terörist gibi giyinmiş ama kızıl saçları uçuşarak etrafa ateş eden Alin' i gördü. Aracı onların timinden Teğmen Efe kullanıyordu. Alin iletişim çadırını bulup haberi göndermeyi başarmıştı. Haber Ölüler' in telefonlarına düştüğünde öğrendiler Alin' in orada olduğunu. Bazılarının içine ateş düştüğü anda yaşadığını öğrendikleri için sevindiler bir yandan ama çıkmak kolay değildi. Hızla gelmişlerdi. Asil' i askeri araçlar gelinceye kadar zor tutmuşlardı. Asil şimdi yukarıda döne döne etrafı bombalıyordu Alin' in verdiği bilgilere göre tam nokta atışları yapıyordu.
Alin' in karşısından bir askeri araç aynı şekilde geliyordu Fırat ikinci askeri çıkardığı sırada gördü bu manzarayı. İki araç yanyana geldiğinde askeri araçtan Alin' e bir bayrak uzatıldı. Alin' in Ertuğrul' u tanımak için yüzünü görmeye ihtiyacı yoktu. Tıpkı terörist kıyafetleri ve aracıyla olmasına rağmen Ertuğrul' un Alin' i yakından görmesine gerek olmadığı gibi. Hoş Alin' in saçları da kendini ele vermişti. Alin tam bayrağı aldığında o bilmese de telefonuna bir mesaj geldi.
'Teğmen Alin Akıncı Ölüler timine kabul edildiniz. Tim komutanınız Üsteğmen Görkem Akıncı. Sorumlu Kumandanınız Tümgeneral Can Gündüz. "
Alin telefonuna ulaşıp açtığında okuyacağı bu mesajdan habersiz şekilde görevini en iyi şekilde yerine getirmek için uğraşmaya devam ediyordu. Bayrağı silaha bağladı. Devam etti ateş etmeye. Bütün askerler kurtarıldı. Teröristlerin çoğu öldürüldü. Bir kaçı yakalandı. Alin araçtan indi. İşte tam o sırada Kartal önünde Erkan' la çıktı mağaradan. Erkan onu çıkarırlarsa hedef olacakları için timiyle gitmeyi kabul etmemiş ve temizlikten sonra gelip almalarını söylemişti. Hatta ' Yaralıyım. Ortada bu kadar mikrop varken beni çıkarmanız doğru değil. Temizleyip gelin. ' demişti.
Alin ve Fırat yanyana duruyordu o anda. İkisi de silahlarını çekti. Mesafe uzaktı. Kartal bağırarak konuşuyordu.
' Beni bırakmazsanız arkadaşınız ölür. ' dedi.
Fırat ve Alin silahlarını indirmedi ama ilk ateş eden Alin oldu. Kartal' ı alnının ortasından vurduktan sonra Fırat' a döndü.
' Yeniden tanışalım Komutanım. Teğmen Alin Akıncı. Torpilli olduğuma inandığınız için okumaya gerek duymadığınız dosyamda atışlarımın ne kadar iyi olduğu yazıyordu. '
Fırat ona baktı.
' Yüzbaşı Fırat Öztürk. Devamını patates soyarken öğrenirsin. Emre itaatsizlik nedeniyle cezalısın. '