FİNAL PART BİR

1000 Words
Bir yıl sonra... Gözleri hala dolu dolu olan babama gülümsedim. Benim yanımda ağlamaktan çekinmezdi asla. Yanına gidip sımsıkı sarıldım. " Her şey çok güzel olacak baba. Endişeniz olmasın. " " Bundan şüphem yok ki. Başka bir seçenek yok çünkü. " dedi. Gözünden akan yaş omzuma damladı. İçim titredi o an. Hayatımdaki her şey çok hızlı gelişti. O gün patlamalar durup, kaçanları da avladıktan sonra yıkıntılara ve tehlikeli olmasına aldırmadan Fırat' ı aramaya başladım. Helikopterler gelip tim üyelerini aldı. Geriye sadece Ölüler kaldı. Herkes Fırat' ı arıyordu. Oradaki üst düzey biri kendince Fırat' ı aşağılamak için kendi kaldığı mağaraya getirmelerini söylemişti. Onun mağarası büyük ve eşyalıydı. Dolap Fırat için bir yaşam üçgeni oluşturmuştu. Tabii Fırat sesleri duyunca kendini oraya atacak kadar akıllıydı. Üzerindeki yıkıntıyı ellerimizle temizledik. Bir helikopter gelip Fırat' ı aldı. Fırat bir ay hastanede kaldı. Mesleğini kaybetme riskiyle karşı karşıya kaldı. Üç kez bacağından ameliyat oldu. Bacağı enkaz altında kalmıştı çünkü. Umut neredeyse yoktu. Yaman amcam derin bir araştırma sonucunda bir cerrah buldu ve Fırat' ın bacağını kurtardılar. Bunun ne demek olduğunu en iyi Yaman Amcam biliyordu çünkü. Fırat hastaneden çıktıktan sonra üç ay kendini kampa soktu. Sonra da komutanımız olarak geri döndü. Onunla ilişkimiz hastanede başladı. Yani başladı demek ne kadar doğru bilmiyorum. Fırat sevgililik insanı değildi. Ertelemek zorunda kaldığımız o aile yemeği tanışma töreni oldu. Fırat Yaşamayanlar timi ile karşı karşıya kalınca şok oldu. Benim Ölüler' den olduğumu anladıktan sonra geçirdiği şoktan daha büyük bir şoktu. Bir an benden vazgeçecek sandım. Şahsen ben ilk babam ya da Yaman Amcam kovar diye düşünüyordum ama ilk kovan çok komik ve çok anlayışlı dediğim Can Amcam oldu. " Bizden kız değil mermi alınır. " dedi. Neyse ki annem ve Melek teyzem duruma el koydu. Bir insan ne kadar sorgulanabilirse o kadar sorgulandı Fırat. Sünnetçisinin adını bile sordular. Bilemeyince de kızdılar. Yemekten on beş gün sonra kız isteme oldu. Fırat onu sünnet eden kişinin adını Engin Amcam" dan öğrendi. Her şeyini dökmüşlerdi ortaya. Zor bela beni verdiler demek isterdim ama vermediler. Fırat' ı damat olarak almayı kabul ettiler. Bizimki kız isteme olarak başlayıp damat alma olarak bitti. Fırat" la ilk öpüştüğümüzde nişanlıydık. Fırat bu konularda hassastı. Yani bir kızla bir şeyler yaşayıp ayrılmak ona göre değildi. O yüzden de nişana kadar sadece el ele tutuştuk. Bu en çok babamın işine geliyordu. Annem ise; " Sen karışma. Biz evlendiğimizde Alin kaç yaşındaydı hatırlatırım." diyordu. Annem ve Melek Teyzem bu kadar anlayışlı insanlar olmasa kesin evde kalmıştım. Aslında altı ay önce evlenecektik. Her şey hazırdı. Gelinliğimi İstanbul' da giydim ama Diyarbakır hava üssünde çıkardım çünkü düğün dansından sonra telefonlar çaldı. Toplanıp göreve gittik. Bu kadar çabuk evlenmek gibi bir planım yoktu aslında ama bir kez Fırat' ı kaybetme riskiyle karşı karşıya kalmıştım. Yarın garantisi yoktu bizim meslekte. Babamın omzuma damlayan gözyaşı ile geri çekildim. " Sana söz veriyorum şehit düşmediğim sürece beni eskisinden daha fazla göreceksin. " dedim. Babam buruk bir şekilde gülümsedi. " Aksi mümkün değil yoksa o damat bozuntusunu sürdürürüm. " dedi. Odadan benden önce çıktı. Kapıdan çıktığımda Yaşamayanlar' ı gördüm. Askeri düğünlerde kılıç altından geçmek vardı ama bizimkiler karşılıklı iki sıra olmuştu ve ellerinde kılıç yerine silahlar vardı. Silahların altından geçerken hepsinin ağladığının farkındaydım. Kolay değildi. Ellerinde büyümüştüm. Onları geçince annem karşıladı beni. Yaşlı gözlerle sarıldı. " Çok mutlu ol kızım. " dedi. Onları da geçtim. Alaz Dayım ve Beril Yengemi gördüm. Onlarda sarıldı. Gizlice gelmiş olmalılardı ve fazla kalmayacakları belliydi. Beril Yenge' m Sarmaşık Kafe' yi bana devretmişti. " Hakan' ın sevgisi gibi büyük bir sevgi yaşarsınız umarım. Biz fazla kalamayacağız. Mutluluklar dileriz. " dediler ve gittiler. Hala aranan kişilerdi sonuçta. Alaz Dayı' m unutulacak adam değildi. Her şeye rağmen onları görmek güzeldi. Bu kadar asker arasına girmek ona göre değildi. Ayris' te sarıldı ama o gitmeyecekti. Düğün sarmaşık kafede yapılıyordu. Merdivenlere yöneldim. O sırada Ölüler' in yere yatırıp üzerine ayaklarını bastıkları Fırat' ı gördüm. Beni Fırat' ın üzerine basıp geçmek zorunda bırakmışlardı. Beni üzerse başına gelecekler için ön provaymış. Abim sarıldı. " Hiç üzgün değilim çünkü kocan olacak heriften daha fazla göreceğiz seni. " dedi. Bu doğruydu. Fırat ile evlendikten sonra aynı timde kalamayacaktık. Bu da birbirimizi göremediğimiz zamanlar çok olacak demekti. Sonunda damadı bıraktılar. Üzerini çırpma bahanesiyle dövdükten sonra Fırat' ın koluna girdim ve düğün başladı. İlk dansımızı yaptıktan sonra birdenbire herkes şok olmuş bir şekilde kapıya baktı. Aklıma ilk gelen baskın oldu ama içeriye bir kadın girdi. Bu kadın hem tanıdık hemde yabancıydı. Hafızamı zorlamak zorunda kaldım. Dümdüz bana yürüdü. Karşımda durdu. Ellerimi tuttu. Bir askere bu şekilde yaklaşabildiğine göre tanıdık biriydi. Aynı zamanda güvenilir biri. " Böyle bir günde seni görmesem olmazdı. Beni hatırlamadığını biliyorum ama ben seni hiç unutmadım. " dedi. " Doğa Teyze?" döküldü dudaklarımdan. Gülümsedi. " Beni çok mutlu ettin. Seni tanıştırmak istediğim biri var. Uygun bir zaman değil ama elimdeki tek zaman. " dedi. Kapıya baktı. Benden en fazla üç dört yaş küçük biri girdi içeriye. Yanımıza geldi. " Bak bu sana bahsettiğim Alin. Bu da oğlum Can. " dedi. Doğa Teyze' nin bir oğlu vardı. Adını Can koymuştu ama Can Amca' mdan olmadığından emindim. Bunun için mi terk etmişti yani Can Amcamı. Amcam onca yıl acı çekmişti. Diğer yandan o da unutmuş olsa adını Can koymazdı. Kafamı çevirdiğimde Can Amcamı yanımda gördüm. " Doğa. " dedi. Doğa Teyzemin gözleri doldu. " Can. Can sana oğlumu getirdim. Bana çok kızgın olduğunu biliyorum. " " Seni çok aradım. Seni deli gibi aradım Doğa. Neredeydin sen? " " Bir anlam ifade eder mi bilmiyorum ama çok üzgünüm. Özür dilerim Can. Özür dilerim. Bunca yıl sonra karşına çıkmamam gerekiyordu ama Alin' in düğününü kaçıramazdım. Üstelik onu senden başkasına emanet edemezdim. Lütfen bana olan öfkeni bir kenara koy ve oğluma sahip çık. " " Oğlun?" " Evet oğlum. Teğmen Can Engin. " Doğa Teyze' nin oğlu askerdi üstelik. Can Amcamın kolunu tuttum. Ne yapacağını kestiremiyordum. Bir anda bütün Yaşamayanlar arkamızda sıra oldu. Onlarda kestiremiyordu anlaşılan. Yirmi yıldan fazla zamandır kimsenin bulamadığı Doğa Teyze' m gittiği gibi aniden gelmişti. Üstelik emanet etmek falan diyordu. Yine gidecek gibiydi. Umarım en azından bu kez bir açıklama yapmadan gitmezdi.
Free reading for new users
Scan code to download app
Facebookexpand_more
  • author-avatar
    Writer
  • chap_listContents
  • likeADD