BASKIN

1273 Words
Bir ay geçti. Koskoca bir ay. Bu bir ayda üç görev çıktı ve üçünden sonra da bana mesaj gelmedi. Artık ben dahil hepimiz elendiğimi düşünüyorduk. Hepsi benim için kabul etmişken tek kabul edilmeyen ben olmuştum. Sinirden kendimi yemek üzereydim. Belki de Fırat' a oyun oynarken onun bana güvenmeyip beni genelde geride tutması nedeniyle kabul edilmemiştim. O şerefsiz komutan bunu fazlasıyla hak etmişti ama işte yine de yapmamalıydım. Üstelik herkes beni uyarmıştı. Babamın yüzüne nasıl bakacaktım? Ya diğerlerinin? Bu görevi de başarıyla tamamlamıştık. Üç gündür dağlardaydık. Görev biteli iki saat olmuştu. Son umudum da bu son bir saatte tükendi. Görev bitince bir dağ karakoluna geldik. Bir süre dinlenecektik. Erkan hemen karısını aradı. Çok aşıktılar birbirlerine. Erkan karısını üç kelime ile tanımlıyordu. Hayatım, vatansever ve deli. Görevde yanımıza telefon almıyorduk ama karakoldan telefon etmişti. Hepimiz karakol komutanının yanındaydık. Erkan sadece iyi olduğunu söylemek istemişti ama karısı telefonu kapatmak istemiyordu doğal olarak. İşte ne olduysa o anda oldu. Önce bir patlama sesi geldi. Ardından yer sallandı. Bir asker içeri daldı. ' Komutanım. Baskın. Çok kalabalıklar. ' Gözlerindeki endişeyi gördüm. Kendi için değil arkadaşları için bir endişe. Erkan telefonu kapatırken ikinci patlama sesi geldi. Ve patlamalar birbirini takip etti. Büyük ihtimalle cephanelik vurulmuştu. Oradaki bombalar ardı ardına patlarken yer sallanıyor duvarlar çatlıyordu. Silahları kapıp fırladık. Uygun bir yer arıyorduk gözlerimizle ama yoktu. Üçüncü bomba tam karakol binasına düştü. Az önce biraz gerimizde kalan karakol binasına. Yaşayan askerler ateş ediyordu ama buradan çıkış olmadığı kesindi. Fırat Komutan bize baktı. ' Son merminize kadar devam. Şimdi dağılın. Ne kadar indirirseniz o kadar iyi. Vatana faydamız olsun.' dedi. Giderken demedi. Son mermi kendimizeydi. Söylemeye gerek yoktu. Yolun sonu buradan net görünüyordu şu an. ... Yazarın anlatımı... Erkan telefonu kapattığında ' Erkan. Ne oluyor sevgilim?' diyen ve yeşil gözlerinden ateş çıkan bir kadın vardı telefonun diğer ucunda. Hiçbir şeyi düşünmeden kocasını geceleri görebilmek için Diyarbakır' a taşınmış bir kadın. Daha lojman yok demesine bile aldırmadan. Çok aşıktı kocasına. Çocuğunu kucağına aldığı gibi düştü yola. Ateş gibi geçtiği yeri yakıyordu. Bir yandan da Erkan' ın onu aradığı telefonu atıyordu. Telefon çalıyordu ama açan yoktu. Askeriyeye girer girmez Albay' ın odasına çıkmak istedi. Asker eşi olarak hemen çıkarıldı. ' Kocamı istiyorum. ' ' Kocan kim senin. ' ' Üsteğmen Erkan Yazgan. ' Albay' ın yüzüne bir gölge indi. Elbette almıştı haberi. Her şey kolaydı onun için ama kucağında çocukla gelmiş bir asker eşine böyle bir haber vermek zordu. ' Üsteğmen görevde. ' dedi. ' Biliyorum. Konuşurken bomba patladı. ' Elbette asker eşi olarak silahla bomba sesini rahatlıkla ayırt ediyordu. Albay bu bildiğine hem üzüldü hemde rahatladı. Yalan söylemek zorunda değildi. ' Henüz haber alamadık ama destek kuvvet çoktan yola çıktı. ' ' Bana kocamı getireceksiniz Albay' ım. Ölü ya da diri getireceksiniz. Tek bir parçası kalmış olsa bile getireceksiniz. ' İşte buydu. Asker eşi olmak böyle bir şeydi. Gurur duydu Albay karşısındaki kadınla. Kadın kocasının ölmesinden değil onların elinde kalmasından endişeli bir şekilde gelmişti. Vatan aşkıyla dolu bir kadın görüyordu karşısında. ' Hiç şüphen olmasın. ' dedi. Tırnağını bile bırakmaya niyeti yoktu hiçbir askerinin. İşte bütün bunların olmasından bile önce bazı telefonlara mesajlar gelmeye başladı. Ölüler' in seçilmiş on kişisineydi bu mesajlar. Hepsi birliklerinden alındı. Bir araya gelip yola çıktı. Kimse göreviyle ilgili bilgi vermediği için Görkem, Asil ve Ertuğrul Alin için gittiklerini bilmiyorlardı. Durumun onları daha tam kadro oluşmadan, birlikte bir kez göreve çıkmadan çağırılmalarını gerektirecek kadar önemli olduğunun farkındaydılar. Hatta Ertuğrul telefonu eline aldı ve Alin' e mesaj attı. ' Kadro hala tam değil bence hala şansın var. ' yazdı ama iletilmedi mesaj. Bunu da önemsemedi Ertuğrul. Alışık oldukları bir durumdu. Söz konusu Alin' se sıkılıp kendi kendine geziyorum diye terörist avına çıkmışlığı bile vardı. .... Alin' in anlatımı... Karakol bölgesine yaklaşırken öldürebileceğimizi öldürdük ama son dört mermim kalmıştı artık. Çoğu kişinin cephanesi tükendiği için daha rahat yaklaşıyorlardı. Çıkış olmadığını anladığım için son üç mermimi mümkün olduğunca üst düzey görünen kimileri öldürmek için ayırmıştım. Elbette çözüm değildi. Yerlerine birileri gelecekti ama onların elinde daha çok askerimizin kanı vardı. Gider ayak yapabileceğimin en iyisini yapmak istiyordum. İşte o anda teslim olan askerleri gördüm. Çareleri yoktu. Acemi erlerdi. Ailelerine dönmeyi umut ediyorlardı. Bir umut vardı kurtarılmak için. Türk askerini öylece bırakmayacaklarını bilmenin inancı vardı. Kimse bizim gibi ölmek için askerlik yapmak zorunda değildi. Vatan için gerektiğinde ölürlerdi emindim, her Türk asker doğardı ama şu an yaşamak ve bu ülke için mücadele etmeye devam etmek istemelerini de hor göremezdim. Onları öylece bırakamazdım. Silahımla bakıştım. Son dört kurşunu belirlediğim dört kişiye sıktım. Yeniden silah sesleri doldu ortalık ama çoğu onlardandı. Bizde neredeyse herkesin cephane tükenmişti. Biraz daha bekledim. Silahımı ve elimi kaldırarak ayağa kalktım ve o anda Fırat' la aynı anda aynı şeyi yaptığımızı gördüm. .... Bizden sonra timin gerisi de aynı şeyi yaptı. Erkan yaralıydı. Yanyana getirildiğimizde ' Keşke gizlenseydin. ' dedim. ' Yakışmazdı sizin gidişinizi izlemek. ' dedi. İplerle birbirimize bağlandık ikişerli. Yanıma Fırat Komutan' ın düşmesi bana kaderin bir oyunuydu. ' Neden kaçmadın?' ' Türk askeri kaçmaz. ' ' Kaçman daha büyük iyilik olurdu. Şimdi kurtarmam gereken bir kişi daha oldu. Üstelik bir kadın. ' ' Cinsiyet ayrımcılığınızdan yoruldum artık. Bu zamana kadar tam performans göstermedim size karşı. Ben torpilli falan değilim. Eğitimlerimi başarıyla geçtim. Kadın olduğum için ekstra zorlandığım halde üstelik. Size faydalı olacağımı bildiğim için geldim. Eğer aksi olsaydı zaten gelmezdim. ' ' Kadın olman benim meselem mi onların mı az sonra anlarsın. Bunun hesabını da dönünce vereceksin. ' dedi. Oyun bitmişti. Şu an benimle ilgili en ufak bir şüphesi her şeyi alt üst edebilirdi. Bu yüzden ona gerçeği söylemek zorundaydım. İşte bu şekilde geldik bu lanet yere. Havada uğursuz bir karga süzülürken karşımdaki teröristle kısa bir an göz göze geldik. Kafama bir silah dayalıydı. Silahı dayayan ya acemiydi ya da yine kadın olmamın etkisiyle beni hafife alıyordu. İpleri çözmüş ve beni en öne almışlardı. Karşımdaki daha kıdemliydi ama yine de kamp lideri değildi. Kafama silahı dayayan iki eliyle sımsıkı tutuyordu silahı. Silahı sıkmak ve iki elle tutmak bir hataydı. Bir an hafifçe eğildim. Sonra hızla doğrulurken adamın elinin altından silahın kabzasına elimle vururken ayağımla ise kaval kemiğine vurdum. Kaval kemiğine vurmam eline vurmamdan iki saniye önceydi ve bu acı elini gevşemesine sebep olmuştu. Silah havada süzüldü. Yere inerken yakaladım. Her şey bir kaç saniye içinde olmuştu. Karşımdaki adamın alnının tam ortasına sıktım. O anda bütün silahlar bana doğruldu ama önemli değildi. Bizi toptan öldürmeyeceklerdi. Fırat' a kendimle ilgili küçük bir fragman göstermiştim. Plan yaparken beni kurtarılması gerekenler listesinde tutmaması için gerekli bir fragman. Bende yapabilirdim planı ama komutanımdı sonuçta. Ellerimi havaya kaldırdım. Bir acemi gönderip elimdeki silahı aldılar. Erkan' ı çekiştirip başka bir yere götürdüler. Umarım düşündüğüm şeyi yapmazlardı. Bazen sırf gösteriş olsun diye askerleri vururken video çekip yayınlıyorlardı. Erkan' ın bir ailesi vardı. Benim yanıma da biri geldi. Elimde silah varken yaklaşmaya cesaret edemeyen birinden korkmamı bekleyerek ' Seninle çok eğleneceğiz anlaşıldı. ' dedi. Orası kesindi de kim eğlenen kim eğlendiren taraf olurdu orası belli değildi. Kafamı çevirip baktığımda askerleri bir çadıra götürdüler. Bizim timi ise bir mağaraya. Üniformalarımızdaki rütbelerimiz bizi ele veriyordu. Beni bir çadıra götürdüler. İçeri sokarken adam. ' Dayanıklı kadın severim. Bakalım kaçımızı birden kaldırabileceksin. Önce bir gelsin de Kartal. ' dedi. Kaçınızı öldürürüm onu merak etse daha iyi olacaktı ama neyse elbette anlardı. Kartal kampın başı olmalıydı. Buraya gelecek olmasına sevinmiştim. Kendisinin daha önce elimden kaçmışlığı vardı. Beni soktukları çadırda başımda beklemesi için birini koydular. Hadi ama yani. Daha az önceki gösterim sonrası en az üç bekçi hak ediyordum bence. Adamı sadece saniyeler içinde etkisiz hale getirdim ve soyduktan sonra boğazını kestim. Hiç ses bile duymadıkları için bir süre buraya gelemezlerdi. Bizi yakalamış olsalar da aslında ödleri kopuyordu. Bu yüzden dikkatleri timin olduğu mağarada olacaktı. Bu da bana zaman ve bilgi toplama imkanı sağlıyordu.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD